10 Temmuz 2019 Çarşamba

Cehennemin 7 Kapısı


Bilindiği üzere, başlangıçta Cennet’te yaratılmış olan Adem, şeytanın saptırması sonucu azması nedeniyle ( Allah’ın hudutlarını aşması ) Cennet’ten çıkarılmış ve oraya tekrar dönebilme ( özüne dönebilme ) liyakatini kazanabilmesi için kaba madde alemi olan Dünya’da sınav döngülerine tabi tutulmuştur. Cennet’ten çıkarılanın intikal edeceği yerin Cehennem olacağı ve esas itibarıyla Cehennem olarak bilinen mekanın Dünya olduğu evvelki bölümlerde de muhtelif başlıklar altında incelenmişti.

Hicr ( Çıkış ) suresinin aşağıdaki ayetleri bu hususa 7 nümerolojisiyle dikkat çekmekte gibidir.

15/42 - İnne ıbadı leyse leke aleyhim sültanün illa men ittebeake minel ğavın ( Kesinlikle kullarımki, o sana tabi olan azgın kimselerden başka, sana onların üzerine asla kuvvet, delil yoktur. )

15/43 - Ve inne CEHENNEME le mev'ıdühüm ecmeın ( Ve kesinlikle vadeleri, mekanları topluca CEHENNEMDİR. )

15/44 - Leha SEB’ATÜ EBVAB li külli babin minhüm cüz'ün maksum ( Orada YEDİ KAPI vardır. Her kapı için onlardan kısımlar bölüştürülmüştür. )

15/45 - İnnel müttekıne fı cennatin ve uyun ( Sakınanlar kesinlikle bahçelerin ve pınarların içindedirler. )

Ayette “azgınların topluca Cehennem’de toplanacakları ve orada yedi kapının bulunduğu” bildirilmektedir. Adem de zaten azdığı için Cennet’ten çıkarılmıştır. Dolayısyla, Dünya* Hayatı adı verilen Cehennem Hayatında azgınlığa, inkara ve zulme devam edenler oradan çıkamayacaklar ve orada reenkarne olmaya yani azap çekmeye devam edeceklerdir. ( * “Dünya” kelimesinin “Yakın” anlamı dışında “Alçak” anlamını da içermesi bu kapsamda dikkat çekmektedir. )

45/35 - Zaliküm bi ennekümüttehaztüm ayatıllahi hüzüven ve ğarratkümül hayatüd dünya fel yevme la yuhracune minha ve la hüm yüsta'tebun ( Bu, kesinlikle Allah' ın ayetlerini alay edinmenizdendir. Sizi dünya hayatı aldattı. Artık bugün oradan çıkamazlar. Onların özürleri de istenmez. )

“Cehennemin 7 Kapısı”, “7 Gök ve Yerde de onun aynısı” ifadesiyle benzeşmektedir. İnsanın aurasını ( manyetik alanını ) oluşturan “7 Çakra” ve “Dünya’nın 7 Çakrası / Enerji Hattı ( Lay Lines ) da bu kapsamda önem arzetmektedir. “Kapı” kelimesi enerji çıkış noktası, farklı boyuta geçiş portali olarak düşünülmektedir.


9 Temmuz 2019 Salı

Zenginlik saplantısı

Kur’an’da birçok ayette geçen “Gani” ( Zengin ) olma saplantısı, esas itibarıyla başkalarını fakir kılma saplantısıdır. Bu noktada “zenginlik” aslında bir araçtır. Temel saplantı “Başkasına göre üstün olma, onu kıskandırma ve kendine mecbur bırakma” tutkusudur. Dolayısıyla kibir ateşiyle yanan ve buna bağlı olarak içinde bulunduğu dünyanın aslında cehennemi olduğunu farketmeyen ve nefsinde zengin olma arzusu taşıyan bir varlık her türlü kötülüğü yapma potansiyeline sahip aşağılık bir nitelik arzeder. Ayrıca yaratışta her varlık bir diğerinin yansıması olduğundan, başkasını fakir kılmak suretiyle zengin olmaya çalışan bir varlık nihayetinde kendisini fakir kılma ve helak etme gayreti içindedir.

Kur’an’ın bu hususta dikkat çekici ayetleri şöyledir.

3/181 - Lekad semiallahü kavlellezine kalu innellahe fekırun ve nahnü ağniya senektübü ma kalu ve katlehümül enbiyae bi ğayri hakkın ve nekulü zuku azabel harık ( Kesinlikle "Allah fakirdir ve bizler zenginiz." diyenlerin sözlerini Allah duydu. O dediklerini ve habercileri haksızca öldürmelerini yazacağız. "Yakıcı azabı tadın." diyeceğiz. )
Ayette, zengin olma hırsı nedeniyle idrakleri kapanmış varlıkların sözleri yer almaktadır. “Allah fakirdir. Bizler zenginiz.” !!!!! Gaflete, cehalete ve dalalate en net örneklerden biri inkarcıların bu cümlesidir.

9/35 - Yevme yuhma aleyha fı nari cehenneme fe tükva biha cibahühüm ve cünubühüm ve zuhuruhüm haza ma keneztüm li enfüsiküm fe zuku ma küntüm teknizun ( O gün onların üzerlerinde cehennem ateşi kızdırılır da onlarla alınları, yanları ve sırtları dağlanır. İşte bunlar o nefisleriniz için biriktirip haznettikleriniz. Haydi, o haznetmiş olduklarınızı tadın. )

Ayette cehennemin dünya hayatı olduğu farklı bir misalle bildirilmektedir. Zira, zengin olma hırsıyla mal biriktirenlerin ve bu yolla güç elde ettiklerini düşünenlerin en büyük korkusu sahip olduklarını sandıkları zenginliği ve gücü kaybetme korkusudur. Bu korku onlarda saplantıya ( obsesyon ), paranoyaya, depresyona yani hastalığa dönüşerek, onlar için cehennemi oluşturur. Sürekli panik, endişe, güvensizlik ve korku içinde bulunan ve bunlara bağlı olarak aslında sürekli azap çeken  bir varlığın içinde bulunduğu durum Kur’an’da “Ateş” ( Nar ) ve “Cehennem” olarak tanımlanmıştır. Ayetin sonunda yer alan “Haydi, o haznetmiş olduklarınızı tadın.” ifadesi, zengin olma çabasının aslında “kendi cehennemini yaratma çabası” olduğunu bildirmektedir.

47/38 - Ha entüm haülai tüd'avne li tünfiku fı sebılillah fe minküm men yebhal vallahül ğaniyyü ve entümül fükara' ve in tetevellev yestebdil kavmen ğayraküm sümme la yekunu emsaleküm ( Ha sizler işte o Allah yolunda harcamaya çağırılanlarsınız. Sizlerden kimileri cimrilik ediyor. Allah ganidir ve sizler fakirsiniz. Eğer yüz çevirirseniz, sizden başka bir kavime değiştirir. Sonra sizin aynılarınız gibi olmazlar. )

8 Temmuz 2019 Pazartesi

4 İllet

Kaba madde halindeki varlığın eterik/esiri alemdeki astral projeksiyonu Nefs yani Öz Varlık’tır. Öz Varlık ise Ruh’tan gelen tesirlerle idrakli varlık olma niteliğini kazanmıştır. Öz Varlık, Ruh’un madde alemi olan kainattaki deneyimi için bir arayüz niteliğindedir. Dolayısıyla temelde tekamül etmesi beklenen, madde alemi olan kainattaki varlıklara tesir göndermek suretiyle sınav sürecini deneyimleyen Ruh’tur. Ruh’un tekamülüne engel teşkil eden ve illet / hastalık niteliğinde olan 4 temel olgu bulunmaktadır.

1-     Şehvet
2-     Yeme ve İçme İştahı
3-     Malk ve Mülk Tutkusu
4-     Başa Geçme Arzusu ( Riyaset )

Ruh, şeytanın sürekli aktif kılmaya çalıştığı bu 4 illetten kendini arındırmadığı müddetçe üst boyut olan Cennet’e yani Sevgi Planı olan Sirius’a intikal etme liyakatine ulaşamayacaktır. Bu 4 olguya ilişkin 4 örnek ayet sırasıyla şöyledir.

4/27 - Vallahü yürıdü en yetube aleyküm ve yürıdüllezıne yettebiuneş ŞEHEVATİ en temılu meylen azıma ( Ve Allah üzerinize tevbe eylemeyi ister. O ŞEHVETLERE tabi olanlar büyük meyille meyletmenizi isterler. )

89/19 - Ve TE’KÜLUNET türase eklen lemmen ( Ve mirası şiddetle, hırsla toplayıp YİYORSUNUZ. )

89/20 - Ve tühıbbunel MALE hubben cemmen ( Ve MALI yığmacasına, toplamacasına sevgiyle seviyorsunuz. )

44/31 - Min fir'avn innehu kane ALİYEN minel müsrifin ( Firavundan. Kesinlikle o ULULANAN müsriflerdendi. )

Son dönemde gündeme gelen ve başparmak hariç dört parmak gösterilerek yapılan ve şeytani kökeni olması kuvvetle muhtemel "Rabia" ( Dörtleme ) işaretinin temelinde de bu dört nefsaniyet olgusu bulunmakta olabilir.




7 Temmuz 2019 Pazar

Sevinç kapısının anahtarı ... Sabır.

"Sevinç kapısının anahtarı sabırdır."

W. Jacobs'a ait olan bu söz Kur'an'da, portal açılmasıyla üst boyuta geçişin sembolü olan "11" nümerolojisi ve yeni döngü başlangıcının sembolü olan "8" nümerolojisiyle bildirilmektedir.

"Sabır" kelimesinin ilk kez geçtiği ayetin kodunun (2/45) nümerolojisi "11" olup, ayette 17 ( "8" ) kelime bulunmaktadır. 

2/45 - Ve (1) isteınu (2) bi (3) es (4) SABRİ (5) ve (6) es (7) salah (8) ve (9) inne (10) ha (11) le (12) kebıratün (13) illa (14) ala (15) el (16) haşiın (17) 

( Ve SABIRLA ve duayla isteyin. Kesinlikle o, saygı ve sevgi dolu korku duyanların, ürperenlerin haricindekilere büyük, ağır gelir. )

"Sabır" kelimesinin de yer aldığı, ayetin ilk cümlesinde "8" kelime bulunmaktadır.

2/45 - Ve (1) isteınu (2) bi (3) es (4) *SABRİ* (5) ve (6) es (7) salah (8) .... ( Ve SABIRLA ve duayla isteyin. ....)

11. sure olan Hud suresinin 11. ayetinde de "Sabır"'ın, affa, nimete ve huzura açılan portal ın ( kapının ) anahtarı olduğu mesajı verilmektedir. 

11/11 - İllellezine saberu ve amilus salihat ülaike lehüm mağfiratün ve ecrun kebir ( Ancak o SABREDENLER ve iyilikler yapanlar, af ve büyük ödül onlaradır. )

8. sure olan Enfal suresinin 65. ayetinde "Sabrın" doğruluk yolundaki "Savaşta" muzafferiyet vesilesi olacağı bildirilmektedir.

8/65 - Ya (1) eyyü (2) ha (3) en (4) nebiyyü (5) harrid (6) el (7) mü'minıne (8) ala (9) el (10) KITAL (11) in (12) yekün (13) min (14) küm (15) işrune (16) SABİRUNE (17) yağlibu mieteyn ve in yekün minküm mietün yağlibu elfen minellezine keferu bi ennehüm kavmün la yefkahun
( Ey haberci, inananları savaşa kızıştır teşvik et. Eğer sizlerden sabreden yirmi kişi olursa, ikiyüz kişiyi yenerler. Eğer sizlerden yüz kişi olursa, o inkar edenlerden bin kişiyi yenerler. Çünkü kesinlikle onlar anlamayan kavimdirler.  )

- Ayetin sure numarası 8, ayet numarası ise 65'tir. ( 6+5 = 11 )

- Ayetteki "Kıtal" ( Savaş ) kelimesi 11., "Sabır" kelimesi ise 17. ( 1+7 = 8 ) kelimedir.

- Ayrıca ayette 20 kişi - 200 kişi ve 100 kişi - 1000 kişi misalleri yer almaktadır. Bu sayılar da 11 nümerolojisi içermektedir. ( 20 veya 200 ... 2 ... 1+1 ; 100 ve 1000 ... 11 )







6 Temmuz 2019 Cumartesi

Aslında tek bir olay, tek bir olgu var.

Her olay/olgu bir başka olayın/olgunun sonucu ve bir başka olayın/olgunun sebebiyse ve olaylar/olgular döngüsel olarak tekrar ediyorsa aslında var olan tek bir olay/olgu vardır. O da Allahü Teala'nın idrakler ötesi sonsuz varlığıdır. Bu fenomen Kur'an'da üç farklı cümle ile bildirilmektedir.

Ve (1) ila (2) allahi (3) türceu (4) el (5) ümur (6) ( Ve işler Allah'a döner. ) 

Ve (1) li (2) allahi (3) akibetü (4) el (5) ümur (6) ( Ve işlerin sonucu Allah'adır. / Ve işler Allah'ta sonuçlanır. ) 

Ela (1) ila (2) allahi (3) tesiyru (4) el (5) ümur (6) ( İyi bilin ki işler Allah'a seyirtir. ) 

- Yukarıdaki cümleler 6 kelimeden oluşmakta olup, Allah'ın, döngülerden oluşan kaba madde alemini 6 günde yaratışına ve Allah kelimesinin Arapça yazılışındaki harflerin ebced değerleri toplamı olan 66 sayısına işaret etmektedir. 

- Aynı anlamı içeren 3 cümlenin de 6 kelimeden oluşması, 3 ve 6 sayıları itibarıyla "360 derece" kavramına dikkat çekmekte gibidir. 360 derecelik bir hareket bir döngüyü ve başlangıca dönüşü ifade eder. Bir bakış açısına göre aslında başlangıç ve son kavramlarının da gerçekte var olmadığı düşünülebilir. İncil'de geçen "Alfa ve omega benim. Başlangıç ve son benim." ifadesi de bu minvalde önem arzetmektedir. Zira "Başlangıç" ve "Son" aynı ise aslında "Başlangıç" ve "Son" yoktur. Daimi "Varoluş" vardır. Bu fenomen Kur’an’da 2/255 ve 3/2 kodlu ayetlerde geçen “Allahü (1) la (2) ilahe (3) illa (4) hüve (5) el (6) hayyü (7) el (8) kayyum (9)” ( Haricinde ilah olmayan Allah diridir daimdir. ) ifadesiyle bildirilmektedir. Bu ifade 9 kelimeden oluşmakta olup, “9” sayısı “3” ve “6” sayılarının toplamından da elde edilmektedir.

- Allah ve “6” sayısı 58/7 kodlu ayette de “Altıncısı O’dur.” ifadesiyle vurgulanmaktadır.


58/7 - E lem tere ennallahe ya'lemu ma fis semavati ve ma fil ardı ma yekunu min necva selasetin illa hüve rabiuhüm ve la hamsetin illa hüve SADİSUHÜM ve la edna min zalike ve la eksere illa hüve meahüm  eyne ma kanu sümme yunebbiuhüm bima amilu yevmel kıyameti innallahe bi külli şey'in alim ( Kesinlikle Allah' ın, göklerde ne varsa ve yerde ne varsa bildiğini görmüyor musunuz? Üç kişi arasındaki gizli fısıltılı konuşma, O onlardan dördüncüsü olmadan olmaz. Beş kişi arasındaki gizli fısıltılı konuşma, O onlardan ALTINCISI olmadan olmaz. Ne bundan daha azı, ne de çoğu, onun onlarla birlikte olduğu zaman haricinde olmaz. Sonra, ayağa kalkış gününde, onlara o yaptıklarını haber verir. Kesinlikle Allah herşeyi bilendir. )

- Bu cümlelerin toplam "8" ayette ( 2/210, 3/109, 8/44, 22/41, 22/76, 31/22, 35/4, 42/53 ) geçiyor olmaları da sonsuz döngünün nümerolojik sembolü olan "8" sayısına işaret etmektedir.

5 Temmuz 2019 Cuma

Birbirimizin hayatlarını yaşıyoruz.

Üniteyi ( Birliği ) oluşturan insanlar esas itibarıyla reenkarnasyon döngüleri zinciri içinde birbirlerinin hayatlarını yaşamaktadırlar. Dolayısıyla yapılan her iyilik yapana yansımakta, yapılan her kötülük de yine yapana yansımaktadır.

En’am suresini  98. ayetinde tüm insanların aslında “tek” / “bir” olduğunu bildirmektedir.

6/98 - Ve hüvellezi enşeeküm min nefsin vahıdetin fe müstekarrun ve müstevda kad fassalnel ayati li kavmin yefkahun

( Ve sizi tek nefisten inşa eden O'dur. Artık durak yeri ve emanet yeri vardır. Ayetleri, anlayan kavim için ayrıntılandırdık. )

Maide suresinin 32. ayetinde ise “bir insanı öldürmenin tüm insanları öldürmekle aynı olduğu” bildirilmektedir.

5/32 - Min ecli zalike ketebna ala benı israıle ennehu men katel nefsen bi ğayri nefsin ev fesadin fil erdı fe ke ennema katelen nase cemıa ve men ahyaha fe ke ennema ahyan nase cemıa ve lekad caethüm rusülüna bil beyyinati sümme inne kesıran minhüm ba'de zalike fil erdı le müsrifun

( Bu sebepten, İsrailoğulları'na "Kesinlikle ki kim, nefise kıymayan veya yerde bozgun yapmayan nefsi öldürürse, kesinlikle tüm insanları topluca öldürmüş gibi olur. Kim onu yaşatırsa, insanları topluca yaşatmış gibi olur." diye yazdık. Onlara resullerimiz açık delillerle geldiler. Sonra, bunun ardından, kesinlikle birçoğu yerde müsrifler olurlar. )

36/68 - Ve men nüammirhü nünekkishü fil halk e fe la ya'kılun

( Ve kime uzun ömür verirsek, onu yaratılışta tersine çeviririz. O halde akıl etmezler mi? ) 

Kötülük yapan insan, kendi kuyruğunu yemeye çalışmak suretiyle kendisini kısır döngü içine sokmuş olan Uroboros Yılanı ile sembolize edilmektedir.        


Uroboros Yılanı sembolü Kur’an’da “Nefislerine Zulmedenler” ( Kendilerine Zulmedenler ) ifadesiyle bildirilmektedir. Bazı örnek ayetler aşağıda yer almaktadır.

2/57 - Ve zallelna aleykümül ğamame ve enzelna aleykümül menne ves selva külu min tayyibati ma razaknaküm ve ma zalemuna ve lakin KANU ENFÜSEHÜM YAZLİMUN

( Ve bulutu üzerinize gölgeledik. Üzerinize helva ve bıldırcın indirdik. O sizi rızıklandırdıklarımızın temizlerinden yiyin. Bize zulmetmediler. Ve lakin NEFİSLERİNE ZULMETMEKTEYDİLER. )

3/117 - Meselü ma yünfikune fı hazihil hayatid dünya ke meseli rıhın fıha sırrun esebet harse kavmin zalemu enfüsehüm fe ehleketh ve MA ZALEMEHÜMÜLLAHÜ VE LAKİN ENFÜSEHÜM YAZLİMUN

( Bu dünya hayatında harcadıklarının misali, içinde şiddetli kavurucu soğuk olan rüzgarın misali gibidir. Nefislerine zulmeden kavmin ekinlerine isabet eder de onları helak eder. ALLAH ONLARA ZULMETMEZ VE LAKİN NEFİSLERİ ZULMEDER. )

3/135 - Vellezine iza fealu fahışeten ev ZALEMU ENFÜSEHÜM zekerullahe festağferu li zünubihim ve men yağfiruz zünube illellah ve lem yüsırru ala ma fealu ve hüm ya'lemun

( Ve onlar ahlaksızlık yaptıklarında ve NEFİSLERİNE ZULMETTİKLERİNDE Allah’ ı hatırlarlar da günahları için af isterler. Allah’ ın haricinde günahları kim affeder? Ve onlar o yaptıklarında bile bile ısrar etmezler. )

9/70 - E lem ye'tihim nebüllezıne min kablihim kavmi nuhın ve adin ve semude ve kavmi ibrahıme ve ashabi medyene vel mü'tefikat etethüm rusülühüm bil beyyinat fe MA KANELLAHÜ Lİ YAZLİMEHÜM VE LAKİN KANU ENFÜSEHÜM YAZLİMUN

( Onlara onlardan öncekilerin haberi gelmedi mi? Nuh’ un kavminin, Ad’ ın, Semud’ un ve İbrahim’ in kavminin ve Medyen’ in sahiplerinin ve tersine dönmüşlerin. Resulleri onlara açık deliller verdi. ALLAH ONLARA ZULMETMEMEKTEYDİ VE LAKİN NEFİSLERİNE ZULMETMİŞ OLDULAR. )

10/44 - İnnellahe la yazlimün nase şey'en ve LAKİNNEN NASE ENFÜSEHÜM YAZLİMUN

( Kesinlikle Allah insanlara şey kadar bile zulmetmez. Lakin İNSANLAR NEFİSLERİNE ZULMEDERLER. )

11/101 – VE MA ZALEMNAHÜM VE LAKİN ZALEMU ENFÜSEHÜM fe ma ağnet anhüm alihetühümülleti yed'une min dunillahi min şey'in lemma cae emru rabbik ve ma zaduhüm ğayra tetbıb

( VE BİZ ONLARA ZULMETMEDİK VE LAKİN NEFİSLERİNE ZULMETTİLER. Böylece, Rab’binin emri geldiğinde, Allah’tan başka çağırdıkları ilahları onlara şey kadar bile fayda sağlamadılar. Onlara zararın haricindekini artırmadılar. )


17/14 - İkra' kitabek kefa bi nefsikel yevme aleyke hasıba

( Kitabını oku. O gün nefsin, hesap görücü olarak sana yeter. )

3 Temmuz 2019 Çarşamba

Fakirden alıp zengine verenler

Evvelki bölümlerde de muhtelif vesilelerle bahsedildiği üzere, Allahü Teala’nın sısnırsız olarak bahşettiği nimetleri gasp etmiş inkarcı satanistlerden oluşan ve kendilerini küresel elit olarak adlandıran zümre dünya insanlarını çaresiz ve yoksun bırakmak için İblis’in aldatıcı telkinleri doğrultusunda olanca güçleriyle çabalamaktadırler. İnsanların içinde bulundukları ve tekerlekteki hamster misali debelendikleri sistem de bu amaca hizmet edecek şekilde kurgulanmıştır. Sistemin işleyişi “Eşitliğin söz konusu kılınmaması, zengin ve fakir kavramlarının daim olması ve sürekli olarak FAKİRDEN ALINIP ZENGİNE VERİLMESİ”’ne dayanmaktadır. Dikkat edilecek olursa mevcut finansal sistem maalesef bu durumu yansıtmaktadır.


Ayrıca insanlığa karşı kurulmuş olan komplo düzeninin daha net idrak edilebilmesi için kadim atasözü olarak bilinen ve yaşam koşullarının zor olduğu anlamını içeren “Ekmek aslanın ağzında.” söylemi üzerinde de derin düşünülmesi gerekmektedir. Aslan kimdir? Ekmek neden aslanın ağzındadır?!

Aşağıdaki Kur’an ayetleri, bencilliğe, zorbalığa ve kibire dayalı bu sistemin dinamiklerini müteşabih olarak tanımlamaktadır.

16/71 - Vallahü faddale ba'daküm ala ba'dın fir rızk fe mellezine füddılu bi raddı rizkıhim ala ma meleket eymanühüm fe hüm fıhi seva' e fe bi nı'metillahi yechadun ( Ve Allah, rızıklarda bazınızı bazınıza üstün kıldı. Ancak o üstün olanlar rızıklarını o ellerinin malik olduklarına vermezler ki onda eşit olsunlar. Yani Allah' ın nimeti ile cihad mı ediyorlar? )*

*Ayette sınav olmak üzere, nimette fazlalığa haiz olma imkanı verilmiş olanların bu nimeti diğerleriyle eşit olacak şekilde paylaşmaları gerektiği bildirilmektedir.

38/23 - İnne haza ehıy lehu tis'un ve tis'une na'ceten ve liye na'cetün vahıdetün fe kale ekfilnıha ve azzenı fil hıtab ( Kesinlikle bu benim kardeşim. Ona doksandokuz dişi koyun ve bana bir dişi koyun. "Onu bana ver." dedi. Beni söylemde yendi. )**

**Açgözlülük, çoklama duygusu, madde bağımlılığı ve kibir öylesine yoğun ki asla doyum yok.

104/2 - Ellezi cemea malen ve addedeh ( O malı toplayan ve onu adet adet sayan, )
104/3 - Yahsebü enne malehu ahledeh ( Malının onu ebedi kılacağını sanar.)

2 Temmuz 2019 Salı

Ayin

“Ayin” kelimesi “Ritüel, Seremoni, Tören” anlamında kullanılan ancak öz anlamı “Ayn” kelimesinden gelen “Göz, Gözetim” olan Arapça bir kelimedir. Türkçe’deki “Ay” kelimesi de “Ayn” kelimesinden ve “Gözlem, Gözetim” anlamından kaynaklanmak suretiyle Dünya’nın uydusu olan asteroide verilmiştir. ( “Ay” kelimesinin Arapça’sı “Kamer” olup, bu kelime de “Kamera” kelimesinin köküdür. Her iki kelime de “Gözlemek” anlamını barındırmaktadır.

Türkçe’deki “Aynen” kelimesi de “Gözün gördüğü şekilde, Görüldüğü üzere” anlamını taşımaktadır. “Ayin” kelimesinin özü de “Göz önüne çıkmak, Gözetime çıkmak, Gözlenmek” yani uğruna toplanılan ilahın “Gözetimine, Gözlemine çıkmak”, “Huzuruna çıkmak” anlamlarını taşımaktadır. Satanik ayinlerde kullanılan sembolün “Göz” olması da bu çerçevede önem arzetmektedir. 

“Ayn” kelimesinin Kur’an’da “Gözetim” anlamında kullanıldığı bazı ayetler şöyledir.

11/37 - Vasneıl fülke bi A’YÜNİNA ve vahyina ve la tühatıbnı fillezıne zalemu innehüm muğrakun  ( Ve gemiyi GÖZETİMİMİZLE ve vahyimizle üret. Bana o zulmedenler hakkında söylemde bulunma. Kesinlikle onlar boğulacaklar. )


20/39 - En ıkzifıhi fit tabuti fakzifıhi fil yemmi fel yülkıhil yemnü bis sahıli ye'huzhü adüvvün lı ve adüvvün leh ve elkaytü aleyke mehabbeten minnı ve li tusnea ala AYNI ( Onu tabutun içine koyup denize bıraksın da deniz onu sahile atsın diye. Onu bana düşman ve ona düşman olan alsın. GÖZETİMİM de terbiye edilip yetiştirilmen için, senin üzerine benden sevgi attım. diye. )

23/27 - Fe evhayna ileyhi en isnaıl fülke bi A’YÜNİNA ve vahyina fe iza cae emruna ve farat tennuru feslük fıha min küllin zevceynisneyni ve ehleke illa men sebeka aleyhil kavlü minhüm ve la tühatıbnı fillezıne zalemu innehüm muğrakun ( Böylece ona, GÖZETİMİMİZ ve vahyimiz ile gemiyi üretmesini vahyettik. Emrimiz gelip de fırın ateşlendiğinde, hepsinden iki çift eşi ve onlardan üzerlerine önceden söz geçen kimseler haricinde aileni onun içine sok. Bana o zulmedenler hakkında arzuda, istekte bulunup hitap etme. Kesinlikle onlar boğulacaklardır. )

54/14 - Tecri bi A’YÜNİNA cezaen li men kane kufir ( O, inkar edilmiş kimse için karşılık olarak GÖZETİMİMİZDE akardı. )

O alay etmiş oldukları onları kuşatacak.

İnsanlık şu anda bilfiil Devre ( Döngü ) Sonu / Kıyamet Günü ( Ayağa Kalkış Günü ) sürecini deneyimlemektedir. Bu süreçte, idrak seviyesi yükselmesi paralelinde, doğru yol üzerinde ilmini artırma gayretinde olan insanlar ilahi kozmik bilgilere vakıf olmaktadırlar. Bu insanlar, odaklanmalarını, araştırmalarını ve çalışmalarını arttırdıkları oranda Allah’ın izni ve Vazifeli Varlıklar’ın aracalığıyla daha fazla bilgiye nail kılınmaktadırlar.  

Ancak bu süreçte, ilmini artıran ve ilahi nizamın kozmik bilgilerini yaymak, çevresiyle paylaşmak ve döngü sonunda vuku bulması beklenen “habercilik yapma” vazifesini ifa etmek arzusu ve gayretinde olan insanlar, çevrelerindeki birçok insan tarafından garipsenmekte, yadırganmakta, alaya alınmakta ve hatta dışlanmaktadırlar. Bu durum, habercilerin ilahi bilgileri yaymaya çalışırken deneyimledikleri olaylarla benzerlik teşkil etmektedir. Zira, süreç birebir aynıdır. Kur’an’da, “ilmi yaymaya ve öğretmeye çalışırken alaya alınma” hususu, “alay edenlerin alay ettikleriyle kuşatılmaları ve çaresiz kalmaları” misali ile bildirilmektedir. "Haka bihim ma kanu bihı yestehziun" ( Alay etmiş oldukları onları kuşattı. ) ifadesi Kur’an’da “8” kere tekrarlanmaktadır. Ve bu cümle "8" kelimeden oluşmaktadır. ( Haka (1) bi (2) him (3) ma (4) kanu (5) bi (6) hı (7) yestehziun (8) )

6/10 - Ve lekad istühzie bi rusülin min kablike fe haka billezıne sehıru minhüm ma kanu bihı yestehziun ( Ve senden önce de resullerle alay edildi de onlardan o alay edenleri, o alay etmiş oldukları kuşattı. )

11/8 - Ve le in ehharna anhümül azabe ila ümmetin ma'dudetin le yekulünne ma yahbisüh e la yevme ye'tıhim leyse masrufen anhüm ve haka bihim ma kanu bihı yestehziun ( Ve eğer onlardan azabı adedi belirli süreye kadar ertelersek, "Onu engelleyen nedir?" diyeceklerdir. İyi bilin ki, onlara yettiği gün asla onlardan geri çevrilmez. O alay etmiş oldukları onları kuşatır.

16/34 - Fe esabehüm seyyiatü ma amilu ve haka bihim ma kanu bihı yestehziun ( Böylece onlara, o yaptıklarının kötülüğü isabet etti ve o alay etmiş oldukları onları kuşattı. )

21/41 - Ve lekad istühzie bi rusülin min kablike fe haka billezıne sehıru minhüm  ma kanu bi hı yestehziun ( Ve senden önce de resuller ile alay edildi. Böylece onlardan alay edenleri, o alay etmiş oldukları kuşattı )

39/48 - Ve beda lehüm seyyiatü ma kesebu ve haka bihim ma kanu bihı yestehziun ( Ve onlara o kazandıkları kötülükler meydana çıkar. Onları, o alay etmiş oldukları kuşatmıştır. )

40/83 - Fe lemma caethüm rusülühüm bil beyyinati ferihu bima ındehüm minel ılmi ve haka bihim ma kanu bihı yestehziun ( Resulleri onlara deliller ile geldiklerinde, ilimden o yanlarında olandan dolayı ferahlayıp sevindiler ve böbürlendiler. Onları o alay etmiş oldukları kuşattı. )

45/33 - Ve beda lehüm seyyiatü ma amilu ve haka bihim ma kanu bihı yestehziun ( Ve onlara, o yaptıkları kötülükleri meydana çıkarıldı. Onları o alay etmiş oldukları kuşattı. )

46/26 - Ve lekad mekkennahüm fıma in mekkennaküm fıhi ve cealna lehüm sem'an ve ebsaran ve efideten fe ma ağna anhüm sem'uhüm ve la ebsaruhüm ve la efidetühüm min şey'in iz kanu yechadune bi ayatillahi ve haka bihim ma kanu bihı yestehziun ( Ve onlara, size vermediğimiz imkanlar verdik. Onlara kulaklar, gözler ve kalpler oluşturduk da, ne kulakları, ne gözleri, ne de kalpleri onlara hiçbir şeye fayda sağlamadı. Zamanında Allah' ın ayetleriyle cihad etmişlerdi. O alay etmiş oldukları onları kuşattı. )


İlmi ve idrak seviyesi yükselen inanç dolu insanların tezahür eden kozmik bilgiler ( ayetler )  karşısında huşu içinde bir şaşkınlık ve hayret duygusuna kapıldıkları, ilimsiz inkarcıların ise aynı ayetler karşısında “alaycı bir tavıra” büründükleri Saffat suresinin 37/12 kodlu ayetinde bildirilmektedir.

37/12 - Bel acibte ve yesharun ( Bilakis sen şaşırırsın, onlar alay ederler. )

1 Temmuz 2019 Pazartesi

Kötülük meyve vermez.

Kötülük yapmak suretiyle verimli ve olumlu sonuçlar alınamayacağı, bir başkasına kötülük yapanın aslında sadece kendine kötülük yapmakta olduğu, kötülük yapmayı terkedemeyenlerin  ruhsal tekamül liyakatine asla erişemeyecekleri ve uzun süreli reenkarnasyon döngüsü vesilesiyle dev bir kısır döngünün içinde olacakları Kur'an'da defaatle bildirilmektedir.

"İyilik" ve "Kötülük" kavramlarının ilahi nizamdaki durumları Kur'an'da "Karşılıklandırma"* konulu ayetlerde bildirilmektedir. Ayrıca, müteşabih olarak “İyiliğin karşılığında meyve, ürün”, “Kötülüğün karşılığında ise diken ve ateş”** ifadeleri yer almaktadır. İyilik binlerce meyve veren tohum, kötülük ise hiç meyve vermeyen bir diken gibidir.

*10/27 - Vellezine kesebüs seyyiati cezaü seyyietin bi misliha ve terhekuhüm zilleh ma lehüm minellahi min asım ke ennema uğşiyet vücuhühüm kıtaan minel leyli muzlima ülaike ashabün nar hüm fıha halidun ( Ve o kötülük kazananlar, kötülüğün karşılığı onun aynısıdır. Onları zillet sarar. Onlara Allah’tan başka koruyucu, gözetici yoktur. Kesinlikle yüzleri karanlık geceden parçalara örtünmüş gibidir. İşte onlar ateşin sahipleridir. Onlar onun içinde ebedidirler. )

42/40 - Ve cezaü seyyietin seyyietün mislüha fe men afa ve asleha fe ecruhu alellah innehu la yühıbbüz zalimın ( Ve kötülüğün karşılığı, aynısı gibi kötülüktür. Ama kim affederse ve iyileştirirse onun ödülü Allah’a dır. Kesinlikle O zalimleri sevmez. )

** 88/5 - Tüska min aynin aniyet ( Kızgın pınardan su dökülür. )
88/6 - Leyse lehüm ta'amün illa min DARİI ( Onlara DİKENLİ OT haricinde yiyecek yoktur. )

45/35 - Zaliküm bi ennekümüttehaztüm ayatıllahi hüzüven ve ğarratkümül hayatüd dünya fel yevme la yuhracune minha ve la hüm yüsta'tebun ( Bu, kesinlikle Allah' ın ayetlerini alay edinmenizdendir. Sizi dünya hayatı aldattı. Artık bugün oradan çıkamazlar.*** Onların özürleri de istenmez. )

***Ayette dünyanın cehennem olduğu da “Sizi dünya hayatı aldattı. Artık bugün oradan çıkamazlar.” ifadesiyle bildirilmetedir. Yani döngü sonunda inkarcıların, kaba madde alemi olan dünyayı terkedip de üst boyuta / aleme ( Cennet, Sirius ) geçiş yapamayacakları bildirilmektedir.

“İyiliklerin” karşılığının kat kat güzellik, af ve nimet olduğu ise “İyilik” kavramının “Allah’a güzel borç vermek” teşbihi ile de anlatıldığı ayetlerde bildirilmektedir.

*55/60 - Hel cezaül ihsani illel ihsan ( Güzelliğin, iyiliğin karşılığı ancak güzellik, iyilik değil midir? )

57/11 - Men zellezi yukridullahe kardan hasenen fe yuda'ıfehu lehu ve lehu ecrun kerim ( Kim Allah’a  güzel borç verirse, onu ona kat kat artırır. Faydalı ödül de onadır. )

57/18 - İnnel musaddikıne vel musaddikati ve akredullahe kardan hasenen yuda'afu lehüm ve lehüm ecrun kerim ( Kesinlikle sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar ve Allah’a  güzel borç verenler, onlara kat kat artırılır ve faydalı ödül onlaradır. )

64/17 - İn tükridullahe kardan hasenen yüda'ıfhu leküm ve yağfir leküm vallahü şekurin halim ( Eğer Allah’a  güzel borç verirseniz, onu size kat kat artırır. Size af eyler. Allah şükredeni sevendir yumuşaktır. )

**2/25 - Ve beşşirillezıne amenu ve amilus salihati enne lehüm cennatin tecrı min tahtihel enhar küllema ruziku minha min SEMERATİN rizkan kalu hazellezi rüzıkna min kablü ve ütu bihı müteşabiha ve lehüm fıha ezvacün mütahheratün ve hüm fıha halidun ( Ve o inananları, iyilikler yapanları altlarından nehirler akan bahçelerin kesinlikle onlara olduğu ile müjdele. Onların hepsi oranın MEYVELERİNDEN, ÜRÜNLERİNDEN rızıklanırlar. "Bunlar o önceden rızıklandırıldıklarımızdır." derler. Benzeşenlerinden verilmişlerdir. Orada temiz eşler de onlaradır. Onlar orada ebedidirler. )


28 Haziran 2019 Cuma

Herşey tersine dönmüş.


İşini yapan suçlu sayılıyor.
Hakkını arayan hapse atılıyor.
Doğruyu söyleyen enayi addediliyor, dışlanıyor.
Yalan söyleyen kayırılıyor, korunuyor.
Sadakat geçersiz, ihanet geçerli olmuş.
Liyakat umursanmazken, yakınlık ve ilişkiler dikkate alınıyor.
İnsanların “neyi bildiği” değil, “kimi tanıdığı” önemli olmuş.
Hile yapan, tuzak kuran “iş bilen” addediliyor.
Hırsız saygın oluyor, itibar görüyor.
Fakir suçlanıyor, zengin övülüyor.
Yardımseverlik enayilik olmuş.
Erkekler kadın gibi, kadınlar erkek gibi davranıyor. Eşcinsellik özendiriliyor.
Çocuklar yetişkin gibi olmuş çocukluklarını yaşayamıyor.
Kötü konuşma, saldırgan tavır ve küfretmek özgüven ve “cool” olma aracı olmuş.
Bireysel menfaat, her türlü değerin üzerine çıkmış hatta var olan tek değer olmuş.
Haberlerde iyiye, güzele dair hiçbir şey yok. Sadece cinayet, terör, tutuklama, soruşturma ve yalanlar...
Doktor iyileştirmiyor.
Öğretmen öğretmiyor.
Öğrenci öğrenmiyor.
Eşler birbirlerini sevmiyor.

“Herşey tersine dönmüş.” .... İşte bu durum, yeni döngü başlangıcı safhasına erişilebilmesi için döngü sonunda olması gereken dejenerasyon sürecini yansıtıyor. İlahi nizamda dejenerasyon ( soysuzlaşma ), rejenerasyon ( yeniden soylanma ) için temel koşuldur. Yeni döngünün başlayabilmesi için Allahü Teala tarafından takdir edilen bir süreçtir. Ancak aynı zamanda uyanışın, ayağa kalkışın ( kıyamet ) tezahür ettiği ve kolektif bilincin tesis edildiği bu süreçte, yukarıda bahsedilen durumların tam tersine yani Allah’ın doğru nizamına uygun anlayışa ve yaşam tarzına nail olmuş insanların da varlığı söz konusudur. İşte bu insanlar dejenerasyon / kıyamet ( ayağa kalkış ) süreci sonrasındaki Altın Çağ dünyasının mirasçıları olacak insanlardır.

“Tersine dönme” fenomeni Kur’an’da döngü sonundaki duruma ilişkin olarak zikredilmektedir.

4/88 - Fe ma leküm fil münafikıne fieteyni vallahü ERKESEHÜM bima kesebu e türıdune en tehdu men edallellah ve men yudlilillahü fe len tecide lehu sebıla ( O halde size ne oluyor da ikiyüzlüler hakkında iki topluluğa ayrılıyorsunuz. Allah o kazandığından dolayı onları TERSİNE DÖNDÜRÜR. O Allah’ ın saptırdığını yönlendirmeyi mi istersiniz? Ve Allah kimi saptırırsa artık ona yol bulamazsın. )

9/70 - E lem ye'tihim nebüllezıne min kablihim kavmi nuhın ve adin ve semude ve kavmi ibrahıme ve ashabi medyene vel MÜ’TEFİKAT etethüm rusülühüm bil beyyinat fe ma kanellahü li yazlimehüm ve lakin kanu enfüsehüm yazlimun ( Onlara onlardan öncekilerin haberi gelmedi mi? Nuh’ un kavminin, Ad’ ın, Semud’ un ve İbrahim’ in kavminin ve Medyen’ in sahiplerinin ve TERSİNE DÖNMÜŞLERİN. Resulleri onlara açık deliller verdi. Allah onlara zulmetmemekteydi ve lakin nefislerine zulmetmiş oldular. )*

*Ayette, “Tersine dönenlerin” döngü sonundaki akıbetleri hatırlatılmaktadır.

69/9 - Ve cae fir'avnu ve men kablehu vel MÜ’TEFİKATÜ bil hatıet ( Ve Firavun, ondan öncekiler ve TERSİNE DÖNMÜŞLER o hatayı getirdiler. )

Kur’an’da son “Mü’tefikat” ( Tersine Dönmüşler ) kavramı “69.” surede ( Hakka suresi ) geçmektedir. “69” sayısı “Yin Yang” sembolüne temel teşkil etmektedir. “6” sayısı Allah’ın ilahi nizamını ( kusursuz yaratışını ) sembolize ederken “9” sayısı ilahi nizamın bozulmasını, zıttını, “terse döndürülmesini” sembolize etmektedir. Bu nedenle “9” sayısı okült satanizmde önde gelen bir sayıdır. Ve son “Mü’tefikat” ( Tersine Dönmüşler ) kelimesinin 69. surenin “9”. ayetinde yer alması da bu açıdan önem arzetmektedir.

Fil Suresi ve Ganesha

İlahi kozmik bilgiler tüm kültürlerde farklı semboller veya kelimeler ile ifade edilse de özde bir bütünlüğü ve üniteyi teşkil etmektedirler.


Hinduizm de okült ezoterik yapısıyla önem arzetmektedir. Pagan olarak nitelenen satanik anlayış, ilahi varlıkların bilinçli ( kasıtlı ve kötü niyetli olarak ) veya bilinçsiz Allah ile muadil addedilmesi - haşa - sonucunda tezahür etmektedir. Bu hususa ilişkin Kur'an'da net ayetler yer almaktadır.

34/41 - Kalu sübhaneke ente veliyyüna min dunihim bel kanu ya'büdunel cinn ekseruhüm bihim mü'minun

( "Sen yücesin. Sen onlardan başka dostumuzsun. Bilakis cinlere kulluk etmekteydiler. Onların çoğunluğu onlara inanmışlardı." derler. )

3/80 - Ve la ye'müraküm en tettehızül melaikete ve nebiyyıne erbaba* e ye'müruküm bil küfri ba'de iz entüm müslimun

( Ve size, melekleri ve habercileri Rabler edinmenizi emretmez. Teslim olanlar olmanızdan sonra, size inkarı mı emreder? )

*Ayetteki “Erbaba” ( Rabler ) kelimesi özünde “Öğretmenler” anlamına gelmektedir. Varlıklar ilim seviyelerine göre elbette birbirlerinin öğretmeni, rabbi olabilirler. Ancak ayette ifade edilen Allahü Teala’ya muadil addedilen, O’nun yerine konan – haşa - varlıklardır.

Hinduizm’de yer alan ve “Yeni Başlangıçların”, “Engellerin Ortadan Kaldırılmasının” ( Portal açılması vesilesiyle farklı boyuta geçiş ) ve “Bilgeliğin” sembolü olan ve “Fil” figürü ile sembolize edilen “Ganesha” ile Kur’an’daki “Fil” suresi arasında anlamsal ve 11 nümerolojisine dayalı uyum gözlemlenmektedir.



“Ganesha” kelimesi “Gana” ( Çokluk, Topluluk ) ve “İsha” ( Lider, Öğretmen ) kelimelerinin birleşmesinden oluşmaktadır. Her iki kelime de Arapça’da yer almakta olup, “Gana” kelimesinin karşılığı “Gani”, “İsha” kelimesinin karşılığı ise “Iys / İsa” kelimesidir. “İsa” kelimesinin “Ganesha” kelimesinde yer alması da dikkat çekmektedir. “İsa / İsha” kelimesi “Olmak” anlamını da taşımaktadır. İngilizce’deki “Is”, Fransızca’daki “Suis” kelimeleri de “Is” kökündendir. Dolayısıyla “Ganesha” kelimesi “Gani Olan” ( Çok, bol olan ) anlamına da gelmektedir. Ayrıca "Kazanmak" anlamında olan İngilizce'deki "Gain" ve Fransızca'daki "Gagner" ( Kazanmak, Çoklamak ) kelimeleri de "Gan" kökünden türemiştir. ) ( "Ganesha" kelimesinin "Güneş" kelimesiyle olan fonetik benzerliği de dikkat çekmektedir. Zira Güneş de satanik paganizmde ilah addedilir. Ayrıca Türkçe'deki "Geniş" kelimesi de hem semantik, hem de fonetik açıdan "Gani" ve "Güneş" kelimeleriyle ilintilidir. )


Yukarıdaki görselde Ganesha’nın “11” bileşeni belirtilmiştir.

105/1 - E (1) lem (2) tera (3) keyfe (4) feale (5) rabbü (6) ke (7) bi (8) ashabi (9) el (10) FİL (11) ( Rab’bin FİL sahiplerini nasıl yaptı görmedin mi? )

105/2 - E lem yec'al keydehüm fı tadlil ( Onların hileli tuzaklarını sapmış ve boşa çıkmış kılmadı mı? )

105/3 - Ve ersele aleyhim tayran ebabil ( Ve onların üzerlerine ebabil kuşu sürüsü gönderdi. )

105/4 - Termıhim bi hıcaratin min siccil ( Onlara ateşte pişmiş çamur tuğlasından taşlar atıyorlardı. )

105/5 - Fe cealehüm ke asfin me'kul ( Böylece onları yenmiş taze ekin yaprağı gibi yaptı. )

Surede “Ashabı Fil” ( Fil Sahipleri ) olarak nitelenen topluluk, ilim üzerine sapan bir kitleyi temsil etmektedir. Dolayısıyla “Fil” kelimesine “kötü anlam” yüklenmemektedir. Benzer durum “İsrailoğulları” ifadesi için de geçerlidir. Kendilerine ilim verilmiştir ancak ilim üzerine sapmışlardır. Yani ilmi insanları birleştirici, toplumsal durumu iyileştirici amaçla değil ayrıştırıcı, kötüleştirici farklı amaçlar doğrultusunda kullanmışlardır.

- Fil suresi 105. sure olup, 5 ayetten oluşmaktadır. 1+0+5+1 = “11”
- Surenin ilk ayeti “11” kelimeden oluşmakta olup, ayetin son kelimesi olan “Fil” 11. kelimedir.
- Fil'in kromozom sayısı 56'dır. 56 sayısının nümerolojik değeri de 11 sayısını vermektedir. ( 5+6 = 11 )

Ayrıca “Fil” kelimesinin İngilizce ve Fransızca’da karşılığı “Elephant”, Almaca’da ise “Elefant” kelimesidir. “Elephant” kelimesinin telafuz itibarıyla “Eleven” ( Onbir ) kelimesine benzerlik arzetmesi dikkat çekmektedir. ( Evvelki bölümlerde incelendiği üzere “Eleven” kelimesi “El” ( Tanrı ) ve “Even” ( Eş ) kelimelerinden oluşmakta olup, okült satanizmde 11 sayısına negatif ve yanlış anlam yüklenerek Allah’tan yüce – haşa – olma gibi sapık bir kavram sembolize edilmektedir. Zira Allahü Teala’nın ilahi mühür sayısı 10’dur. )

"Yükseltmek" anlamına gelen İngilizce'deki "Elevate", Fransızca'daki "Elever" kelimeleri de "Elephant" kelimesiyle ilintili gibidir. Fil büyük ve boyu oldukça yüksek olan bir canlı olduğu için "Büyüklük, Yücelik, Yükselmişlik" anlamına gelen "Elephant" kelimesiyle tanımlanıyor olabilir. "Eleven" / "Elevant" ( Onbir ) kelimesi de bu kapsamda " Yükselten, Üst boyuta yükselten" anlamını taşımakta gibidir. "Eleven" kelimesinin kök kelimesi "İlah, Tanrı" anlamına gelen "El" kelimesidir. İlah, yüce/yüksek addedildiğinden "El+evate" kelimesi "Yüceltmek, Yükseltmek" anlamında kullanılmaktadır.

Ayrıca Arapça alfabesinin "1." harfi olan ELİF de "Eleven" kelimesine fonetik benzerliği ve "1" formuna benzer bir karakter ile sembolize edilmesi açısından dikkat çekmektedir.
Öte yandan, “Fil” kelimesi, Grekçe’de “Sevgi” anlamına gelen bir kelimedir. Batı dillerinde “Phil” ön eki olarak kelime oluşturmada kullanılmaktadır. ( Örnek : PHILosoph ( Phil = Sevgi, Soph = Bilgi ... Bilgiyi Seven / Filozof ), PHILanthrop ( İnsansever ) vb... )

26 Haziran 2019 Çarşamba

Meleklerin ve Ruh’un “İnmesi” ve “Çıkması”

İnsanları tekamüle yani Allah yoluna sevketmek, yönlendirmek, insanlara doğruyu ve doğru ilmi  gösterebilmek için Meleklerin ve Ruh’un sürekli olarak kaba madde alemiyle / boyutuyla ( Dünya ) etkileşim halinde oldukları “İnmek” ve “Çıkmak” fiilleriyle bildirilmektedir.

25/25 - Ve yevme teşekkakus semaü bil ğamami ve NÜZZİLEL MELAİKETÜ tenzıla ( Ve o gün gök, bulutlar ile yarılır ve MELEKLER aşamalı olarak İNERLER. )

41/30 - İnnellezine kalu rabbünellahü sümmestekamu TETENEZZELÜ aleyhimül MELAİKETÜ en la tehafu ve la tahzenu ve ebşiru bil cennetilletı küntüm tuadun ( Kesinlikle O "Rab’bimiz Allah' tır." diyenlere, sonra doğru olanlara, "Korkmayın ve hüzünlenmeyin. Vaad edilmiş olduğunuz cennet ile müjdelenip sevinin." diye onların üzerine MELEKLER İNERLER. )

70/4 – TA’RUCÜL MELAİKETU ver RUHU ileyhi fi yevmin kane mikdaruhu hamsine elfe senet ( MELEKLER ve RUH, miktarı ellibin sene olan bir günde O’na ÇIKARLAR. )

70/4 kodlu ayette yer alan “Ta’rucü” ( Çıkarlar ) fiili kaba madde aleminden ( Dünya ) üst alemlere ( plan, boyut, frekans ) seyri tanımlamaktadır. Ayet kodunda, portal açılması vesilesiyle üst boyuta geçişin nümerik sembolü oan 11 nümerolojisi de ( 7+0+4 = 11 ) bulunmaktadır.


Ayette ayrıca “50,000 sene = 1 Gün” ifadesiyle boyutlar arası zaman algısının ilgili varlıklar açısından farklı olmasına da ( İzafiyet ) vurgu yapılmaktadır. 

97/4 - TENEZZELÜL MELAİKETÜ ver RUHU fiha bi izni rabbihim min külli emr ( MELEKLER ve RUH, Rab’lerinin izni ile onun içinde* her işten İNERLER. )

*Kadir Gecesi ( Kur’an ilmi tesir frekanslarının iletildiği ( vahiy ) zaman dilimini tanımlayan ifade )

25 Haziran 2019 Salı

Necm suresindeki Melek ve Ruh mesajı

Kur'an'ın 53. suresi olan Necm ( Yıldız ) suresi, evvelki bölümlerde incelendiği üzere, "Vahiy", "Ahiret", "Yıldız", "Cennet", "Şi'ra" ( Sirius ), "Melek" kavramları açısından önem arzetmektedir.

Surenin numarasının 53 ( 5+3 = 8 ) olması, yine evvelce bahsedildiği üzere, yeni döngü başlangıcının , sonsuz döngünün ve Melek kavramının nümerik sembolü olan "8" sayısı açısndan da dikkat çekmektedir. ( Melek kelimesi Kur'an'da 88 kere tekralanmaktadır. )

Ayette, "Melek" kelimesi 2 kere geçmekte olup, ilgili ayet kodlarında "8" nümerolojisi göze çarpmaktadır. 

53/26 - Ve (1) kem (2) min (3) MELEKİN (4) fi (5) es (6) semavati (7) la (8) tuğni (9) şefaatu (10) hüm (11) şey'en (12) illa (13) min (14) ba'di (15) en (16) ye'zen (17) allahu (18) li (19) men (20) yeşau (21) ve (22) yerda (23) ( Ve Allah' ın dilediği ve razı olduğu kimseye izin vermesinden sonra olması haricinde göklerdeki nice melekin af için vesile olmaları fayda vermez. )

53/27 - İnne (1) ellezine (2) la (3) yu'minune (4) bi (5) el (6) ahırati (7) le (8) yusemmun (9) el (10) MELAİKET (11) tesmiyet (12) el (13) unsa (14) ( Kesinlikle o ahirete inanmayanlar, melekleri kadın isimleriyle isimlendiriyorlar. )

- Surede Melek kelimesinin ilk kez geçtiği ayet 53/26 kodlu ayettir. Bu ayetin kodunu oluşturan sayılar 88 ( Melek ) nümerolojisine işaret etmektedir. ( 53 ... 5+3 = "8"; 26 ... 2+6 = "8" )

Bu suredeki kelime adedini oluşturan sayılarla, ayet kodunu oluşturan sayıların toplamı da "21" sayısını vermektedir. ( 5+3+2+6+2+3 = 21 ) 21 sayısı Ruh kelimesinin nümerik sembolüdür. ( Ruh kelimesi Kur'an'da 21 kere tekrarlanır. )

Ayette "Şi'ra" ( Sirius ) kelimesinin geçtiği 53/49 kodlu ayette de "21" nümerolojisi bulunmaktadır. Ayetin kodunu oluşturan sayıların toplamı "21" sayısını vermektedir. ( 5+3+4+9 = 21 )

53/49 - Ve ennehu hüve rabbuş şi'ra ( Ve kesinlikle O, O Şira' nın da Rab’bidir. )

- Melek kelimesinin geçtiği iki ayetin ( 53/26, 53/27 )numaralarının toplamı da ( 26+27 = 53 ) 53 ( 5+3 = 8 ) sayısını vermektedir.

- Ayrıca sure numarası 53, iki ayetin numaralarının toplamı 53 ( 25+27 ) yanyana dikkate alındığında 8 ve 8 yani "88" nümerolojisi tezahür etmektedir.


-        Necm suresinde 62 ayet bulunmakta olup, sure numarası ve suredeki ayet adedi yanyana dikkate alındığında yine 8 ve 8 yani "88" nümerolojisi tezahür etmektedir.



24 Haziran 2019 Pazartesi

İbrahim'in soyundan olmak yeterli mi?

"İbrahim'in milletindeniz.", "İbrahim'in soyundanız." diyen ve bununla övünen ve kendisini farklı bir konumda addeden ancak inkar ve sapıklık batağına saplanmış bir çok cahil bulunmaktadır.  Zira belirli bir soydan olmak - ki islami kültürde İbrahim'in soyu sürekli zikredilir. - hiç kimseye bir ayrıcalık getirmemekte, hiç kimseyi farklı kılmamaktadır.

Konuya ilişkin İncil ve Kur'an ayetleri oldukça dikkat çekicidir.

Aşağıdaki İncil ayetlerinde, iman, teslimiyet ve bu yönde tutum davranış olmadan sadece “İbrahim’in soyundan olmanın” bir anlamı olduğu farklı misallerle vurgulanmaktadır.

40 Matta 3-7 Ne var ki, birçok Ferisi'yle Saduki'nin vaftiz olmak için kendisine geldiğini gören Yahya onlara şöyle seslendi: "EY ENGEREKLER SOYU! Gelecek gazaptan kaçmak için sizi kim uyardı? 

40 Matta 3-8 Bundan böyle tövbeye yaraşır meyveler verin. 

40 Matta 3-9 Kendi kendinize, 'BİZ İBRAHİM'İN SOYUNDANIZ.'' diye düşünmeyin. Ben size şunu söyleyeyim: Tanrı, İbrahim'e şu taşlardan da çocuk yaratabilir.

42 Luka 3-8 Bundan böyle tövbeye yaraşır meyveler verin! Kendi kendinize, 'Biz İbrahim'in soyundanız' demeye kalkmayın. Ben size şunu söyleyeyim: Tanrı, İbrahim'e şu taşlardan da çocuk yaratabilir.

43 Yuhanna 8-33 "BİZ İBRAHİM'İN SOYUNDANIZ." diye karşılık verdiler, "Hiçbir zaman kimseye kölelik etmedik. Nasıl oluyor da sen, 'Özgür olacaksınız' diyorsun?"

43 Yuhanna 8-34 İsa, "Size doğrusunu söyleyeyim, günah işleyen herkes günahın kölesidir" dedi.

45 Romalılar 4-16 Bu nedenle vaat, Tanrı'nın lütfuna dayanmak ve İbrahim'in bütün soyu için güvence altına alınmak üzere imana bağlı kılınmıştır. İbrahim'in soyu yalnız Kutsal Yasa'ya bağlı olanlar değil, aynı zamanda İbrahim'in imanına sahip olanlardır.

48 Galatyalılar 3-29 Eğer Mesih'e aitseniz, İbrahim'in soyundansınız, vaade göre de mirasçısınız.

Kur’an’daki Nisa suresinde de Allahü Teala “İbrahim’in soyunda bir çok zalimin bulunduğu” bilgisini İbrahim’e doğrudan vermektedir.

2/124 - Ve iz ibtela ibrahıme rabbühu bi kelimatin fe etemmehünn kale innı caılüke lin nasi imama kale ve MİN ZÜRRİYETI kale LA YENALÜ AHDİZ ZALİMIN ( Ve zamanında Rab’bi İbrahim’ i kelimeler ile sınadı. Böylece onları tamamladı. "Kesinlikle ben seni insanlar için önder kıldım." dedi. "Ve SOYUMDAN DA." dedi. "ZALİMLER AHDİME ERİŞEMEZLER." dedi. )