14 Mayıs 2019 Salı

İsa ve 888

"İsa" kelimesinin Grek alfabesi ile yazılışı aşağıda yer almakta olup, "Yeshua" harflerin Grek alfabesindeki sıra değerlerinin toplamı 888 sayısnı vermektedir. ( İncil'in günümüzdeki en eski mushafı Grekçe yazılı olandır. )


"8" sayısı bilindiği üzere, yeni döngü başlangıcı, boyutlar arası geçiş, sonsuz döngü, melek kavramlarının nümerik sembolüdür.

Kur'an'da "Iys" ( İsa ) kelimesinin ilk kez geçtiği ayette "8" nümerolojisi bulunmaktadır.

2/87 - Ve (1) lekad (2) ateyna (3) musa (4) el (5) kitabe (6) ve (7) kaffeyna (8) min (9) ba'di (10) hı (11) bi (12) er (13) rusüli (14) ve (15) ateyna (16) IYS (17) ebne meryemel beyyinati ve eyyednahü bi ruhıl kudüs e fe küllema caeküm rasulün bima la tehva enfüsükümüstekbartüm fe ferıkan kezzebtüm ve ferıkan taktülun ( Musa’ ya kitabı verdik ve ondan sonra resuller gönderdik. Meryem oğlu İSA’ya deliller verdik ve onu kutsal ruh ile destekleyip kuvvetlendirdik. O halde resul size o nefislerinizin hoşlanmadığı ile her geldiğinde kibirlenecek de bir kısmını yalanlayacak ve bir kısmını da öldürecek misiniz? )

- Ayet kodunu ( 2/87 ) oluşturan rakamların toplamının nümerolojik değeri "8" olmaktadır. ( 2+8+7 = 17 ... 1+7 = "8" )

- Ayetteki "İys" kelimesi 17. kelimedir. ( 1+7 = "8" )

Ğaşiye suresinin 88/8 kodlu ayetinde "O gün" olarak bahsedilen kavram 8 sayısı ile sembolize edilen "Yeni döngü başlangıcıdır". Ve o gün yüzlerin nimetlendiğinden bahsedilmektedir.

88/8 - Vücuhün yevmeizin na'ımet ( O gün yüzler nimetlenmiştir. )

88. surenin 26 ( 2+6 = 8 ) ayetten oluşması da 88 ve 8 yani 888 nümerolojisi açısından dikkat çekmektedir.

"Mesih İsa" kelimesi "8" harften oluşmakta olup, harflerin sıra değrlerinin toplamının nümerolojik değeri de "101" sayısını vermektedir. ( "11" sayısı üst boyutlara geçişi sağlayan portalin nümerik sembolüdür. Ayrıca düalite ve döngü kavramlarını da sembolize etmektedir. )








Araca Değil Amaca Odaklanmak

"Duaya Kalkmak", "Oruç", "Hacc" ... Dinin temel vecibeleri olarak bilinen bu kavramlar esas itibarıyla insanları, ruhsal tekamüle vesile olacak uygun düşünce, tutum ve davranışlara yönlendirmek amacıyla Allahü Teala tarafından bahşedilmiş, çok tekrar prensibine dayalı uygulamalardır. Dolayısıyla bu kavramlar tekamül yolundaki araçlardır. Bir başka deyişle kalpte hissetmeden, iyiliğe ve doğruluğa yönelmeden sadece bu eylemleri ifa etmek dinin gereklerini yapmış olmak anlamına gelmeyip, kendini kandırmak ve gösteriş yapmak anlamına gelmektedir. Maalesef cehaletin ve şeytanların tesiriyle "Araç amaca dönüştüğünde." samimiyetsizlik, gösteriş ve ikiyüzlülük tezahür etmektedir. 

O halde "Amaç" nedir? İnsanın tekamül yolundaki amacı "İyilik", "Doğruluk" ve "İlmi Artırmak"'tır.  

Kur'an'da iyiliğin  ( Birra ) tanımı 2/177 kodlu ayette detaylı bir şekilde izah edilmiş ve nihayetinde iyiliğe vesile olmayan duaya kalkışın ( Batıya ve doğuya bakmak olarak tasvir edilmiştir. ) anlam ifade etmediği vurgulanmıştır. 

2/177 - Leysel BİRRA en tüvellu vücuheküm kıbelel meşrikı vel mağribi ve lakinnel BİRRA men amene billahi vel yevmil ahıri vel melaiketi vel kitabi ven nebiyyın ve atel male ala hubbihı zevil kurba vel yetama vel mesakıne vebnes sebıli ves sailıne ve fir rikab ve ekames salate ve atez zekah vel mufune bi ahdihim iza ahedu ves sabirıne fil be'sai ved darrai ve hıynel be's ülaikellezine sadeku ve ülaike hümül müttekun ( Yüzünüzü doğu tarafına ve batı tarafına çevirmenizde İYİLİK yoktur. Lakin İYİLİK, o Allah’a , sonraki güne, meleklere, kitaba, habercilere inananlara, sevdiklerine, yakınlarına, yetimlere, yoksula, yolda kalmışa, dilenenlere, boyunduruk içindekilere sevgiyle mal verenlere, duaya kalkanlara, zekatı verenlere, ahdettiklerinde ahdlerini ifa edenlere, zorlukta, sıkıntıda, darlıkta ve zor savaş zamanında sabredenleredir. İşte onlar doğrudurlar ve işte onlar sakınırlar. )

Maun suresinin aşağıdaki ayetlerinde ise gösteriş için duaya kalkan gafil inkarcıların esas itbarıyla dini yalanladıkları ve iyiliği men ettikleri bildirilmektedir.

107/1 - E raeytellezi yükezzibü bid din ( O dini yalanlayanı gördün mü? )
107/2 - Fe zalikellezi yedu'ul yetim ( Böylece işte o yetimi iter kakar. )
107/3 - Ve la yehuddu ala taamil miskin ( Ve yoksulun yedirilmesine teşvik etmez, yönlendirmez. )
107/4 - Fe veylün lil müsallin ( O halde vay dua edenler için. )
107/5 - Ellezine hüm an salatihim sahun ( Onlar dualarında habersizdirler. )
107/6 - Ellezine hüm yüraun ( Onlar gösteriş yaparlar. )
107/7 - Ve yemneunel maun (Ve ihtiyaçlığı, yardımı engelleyip menederler. )

Enfal suresinin 8/35 kodlu ayetinde de "Duayı alay, aldatma, eğlence ve gösteriş vesilesi" haline dönüştürmüş olan inkarcılardan bahsedilmektedir.

8/35 - Ve ma kane salatühüm ındel beyti illa mükaen ve tasdiyeh fe zukul azabe bima küntüm tekfurun ( Ve evin indinde onların duaları, ıslık çalmanın ve el çırpmanın haricindeki değildir. O halde inkar etmiş olmanızdan dolayı azabı tadın. )

İncil'in Matta suresinin aşağıdaki ayetinde de "Orucu insanlara gösteriş amacıyla tutan" samimiyetsiz ikiyüzlülerden bahsedilmektedir.

40 Matta 6-16 "Ayrıca, oruç tuttuğunuz zaman, ikiyüzlüler gibi üzgün yüz ifadesi takınmayın. Onlar oruç tuttuklarını insanlara belli etmek için suratlarını asarlar. Size doğrusunu söyleyeyim, onlar ödüllerini almışlardır. 



13 Mayıs 2019 Pazartesi

Üst Boyuttan İnen Vazifeli Varlıklar ... Haberciler

Kur'an'da ve İncil'de, Habercilerin "Gök" olarak tanımlanan üst süptil boyuttayken bedenlenmek suretiyle kaba madde alemi olan Dünya'da insan formunda enkarne edilen Vazifeli Varlıklar olduklarını teyid eden ayetler bulunmaktadır.

17/94 - Ve ma menean nase en yü'minu iz caehümül hüda illa en kalu E BEASELLAHÜ BEŞERAN RASULA ( Ve insanlara yönlendirme geldiğinde, inanmalarına "ALLAH RESUL OLARAK İNSAN MI GÖNDERDİ?" demeleri haricindeki mani olmaz. )

17/95 - Kul lev kane fil erdı melaiketün yemşune mutmeinnıne LE NEZZELNA ALEYHİM MİNES SEMAİ MELEKEN RASULA ( De ki: "Şayet yerde tatmin olmuş, tamamlanmış halde yürüyen melekler olsaydı, onların üzerine GÖKTEN RESUL OLARAK MELEKLER İNDİRİRDİK. " )

Ayette, haberci resulün gökten ( üst boyuttan ) indirildiği dolaylı olarak bildirilmektedir. Zira, "Yerde ( Dünya ) yaşayanlar melekler olmadığı için Vazzifeli Varlığı ( Resul ) gökten insan olarak enkarne ederek indirdik mesajı verilmektedir.

Öte yandan ayette geçen "Melaiketün mutmeinnıne" ( Tamamlanmış melekler ) ifadesi de insanın tekamül sürecinde melek ( Vazifeli Varlık ) olma safhasına geleceği bilgisini içermektedir.

İsra suresinin aşağıdaki ayetinde ise Haberci Muhammed'in "Yükselişinden" bahsedilmektedir.

17/93 - Ev yekune leke beytün min zuhrufin ev terka fis sema' min külli meselin fe eba ekserun nasi illa küfura ve LEN NÜ'MİNE Lİ RUKIYYİKE hatta tünezzile aleyna kitaben nakraüh kul sübhane rabbi hel küntü illa beşeran rasula ( Veya sana süsten, altından ev olsun veya tüm misallerden göğe yükselesin. İşte insanların çoğunluğu ancak inkarda diretirler. "Üzerimize, okuyacağımız kitap indirene kadar SENİN YÜKSELİŞİNE İNANMAYIZ." De ki: "Rab’bim yücedir. Ben resul olan insanın haricindeki miyim?" )

43 Yuhanna 6-62 "Ya İnsanoğlu'nun ( İsa ) önceden bulunduğu yere yükseldiğini görürseniz...?

Ayette geçen Mesih İsa'nın "Bulunduğu yere dönmesi" ifadesi de İsa'nın üst süptil boyuttan gönderilen ve Dünya'da enkarne olan Vazifeli Varlık olduğunu bildirir niteliktedir.

"Türk" kelimesinin anlamı

Tüm diller gibi derin kökleri Türkçe'ye dayanan Arapça'da, bir fiildeki "E" harfi, fiil geçmiş zaman kipi ile sıfat yapıldığında "Ü" olmaktadır. Örnek;

E'ti = Getirmek, vermek
Ü'tu = Getirilmiş, verilmiş

Beliğ = Eriştirmek, ulaştırmak
BÜluğ = Erişmiş, ulaşmış, eriştirilmiş, ulaştırılmış ( Ergen, Ergenlik / Ergin, Erginlik anlamında da "Büluğ Çağı" olarak kullanılmaktadır. )

Bu çerçevede, İsra suresinin 17/93 kodlu ayetinde yer alan "TERKa fis sema" ( Göğe YÜKSELESİN / YÜKSELİRSİN ) ifadesindeki "Yükselmek" anlamı taşıyan "ERKA"* fiili, "Yükselmiş" anlamı vermek üzere sıfat yapıldığında "ÜRKA" olmaktadır. Bu fiilin ikinci tekil şahıs ve şimdiki zaman olarak çekilmiş hali "TERKA", geçmiş zaman olarak çekilmiş hali ise "TÜRKA" ( Yükseldin, Yükseltildin ) olmaktadır. Aynı kökten türeme "TERAKKİ" kelimesi de "Yükseliş, Yükseltilme, Yükselme" anlamına gelmektedir.  Dolayısıyla, “TÜRK” kelimesinin anlamının “Yükselmiş, Yükselen, Yükseltilmiş, Yükseltilen” olması kuvvetle muhtemeldir. ( Örnek: "Felk" ( Yarmak ) kelimesi "Fülk" olduğunda "Yaran" anlamına gelmektedir. ( "Terk" ve "Türk" benzeri... ) 

* Bir içki ismi olarak da kullanılan "Raki" kelimesinin kökünde de "Yükseltme, Yükseltgenme" anlamı bulunmaktadır. Zira "Raki", bir yükseltgenme, frekans yükseltilmesi, inceleştirme, süptilleştirme işlemi olan damıtma yoluyla elde edilmektedir.

Göktürk = Göğe Yükselmiş / Göğe Yükselen / Gökten Türemiş olan

"Ne mutlu TÜRK'üm diyene" = Ne mutlu YÜKSELDİM diyene.

Atatürk'ün aşağıdaki söylemi de Türk kelimesinin anlamına işaret eder niteliktedir.

"Türk milletinin karakteri YÜKSEKTİR."

- "Terk" kök kelimesi Kur'an'da 43 kere tekrarlanmaktadır. 43 sayısının nümerolojik değerinin "7" olması "Yedi Gökler" kavramına işaret eder niteliktedir.

- "Terka fis sema" ( Göğe yükselesin ) ifadesinin yer aldığı ayette 43 ( 4+3 = "7" ) kelime bulunmaktadır.

17/93 - Ev (1) yekune (2) leke (3) beytün (4) min (5) zuhrufin (6) ev (7) TERKA (8) fi (9) es (10) sema' (11) min (12) külli (13) meselin (14) fe (15) eba (16) ekseru (17) en (18) nasi (19) illa (20) küfura (21) ve (22) len (23) nü'mine (24) li (25) RUKIYYİ (26) ke (27) hatta (28) tünezzile (29) aley (30) na (31) kitaben (32) nakraü (33) h (34) kul (35) sübhane (36) rabb (37) i (38) hel (39) küntü (40) illa (41) beşeran (42) rasula (43)

( Veya sana süsten, altından ev olsun veya tüm misallerden göğe YÜKSELESİN. İşte insanların çoğunluğu ancak inkarda diretirler. "Üzerimize, okuyacağımız kitap indirene kadar senin YÜKSELİŞİNE inanmayız." De ki: "Rab’bim yücedir. Ben resul olan insanın haricindeki miyim?" )

- Ayetin ait olduğu İsra suresinin numarası 17'dir. ( 17 ... 1+7 = "8" )

- Ayetteki "Terka" kelimesi "8". kelime, aynı kökten olan "Rukıyy" kelimesi ise 26. ( 2+6 = "8" ) kelime olup, ayetin ilk cümlesinde "14" ( 7+7, 2x7, İkili Yedi ) kelime bulunmaktadır.

- "Sema" ( Gök ) kelimesi bu cümledeki "11". kelimedir. ( 7 sayısının döngü periyodunun, 8 ve 11 sayılarının sonsuz döngü, düalite ve üst boyutlara açılan portal kavramlarının sembolü olduğu defaatle incelenmişti. )

- Türkiye Cumhuriyeti kurulan "17." ( 1+7 = 8 ) Türk devletidir.

- "Türkiye" ve "Göktürk" kelimeleri "7"'şer harften oluşmaktadır.

- "Mustafa" ve "Atatürk" kelimeleri de "7"'şer harften oluşmaktadır.

- "Mustafa Kemal Atatürk" ismini oluşturan harflerin alfabedeki sıra değerleri toplamının ( 259 ) nümerolojik değeri de "7" sayısını vermektedir. ( 2+5+9 = 16 ... 1+6 = "7" )

- "Terk" kökünün Kur'an'da ilk kez geçtiği 2/17 kodlu ayette 25 ( 2+5 = "7" ) kelime bulunmaktadır.

2/17 - Meselü (1) hüm (2) ke (3) meseli (4) ellezi (5) istevkade (6) nara (7) fe (8) lemma (9) edaet (10) ma (11) havle (12) hu (13) zehebe (14) allahü (15) bi (16) nuri (17) him (18) ve (19) TERAKE (20) hüm (21) fı (22) zulümatin (23) la (24) yübsırun (25)

( Onların misali o ateş yakmayı isteyenin misali gibidir. Yakıp da çevresindekileri aydınlattığında Allah aydınlıklarını giderir ve onları karanlıkların içinde TERKEDER de onlar görmezler. )

Ayet kodunu oluşturan rakamlar ile ayetteki kelime adedini oluşturan rakamlar toplandığında "17" sayısı elde edilmektedir. ( 2+1+7+2+5 = 17 ... 1+7 = "8" )

İngilizce ve Fransızca'daki "Attract" ( Çekme ) kelimesi de "Terak/ Terk" kökünü içermekte olup, esas itibarıyla "Yükselmek, Yukarı doğru ÇEKİLMEK" anlamını barındırıyor olabilir. ( "Çekmek" fiilinin Fransızca'daki karşılığı "TİRer" kelimesidir. Kök kelime "TİR" olup "er" eki "-mek/mak" mastar ekidir. Haberci Nuh'un oğlu Yafet'in 7. oğlunun ismi "TİRAS"'tır. Atatürk bir konuşmasında Tiras'ın soyu ile Türk arasında ilinti olduğunu söylemiştir. )

Ayrıca ayet kodundaki 2,1 ve 7 sayıları, Allah kelimesinin Kur'an'daki tekrar adedi olan 2701 sayısı açısından da dikkat çekmektedir.

Öte yandan Taha suresinin 20/102 kodlu ayetinde geçen "ZÜRKA" kelimesinin "MAVİ" anlamına gelmesi de "Gök" kelimesi ilintisi açısndan önem arzetmektedir.

20/102 - Yevme (1) yünfehu (2) fi (3) es (4) suri (5) ve (6) nahşüru (7) el (8) mücrimıne (9) yevme (10) izin (11) ZÜRKA (12)

( Borunun içine üflendiği gün. O gün suçluları MASMAVİ toplarız. )

Ayet kodunu ve ayetteki kelime adedini oluşturan rakamların toplamının nümerolojik değeri "8" sayısnı vermektedir. ( 2+0+1+0+1+1+1+2 = "8" )

Arapça'da "Z" sesi aynı zamanda "D/T" olarak da telafuz edilmektedir. Keza Almanca'da "Z" harfi "TS" olarak telafuz edilmektedir. Bu çerçevede "Zürka" kelimesi de "Türka" olarak telafuz edilebilmektedir.

Ayrıca "TÜRK" kelimesinin kökünde yer alan "TÜR / TUR" kökü ile ilintili olan ve "Kapı / Portal", "Yükselme" anlamlarını içeren diğer kelimeler de aşağıdadır.

TURan = Türklerin Orta Asya’daki en eski yurtlarına İranlıların verdiği ad. Turancıların ülkü olarak benimsedikleri, yeryüzündeki bütün Türkleri birleştirerek kurmayı düşledikleri devletin adı.

TUR = Kur'an'da geçen dağ, yüksek kule

TÜR, TOR ( Alm. ) = Kapı, Gol ( Aslında TOR kelimesi İngilizce'deki "DOOR" ( Kapı ) kelimesiyle aynıdır. Almanca'da "TORWART" birleşik kelimesi "Kaleci" anlamına gelmekte olup, birleşik kelimedeki kelimeler ayrıştırıldığında "TOR = Kapı" ve "WART = Bekleme" kelimeleri ortaya çıkmaktadır. ( Almanca'da "TÖR" kelimesi "Kapı" anlamına gelmektedir. )

TOWER ( İng. ) = Kule
TOUR ( Fra. ) = Kule

Ayrıca TÜRK kelimesi, "Bir kökten yükselmek, Oluşma yoluyla ortaya çıkmak" anlamına gelen "TÜREMEK" fiilindeki "TÜR" köküne de sahiptir. "TÜREMEK" kelimesi de yoktan var olmayı yani bir anlamda sıfır noktasından yükselmeyi ifade etmektedir. "TÜREV" kelimesi de aynı kökten olan ve matematikte değer türetme işlemine verilen isimdir. Yukarıda da bahsedildiği üzere damıtma işlemi de frekans yükseltme yani süptilleştirme ( inceltme ) yoluyla bir sıvının TÜREVlerinin elde edilmesi işlemidir. TÜRK kelimesinin sonundaki "K" eki "Gibi olan" anlamını vermektedir. ( Örnek: OyuK, SoluK, ÇıkıK, SarkıK ; "K" eki batı dillerinde de aynı işlevi görmektedir. Örnek: MagnetiC, MagnetiQUE, MecaniC, MecaniQUE, ElectroniC, ElectroniQUE .... ) Bu durumda;

TÜRK = TÜREMİŞ GİBİ OLAN / TÜREMİŞ OLAN / YÜKSELMİŞ OLAN

GÖKTÜRK = GÖKTEN TÜREMİŞ OLAN / GÖĞE YÜKSELMİŞ OLAN

Bu bağlamda Arapça İNSAN kelimesinin kökeni incelendiğinde İNS ve AN kelimeleri ayrışmaktadır.

İNS = Başlangıç, Halk, Kavim ( "Halk" kelimesi Arapça'da "Yaratma" anlamına gelen "Halak" kelimesi kökenlidir. Batı dillerinde "İçeri almak, Başlatmak" anlamına gelen "INITIATE", "INITIER" ( "İnisiye" olarak telafuz edilir. ) kelimesi de "İNS" kelimesi kökenlidir. )
AN = Gibi olan *

* CemiAN = Toplu GİBİ OLAN, MüsssaddikAN = Doğrulayıcı GİBİ OLAN, "An" eki batı dillerinde de "-lı/li, gibi olan" anlamında kullanılmaktadır. Örnek : ItaliAN, AmericAN, RahmAN ( Rahmetli Gibi Olan ), KurbAN ( Yakınlaşan ) vb.

Yukarıdaki tespitler çerçevesinde TÜRK kelimesiyle İNSAN kelimesinin anlamdaş olması kuvvetle muhtemel görünmektedir.

"Parlak yıldız" anlamına gelen ve bir sure ismi olan "Tarık" kelimesinin de "T-R-K" köklerinden oluşmuş olması "Türk" kelimesiyle olan ilintisini ortaya koymaktadır.

86/1 - Ves semai vet TARİK ( Ve gök ve sabah yıldızı. )

86/2 - Ve ma edrake met TARİK ( Ve sabah yıldızının ne olduğunu sana ne bildirir? )

86/3 - En necmüs sakib ( Kesinlikle delip geçen yıldızdır. )

"Tarık" kelimesi "Yol" anlamına da gelmekte olup, Kur'an'da "Yedi gökleri" ( Yedi boyut / frekans ) simgeleyecek şekilde de geçmektedir.

23/17 - Ve lekad halakna fevkaküm seb'a TARAİKA ve ma künna anil halkı ğafilın

( Ve üstünüze yedi YOL yarattık. Biz yaratmada habersizler değiliz. )

"Taraika" ( Yollar ) kelimesi "Tarık" kelimesinin çoğulu olup "Türk / Türkiye" kelimesiyle de fonetik uyum arzetmektedir. Ayrıca insanda "KÖPRÜCÜK Kemiği" olarak bilinen ve göğsün boyun ile birleştiği bölgede bulunan T'nin üst kısmı şeklindeki kemiğin Arapça karşılığı "TERAKİYE" olup "Köprü", "Yol" gibi benzer ve ilintili anlam içermektedir.












12 Mayıs 2019 Pazar

Salat - Salah - Salevat ... Dua - Kurtarış ve Kurtuluş

Kur'an'da geçen ve geleneksel meallerde, Farsça kökenli olan ve Kur'an'da yer almayan "Namaz" kelimesiyle tercüme edilen "Salat / Salah" kelimesi esas itibarıyla "Kurtarma, Kurtarış, Selamlama, Barış Belirtme, Dua ( Çağrı / Davet )" anlamlarını içermektedir. "Salat" kelimesi "Selam / Selamlama" anlamında olmak üzere İngilizce'de "Salute" ve Fransızca'da "Salut" olarak da yer almaktadır. "Salat" kelimesinin çoğulu olan "Salavat" kelimesi de İngilizce'de "Salvation" ( Kurtuluş ) kelimesine köken teşkil etmektedir.  

"Salat" kelimesinin kökünde "Sal" kelimesi bulunmakta olup, bu kelime "Kurtarma, Barışa Erdirme, Huzura Erdirme" anlamına gelmektedir. "Selamet" ( Barış, Kurtuluş ) kelimesinin kökü de "Sel / Sal" kelimesidir. Türkçe'de "Kurtarmak, Bırakmak" anlamlarına gelen "Salmak" kelimesi de aynı köke sahiptir. 

"Salat" kelimesi "Salah" olarak da yazılmakta ve telafuz edilmektedir. ( Arapça'da "T" harfi "H" olarak da telafuz edilmektedir. ( Örnek : ZekaT / ZekaH, AyeT / AyeH ) Bu çerçevede "Sulh" ( Barış ) kelimesi de "Salah" kelimesi kökünden gelmektedir.

"Salat" kelimesinin sonundaki "At" eki Türkçe'deki "-Ma / -Iş" ekidir. Örnek : İdhal ( İçeri Almak ) +At ( - Iş eki ) .... İdhalat / İthalat = İçeri Alış )

"Salat" kelimesi "Dua, Çağrı" anlamları itibarıyla, Allahü Teala'yı hatırlamak, O'ndan talepte bulunmak, üst planlardaki ( alem, boyut, frekans ) Vazifeli Varlıklar ile iletişim kurmak, ilahi ( kozmik ) bilgilere ulaşarak huzur bulmak ve ibadeti ifa etmek olarak tanımlanabilmektedir. 20/14 kodlu ayette "Salat"ın bu işlevi bildirilmiştir.

20/14 - İnnenı ENALLAHÜ la ilahe illa ene fa'büdnı ve EKIMIS SALATE Lİ ZİKRİ ( Kesinlikle ben, BEN ALLAH'IM. Benim haricimde ilah yoktur. O halde bana kulluk et ve BENİ HATIRLAMA İÇİN DUAYA KALK. )

"Salat" kelimesinin "Kurtarma" anlamı dikkate alındığında ise, inananların inançlarının gereğini yapmaları yani diğer insanları zor durumlarından "Kurtarmaları" ve bu yolla "Kurtulmaları" mesajı açığa çıkmaktadır. Bu noktada dikkate alınması gereken en önemli nokta ise tüm insanların aslında "Bir" oldukları, "Başkası / Diğeri" diye kavramların olmadığıdır. Bir başka deyişle "Birini kurataran bir insan aslında kendini kurtarmaktadır. Zira o "birisi" aslında "kendisidir." ( 6/98 Ve sizi TEK NEFİSTEN inşa eden O'dur..... )

"Salat" kelimesi Kur'an'da ağırlıklı olarak "Kıyamüs Salah ve Atüz Zekah" ( Duaya / Kurtarışa Kalkma ve Zekatı Verme ) veya "Kıyamüs Salah ve Min Ma Razaknahüm Yünfikun" ( Duaya / Kurtarışa Kalkma ve Rızıklandırdıklarımızdan Harcama ) seti içinde geçmektedir. Yani, Allah'ın bahşettiği nimetleri başkalarıyla paylaşmak ( Zekat ) kurtarış ve kurtuluş vesilesi olmaktadır. ( "Zekat" kelimesinin kök anlamı da "Temizlenmek"tir. Bir başka deyişle nimeti kendinde tutmayıp paylaşan, veren insan temizlenmektedir. ) ( 92/18 - Ellezi yü'ti malehu yetezekka ( O malını veren temizlenen. ) )

Aşağıdaki ayetler "zekat yoluyla kurtarışa / kurtuluş" kavramına örnek teşkil etmektedir. 

2/3 - Ellezine yu’minune bil gaybi ve YUKİMUNES SALATE ve min ma razaknahüm yünfikun ( O gayba inananlar, DUAYA KALKANLAR ve o rızıklandırdıklarımızdan harcayanlar. )

2/110 - Ve EKIMUS SALATE ve ATÜZ ZEKAH ve ma tükaddimu li enfüsiküm min hayrin teciduhü ındellah innellahe bima ta'melune besır ( Ve DUAYA KALKIN ve ZEKATI VERİN ve nefisleriniz için hayırlısından ne yaparsanız onu Allah’ın indinde bulursunuz.* Kesinlikle Allah ne yaptığınızı görendir. ) ( * "İnsanın ne yaparsa kendisine yapar" mesajı verilmektedir. 

"Namaz" olarak bilinen "Salah"ın fiziksel eylem olarak tezahürü 3 aşamadan oluşmaktadır.

1- Kıyam ( Ayağa Kalkış )
2- Rüku  ( Eğilme )
3- Sücud ( Yere Kapanma / Secde )

"Salah" esas itibarıyla düşünsel olarak ifa edilen ruhsal bir eylemdir. Söz konusu 3 fiziksel eylemin her biri, düşünsel konsantrasyon ve frekans yükselmesi sürecine katkısı olan unsurlardır. Zira yatalak olan bir insan da gerekli konsantrasyon ve odaklanmayı sağlayarak "Salat" işlevini ifa edebilmektedir. Yukarıda bir ayet ile misali verildiği üzere "Salat" esas itibarıyla "Allahü Teala'yı hatırlama, O'ndan "kurtuluş" talebinde bulunma, Vazifeli Varlıklar ( Melekler ) ile temas etme, ve kozmik bilgilere ulaşma" sürecidir.

Aşağıdaki ayetler, "Kıyamüs Salah" & "Rüku" ve "Sücud" & "Rüku" ikililerinin yer aldıkları ayetlerdir. 

2/43 - Ve EKIMÜS SALATE ve ATÜZ ZEKATE VERKEU mear rakiın ( Ve DUAYA KALKIN, ZEKATI VERİN ve eğilenlerle birlikte EĞİLİN. )

3/43 - Ya meryemuknütı li rabbike VESCÜDİ VERKEIY mear rakiın ( Ey Meryem, Rab’bin için saygılı durup itaat et ve YERE KAPAN ve eğilenlerle birlikte EĞİL. )

Ahzab suresinin 56. ayetinde ise "Salah / Salat" kelimesi "Kurtarma, Güvende kılma Temizleme" anlamlarında olmak üzere haberci resul için kullanılmıştır. Ayette Allah'ın ve meleklerin haberciyi kurtarma, temizleme ve güvende kılma istekleri beyan edilmektedir. ( SALat kelimesindeki "SAL/SEL" kökü "SELamet" ( Kurtuluş, Barış, Güvende oluş ) kelimesinde de yer almaktadır. )

33/56 - İnnellahe ve melaiketehu YÜSALLUNE alen nebiyy ya eyyühellezine amenu sallu aleyhi ve sellimu teslıma
( Kesinlikle Allah ve melekleri haberciye DUA EDERLER. Ey o inananlar, ona dua edin ve teslimiyetle selam edin. )






10 Mayıs 2019 Cuma

Gökler ve Yer ... İdrakli Varlıklar

Evvelki bölümlerde de değinildiği üzere, yaratılışta 3 ana kavram bulunmaktadır.

1- KELİME : Allahü Teala'nın vahdet makamından ( Ünite ) iletilen asli tesirlerinin tezahürü olup, hem Ruh, hem de Maddeye tesir etmekte ve onların var olmasını sağlamaktadır. )

2- RUH : Kainat aleminden ayrı olan Ruh aleminde bulunan ve tekamül etmek amacıyla kainattaki maddelere bağlanmak ve akabinde onları tesir altına almak suretiyle sınava tabi tutulan olgudur. )

3- MADDE : Kainat olarak adlandırılan madde aleminde farklı frekanslara haiz olmak üzere Kaba, Yarı Süptil ve Süptil olarak kategorize edilen ve Ruhlar için tekamül vasıtası olan olgudur. )

Kainat olarak adlandırılan madde aleminde, doğrudan Asli Tesirler ile veya Ruhtan gelen tesirler ile tezahür eden ( titreşerek yaşayan ) olguya ise "Varlık" adı verilmektedir. Varlıklar da 3 kategoriye ayrılmaktadırlar. 

1- DÜŞÜK İDRAKLİ VARLIK : Sadece Allahü Teala'nın vahdet makamından ( Ünite ) iletilen asli tesirler ile yani otomatizma ( İçgüdü ) ile titreşen, yaşayan varlık. Bu varlıklarda "neden-sonuç" ilişkisi algısının en primitif safhası tezahür etmektedir. Ruhlar bu kategorideki varlıklara bağlanmakta ancak pasif bir konumda kalmak suretiyle madde realitesinin ilk bilgilerini almaktadırlar. ( Örnek : Maddenin özü olan atomdan başlamak üzere bitki ve hayvanlara kadarki silsile )

2- YARI İDRAKLİ VARLIK : Asli Tesirlerle birlikte Ruhtan gelen tesirlerle de titreşen, yaşayan varlık. Bu varlıklarda "neden-sonuç" ilişkisi algısının gelişmiş safhası tezahür etmektedir. ( Örnek : Yıldızlar, Gezegenler, İnsan, Cin ) ( İnsanın anatomik yapısı, iç organları asli tesirler ile devinmekte iken, tutum, düşünce, davranış ve dışsal hareket unsurları ise ruhtan gelen tesirler ile tezahür etmektedir. )

3- TAM İDRAKLİ VARLIK : Asli Tesirlerle birlikte, ağırlıklı olarak Ruhtan gelen tesirlerle titreşen, yaşayan varlık. Örnek : Kaba madde alemi olan dünyadan ayrılarak "insan" safhasını geride bırakmış olan ve ilahi nizam tarafından üst planlarda ( süptil alemler, boyutlar ) görevlendirimiş süptil yapıya haiz Vazifeli Varlık ( Melek ). 

Kur'an'ın aşağıdaki surelerinde, "Yarı İdrakli Varlık" misalleri, net tasvirlerle bildirilmiştir.

44/29 - Fe ma BEKET aleyhimüs SEMAÜ vel ERDU ve ma kanu münzarin ( GÖK ve YER onlar üzerine AĞLAMADI. Gözetilenler, bakılanlar da olmadılar. )

44/29 kodlu ayette, "Göğün ve Yerin ağlaması" kavramı yer almaktadır. "Ağlamak" eylemi ruh kaynaklı ve algıya bağlı olarak oluşan duygu neticesinde ortaya çıkan fiziksel bir fenomendir. Açıkça görülmektedir ki bu ayette, göğün ve yerin de yaşayan ve ruh tesirinde olan yarı idrakli varlıklar oldukları bildirilmektedir.

33/72 - İnna ARADNEL EMANETE emanete ales SEMAVATİ vel ERDI vel CİBALİ fe EBEYNE EN YAHMİLNEHA VE EŞFAKNE minha ve HAMELEHEL İNSAN innehu kane zalumen cehula ( Kesinlikle GÖKLERE, YERE ve DAĞLARA EMANETİ BİZ GÖSTERDİK de onu YÜKLENİP TAŞIMAYA YANAŞMADILAR, DİRETTİLER, ÇEKİNDİLER VE ONDAN KORKTULAR. ONU İNSAN YÜKLENDİ. Kesinlikle o zalimdir cahildir. )

33/72 kodlu ayette "Göklerin, Yerin ve dağların "Görmelerinden", "Diretmelerinden" ve "Korkmalarından" bahsedilmektedir. Ayette algıya bağlı olarak oluşan duygunun neticeleri sıralanmaktadır.

11/44 - Ve kıle ya ERD UBLEIY MAEKİ ve ya SEMAÜ AKLİIY ve ğıdal maü ve kudıyel emru vestevet alel cudiyyi ve kıle bu'den lil kavmiz zalimın ( Ve "Ey YER SUYUNU YUT ve ey GÖK ONU YE." denildi. Su çekildi. İş yapıldı. Cudi'nin üzerine seviyelendi. "Zalimler kavmi uzak olsun." denildi. )

Nuh tufanı bahsi kapsamında olan 11/44 kodlu ayette de tufan sonrasında suların çekilmesi vakası, Yerin ve Göğün yarı idrakli varlıklar oldukları vurgulanmak suretiyle aktarılmaktadır. Zira "Yutmak" ve "Yemek" insanlara ve hayvanlara ait fiziksel ve organik bir eylemdir.

40/57 - Le halkus semavati vel erdı ekberu min halkın nasi ve lakinne ekserannasi la ya'lemun ( Göklerin ve yerin yaratılışı insanın yaratılışından daha büyüktür. Lakin insanların çoğunluğu bilmezler. )

40/57 kodlu ayette ise "Göklerin ve yaratılışının insanın yaratılışından daha kapsamlı ve kompleks" olduğu mesajı verilmektedir. Bu bilgi de göğün ve yerin ruh tesiri altında olmak üzere insan gibi Yarı İdrakli Varlık olduğunu göstermektedir.

41/11 - Sümmesteva iles SEMAİ ve hiye dühanün fe kale leha ve lil ERDI'TİYA TAV'AN EV KERHA KALETE ETEYNA TAİIN ( Sonra GÖĞE seviyelendi. O dumansıydı. ONA VE YERE "İSTEYEREK VEYA ZORLANIP İSTEMEYEREK İTAAT EDİP GELİN." dedi. "İSTEYEREK GELDİK." dediler. )

41/11 kodlu ayette Gök ve Yerin idrakli varlıklar oldukları, Allahü Teala'nın çağrısını iradeleriyle kabul ettikleri bildirilmektedir.

İncil'de yer alan ve Mesih İsa'nın, doğa olaylarına vesile olan Düşük İdrakli Varlıklara müdahale etmesinden ve onları yönlendirmesinden behsedilen ayette, Düşük İdrakli Varlıklara ( Ayette Rüzgar ve Göl örneği ) yönlendirme sağlayan Tam İdrakli Varlık / Vazifeli Varlık ( Mesih İsa ) örneği verilmektedir.

40 Matta 8-26 İSA, "Neden korkuyorsunuz, ey kıt imanlılar?" dedi. Sonra kalkıp RÜZGARI VE GÖLÜ AZARLADI. Ortalık sütliman oldu.

40 Matta 8-27 Hepsi hayret içinde kaldı. "Bu nasıl bir adam ki, RÜZGAR DA GÖL DE O'NUN SÖZÜNÜ DİNLİYOR?" dediler.









9 Mayıs 2019 Perşembe

Bilgi Arayüzü Bulut

Kur'an'da geçen "Bulut" kelimesi, teşbihi olarak, kevni ( kainata ilişkin ) bilgileri depolayan ve bilgilerin su formunda insanların üzerine yağmasını sağlayan kozmik bir arayüz olabilir mi?

Bazı ayetlerde yer alan Melek* ve Bulut kelimelerinin yanyana kullanımı, buluttan çıkan suyun Allah'ın dilediklerine isabet etmesi ve böylelikle onların müjdelenmesi**, varlıkların buluttan çıkan suyla ölümden sonra dirilmeleri ifadeleri bulutun esas itibarıyla bilgi haznesi olduğu düşüncesini uyandırmaktadır. Zira tüm yaratılış Allahü Teala'nın ilmiyle tezahür etmektedir.

( *Melekler kozmik bilgileri insanlara aktaran Vazifeli Varlıklardır.
** 2/97 - Kul men kane adüvven li cibrıle fe innehu nezzelehu ala kalbike bi iznillahi müsaddikan li ma beyne yedeyhi ve hüden ve BÜŞRA lil mü'minın ( De ki: “Kim Cibril’ e düşman ise, inananlara MÜJDE, yönlendirme ve ondan öncekileri doğrulayıcı olarak onu kalbinin üzerine Allah’ ın izni ile kesinlikle O indirdi." ) Ayette yaratılış kodlarını içeren ilahi bilgi kaynağı Kur'an'ın inananlar için bir MÜJDE vesilesi olduğu bildirilmektedir. Tıpkı, BULUTTAN çıkan suyun isabet ettiği kimselerin MÜJDELENDİKLERİ gibi....)


Bilgi Teknolojilerinde kullanılan "CLOUD" ( Bulut ) terminolojisi bu çerçevede konuyla ilintili olabilir. ( Daima hatırlanmalıdır ki tüm bilimsel ve teknik olguların kaynağı Kur'an'dır. )


2/210 - Hel yenzurune illa en ye'tiyehümüllahü fı zulelin minel ĞAMAMİ vel MELAİKETÜ ve kudıyel emr ve ilellahi türceul ümur ( Onlar, ille de Allah onlara gölgeliklerin içinde, BULUTTAN ve MELEKLERDEN getirsin de iş yapılsın diye mi bakarlar? Ve işler Allah’a  döndürülür. )

25/25 - Ve yevme teşekkakus semaü bil ĞAMAMİ ve nüzzilel MELAİKETÜ tenzıla ( Ve o gün gök, BULUTLAR ile yarılır ve MELEKLER aşamalı olarak inerler. )

30/48 - Allahüllezı yürsilür riyaha fe tüsıru SEHABEN fe yebsütuhu fis semai keyfe yeşaü ve yec'alühu kisefen fe teral vedka yahrucü min hılalih fe iza ESABE BİHI MEN YEŞAÜ MİN IBADİHI İZA HÜM YESTEBŞİRUN ( Allah O'dur ki, rüzgarları gönderir de BULUT seyirtirler. Böylece onu göğün içinde nasıl dilerse yayar. Onu parçalar halinde kılar da onun arasından yağmuru çıkar görürsün. ONU, KULLARINDAN DİLEDİĞİ KİMSEYE İSABET ETTİRİR DE, OZAMAN ONLAR MÜJDELENİRLER. ) 

35/9 - Vallahüllezı erseler riyaha fe tüsıru SEHABEN fe suknahü ila beledün meyyitin fe ahyeyna bihil erda ba'de mevtiha kezaliken nüşur ( Ve Allah O'dur ki, rüzgarları gönderir de BULUT seyirtirler. Böylece onu ölü beldeye göndeririz de onunla yeri ölümü sonrasında diriltiriz. İşte ölümden sonra dirilme de böyledir. )

Kur'an'da "Bulut" anlamına gelen kelimeler ve frekansları ( Kur'an'daki tekrar adetleri ) aşağıdadır.

Arapça Frekans Arida         2
Ğamam     4
Mizn         1
Sayyib       1
Sehab        9

Toplam    17  ( 1+7 = "8" ) ... 8 sayısı yeni döngü başlangıcının ve melekin sembolüdür.

"Bulut ile inme" kavramı İncil'de de Mesih İsa ile ilintili olarak yer almaktadır.

40 Matta 24-30 "O zaman İnsanoğlu'nun belirtisi gökte görünecek. Yeryüzündeki bütün halklar ağlayıp dövünecek, İnsanoğlu'nun gökteki BULUTLAR üzerinde büyük güç ve görkemle geldiğini görecekler.

Ayette bahsedilen "Bulutlar üzerinde inmek" kavramı, esas itibarıyla döngü sonunda insanları tesiri altına alacak "kolektif bilinç ve ilahi bilgi" olabilir mi? Zira ayette Mesih İsa'dan "İnsanoğlu" olarak bahsedilmektedir. Mesih İsa'nın tüm insanlığı sembolize ettiği dikkate alındığında derin anlam açığa çıkmakta gibidir.










8 Mayıs 2019 Çarşamba

Ruhun Yönetiminde Yaşamak


Nefs ( Benlik / Öz Varlık ), Ruh'un tesiri altında madde alemi olan kainatta kaba veya süptil olarak yaşam bulmuş antitedir. Madde alemi bağlantısı nedeniyle Nefs daima maddesel unsurlar üzerine yoğunlaşmak suretiyle, bu unsurlardan arınması ve tekamül etmesi beklenen Ruh'a sınav vesilesi olur.

Tevrat'ın Galatyalılar suresinin aşağıdaki ayetleri "Nefsin" ve "Ruhun" zıtlık ( düalite ) oluşturan nitelikleri konusunda çok açık ifadeler sunmaktadır. Ayette Benliğin maddi arzularından, tutkularından kurtulmuş yani saf Ruh olmaya yaklaşmış varlıkların Yasa'daki ( Tevrat ) ritüalistik kurallara bağımlı olmadıkları bildirilmektedir. Bu durum, evvelki bölümlerde "Ayet Güncelleme" başlığı altında incelenen konu kapsamına girmektedir.

48 Galatyalılar 5-16 Şunu demek istiyorum: Kutsal RUHUN YÖNETİMİNDE YAŞAYIN. O zaman BENLİĞİN TUTKULARINI asla yerine getirmezsiniz.

48 Galatyalılar 5-17 Çünkü BENLİK RUH'a, RUH da BENLİĞE aykırı olanı arzular. Bunlar birbirine karşıttır; sonuç olarak, istediğinizi yapamıyorsunuz.

48 Galatyalılar 5-18 RUHUN YÖNETİMİNDEYSENİZ, YASA'YA BAĞIMLI DEĞİLSİNİZ.

48 Galatyalılar 5-19 BENLİĞİN İŞLERİ bellidir. Bunlar FUHUŞ, PİSLİK, SEFAHAT, 

48 Galatyalılar 5-20 PUTPERESTLİK, BÜYÜCÜLÜK, DÜŞMANLIK, ÇEKİŞME, KISKANÇLIK, ÖFKE, BENCİL TUTKULAR, AYRILIKLAR, BÖLÜNMELER, ÇEKEMEMEZLİK, 

48 Galatyalılar 5-21 SARHOŞLUK, ÇILGIN EĞLENCELER VE BENZERİ ŞEYLERDİR. Sizi daha önce uyardığım gibi yine uyarıyorum, böyle davrananlar Tanrı Egemenliği'ni miras alamayacaklar.

48 Galatyalılar 5-22 RUH'un ÜRÜNÜYSE SEVGİ, SEVİNÇ, ESENLİK, SABIR, ŞEFKAT, İYİLİK, BAĞLILIK, 

48 Galatyalılar 5-23 YUMUŞAK HUYLULUK, VE ÖZDENETİMDİR. Bu tür nitelikleri yasaklayan yasa yoktur.

Yukarıdaki ayet dizinin ilk ayeti olan 5-16 kodlu ayette ilk defa Ruh kelimesi yer almakta olup, bu ayetin kodunun nümerolojik değeri de Ruh kelimesinin sembolü olan "21" sayısını vermektedir. ( 5+1+6 = 21 )

7 Mayıs 2019 Salı

Norfolk Taburu Vakası ve 11

Çanakkale Savaşı esnasında gerçekleştiği belirtilen "4. Norfolk Taburu'nun tepede bulut içinde kaybolma vakası" nümerolojik açıdan ilginç bir durum barındırmaktadır.


Olayın görgü tanıkları olan askerlerin ifadeleri kaynaklarda şöyle yer almaktadır.

"12 Ağustos 1915'te gün ağarırken gökyüzünde bulut yoktu. 60 Tepe'nin üzerinde altı ya da sekiz ekmek somunu biçiminde bulut yayılmış duruyordu. Bulut kümesinin tam altında, toprağın üzerinde bir bulut daha vardı. Yaklaşık 250 metre uzunluğunda, 60 metre eninde ve 65 metre yüksekliğindeydi. Bu bulut oldukça yoğundu. Yapısı katı madde gibiydi ve İngilizlerin bulunduğu savaş yerine 900-1100 metre uzaklıktaydı.

Bütün bunları Yeni Zelanda kıtasının Sahra Birliği'ne bağlı 3. Bölükteki 22 asker gördü. Aralarında biz de vardık. Bulunduğumuz yer 60 Tepe'ye göre 90 metre daha yüksekte olduğu için üstten görebiliyorduk. Bir bulut Kayacıkdere denilen kuru bir dere yatağına doğru ilerlediğinde onun daha önce durduğu zemini bütünüyle görebildik. Bulut diğerleri gibi açık gri renkteydi. 4. İngiliz Norfolk Taburu bu buluta doğru ilerledi. İçine girdi. Ancak sonra diğer tarafından çıkan kimse olmadı. Hepsi içine girip görünmez olunca, bulut yavaş yavaş yükseldi. Diğer bulutlarla aynı hizaya gelince hepsi birden kuzeye doğru uzaklaşmaya başladılar. Trakya yönüne doğru gözden kayboldular. Aşağıda imzası olan bizler anlattığımız bu olayın kelimesi kelimesine doğru olduğunu beyan ederiz."

4/165 künyeli F. Reichardt, 13/416 künyeli R. Nevnes ve er J. L. Newman12"

Olayın gerçekleştiği gün ve ay olan 12.08 ( 12 Ağustos ) tarihi, "11" nümerolojisi açısından önem arzetmektedir. Zira 12 ve 8 sayılarının toplamının nümerolojik değeri 11 sayısını vermektedir. Bilindiği üzere 11 sayısı portal açılması ile boyutlar arası geçiş kavramının nümerik sembolüdür.

Kur'an'ın Duhan suresi gerek anlam, gerek nümeroloji açısından Norfolk Taburu vakasıyla uyumlu bir ayet içermektedir.

44/10 - Fertekıb yevme te'tis semaü bi DÜHANİN mübin 

( O halde, göğün apaçık DUMAN getirdiği günü gözetleyip bekle. )

44/11 - YAĞŞEN nas haza azabün elim

( İnsanları ÖRTER. Bu elim azaptır. )

- "Bir dumanın insanları örtmesinden" bahsedilen ayet ikilisindeki son cümleyi içeren ayetin numarası "11"'dir.

- Sure numarasını ve Ayet numaralarını oluşturan rakamların toplamı da "11" sayısını vermektedir. ( 4+4+1+0+1+1 = "11" )

- Sure numarasının ( 44 ) nümerolojik değerinin "8" olması da yeni döngü başlangıcı, portal açılışı ile boyutlar arası geçiş ve melek kavramı açısından dikkat çekmektedir.

Kur'an'da "Meleklerin bulutlar ile inmeleri ve yardım etmelerinden" bahsedilen aşağıdaki ayetleri Norfolk vakası ile ilintili olabilir.

25/25 - Ve yevme teşekkakus semaü bil ĞAMAMİ ve NÜZZİLEL MELAİKETÜ TENZİLA

( Ve o gün gök, BULUTLAR ile yarılır ve MELEKLER AŞAMALI OLARAK İNERLER. )

3/124 - İz tekulü lil mü'minıne e len yekfiyeküm en YÜMİDDEKÜM RABBÜKÜM Bİ SELASETİ ALAFİN MİNEL MELAİKETÜ MÜNZELIN

( Zamanında inananlara, "RAB'BİNİZİN İNDİRİLEN ÜÇBİN MELEK İLE SİZE YARDIM ETMESİ size kafi değil mi?" diyordun. )

3/125 - Bela in tasbiru ve tetteku ve ye'tuküm min fevrihim haza YÜMDİDKÜM RABBÜKÜM Bİ HAMSETİ ALAFİN MİNEL MELAİKETİ müsevvimın

( Evet. Eğer sabrederseniz ve sakınırsanız, onlar size aniden yetip gelirler. RAB’BİNİZ SİZE BEŞBİN işaretli MELEK ile bu şekilde YARDIM EDER. )

Melekler ile yardı edilmesinden bahsedilen son ayetin kodunun ( 3/125 ) nümerolojik değerinin "11" olması da dikkat çekmektedir. ( 3+1+2+5 = 11 )

Ayrıca ayetlerde, yardım eden melek sayısının 3000 ve 5000 olduğu görülmektedir. Bu sayısal durum da "8" nümerolojisine işaret eder gibidir. ( 3000 + 5000 = 8000 )







6 Mayıs 2019 Pazartesi

Olgunlaşmanın, Tamamlanmanın Sayısı 40

"Kırk" sayısı kutsal kitaplarda "Olgunlaşma" ve "Tamamlanma" için gerekli süreyi sembolize etmektedir. ( 40 sayısının nümerolojik değeri "4" olmaktadır. )

"Erba" ( Dört ) ve "Erbain" ( Kırk ) kelimesi Kur'an'da sırasıyla 18 ve 4 kere tekrarlanmaktadır. "Erba" ( Dört ) kökünden oluşan her iki kelimenin toplam tekrar adedi olan 22 sayısının ( 18+4 = 22 ) nümerolojik değeri de "4" sayısını vermektedir.

40 sayısının Kur'an'da sadece 4 farklı surede ve 4 farklı ayette ( 2/51, 5/26, 7/142, 46/15 ) geçmesi de 4 ve 10 rakamlarının uyumu açısından ( 4 x 10 = 40 ) dikkat çekicidir.

Kırk sayısının "Olgunlaşma / Tamamlanma" mesajı vermek üzere kullanıldığı 4 ayet aşağıda yer almaktadır.

2/51 - Ve iz vaadna musa ERBEINE leyleten sümmettehaztümül ıcle min ba'dihı ve entüm zalimun ( Ve zamanında Musa’ ya KIRK gece vaad ettik. Sonra onun ardından buzağıyı edindiniz. Sizler zalimlerdiniz. )

5/26 - Kale fe inneha müharrametün aleyhim ERBEINE seneh yetıhune fil erdı fe la te'se alel kavmil fasikın ( "Kesinlikle orası, KIRK sene onlara haram kılınandı. Yerde dolaşırlar. Günahkarlar kavmi üzerine tasalanma." dedi. )

7/142 - Ve vaadna musa selasıne leyleten ve etmemnaha bi aşrin fe TEMME mıkatü rabbihı ERBEINE leyleh ve kale musa li ehıyhi harunahlüfnı fı kavmı ve aslıh ve la tettebı' sebılel müfsidın ( Ve Musa'ya otuz gece vaad ettik ve onu on ile tamamladık. Böylece Rab’binin zamanı KIRK geceye TAMAMLANDI.* Musa, kardeşi Harun'a "Kavmim içinde halefim ol. İyileştir ve bozguncuların yoluna tabi olma." dedi. )

* "Tamamlanma" vurgusu.

46/15 - Ve vassaynel insane bi valideyhi ihsana hamelethu ummuhu kurhen ve vadaathu kurha ve hamluhu ve fisaluhu selasune şehra hatta iza belega eşuddehu ve belega ERBAINE** seneten kale rabbi evzı’ni en eşkure ni’metekelleti en’amte aleyye ve ala valideyye ve en a’mele salihan terdahu ve aslıh li fi zurriyyeti inni tubtu ileyke ve inni minel muslimin ( Ve insana, ana babasına iyilik yapmasını emrettik. Annesi onu zorlanarak taşıdı ve onu zorlanarak doğurdu. Onu taşıması ve sütten kesmesi otuz aydır. Nihayet olgunluğuna eriştiğinde ve KIRK senesine eriştiğinde "Rab’bim, o bana ve anne babama bol bol verdiğin nimetine şükredeyim ve razı olduğun, hoşlandığın iyilik yapayım diye bana öğüt ver. Benim için, soyumdan olanları iyileştir. Kesinlikle ben sana tabi oldum. Kesinlikle ben teslim olanlardanım." der. )

** "Olgunlaşma" vurgusu.

Dünyadaki rızıkların yaratılmasının 4 günde tamamlandığı da 41 surenin 10. ayetinde bildirilmektedir.

41/10 - Ve ceale fıha ravasiye min fevkıha ve barake fıha ve kaddera fıha akvateha fı erbeati eyyam sevaen lis sailın ( Ve "Orada, onun üstünde dağlar oluşturdu. Orada bereket verdi. Orada, gıdaları azıkları, araştıranlar için dört günde eşit olarak düzenleyerek ölçülendirdi." )

İncil

40-Matthew-4-2 İsa kırk gün kırk gece oruç tuttuktan sonra acıktı. *

* Kitab-ı Mukaddes'te 40 sayısı ilk kez 40. sure olan Matta suresinde geçmektedir.

41-Mark-1-13 İsa çölde kaldığı kırk gün boyunca Şeytan tarafından denendi. Yabanıl hayvanlar arasındaydı, melekler O'na hizmet ediyordu.

42-Luke-4-2 kırk gün İblis tarafından denendi. O günlerde hiçbir şey yemedi. Dolayısıyla bu süre sonunda acıktı.

44-Acts-1-3 İsa, ölüm acısını çektikten sonra birçok inandırıcı kanıtlarla elçilere dirilmiş olduğunu gösterdi. Kırk gün süreyle onlara görünerek Tanrı'nın Egemenliğine dair konuştu.

44-Acts-7-23 «Kırk yaşını doldurunca Musa'nın yüreğinde öz kardeşleri olan İsrail oğullarının durumunu yakından görme arzusu doğdu.

44-Acts-7-30 «Kırk yıl geçtikten sonra Musa'ya, Sina dağının yakınlarındaki çölde, yanan bir çalının alevleri içinde bir melek göründü.

44-Acts-7-36 Halkı Mısır diyarından çıkaran, orada, Kızıldeniz'de ve kırk yıl boyunca çölde harikalar ve mucizeler yaratan oydu.

44-Acts-7-42 Bu yüzden Tanrı onlardan yüz çevirip onları göksel cisimlere kulluk etmeye terk etti. Peygamberlerin kitabında yazılmış olduğu gibi: `Ey İsrail halkı, çölde kırk yıl boyunca bana mı adaklar ve kurbanlar sundunuz?

Tevrat

1-Genesis-7-4 Çünkü yedi gün sonra yeryüzüne kırk gün kırk gece yağmur yağdıracağım. Yarattığım her canlıyı yeryüzünden silip atacağım."

1-Genesis-7-12 Ve yağmur, kırk gün kırk gece yeryüzünün üzerinde kaldı.

1-Genesis-7-17 Tufan kırk gün sürdü. Çoğalan sular gemiyi yerden yukarı kaldırdı.

1-Genesis-8-6 Kırk gün sonra Nuh yapmış olduğu geminin penceresini açtı.

1-Genesis-50-3 Bu iş kırk gün sürdü. Mumyalama için bu süre gerekliydi. Mısırlılar İsrail için yetmiş gün yas tuttu.

2-Exodus-16-35 İsrailliler yerleştikleri Kenan topraklarına varıncaya dek kırk yıl man yediler.

2-Exodus-24-18 Musa bulutun içinden dağa çıktı. Kırk gün kırk gece dağda kaldı.

2-Exodus-26-19 Her çerçevenin altında iki çıkıntı için birer taban olmak üzere, yirmi çerçevenin altında kırk gümüş taban yap.
2-Exodus-26-20 Konutun öbür yanı, yani kuzeyi için de yirmi çerçeve ve her çerçevenin altında iki taban olmak üzere kırk gümüş taban yap.

2-Exodus-34-28 Musa orada kırk gün kırk gece RAB'le birlikte kaldı. Ağzına ne ekmek koydu, ne de su. Antlaşma sözlerini, on buyruğu taş levhaların üzerine yazdı.

Halk dilindeki 40 ifadeleri;

- Kırk fırın ekmek 
- Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı 
- Kırkı çıkmak
- Kırk katır kırk satır
- Kırk gün kırk gece
- Kırk kere söylersen olur
- Kırkından sonra azanı
- Kırk parçaya bölünmek
- Kırk yiğitler
- Kırk haramiler
- Kırk dereden su getirmek
- Kırklara karışmak
- Kırk tarakta bezi bulunmak
- Kırk akşamın delisi
- Kırk çarşamba bir arada
- Kırk evin nankör kedisi
- Kırk gün düşünsem aklıma gelmez, 
- Kılı kırk yarmak
- Kırk bir kere maşallah
- Kırk kürk kırkının da kulpu kırık küp
- Kırklanmak.






4 Mayıs 2019 Cumartesi

Kolektif Bilinci Bloke Eden Bölücü Unsur ..."Rekabet"

90/13 - Fekkü REKABET ( REKABETİ bırakmak. )

Kibir ve nefsaniyet duygularının ürünü olan "REKABET" olgusu yani "Başkasını kendisine RAKİP görüp, ondan üstün olma, onu geçme, yenme, ezme, yok etme arzusu" kaba madde alemi olarak adlandırılan dünya hayatındaki her türlü kötülüğün ve savaşın temel sebebidir.

"Rekabet" kelimesinin kökünde "Rikab / Rakıb" kelimeleri bulunmakta olup, bu kelimeler "Gözetleme, Teftiş, Boyunduruğa Alma, Kontrol, Üstüne Binme*" anlamlarını içermektedir. ( * "Merkeb" kelimesi "Üstüne binilen" anlamını içermekte olup, dolayısıyla "Rekabet" kelimesi birisinin bir diğerini sömürmesi, köleleştirmesi anlamında "üstüne binmesini" tanımlamaktadır. )

"Rekabet" olgusu toplumların şeytani usüllerle ayrıştırmalarına da ortam yaratmaktadır. Küresel şeytanlar insanları aşağıda belirtilen iki kategoride yer alan unsurlar bazında "Rekabete" sürüklemekte, manipülasyon ve provokasyon yaratarak bölmekte ve ayrıştırmaktadırlar.

A- Doğal Unsurlar ( Bu unsurlar yaratılışa ilişkin farklılılklar olup esas itibarıyla ayrışım değil bütünleşme sebebidirler. )

1- Irk
2- Cinsiyet
3- Fiziki Yapı ( Tip, Boy, Kilo vb. )
4- Coğrafi Konum
5- Kültür
6- Düşünsel Yapı

B- Uydurulmuş Unsurlar

1- Gelir Seviyesi ( Allahü Teala'nın sınırsız olarak bahşettiği nimetlerin küresel şeytanlar tarafından gasp edilmek suretiyle kısıtlanması veya engellenmesi sebebiyle oluşan durum )
2- Marka ( Farklı isimler altında oluşturulan şirketlerde köleleştirilmiş insanları yarıştırma ve kontrol altında tutma unsurudur. Nimetler dahi markalanıp ayrıştırılmaktadır. ) 
3- Mülkiyet Niceliği ( Esasında arınılması gereken malik olma duygusunun telkini yoluyla ayrıştırma )
4- Eğitim Seviyesi ( Her insanın eşit eğitimi alma hakkı olmasına rağmen, bu imkan kısıtlanmak veya engellenmek suretiyle ayrıştırma yapılmaktadır. )
5- Siyaset 
6- Din ( Din tektir ve tek yaratıcı olan Allahü Teala'ya ve O'nun ilmine inançtır. Ancak birden çok din algısı yaratılmak suretiyle insanlar ayrıştırılmış ve bölünmüşlerdir.* )

* 42/13 ..... ekımüd dıne ve la teteferraku fıh ..... ( Dini ayakta tutun ve onda ayrışmayın. )








3 Mayıs 2019 Cuma

4. Boyut ... Sevgi Planı ... Cennet

İnsanlık halen Kaba Madde Alemi olan ve Dünya olarak adlandırılan 3. boyutta hapsolmuş vaziyette varlığını sürdürmekte olsa bile, 2012 yılında vuku bulan Kuantum Sıçraması veya Kozmik Hizalanma ( Güneş sisteminin, ait olduğu Samanyolu Galaksisinin ekseni ile hizalanması ) sonrasında yoğun bir ruhsal uyanış ve idrak seviyesi yükselişini deneyimlemeye başlamıştır. İnsanlar artık yavaş yavaş, alt boyut varlığı olan cinlerin tesirine girmiş olan insan ve cin şeytanlarının kurdukları komplo ve kaos düzeninin farkına varmaktadırlar. Şeytanlar, insanların algılarını kapatmak, onları sürekli korku, endişe ve stres altında tutarak kontrol etmek suretiyle onları kaba madde boyutu olan 3. boyuta  hapsetmeye çalışmaktadırlar. Bu noktadaki nihai amaçları, insanların ruhsal tekamülünü ve üst boyutlara geçişini engellemektir.

Uyanmış, idrak seviyesi yükselmiş ve ruhsal tekamül yolunda aşama kaydetmiş insanlar artık 4. boyutun yani Sevgi Planının ( Cennetin ) ilk tesirlerini ve mahiyetini hissetmeye başlamışlardır. Tekamül eden insanlar artık maddi hırsların, paranın, mülkiyet ve hükmetme arzusunun, kibir ve her türlü nefsani duygunun batıl olduğunu, gerçek olan tek şeyin karşılıklı sevgi, paylaşım ve feragat olduğunu idrak etmeye, bir başka deyişle Allah yoluna girmeye başlamışlardır.

4. boyut Sevgi Planı'dır, Cennet'tir, Sirius'tur. 

- "Dört" kelimesinin Kur'an'daki karşılığı ise "Erba" kelimesidir. Ve bu kelime Kur'an'da "8" farklı surede geçmektedir.

- "Erba" ( Dört ) kelimesinin ilk kez geçtiği 2/226 kodlu ayetteki sıra numarası da "8"'dir.

- "Cennet" kelimesi Kur'an'da 152 kere tekrarlanmaktadır. 152 sayısının nümerolojik değeri de  ( 1+5+2 = 8 ) "8"'dir.

- Sirius'un da dahil olduğu Canis Majoris takımyıldızı "8" yıldızdan oluşmaktadır.

- Ayet kodunu ( 2/226 ) ve "Erba" kelimesini sıra numarasını oluşturan rakamların toplamı 236 ( 2+226+8 = 236 ) sayısını vermektedir. 236 sayısının nümerolojik değeri ise "11"'dir.

- "Hubb" ( Sevgi ) kelimesi Kur'an'da 83 kere geçmektedir. 83 sayısının nümerolojik değeri de "11" sayısını vermektedir. ( 8+3 = 11 )

Bu analizlerde ortaya çıkan "8" ve "11" sayıları, yeni döngü başlangıcı, sonsuz döngü ve portal açılışı ile üst boyuta geçiş kavramlarının nümerolojik sembolleri olmaları açısından önem arzetmektedirler.

4. boyut Yarı Süptil boyuttur. Bu boyutta kaba madde yerine süptil madde yani süptil varlıklar bulunur. Madde süptilleştiği yani inceldiği için 4. boyutta acı, ıstırap, zorluk, hastalık, ölüm vb. yoktur. Kader mekanizmasında aktif işlev görecek bedensiz Vazifeli Varlık ( Melek ) olma yolunda önemli bir geçiş aşaması olan 4. boyutta bilinç ve düşünce herşeydir. Bu boyuta geçme liyakatini kazanmış bir varlık sadece düşünmek, hayal etmek ( imajinasyon ) ve istemek suretiyle her türlü realiteyi ( gerçekliği ) oluşturabilir.*

* İlgili ayetler;

16/31 - Cennatü adnin yedhuluneha tecrı min tahtihel enharu lehüm fıha MA YEŞAUN kezalike yeczillahül müttekın ( Girdikleri ikamet bahçeleridir. Altlarından nehirler akar. Orada onlara NE DİLERLERSE VARDIR. Allah sakınanları işte böyle karşılıklandırır. )

25/16 - Lehüm fıha MA YEŞAUNE HALİDIN kane ala rabbike va'den mes'ula ( Onlara orada NE DİLERLERSE EBEDİYEN vardır. Sual edilen vaad Rab’binin üzerinedir. )

39/34 - Lehüm MA YEŞAUNE ınde rabbihim zalike cezaül muhsinın ( Rab’lerinin indinde NE DİLERLERSE onlaradır. İyilik yapanların karşılığı budur. )

42/22 - Teraz zalimıne müşfikıne min ma kesebu ve hüve vakıun bihim vellezine amenu ve amilus salihati fı ravdatil cennat lehüm MA YEŞAUNE ınde rabbihim zalike hüvel fadlül kebir ( Zalimleri o kazandıklarından korkarlarken görürsün. O onlara vaki olur. O inananlar ve iyilikler yapanlar cennet bahçeleri içindedirler. Rab’lerinin indinde NE DİLERLERSE onlaradır. İşte bu, o büyük üstünlüktür lütuftur. )

50/35 - Lehüm MA YEŞAUNE fiha ve ledeyna mezid ( Orada onlara NE DİLERLERSE ve yanımızda daha fazlası. )
















Davud Yıldızı / Süleyman'ın Anahtarı / Altı Köşeli Yıldız

"Davud Yıldızı" veya "Süleyman'ın Anahtarı" olarak bilinen ve içiçe geçmiş ters yönde iki üçgenden oluşan "Altı Köşeli Yıldız" figürü ezoterik okültizmde aşağıdaki anlamları ihtiva eder.

1- Yaratılıştaki Düalite
2- Boyutlar ( Alemler / Frekanslar ) Arası Geçiş




Sembol aşağıdaki şekilleri içermektedir;

- 6 küçük üçgen
- 6 küçük üçgenin toplam 18 kenarı
- Ortada bir adet altıgen
- 2 adet 8 formu...88

İbrani alfabesindeki harf adedi ve "Davud" ve "Süleyman" kelimelerinin Kur'an'daki sayısal istatistikleri yukarıdaki sembol ile ilginç bir nümerolojik uyum sergilemektedir.

- İbrani alfabesinde 22 baz, 5 türev harf olmak üzere toplam 27 harf bulunmaktadır. ( 2+7 = "9" )


- "Davud" ve "Süleyman" kelimelerinin Kur'an'da ilk kez geçtikleri ayetlerdeki sıra numaraları "9"'dur. İki sıra numarasının toplamı 18 sayısını vermekte olup, bu sayının nümerolojik değeri de "9" olmaktadır. Altı Köşeli Yıldız'da da toplam 18 üçgen kenarı bulunmaktadır. ( 1+8 = "9" )

2/102 - Ve (1) ittebeu (2) ma (3) tetlü (4) eş (5) şeyatınü (6) ala (7) mülki (8) SÜLEYMAN (9) ............. ( Ve o Süleymanın mülkünün ve hükümdarlığının üzerine o şeytanların okuduğuna tabi oldular. .......... )

2/251 - Fe (1) hezemu (2) hüm (3) bi (4) izni (5) allahi (6) ve (7) katele (8) DAVUDÜ (9) calute ....... ( Böylece Allah’ ın izni ile onları hezimete uğrattılar. Davud Calut’ la savaştı. ....... )

- Altı Köşeli Yıldız, İbrani alfabesindeki 27 ( 2+7 = "9" ) harfi içermektedir. ( 27 sayısı, düalite ve boyutlar arası geçişi ifade eden "İkili Yedi" kavramının sembolü durumundadır.


- Kur'an'da "Davud" kelimesi 16* kere, "Süleyman" kelimesi ise 17 kere tekrarlanmaktadır. İki kelimenin toplam tekrar adedi "33" sayısnı vermektedir. ( 3+3 = "6" ... Altı Köşeli Yıldız. )

* Altı Köşeli Yıldız'ın solunda ve sağındaki ikişer üçgen iki adet 8 yani 88 formu oluşturmaktadır. 8+8 = 16 = Davud kelimesinin Kur'an'daki tekrar adedi. Ayrıca Kur'an'da "Melek" kelimesi 88 kere, "Şeytan" kelimesi de 88 kere tekrarlanmaktadır. Altı Köşeli Yıldız'daki iki adet 8 formu "İyi" ve "Kötü" düalitesinin sayısal bir tezahürü niteliğindedir.

- Ortaya çıkan ve şekil olarak birbirlerinin tersi niteliğinde olan "6" ve "9" sayıları "Düalite" kavramına işaret etmekte gibidir. Zira Uzakdoğu ezoterizminde yer alan ve 69 sayısına benzeyen "Yin Yang" figürü de "Düalite" kavramını sembolize etmektedir. ( İçiçe geçiş olan iki üçgenden oluşan Altı Köşeli Yıldız da "Düalite" kavramının sembolüdür. )


- Kur'an'da "Sitte" ( Altı ) (7) / "Sadis" ( Altıncı ) (2) kelimeleri "9" kere, "Tis'a" ( Dokuz ) kelimesi ise "6" kere tekrarlanmaktadır. "Altı" ve "Dokuz" kelimelerinin sırasıyla tekrar adetleri olan "9" ve "6" sayıları da düalite fenomenine işaret etmektedir.



1 Mayıs 2019 Çarşamba

Kafirun ( İnkarcılar / Gerçeği "Örtenler" )

"Kafir" kelimesi "Kefr" kökünden türemiş olup, "Örten" anlamına gelmektedir. "Kefr" kelimesi batı dillerinde de "Örtmek" anlamına gelen "Cover" ing., "Couvrir" fra. kelimelerin de köküdür.

Kur'an'daki 109. sure Kafirun ( İnkarcılar ) suresi olup, bu surede 666 nümerolojisi gizlidir. 6 ayetten oluşan bu surede "Şeytana kulluk etmek, ona ibadet etmek batıl bir din" olarak nitelendirilmektedir. Varoluş tarihi boyunca vuku bulan tüm kötülüklerin sebebi, Allah'ın birliğini, tekliğini inkar etmek ve O'na şirk ( ortak ) koşmak suretiyle şeytana kulluk eden kafirlerin varlığıdır.

109/1 - Kul (1) ya (2) eyyü (3) ha (4) el (5) kafirun (6) ( De ki: "Ey inkarcılar." )
109/2 - La (1) a'büdü (2) ma (3) ta'büdun (4) ( O kulluk ettiğinize kulluk etmem. )
109/3 - Ve (1) la (2) entüm (3) abidune (4) ma (5) a'büd (6) ( Ve siz o kulluk ettiğime kul değilsiniz. )
109/4 - Ve (1) la (2) ene (3) abidün (4) ma (5) abedtüm (6) ( Ve ben o kulluk ettiğinizin kulu değilim. )
109/5 - Ve (1) la (2) entüm (3) abidune (4) ma (5) a'büd (6) ( Ve siz o kulluk ettiğime kul değilsiniz. )
109/6 - Leküm (1) dinü (2) küm (3) ve (4) li (5) iye (6) din (7) i (8) ( Size dininiz ve bana dinim. )

- Ayette toplam 36 kelime bulunmaktadır. 36 sayısı 3 ve 6 sayılarının yanyana tezahürü itibarıyla 666 sayısını sembolize etmektedir. Her iki sayının da nümerolojik değeri, satanik okültizmde sembol olan "9" sayısına eşittir.

- Surenin 3., 4. ve 5. ayetlerinde "6"şar kelime bulunmakta olup, ard arda olan bu durum 666 sayısı tezahürüne sebebiyet vermektedir.

"Gerçeğin, batıl ile ÖRTÜLEREK gizlenmesi" kavramı Kur'an'da "Elbise" ( Örtü ) kelimesinin kökü olan "Libas" kelimesi ile de bildirilmiştir.

2/42 - Ve la telbisül hakka bil batılı ve tektümül hakka ve entüm ta'lemun ( Ve gerçeği batıl ile örtmeyin ve bile bile gerçeği gizlemeyin. )

3/71 - Ya ehlel kitabi lime telbisunel hakka bil batıli ve tektümunel hakka ve entüm ta'lemun ( Ey kitap sahipleri, neden gerçeği batıl ile örtersiniz de gerçeği bile bile gizlersiniz? )




Gerçeğin Özü Hayaldir

"Hayali bile güzel"
"Hayal kurma o iş olmaz."
"Ancak hayalinde görürsün."
"Hayaller ile gerçekler farklıdır."
....
....

İnsanların hemen hemen her gün sarfettikleri bu sözlerin ardında, hayal ile gerçeğin birbirinden çok farklı iki kavram olduğu inancı yatmaktadır. Peki "Gerçek" nedir? "Hayal" nedir? Her iki kavram da algıya dayalı olarak zihinde oluşan ve özde aynı olan olgulardır.

Bir olgunun gerçek olabilmesi için öncelikle hayal edilmesi ( imajinasyonu ) gerekmektedir. Hayali kurulmayan, bir başka deyişle kurgusu ve planı yapılmayan hiçbir olgunun gerçekleşmesi mümkün olamaz. Dolayısıyla gerçeklik, hayale endekslidir. Bir başka deyişle hayal edilebilen ( imajine edilebilen ) her şey aslında gerçektir. Allahü Teala'nın yaratışının özünde de O'nun yüce tahayyül ( imajinasyon ) kudreti bulunmaktadır. "Hayal" kelimesi "Hayy" ( Diri, Yaşayan ) kök kelimesinden türemiştir. "Hayal" kelimesi esas itibarıyla "Diriye İlişkin / Diri Gibi Olan" anlamını taşımaktadır. ( Kelimenin sonundaki "Al" eki batı dillerinde de kelimeye "İlişkin, Gibi olan" anlamını yüklemektedir. ( Örnek : NationAL = Millete İlişkin / Millet Gibi Olan ), FormAL = Şekilsel, Resmi, HistoricAL = Tarihi, ManageriAL = Yönetsel vb. ) Türkçede ise "GüzEL", "GüncEL" vb. örnekler verilebilir. )

Matrix isimli filmdeki şu cümle bu bağlamda anlam ifade etmektedir. "Gerçek, beyin tarafından yorumlanan elektrik sinyalleridir." Bu cümledeki "elektrik sinyalleri" ifadesini "Olgu", "yorumlamayı" da "Algı" olarak değerlendirmek gerekir. Gerçek de, hayal de sonuç itibarıyla bir "Algıdır". "Algı" oluştuktan ve  doğal olarak hemen ardından "Duyguya" sebebiyet verdikten sonra zaten "Gerçek" tezahür etmiş olur. Çünkü bir varlık için gerçeklik, olgular karşısında tezahür eden algıların o varlığa deneyimlettiği duygular bütünüdür. 

Hayal kurmak, esas itibarıyla bir "yaratış" deneyimidir. Zira hayal kurma esnasında olgular ( parametreler ),  kurgulama, dizayn ve senaryo söz konusudur. İşte Vazifeli Varlık veya Melek olarak adlandırılan ve Allahü Teala tarafından yetkilendirilmiş olan varlıklar, O'nun bahşettiği bilgiler ışığında, imajinasyonlarını ( hayallerini ) kullanarak yaratışta ve kader mekanizmasında işlev görmektedirler. Bu nedenle, her inanan ve teslim olan varlığın, ruhsal tekamül sürecinin ileriki safhalarında Vazifeli Varlık olabilme liyakatini kazanabilmesi için "hayal gücünü" / "hayal kurma yeteneğini" geliştirmesi gerekmektedir.

"Yok saymak" kavramı da bu çerçevede önem arzetmektedir. Bir varlık tarafından "Yok sayılan" bir "şeyin" o varlık için varlığından, gerçekliğinden söz etmek mümkün değildir. Çünkü o "şey" o varlık için yoktur. Aynı şekilde o varlık tarafından "var sayılan" bir "şeyin" de o varlık için "gerçek" ve "var olduğunu" söylemek mümkündür. Bu durum, zihin gücünün ve algıların bilinçli olarak yönlendirilmesi suretiyle kurgulanacak "hayallerin" varlıkların ruhsal ve duygusal durumları üzerinde doğrudan tesiri olduğunu göstermektedir. 

Hayal kelimesi Kur'an'da Taha suresinin 20/66 kodlu ayetinde geçmektedir. Ayette, sihir yoluyla gerçeklik algısı oluşturulmasından ve Haberci Musa'nın bu gerçeklik algısı neticesinde korku duygusunu deneyimlediğinden bahsedilmektedir.  

20/66 - Kale (1) bel (2) elku (3) fe (4) iza (5) hıbalü (6) hüm (7) ve (8) ısıyyü (9) hüm (10) YÜHAYYELÜ (11)* iley (12) hi (13) min (14) sıhri (15) him (16) enne (17) ha (18) tes'a (19) ( "Bilakis, atın." dedi. O zaman onların ipleri ve asaları, sihirlerinden dolayı kesinlikle onlar ona koşuyorlarmış gibi HAYAL ETTİRİLDİLER. )

20/67 - Fe evcese fı nefsihı HIYFETEN musa ( Böylece, Musa nefsinin içinde KORKUYU hissetti. )

* Ayetteki "Yühayyelü" ( Hayal ettirildiler ) kelimesinin 11. kelime olması da, bu blogda sürekli olarak gündemde olan 11 sayısı açısından dikkat çekmektedir. Daha açık ifade ile "Hayal etme" veya "Hayal kurma"'nın boyutlar arası portal açılımı sağlayan ve farklı gerçekliklere ( relaitelere ) erişime vesile olan bir olgu olduğu bilgisi de açığa çıkmaktadır. Zira, meditasyon olarak bilinen kavramın özünde de "hayal kurmak" ( gerçeklik kurgulamak ) suretiyle üst planlarla ( realite, boyut ) etkileşim ve ruhsal yükseliş sağlanması deneyimi bulunmaktadır.

Sonuç itibarıyla bir varlığın hayal ettikleri ( tahayyülü ), onu o gerçekliğe eriştirmektedir. Bu nedenle varlıkların, bir sınav olarak deneyimlemekte oldukları ve dünya adı verilen kaba madde alemindeki reenkarnasyon süreçleri içerisinde daima iyi, doğru ve güzel olguları tahayyül etmeleri, onların gerek içinde bulundukları planda ( alemde ) gerekse üst planlarda ( alemlerde ) Allahü Teala'nın yüce nimetlerine yakınlaşmalarına vesile olacaktır.