12 Aralık 2021 Pazar

TV'de "Yapay Et" telkini...

Küresel şeytanların, insanın genetiğini değiştirerek,  bağışıklık sistemini zayıflatarak insanları sisteme daha bağımlı hale getirmek ve böylelikle planlanan tam tahakküm sistemini daha da güçlendirmeye yönelik aksiyonları aşamalı olarak devreye sokulmaktadır. 

Bu çerçevede "sentetik yapay gıdalar" konusunda medya kanalıyla algı ve telkin operasyonları bir süredir yoğunlaşmış durumdadır. Süreçteki önemli gündem maddesi "Yapay Et" konusudur. Çiftlik hayvanlarının çıkardığı metan gazını, küresel ısınmanın kök sebebi gibi algılatmaya dayalı bu süreçte yapay ete alternatif olarak "insan etinin" yenebileceğini beyan eden sistem sözcüleri ve bu konuyu işleyen filmler dahi ortaya çıkmıştır.

Bu konuda bir TV kanalı reklâm ve kitlesel telkin girişiminde bulunmuştur.



Virüsler, mRNA enjeksiyonu, Ekonomik Kriz, İklim Krizi, Gıda Krizi, Kıtlık, Yapay Gıda gibi insanlığı sıfırlamaya ( Great Reset - Büyük Sıfırlama ) yönelik büyük kurgunun bileşenleri, nümerolojik metodlarla evvelce belirlenmiş zaman planı çerçevesinde aşamalı olarak uygulamaya konmaktadır.   

Özetle küresel şeytanların niyeti şu şekilde cümlelendirilebilir.

"Dünya nimetlerinin ve insan varlığının dünyaya zarar verdiği algısını oluşturarak sizi nimetlerden men edecek, tüm nimetlere ve habitatınıza biz çökeceğiz. Sizi de sentetik yapay gıdalarla, virüslerle, aşılarla hasta edecek, Metaverse gibi sanal platformlarla oyalayacak ve bu arada dünya nüfusunu azaltma planımızı da gerçekleştireceğiz."

İnsanlığın, şu anda deneyimlenmekte olduğu süreçleri ve haberdar olduğu her gelişmeyi bu geniş açıdan değerlendirmesinde kendi selâmeti açısından büyük fayda bulunmaktadır. Noktalar birleştirilince maalesef çirkin bir resim ortaya çıkmaktadır.

İnsan neslinin tarihteki helâk süreçleri de hep aynı döngüsel formatı arzetmektedir. Bu döngünün tanımı ise gaspla, adaletsizlikle, zulümle zenginleşmiş şeytani muktedirlerin azgınlıklarını maksimize ederek "Tanrısal Ego" sendromuna ( Hubris Sendromu ) kapılmaları, bilimi negatif amaçlar doğrultusunda kullanmaları, zâlim, nefsâni ve sınır tanımayan teşebbüsleriyle hem kendilerini hem de kavimlerini helâk etmeleridir.

2/205 Ve iza tevella sea fil erdi li yufside fiha ve yuhlikel harse ven nesl vallahu la yuhibbul fesada

( Ve yüz çevirip başa geçtiğinde, yerde bozgun yapmak, ekini ve nesli helak etmek için çabalar. Allah bozgunu sevmez. )

Allahu Teâlâ, insanlara hayrı da şerri de yine insanlar kanalıyla bir sınav olarak vermekte ancak insan bir türlü akıllanmamaktadır. Bu akılsızlığın kaçınılmaz sonucu olarak da aynı ıstıraplı döngüleri binlerce yıldır deneyimlemektedir.

İlk vahiy ... "Kelimeler"

Madde âleminin yaratılışı sonrasında maddi olguları insanın isimlendirdiğine ilişkin yaklaşım zahiren doğru gibi görünse de batinen doğru değildir. Zira "kelime", önce ve sonra kavramlarından münezzeh olan, Allah'ın indinde daimi varlığını sürdüren ve yaratılışın özü olan temel kavramdır. Bir başka deyişle ruh ve madde alemlerinin yaratılışlarının kaynak kodları kelimelerdir.

Ruh ve madde, kelimelerin yaratılıştaki farklı haller arzeden tezahürleridir. Bu husus kutsal kitap ayetlerinde defaatle ifade edilmektedir.

Tevrat'ın aşağıdaki ayetleri incelendiğinde insanın "ışık" olarak algıladığı maddi varlığın, daha yaratılmadan önce Allah'ın indinde, anlamı ve işlevi belirlenmiş bir kelime ( "Işık" kelimesi ) olarak var olduğu anlaşılmaktadır.

1 Genesis 1-3 Ve Tanrı, "IŞIK OLSUN" dedi ve ışık oldu.

1 Genesis 1-4 Ve Tanrı ışığın iyi olduğunu gördü ve Tanrı ışığı karanlıktan ayırdı.

İncil'in aşağıdaki ayetlerinde yaratılış öncesindeki tek varlığın "kelime" olduğu bildirilmektedir.

43 John 1-1 Başlangıçta KELİME vardı. KELİME Tanrı'yla birlikteydi ve KELİME Tanrı'ydı.

43 John 1-2 Başlangıçta O, Tanrı'yla birlikteydi.

43 John 1-3 Her şey O'nun aracılığıyla var oldu, var olan hiçbir şey O'nsuz olmadı.

43 John 1-4 Yaşam O'ndaydı ve yaşam insanların ışığıydı.

Bakara suresinin 117. ayetinde "oluşumun, yaratılışın" Allah'ın kelimeleri ile gerçekleştiği bildirilmektedir. 

2/117 Bedius semavati vel ard ve iza kada emran fe innema YEKULU lehu KUN FE YEKUN

( O gökleri ve yeri yaratandır. Bir işe hükmettiğinde, kesinlikle ona "OL." DER DE O OLUR. )

Bakara suresinin aşağıdaki ayet setinde ise ilk vahyin, ilk insan olan Adem'e iletilen kelimeler olduğu, Adem'in de algıladığı soyut ve somut varlıklara bu kelimelerden isimler verdiği bildirilmektedir.

2/31 Ve ALLEME ADEMEL ESMAE kulleha summe aradahum alel melaiketi fe kale enbiuni bi esmai haulai in kuntum sadikin

( Ve ADEM'E İSİMLERİN HEPSİNİ ÖĞRETTİ. Sonra onları meleklere gösterdi. "O halde, eğer doğrular iseniz, bunları bana isimleriyle haber verin." dedi. )

2/32 Kalu subhaneke la ilme lena illa ma alemtena inneke entel alimul hakim

( "Yücesin sen. O bize öğrettiğinin haricinde bize ilim yoktur. Kesinlikle sen bilensin hakimsin." dediler. )

2/33 Kale YA ADEMU ENBİ'HUM Bİ ESMAİHİM fe lemma enbeehum bi esmaihim kale e lem ekul lekum inni a'lemu ğaybes semavati vel erdi ve a'lemu ma tubdune ve ma kuntum tektumun

( "Ey ADEM, ONLARI ONLARA İSİMLERİ İLE HABER VER." dedi. Böylece onlara onları isimleri ile haber verdiğinde "Size göklerin ve yerin gaybını kesinlikle ben bilirim demedim mi? O açıkladığınızı ve o gizlemiş olduğunuzu da bilirim." dedi. )

Bakara suresinin 37. ayetinde de "Adem'in Rab'den ilk vahyi yani kelimeleri aldığı bildirilmektedir.

2/37 Fe TELEKKA ADEMU min rabbihi KELİMATİN fe tabe aleyh innehu huvet tevvabur rahim

( Böylece ADEM Rab’binden KELİMELER ALDI da onun üzerine tevbe eyledi. Kesinlikle O, O tevbeyi kabul edendir merhametlidir. )

Bakara suresinin 124. ayetinde de kelimelerin, Hz. İbrahim için bir sınav vesilesi olduğu bildirilmektedir.

2/124 Ve iz İBTELA ibrahime rabbuhu Bİ KELİMATİN fe etemmehunn kale inni cailuke lin nasi imama kale ve min zurriyyeti kale la yenalu ahdiz zalimin

( Ve zamanında Rab’bi İbrahim’ i KELİMELER İLE SINADI. Böylece onları tamamladı. "Kesinlikle ben seni insanlar için önder kıldım." dedi. "Ve soyumdan da." dedi. "Zalimler ahdime erişemezler." dedi. )

8 Aralık 2021 Çarşamba

Maya Takvimi'ndeki nümeroloji

Maya Takvimi'ne göre son iki döngü sonu yani "sıfırlanma" tarihi M.Ö. 11.08.3114 ve M.S. 21.12.2021 tarihleridir.



Döngü sonlarını gösteren Maya Takvimi

Yukarıda anılan döngü sonu tarihlerinde nümerolojik bir durum dikkat çekmektedir. 

Bir önceki "döngü sonu / sıfırlama" tarihi M.Ö. "11".08.3114  

- Tarihte 11. günün yer alması "halden hale geçişin" sembolü olan 11 sayısı açısından önemlidir.

- Tarihte 8. ayın yer alması "yeni döngü başlangıcı ve sonsuz döngünün" sembolü olan 8 sayısı açısından önemlidir.

- Tarihi oluşturan rakamların toplamı ise 19 sayısını ( 1+1+0+8+3+1+1+4 = 19 ) vermektedir. 19 sayısının nihai nümerolojik değeri ise ünitenin ( vahdet ) sembolü olan "1" sayısını vermektedir.

M.S. 

Bir sonraki "döngü sonu / sıfırlama" tarihi M.S. 21.12.2021  

Tarihte 21. günün yer alması "ruhun nümerik sembolü" olan 21 sayısı açısından önemlidir.

- Tarihi oluşturan rakamların toplamı 11 sayısını vermektedir. 

İki döngü sonu tarihi arasında 5126 ( 3114+2012 ) yıllık bir büyük döngü söz konusu olup, 5126 sayısını oluşturan rakamların toplamı ise 14 sayısını vermektedir ki bu sayı yaratılıştaki düalitenin ve döngüsel yapının sembollerinden olan "İkili Yedi" kavramına işaret etmektedir.

Son Adam!!

01.01.2019 tarihinde ( 01.01. ... 11 ) yani Coronavirus pandemisinden 1 yıl önce vizyona girmiş olan "The Last Man " ( Son Adam ) isimli sinema filminin ilk dakikalarında görüntüye gelen sahneler oldukça düşündürücüdür. Zira bu sahnelerde şu anda gündemde olan iki ana konu, "Aşılama" ve "İklim Değişikliği" mesajları yer almaktadır.

Filmin tam 02:45'lik ( 11 ) anında, "Artık hayatta kalmanın bir garantisi yok." repliği eşliğinde gazete kupürlerindeki "VACCINATIONS are still needed" ( AŞILAMALARA hala ihtiyaç var. ) yazısı görüntüye gelmekte ve onu "Climate Change" ( İklim Değişikliği ) yazısı izlemektedir.



Filmin isminin "The Last Man" ( Son Adam ) olması da küresel şeytanların, yukarıda anılan ve benzeri kurgusal projeler ile gerçekleştirmeye çalıştıkları "insanlığı sonlandırma" daha doğrusu "insanı insan yapan frekansları bloklayarak insan niteliğini sonlandırma" hedefini temsil etmekte gibidir.



6 Aralık 2021 Pazartesi

Araba modeli reklamı mı bu?!

Bugün ( 06.12.2021 ) basında yer alan aşağıdaki manşet oldukça düşündürücüdür.


Yukarıdaki görselde bir "Ötenazi" makinesi yer almaktadır. Yani "insan öldürme makinesi" ... Makinenin hangi amaçla kullanılacağı elbette malum olup, bu noktada bir sorun bulunmamaktadır. Ancak bu makinenin adeta yeni bir araba modelinin reklamı yapılıyormuş gibi medya kanalıyla tanıtılması dikkat çekmektedir. Görselde yer alan "Tek tuşla hayatı sonlandırıyor." cümlesi de sanki tüketicilere satışa sunulacak her eve lâzım bir ürünün avantajlarından bahsediliyormuş algısı yaratmaktadır. 

Bir ötenazi makinesinin medya kanalıyla adeta kitlesel pazarlamasının yapılması, küreselcilerin insanlık için ilginç planlar içinde olduğunun bir delili niteliğindedir. Konu bağlamında bazı tuhaf sorular da ortaya çıkmaktadır.

Virüs ile başlatılan ve mRNA enjeksiyonları ile devam eden süreç içinde insanın immün sistemi ( bağışıklık sistemi ) mi hedeflenmektedir?

Zaman içinde bağışıklık sistemi zayıflaması nedeniyle oluşan hastalıklara dayalı ölümlerin artması mı öngörülmektedir?

Son dönemde gündeme oturan ve nihai hedefi tüm insanlığı gerçek yaşamdan koparıp sanal bir platforma hapsetmek olan "Metaverse" projesinin konuyla ilintisi bulunmakta mıdır?

Zira "İnsan 2.0",  "Transhümanizm", "Project Avatar", "Chat Bot" ( Ölüler ile konuşma botları ) gibi projeler insanların öldükten sonra bilinçlerinin dijital platforma ( Metaverse, siber bedenler )  aktarılmasını ve yaşamın sözde dijital ortamda devam etmesini öngören projelerdir. AI ( Artificial Intelligence / Yapay Zeka ) kontrolündeki dijital Metaverse platformunu hızlıca devreye sokmak isteyen küreselciler, dijital teknolojiye dayalı sözde "ölümsüzlüğü" vadederken bir yandan da virüs pandemileri ve enjeksiyonlar vasıtasıyla insan nüfusunu mu azaltmaktadırlar? 

Meşhur bir sistem sözcüsü birkaç yıl önce uluslararası bir toplantıda "İnsanın hacklenebilir bir kodlar algoritması" olduğunu dile getirmiştir. Gerçekten de yıllardır toplumlara yapılan çok tekrara dayalı yoğun telkinler ve iletilen özel kodlamalı açık veya sübliminal mesajlar insanların zihin kontrolü altına alınmalarını ve istenen şekilde yönlendirilebilmelerini sağlayagelmiştir. Şimdi ise bu metodun yanına genetik müdahale teknikleri de eklenmiştir.

Sonuç olarak, Metaverse vasıtasıyla "sonsuz ve özgür yaşam"a kavuşulabileceği yönündeki yoğun iletişim ve zihinsel şartlama vasıtasıyla bir çok insan "ölmeye" dahi ikna edilebilir. İşte bu noktada yukarıdaki ötenazi makinesi için insanların kuyruğa girdiklerine de şahit olunabilir.








Joker filmindeki saatler...

2019 yılı yapımı olan "Joker" filminde yer alan "11:11'i gösteren saat" sahnelerine sosyal medyada da dikkat çekilmiş ve paylaşılan aşağıdaki sahne görüntülerine muhtelif açıklamalar getirilmiştir.






Elbette ki her nümerolojik sembolizmin birden çok zahiri ve batini sebebi ve açıklaması bulunmaktadır. Bu sebeplerden biri de "Joker" olarak anılan kartın "her değeri alabilen", "sürekli halden hale geçebilen" yani "BİR öyle BİR böyle" olabilen bir kart niteliği taşımasıdır.

11 sayısının "Düaliteyi", "Döngüyü", "Halden hale geçişi / Dönüşümü" temsil ediyor olması böyle bir nümerolojik sembolizme imkân vermiştir. Zira Joker kartının niteliğinin yanısıra, filmdeki Joker karakterinin PBA ( PseudoBulbar Affect ) olarak adlandırılan "ani duygusal değişim ve içteki duyguya zıt tepki verme" sendromu bulunmaktadır. Yani Joker kahkaha atarken bir anda ağlamaya başlayabilmekte veya üzüntüsünü kahkaha atarak yansıtabildiği gibi sevindiğinde ağlayabilmektedir de....Yani BİR öyle BİR böyle...

Joker filminin 92. ( 9+2 = 11 ) Akademi Ödülleri'nde, 11 dalda aday gösterilmesi de ayrıca ilginç bir nümerik uyum! arzetmektedir. Tabi bu durum "uyum" kelimesinden ziyade "özellikle uyumlu olacak şekilde ayarlama" olarak ifade edilmelidir. 

5 Aralık 2021 Pazar

Virüs varyantları, Harfler ve Yıldızlar!?

"Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) yeni tip Koronavirüs teknik heyeti lideri Maria Van Kerkhove, Covid-19’un yeni varyantlarına isim vermek için YUNAN ALFABESİNDEKİ HARFLERİN yeterli olmayacağını ve ileride çıkacak yeni varyantlara TAKIMYILDIZLARIN adlarının verileceğini açıkladı."

( 08.08.2021 ) 

Adeta tehdit edercesine yapılan yukarıdaki beyanın batini bir mesajı var gibi görünmektedir. Zira kısaca ruhun ve maddenin hallerine müdahale olarak tanımlanabilecek olan majik operasyonların ( büyü / sihir uygulamaları ) özünde belirli sayılara bağlı harf ve kelime zikri uygulamaları yer almaktadır. Bu uygulamalar Hurufilik ve Kabala öğretisinin de temelini oluşturmaktadır. ( Bu noktada majinin pozitif amaçlı uygulamasına şifacılık, negatif amaçlı uygulamasına da kara büyü adı verildiği hatırlanmalıdır. )

Dolayısıyla söz konusu virüs pandemisinin biyolojik yönü  kadar majik yönünün de olması kuvvetle muhtemeldir. Zira tüm gücünü majik uygulamalardan alan küresel şeytanlar asırlardır olduğu gibi bu süreçte de kitlelere harf / kelime zikrettirmek yoluyla ruhsal ( zihinsel ) ve bedensel manipülasyon yapmakta gibidirler. Bir harfi, bir kelimeyi veya bir sembolü sıkça görmek veya duymak durumunda kalmak zaman içinde zihinsel ve bedensel modifikasyonlara yol açabilmektedir. Dolayısıyla anılan metodla insan zihnini ve bedenini manipüle etmek ve vücutta mevcut virüsleri aktive etmek mümkün olabilmektedir.

Virüs varyantlarının Grek alfabesindeki "harflere" göre isimlendirilmesinin sebebi nedir? Zira zaten virüse bir isim verilmişken ayrıca varyantlara harflerden isim vermek yerine Corona 1, Corona 2 veya farklı şekilde sayısal kodlamalar da yapılabilirdi. 

Öte yandan yukarıdaki beyanda alfabe harfleri tamamlandıktan sonra "Takımyıldız isimlerine" geçileceğinin bildirilmesi de ayrıca dikkat çekmektedir. Zira yıldız isimleri zikri de majik operasyonlarda kullanılan metodlardandır. "Gizli ilimler" kapsamında anılan bu hususta da yazılmış olan "Cinci Büyüleri ve Yıldızname", "Yıldızname" vb. gibi kitaplar mevcuttur.

3 Aralık 2021 Cuma

"Contact" filmindeki mesaj ve 9/11 nümerolojisi...

1997 yılı yapımı olan "Contact" ( Temas ) filminin konusu çok kısaca uzaydan ses frekansları ileten üst boyut varlıkları ile temas kurulmasıdır. Filmin bir sahnesinde, başroldeki astronom kadın, boyutlar arası geçiş portalı ( frekans yükseltici ) niteliğindeki bir tesisatın ortasına yerleştirilmiş "kabin" içinde boyut değiştirmek üzereyken ekrana geri sayım panelinin görüntüsü gelmektedir. Geri sayım panelindeki sayı 11'dir ve sayaç 9'a geldiğinde kamera açısı ve sahne değişmektedir. İlgili sekansa ilişkin görüntüye aşağıdaki linkten ulaşılabilir.

Contact 1997 11 -9

Geri sayım paneli filmin başlangıcından 1 saat 55 dakika sonra ekrana gelmektedir. ( 1+5+5 = "11" )



Uzaydan alınan ses frekansı sinyallerinin asal sayıları temsil ettiğinin tespit edilmesi sonrasında ekrana, asal sayıların 101 sayısına kadar sıralandığı ekran görüntüsü gelmektedir.


Bilindiği üzere 11 sayısı ve 9/11 ( 9+1+1 = 11 ) nümerolojisi, halden hale geçişin, boyutlar arası geçiş portalının, düalitenin ve döngünün sembolü olup, filmde çok hassas bir nümerolojik ayarlama yapıldığı görülmektedir.

Bu noktada "Boyutlar arası geçiş" ( Halden hale geçiş ) kavramının incelenmesinde de fayda bulunmaktadır. "Boyut" kelimesi esasen Arapça "Bu'd" ( Uzak, Geniş, Kapsamlı ) kelimesinin farklı telaffuz edilmiş halidir. Ancak Türkçedeki "Boy" ( Uzunluk, Uzaklık ) ve "Büyük" kelimelerindeki "Boy" ve "Büy" kökleri de "Bu'd" kelimesi ile ortak kökene sahiptir. Sona gelen "ut" eki köke "-lık / lik" anlamını, "-ük" eki ise "gibi olan" anlamını katmaktadır. Örnek: Karşıt, Yapıt, Özüt ve Sarkık, Kırık, Uzak, Küçük ...

"Boyut" kelimesi kaba madde yaşam planı bazında, herhangi bir nesnenin "büyüklük ölçülerini, boşluktaki kapsama alanını" ifade ettiği gibi yaratılıştaki süptil veya ruhsal yaşam planlarındaki ( ortamlardaki ) frekans genişliğini de ifade etmektedir. Bu noktada "Boyut" kavramı iki kategoriye ayrışmaktadır.

1- Maddi Boyut : Madde alemi içindeki kapsama genişliği ( Kâinat olarak anılan kavram maddenin tüm hallerini ( Kaba, Yarı Süptil, Süptil ) içeren madde alemi olup, ruh aleminden ayrıdır. Ruhun madde alemindeki temsilcisi süptil nitelikli Öz Varlık'tır. Kaba madde beden süptil Öz Varlığa, spiritüalizmde "gümüş bağ" adı verilen bir frekans köprüsü ile bağlıdır. )

2- Algısal Boyut : Hem Ruh ve Madde alemindeki bilişsel frekans ( titreşim ) seviyesi ( Ruhsal titreşim seviyesi )

Bu çerçevede "Boyut değiştirme" kavramı da iki kategoride izah edilebilir.

1- Maddi Boyut Değiştirme : Bir varlığın, içinde bulunduğu kaba madde yaşam planındaki reenkarnasyonlara dayalı tekamül süreci sonunda gerekli liyakatı kazanması, buna bağlı olarak o plandaki enkarnasyonlarının sonlanması ve madde alemindeki bir sonraki tezahürünün üst süptil yaşam planında gerçekleşmesi durumu.

2- Algısal Boyut Değiştirme : Kaba madde planındaki bir varlığın muhtelif vasıtalarla ( Trans, Medyumsal Trans, Transandantal Meditasyon, Sihir, Hipnoz, Astral Çıkış vb. ) frekansının yükselmesi ve üst yaşam planlarıyla "Temasa" ( Contact = Temas da zaten filmin adıdır. ) geçmesi, yüksek frekans seviyesindeki bilgileri algılama durumu. 

İşte "Contact" filminde konu edilen de bir tesisatının ürettiği yüksek manyetik frekans tesiriyle "Kabindeki" astronomun "algısal boyut değiştirme" deneyimi yaşamasıdır.


Kabinin yukarıdan içine bırakıldığı boyut değiştirme ( frekans yükseltme ) tesisatı



Astronomun içine girdiği kürevi kabin



Yukarıdaki farklı iki sahnede astronomun yüzünün yanında ikinci bir yüz belirmektedir. Bu görüntü "Astral Çıkış / Astral Seyahat" fenomenini yani üst süptil boyuttaki Öz Varlık'ı ve süptil boyutu ( planı ) idrak deneyimini tasvir etmektedir. Zira astronomun deneyimlediği de zaten "Astral Seyahat"'tir.

Filmde astronomun içine girdiği "Kabin" esasen "Kehf" suresinde yer alan "Kehf"'i ( Mağara ) sembolize etmektedir. Zira "Kehf" suresinin konusu bir mağaraya giren bir grup insanın orada transa geçmeleri, frekanslarının yükselmesi nedeniyle algılarının genişlemesi ve "9 artırılmış 300 yıl" olarak tanımlanan süre boyunca üst boyutlardan ( alemlerden planlardan ) kendilerine ilahi kozmik bilgiler aktarılmasıdır. "Contact" filminde bu fenomen sembolize edilmiş görünmektedir.

Kehf suresindeki ilk "Kehf" ( Mağara ) kelimesinin 9. ayette geçmesi ve mağarada ne olduğunun da 11. ayette belirtilmesi yukarıda yapılan 9/11 tespitiyle uyumlu bir durum arzetmektedir.

18/9 Em hasibte enne ashabel kehfi ver rakimi kanu min ayatina aceba

( Sen mağara sahiplerinin ve deri levhaların kesinlikle şaşılacak ayetlerimizden olduklarını mı sandın? )

18/10 İz evel fityetu ilel kehfi fe kalu rabbena atina min ledunke rahmeten ve heyyi' lena min emrina raşeda

( Zamanında genç adamlar mağaraya sığındılar da "Rab’bimiz bize indinden rahmet ve işimizden doğruluğa kolaylık ver." dediler. )

18/11 Fe darabna ala azanihim fil kehfi sinine adeda

( Böylece mağaranın içinde seneler adediyle kulaklarına vurgulayıp beyan ettik. )

Transa girmiş olan süjenin algısında zaman çok daha yavaş akar ki bu fenomene "Time Distortion" ( Zaman Bükülmesi ) adı verilmektedir. Örneğin 3 saatlik bir hipnoz seansı süje tarafından birkaç dakika olarak algılanabilmektedir. Aşağıdaki ayetlerde bu fenomene işaret edilmektedir.

18/12 Summe beasnahum li na'leme eyyul hizbeyni ahsa li ma lebisu emeda

( Sonra bu iki gruptan hangisinin, kaldıkları süreyi daha iyi sayacağını bilmek için onları dirilttik. )

18/19 Ve kezalike beasnahum li yetesaelu beynehum kale kailun minhum kem lebistum kalu lebisna yevmen ev ba'da yevm ......

( Ve işte onları aralarında sual etmeleri için böyle dirilttik. Onlardan sözcü "Ne kadar kaldınız?" dedi. "Bir gün veya günün bazısı, bir bölümü kadar kaldık." dediler. ..... )

18/25 Ve lebisu fi kehfihim selase mietin sinine vazdadu tis'a

( Ve mağaralarının içinde üçyüz sene kaldılar ve dokuz artırdılar.* )

Bu süre 300+9 olabileceği gibi 300x9'da olabilir. Bu durumda 2,700 yıl gibi bir süre ortaya çıkmaktadır ki bu sayının nümerolojik değeri "9" ( 2+7+0+0 ) sayısını vermektedir. ( 3 ve 9 sayılarının yaratılış matematiğindeki önemi zaten malumdur. )

"Contact" filmin sonundaki sahneler ise tam anlamıyla "Time Distortion" ( Zaman Bükülmesi ) fenomenine değinmekte olup, ayrıca "18" sayısının vurgulanması da dikkat çekmektedir. Zira 18 sayısı hem Kehf suresinin numarasıdır, hem de nümerolojik olarak 9 ( 1+8 = 9 ) sayısını vermekte ve ayette belirtilen "9 artırılmış 300 sene" ifadesiyle uyum arzetmektedir. ( "9" ve 300x9 = 2700 ... 2+7+0+0 = "9" )

Aşağıdaki sahnelerde Beyaz Saray görevlisi kadın, kabinin tesisattan birkaç saniyede serbest düşmesine rağmen bu düşüşün kaydedici cihaz tarafından "18 saat" olarak kaydedildiğini söylemektedir.




Bu sahnenin hemen ardından ekrana gelen görüntüde "18 ay sonra" yazması da yine 18 ve 9 sayılarıyla ilginç bir uyum arzetmektedir.


Hz. Muhammed'in "Mi'rac" ( Derecelenme, Yükseliş, Yükseliş Yeri, Dönüş, Dönüş Yeri ) olarak anılan deneyimi de frekans yükselterek boyut değiştirme ve üst alemlerden ilahi kozmik bilgi edinme fenomeninin bir tezahürüdür. Kur'an'da "Mi'rac" kelimesi yer almaz. Ancak Hz. Muhammed'in yukarıda tanımı yapılan "Algısal Boyut Değiştirme" deneyimi kitapta "Rukiyy" ( Yükseliş ) kelimesiyle ifade edilmektedir. ( "Rukiy" kelimesi "Erka" ( Yükselme ) filindeki "RK" köküdür. "Terk" ve "Türk" kelimeleri de aynı kökten olup, "Yükselme, Yükselen, Yükselmiş" anlamlarını içermektedir. )

İsra suresinin 93. ayetinde inkarcılar, "kendi menfaatlerine uygun bir kitap getirmedikçe habercinin yükselişine inanmayacaklarını" beyan etmektedirler. "Göğe yükselmekten" bahsedilen bu ayetin kodunun ( 17/93 ) kodunun nümerolojik değerinin "18" sayısını vermesi ( 1+7+9+3 = 18 ) ve ayetteki "Sema" ( Gök ) kelimesinin 11. kelime olması da dikkat çekmektedir. 

17/93 Ev (1) yekune (2) leke (3) beytun (4) min (5) zuhrufin (6) ev (7) TERKA (8) fi (9) es (10) SEMA (11) min (12) kulli (13) meselin (14) fe (15) eba (16) ekseru (17) en (18) nasi (19) illa (20) kufura (21) ve (22) len (23) nu'mine (24) li (25) RUKİYYİ (26) ke (27) hatta (28) tunezzile (29) aley (30) na (31) kitaben (32) nakrau (33) h (34) kul (35) subhane (36) rabb (37) i (38) hel (39) kuntu (40) illa (41) beşera (42) rasula (43) 

( Veya sana süsten, altından ev olsun veya tüm misallerden GÖĞE YÜKSELESİN. İşte insanların çoğunluğu ancak inkarda diretirler. "Üzerimize, okuyacağımız kitap indirene kadar senin YÜKSELİŞİNE inanmayız." De ki: "Rab’bim yücedir. Ben resul olan insanın haricindeki miyim?" )

Ayrıca "Hayatı görmek, çok deneyim geçirmek ve olgunlaşmak, tekamül etmek" anlamına gelen "Feleğin çemberinden geçmek" ifadesiyle "Contact" filmi arasında dolaylı ilinti bulunmakta gibidir. "Feleğin çemberinden geçmek" ifadesi sanki "boyut atlamak" mesajı vermekte gibidir.

Felek = Dairevi olan, Gök
Çember * = Daire, Oda

* Kamer ( Ay ) ( Ara. ), Chamber ( Oda ) ( İng. ), Kamer ( Oda ) ( Alm. ), Kamara ( Yun. ), Camera ( İng. ) ... hepsi de daire formundan yola çıkılarak anlamlarını bulmuş kelimelerdir. ( "Kamera" kelimesinin kökeni "Kamer" ( Ay ) olup, dairevi ve ışık yansıtan anlamını içermektedir. )

"Contact" filminde astronom kadının içine girdiği kürevi kapsül yani "Kamer / Çember / Chamber" geri sayım sonrası dönen dört "Felek"in arasından geçip düşüyordu. Bu sahne tam anlamıyla "Feleğin çemberi" ve "Geçiş" kavramları ile uyum arzetmektedir. 

Tevrat'ın Ezekiel bölümünde yer alan "Dört Tekerlekli Yaratıklar" kavramı da konu bağlamında dikkat çekmektedir.

26 Ezekiel 1-15 Bu DÖRT yüzlü yaratıklara bakarken, her birinin yanında, yere değen bir TEKERLEK gördüm.

26 Ezekiel 1-16 Tekerleklerin görünüşü ve yapısı şöyleydi: Sarı yakut gibi parlıyorlardı ve DÖRDÜ de 
birbirine benziyordu. Görünüşleri ve yapılışları İÇ İÇE GİRMİŞ BİR TEKERLEK GİBİYDİ.*

* Bu tasvir, "Contact" filmindeki içiçe geçmiş halde dönen dört çemberden oluşan boyut değiştirme tesisatını tanımlamakta gibidir.

26 Ezekiel 1-19 Canlı yaratıklar hareket edince, yanlarındaki TEKERLEKLER de hareket ediyordu; yaratıklar yerden YÜKSELDİKÇE, TEKERLEKLER de onlarla birlikte YÜKSELİYORDU.

26 Ezekiel 1-20 Ruhları onları nereye yönlendirirse oraya gidiyorlardı. Tekerlekler de onlarla birlikte 
yükseliyordu. Çünkü YARATIKLARIN RUHU TEKERLEKLERDEYDİ.









"Araç" olandan sıyrılıp "Amacı" keşfetmek...

Tefekkür ve okuma vasıtasıyla gerçeği idrake çabalayan insanların kaçınmaları gereken en büyük yanılgılarından biri de "varlık sebebini - hayatın anlamını" sezme sürecindeki yanlış yaklaşımlardır. Bu aşamadaki en büyük yanlış ise "Araç" ile "Amaç"ı karıştırmak olmaktadır. Zira "hayatta kalmak için yapılan işler", hayatın amacını temsil etmemektedir. Ev inşa etmek, araba üretmek, ilaç üretmek, meyve-sebze yetiştirmek, hayvancılıkla uğraşmak, teknik işlerle ve tamirat işleriyle uğraşmak veya bu işleri yapanların şirketlerinde çalışmak vb. bunların hepsi "hayatta kalabilmeyi" veya "hayatı kolaylaştırmayı" sağlayan iş konularıdır. Bir başka deyişle "Araç" niteliğindeki "sorun çözme" ve "geçici tatmin olma" eylemleridir.

Peki yukarıda anılan türde tüm sorunların sürekli olarak ortadan kalktığı yani insanın ulaşım, ısınma, serinleme, yeme, içme, cinsellik vb. tüm ihtiyaçlarının sürekli olarak tatmin edildiği düşünüldüğünde "insanın mavcudiyet amacı" ne olmaktadır? Bu hususa ilişkin sezgiler Taha suresinin aşağıdak ayetlerinde cennet tasaviri vasıtasıyla verilmektedir.

20/117 Fe kulna ya ademu inne haza aduvvun leke ve li zevcike fe la yuhricennekuma minel cenneti fe teşka

( Böylece, "Ey Adem, kesinlikle bu senin için ve eşin için düşmandır. O halde, kesinlikle sizi cennetten çıkarmasın. Yoksa meşakkat içinde bedbaht olursun." dedik.  )

20/118 İnne leke en la tecua fiha ve la ta'ra

( Kesinlikle sana orada acıkmaman ve çıplak olmaman vardır. )

20/119 Ve enneke la tazmeu fiha ve la tadha

( Ve kesinlikle sen orada susamazsın ve sıcakta yanmazsın. )

Enbiya suresinin 8. ayetinde de "yemek" ihtiyacı bulunmayan varlıklardan bahsedilmektedir.

21/8 Ve ma cealnahum ceseden la ye'kulunet taame ve ma kanu halidin

( Ve onları yemek yemeyen gövdeler, vücutlar kılmadık. Ebedi de değillerdi. )

Tüm bu ayetler, gerçek varlık olan süptil Öz Varlığın ve temsil ettiği Ruhun, asla nihai tatmini sağlayamayacak olan her türlü maddi ihtiyaçtan arınmış olduğunu ortaya koymaktadır. Bu bağlamda özleri "kelime" olan tüm varlıkların "nihai amaçlarının" ilahi kozmik bilgileri araştırmak-öğrenmek, ilmi ve farkındalığı artırmak, ilim yoluyla Allah'ı zikretmek ve Allah'ı yüceltmek olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu mesai için yegane kaynak ise her türlü bilimsel keşife ilham ve temel veri kaynağı olan kutsal kitaplardır.

Aşağıdaki ayetlerde varlıkların gerçek var olma sebepleri bildirilmektedir.

51/56 Ve ma halaktul cinne vel inse illa li ya'budun

( Ve cinleri ve insanları bana kulluk etmeleri haricinde yaratmadım. )

13/28 Ellezine amenu ve tatmeinu kulubuhum bi zikrillah e la bi zikrillahi tatmeinul kulub

( Onlar inanırlar ve kalpleri, Allah' ın hatırlanması ile tatmin olur. İyi bilin ki, kalpler Allah' ın hatırlanması ile  tatmin olur. )

20/114 Fe tealellahul melikul hakk ve la ta'cel bil kur'ani min kabli en yukda ileyke vahyuhu ve kul rabbi zidni ilma

( Gerçeğin maliki Allah yücedir. Sana O’nun vahyinin hükmedilmesinden önce okumada acele etme. De ki: "Rab’bim bana ilmi artır." )





Yaşamın sembolü bir kelime "İysa"

"İys / İysa" kelimesinin kutsal kitaplarda "Yaratma, Yaşam, Yaşam verme, Yaşama kavuşturma, Sonsuz yaşam" kavramları ile birlikte yer aldığı görülmektedir.

Maide suresinin 110. ayetinde Allah'ın izniyle Mesih İysa'nın "çamurdan kuş yarattığı" ve "ölüyü dirilttiği" bildirilmektedir. Yani "Yaşam verme" kavramı vurgulanmaktadır. ( Bu ayetin numarasında 11 nümerolojisi de bulunmaktadır. )

5/110 İz kalellahu ya iysebne meryemezkur ni'meti aleyke ve ala validetik iza eyyedtuke bi ruhil kudusi tukellimun nase fil mehdi ve kehla ve iz alemtukel kitabe vel hikmete vet tevrate vel incil ve iz TAHLUKU MİNET TİYNİ tahluku minet tiyni ke hey'etit tayri bi izni fe tenfuhu fiha fe tekunu tayran bi izni ve tubriul ekmehe vel ebrasa bi izni ve iz TUHRİCUL MEVTA Bİ İZNİ ve iz kefeftu beni israile anke iz ci'tehum bil beyyinati fe kalellezine keferu minhum in haza illa sihrun mubin

( Zamanında Allah "Ey Meryemoğlu İsa, sana ve annene olan nimetimi hatırla. Seni kutsal ruh ile desteklediğimde beşikte ve erişkinlikte insanlara kelam edip söz söylerdin. Sana yazıyı, sırrı, Tevrat' ı ve İncil' i öğrettim. İznimle ÇAMURDAN KUŞ GİBİ OLANI YARATTIN. Onun içine üfledin de iznimle kuş oldu. Doğuştan körü ve alacalıyı iznimle iyileştirdin. Ve zamanında ÖLÜLERİ İZNİMLE ÇIKARDIN. Onlara ayetlerle geldiğin ve onlardan inkar edenlerin "Bu kesinlikle apaçık sihirdir." dedikleri zaman İsrailoğulları' nı üzerinden çektim." dedi. )

Konu bağlamındaki İncil ayetleri ise şöyledir. Ayetlerde yer alan "Sonsuz yaşam" ifadesi esasen kaba madde planı ( boyutu ) dünyadan sıyrılıp üst süptil boyuta geçişi ve süptil öz varlık olarak sonsuz tekamül yolculuğuna devam etmeyi tanımlamaktadır.

40-Matthew-4-4 İsa ona şu karşılığı verdi: "'İnsan yalnız ekmekle YAŞAMAZ, Tanrı'nın ağzından çıkan her kelimeyle YAŞAR' diye yazılmıştır."

40-Matthew-7-14 Oysa YAŞAMA götüren kapı dar, yol da çetindir. Bu yolu bulanlar azdır."

40-Matthew-18-9 Eğer gözün günah işlemene neden olursa, onu çıkar at. Tek gözle YAŞAMA KAVUŞMAN, iki gözle cehennem ateşine atılmandan iyidir.

40-Matthew-19-16 Adamın biri İsa'ya gelip, "Öğretmenim, SONSUZ YAŞAMA KAVUŞMAK için nasıl bir iyilik yapmalıyım?" diye sordu.

40-Matthew-19-17 İsa, "Bana neden iyilik hakkında soru soruyorsun?" dedi. "İyi olan yalnız biri var. YAŞAMA KAVUŞMAK istiyorsan, O'nun buyruklarını yerine getir."

40-Matthew-25-46 "Bunlar sonsuz azaba, doğrular ise SONSUZ YAŞAMA gidecekler." 

65 Jude 1-21 Rabbimiz* İsa Mesih'in sizi sonsuz YAŞAMA kavuşturacak olan merhametini beklerken kendinizi Tanrı'nın sevgisinde koruyun.

* Ayetteki "Rab" kelimesi "Öğretmen" anlamındadır.

"İysa" kelimesi farklı dillerde "Yeshua", "Joshua", "Iasos", "Jesus" şeklinde de ifade edilmektedir. Dillerde I, J ,Y harfleri ve S, Ş harfleri birbilerini ikame eden harflerdir. Arapçada "Eys" kelimesi de "Varlık" anlamında olup, Kur'an'da da İsa kelimesi "İys" olarak yer almaktadır. YS / YŞ / İS / IŞ / JS / JŞ hep aynı kökü temsil eden ve birbirlerini ikame eden harf ikilileridir. 

Türkçedeki "Yaş" ve "Yaşam" kelimelerindeki "Yaş" kökünün "İys", "Yeshua", "Joshua", "Iasos", "Jesus" kelimeleriyle ilintisi olması kuvvetle muhtemeldir. 

"Jesus" kelimesinin bir tezahürü olan Fransızcadaki "Je suis" ( Ben Varım ) kelimesi de bu bağlamdaki bir başka delil niteliğindedir. İsysacı veya İysa derneğine üye anlamına gelen "Cizvit" kelimesi batı dillerinde "Jesuit" olarak yazılmakta olup bu kelime "Yesevi" ( İysacı ) olarak da ifade edilmektedir.

Nisa suresinin 159. ayetinde "kitap sahiplerinin ölümlerinden önce mutlaka Mesih İsa'ya inanacakları"nın bildirilmesi de İysa'nın, "sonsuz yaşamın idraki" açısından önemini vurgulamaktadır.

4/159 Ve in min ehlil kitabi illa le yu'minenne BİHİ ( İYS ) kable mevtih ve yevmel kiyameti yekunu aleyhim şehida

( Ve kesinlikle kitap sahiplerinden olanlar ölümlerinden önce mutlaka O'NA ( İYS ) inanacaklardır. Ayağa kalkış gününde o, onlara şahit olur. )

Nisa suresinin 171. ayetinde İysa’nın “kelime ve ruh” olarak tanımlanması da dikkat çekmektedir. ( “Ruhun” bilinç, bilgi yani “kelime” olduğuna evvelki bölümlerde değinilmişti. )

4/171 Ya ehlel kitabi la tağlu fi dinikum ve la tekulu alellahi illel hakk innemel mesihu iysebnu meryeme rasulullahi ve KELİMETUH elkaha ila meryeme ve RUHUN minhu fe aminu billahi ve rusulih ve la tekulu selaseh intehu hayran lekum innemellahu ilahun vahid subhanehu en yekune lehu veled lehu ma fis semavati ve ma fil ard ve kefa billahi vekila

( Ey kitap sahipleri, dininizde azgınlık etmeyin ve Allah üzerine gerçek haricindekini söylemeyin. Meryem oğlu Mesih İsa, kesinlikle Allah' ın resulü, Meryem'e atmış olduğu KELİMESİ ve O’ndan RUHTUR. O halde, Allah’a  ve O’nun resullerine inanın ve üçtür demeyin. Kendi hayrınıza bundan imtina edin, vazgeçin. Kesinlikle ki Allah tek ilahtır. O, çocuk sahibi olmaktan yücedir. Göklerde ne varsa ve yerde ne varsa O’nadır. Vekil olarak Allah kafidir. )





2 Aralık 2021 Perşembe

İlmi ve ilahi meydan okuma

Kur'an'ın semantik ve nümerolojik bir sisteme göre düzenlenmiş olan çok katmanlı ilahi bir kodlama ve bilgi kaynağı olduğu ve benzerinin cinler ve insanlar tarafından asla oluşturulamayacağı belirli ayetlerde adeta "maydan okuma" niteliğinde bildirilmektedir.

8/31 Ve iza tutla aleyhim ayatuna kalu kad semi'na lev neşau le kulna misle haza in haza illa esatirul evvelin

( Ve onlara ayetlerimiz okunduğu zaman, "Duyduk. Dilersek bunun aynısını biz de söyleriz. Kesinlikle bu ancak evvelkilerin masallarıdır." derler. )

11/13 Em yekulunefterah kul fe'tu bi aşri suverin mislihi mufterayatin ved'u men isteta'tum min dunillahi in kuntum sadikin

( "Onu uydurdu." mu diyorlar? De ki: "O halde onun aynısından, uydurulmuşundan on sure getirin. Eğer doğrular iseniz, o Allah’tan başka istidatı olanları da çağırın." )

11/14 Fe in lem yestecibu lekum fa'lemu ennema unzile bi ilmillahi ve en la ilahe illa hu fe hel entum muslimun

( Ancak size cevap vermezlerse, o halde bilin ki kesinlikle o Allah' ın ilmi ile indirildi. O’nun haricinde ilah yoktur. Artık sizler teslim olanlar mısınız? )

17/88 Kul le in ictemeatil insu vel cinnu ala en ye'tu bi misli hazel kur'ani la ye'tune bi mislihi ve lev kane ba'duhum li ba'din zahira

( De ki: "Eğer insanlar ve cinler bu Kur'an' ın aynısını getirmek üzere bir araya gelseler, şayet birbirlerine arka çıkıp yardımcı da olsalar onun aynısını getiremezler." )

25/33 Ve la ye'tuneke bi meselin illa ci'nake bil hakki ve ahsene tefsira

( Ve gerçeğini ve en güzel tefsirini sana getirdiğimiz misalin haricindekini sana getiremezler. )

1 Aralık 2021 Çarşamba

Golgota, Çarmıh ve INRI

Mesih İsa'nın çarmıha gerilmesi meselesi esasen reenkarnasyon ve plan ( boyut ) değişimi hususlarında insanlara batini mesajlar vermektedir. Bu konu, gizemli addedilen tüm bilgilerin kelimelerin köklerinde saklı olduğu yaklaşımıyla incelendiğinde yine ortaya bazı detaylar çıkmaktadır. İncil'de yer alan konuya ilişkn ayetleri şöyledir.

40 Matthew 27-33 GOLGOTA, yani Kafatası denilen yere vardıklarında,

41 Mark 15-22 İsa'yı GOLGOTA, yani Kafatası denilen yere götürdüler.

43 John 19-17 Askerler İsa'yı alıp götürdüler. İsa çarmıhını kendisi taşıyıp Kafatası, İbranice'de GOLGOTA denilen yere çıktı.

"Golgota / Golgotha" kelimesi Semitik diller olan Aramice / İbranice kökenli bir kelime olup esasen "Gulgulta" olarak telaffuz edilmekte ve "Kafatası Yeri / Kafatası Şeklinde Yer" anlamına gelmektedir. ( İngilizcede "Calvary" olarak da anılmaktadır. )


Kudüs yakınlarındaki Gulgulta / Golgota Tepesi

43 John 19-18 Orada O'nu ve iki kişiyi daha çarmıha gerdiler. Biri bir yanda, öbürü öteki yanda, İsa ise ortadaydı.

"Çarmıh" kelimesi ise Farsça kökenli olup "Cerah" ( Dört ) ve "Mıh" ( Çivi ) kelimelerinden oluşmakta ve "Dört Çivi" anlamına gelmektedir. Çarmıhtaki iki tahtayı birleştiren "bir" çivi ve çarmıha asılan bedene çakılan "üç" çivi toplam "dört" çivi etmektedir. Batı dillerindeki "Crux", "Cross", "Croix", "Kreuz" kelimeleri de "Cerah" kökünden türemişlerdir. Aynı "CRH" köküne sahip Arapça'daki "Curh / Curuh (ç)" ( Yara*, Açılma ) ve "Cerrah " ( yarayı, açılmayı tedavi eden ) kelimelerinin de dolaylı olarak Mesih İsa'yı "yaralayan olgu" ve "Mesih İsa'ya açılış sağlayan" olgu kavramlarıyla ilintisi muhtemeldir.

( * "Yara" kelimesi "Yarmak, Açmak" kökünden olup, vücuttaki "Açılma"yı tanımlamaktadır. Yani kökende "açma, açılma" anlamı bulunmaktadır. )

Ezoterik ve mistik bir sembol olan "Çarmıh", "Clavicula Salomonis" ( Süleyman'ın Küçük Anahtarı ) ile de ilintilidir. Zira evvelce "Ars Goetia ve Clavcula Salomonis" başlıklı bölümde incelendiği üzere "Clavicula" ( Anahtarcık ) kelimesi, omurga ile birlikte "Çarmıh" şekli arzeden "Köprücük Kemiği"ne de verilen isimdir.


Dolayısıyla "Çarmıh" batinen "boyutlar arası geçiş portalının anahtarı"nı simgelemektedir. Batıda "Exorcism" adı verilen cin çıkartma seanslarında "Çarmıh " ( veya "Haç"** da denmektedir. ) kullanılması da boyutlar arası transferi sağlamak için uygulanan bir sembolizm ve ritüeldir. Dolayısıyla çarmıh, üzerinde asılı olan cesedi, portal açarak  şeytani üst boyut varlıklarına ulaştıran bir vasıta , bir anahtar niteliğindedir.  

** "Haç" kelimesi de, formu itibarıyla, "Balta" anlamına gelen "Hatchet" ( İng. ) ve "Hache" ( Fra. ) kelimelerinin bir tezahürü gibidir.

43 John 19-19 Pilatus bir de yafta yazıp çarmıhın üzerine astırdı. Yaftada şöyle yazılıydı: NASIRALI İSA YAHUDİLER'İN KRALI*

43 John 19-20 İsa'nın çarmıha gerildiği yer kente yakındı. Böylece İbranice, Latince ve Grekçe yazılan bu yaftayı Yahudiler'in birçoğu okudu.

43 John 19-21 Bu yüzden Yahudi başkâhinler Pilatus'a, "'Yahudiler'in Kralı' diye yazma" dediler. "Kendisi, 'Ben Yahudiler'in Kralı'yım dedi' diye yaz."

43 John 19-22 Pilatus, "Ne yazdımsa yazdım" karşılığını verdi.

Yukarıdaki İncil ayetlerinde belirtildiği üzere Mesih İsa'yı sorgulayan ve çarmıha gerilmesine imkan veren vali Pilatus, İsa çarmıha gerildikten sonra çarmıhın tepesine "INRI" ( Iesus Nazarenus, Rex Iudaeorum / Yahudiler Kralı Nasıralı İsa ) yazmıştır. Bu esnada halk ile Pilatus arasında geçen diyalog da ilginçtir. Halkın, "Yahudilerin Kralı yazma" demesine rağmen Pilatus'un "Ne yazdımsa yazdım." diyerek karşılık vermesi ve yazıyı değiştirmemesi düşündürücüdür.

                                           





30 Kasım 2021 Salı

Omicron...

Coronavirus mutasyonlarında Grek alfabesinin 15. harfi olan "Omicron"'a gelinmiş durumdadır. Bu harften önceki "Nu" ve "Xi" harflerinden ilki olan "Nu" harfi "New ( Yeni )" kelimesiyle karıştırılabilir gerekçesiyle!, "Xi" harfi ise yaygın bir isim olması! nedeniyle atlanarak "Omicron" harfine gelinmiştir. Virüse isim bulma süreci de bir oyuna dönüşmüş olup, adeta "pazara sunulacak bir ürüne isim bulma" eylemi halini almıştır. "Virus Marketing"...


1918 - 1920 yılları arasında süren ve 20-50 milyon kişinin ölümüne sebep olan İspanyol Gribi'nin dahi o dönemki koşullar altında iki yıl sürdüğü gerçeği ortadayken aşılama operasyonuna rağmen Coronavirus'ün neredeyse üçüncü yılına girecek olması oldukça düşündürücüdür. Ayrıca yetkililerin sürekli olarak "Virüs bitmeyecek. Süreç yeni başlıyor. Bu bir evrim." şeklindeki adeta tehdit edici ifadeleri de tuhaflık arzetmektedir. Zira bu denli kesin konuşulabilmesi için virüsün üreticisi ve programlayıcısı olmak gerekir!!! Bazı bilim adamlarının, salgın sürecinde yapılan aşılamanın virüsün mutasyon seyrini hızlandıracağını, farklılaştıracağını ve salgının sönümlenmemesine sebep olacağını belirttiklerine evvelce "Pandemi ve Aşılama süreci" başlıklı bölümde değinilmişti.

"Omicron" harfinin 1963 ve 2013 yılı yapımı olan "Omicron" isimli filmlerde yer aldığı görülmektedir. Filmlerin konusunun, "Dünyayı ele geçirmek isteyen bir uzaylının, gezegeni öğrenmek için bir dünyalının bedenini ele geçirmesi ve insan ırkını tehdit etmesi" olması da dikkat çekmektedir.

Omicron 1963


Omicron 2013




27 Kasım 2021 Cumartesi

Kitap ve Hikmet

"Hikmet" kelimesi "HKM" kökünden olan ve "Hakim olma, Muhakeme etme, Batini bilgilere haiz olma, Sırrı bilme" anlamlarına gelmektedir. "Hukm" ( Hükmetmek ), "Hakem" ( Hükmeden ), "Muhakeme" ( Karar vermek için düşünme ) kelimeleri de aynı köktendirler.

Kur'an'da "Hikmet" kelimesinin "Kitab" kelimesiyle birlikte yer aldığı muhtelif ayetler bulunmaktadır. Bu iki kelimenin birlikte kullaınımı, Kur'an'ın "nice ilmi sırları barındıran", "içeriğindeki kelimelerin ve ayetlerin yaratılışa yön verme niteliği olan" bir kozmik kaynak olduğunun ve bir konuda hüküm verebilmek için kitap ilmine haiz olunması gerektiğinin bir başka delili niteliğindedir. 

2/129 Rabbena veb'as fihim rasulen minhum yetlu aleyhim ayatike ve yuallimuhumul kitabe vel hikmete ve yuzekkihim inneke entel azizul hakim

( Rab’bimiz onların içlerine onlardan resul gönder ki senin ayetlerini onlara okusun, onlara kitabı ve sırrı öğretsin, onları temizlesin. Kesinlikle sen yücesin hakimsin. )

2/151 Kema erselna fikum rasulen minkum yetlu aleykum ayatina ve yuzekkikum ve yuallimukumul kitabe vel hikmete ve yuallimukum ma lem tekunu ta'lemun

( O üzerinize ayetlerimizi okuyan, sizi temizleyen, sizlere kitabı ve sırrı öğreten ve sizlere o bilmiyor olduklarınızı öğreten içinize gönderdiğimiz resul gibi. )

3/81 Ve iz ehazellahu misakan nebiyyine lema ateytukum min kitabin ve hikmetin summe caekum rasulun musaddikun li ma meakum le tu'minunne bihi ve le tensurunneh kale e akrartum ve ehaztum ala zalikum isri kalu akrarna kale feşhedu ve ene meakum mineş şahidin

( Ve zamanında Allah, habercilerin sözünü aldı. "Size o kitaptan ve sırdan verdim. Sonra, sizinle birlikte olanı doğrulayıcı olarak size resul geldi. Ona inanacaksınız ve ona yardım edeceksiniz. Kabul ettiniz mi ve bunlar üzerine ağır olan ahdimi aldınız mı?" dedi. "Kabul ettik." dediler. "O halde şahit olun ve ben de sizinle birlikte şahitlerdenim." dedi. )

"Safsata" kelimesi

"Safsata" kelimesi Grekçe "Sophist" ( Soph = Bilgi ; ist = -cı ... Bilgici, Bilge ) kelimesinin Arapçada farklı telaffuz edilmiş hali olup, "Lafazanlık, Sofistlik" anlamına gelmektedir. Daha açık tanımlama ile "Safsata" kelimesi "Makul algısı yaratan ancak aldatıcı ve yanlış olan veya aldatma amacına kılıf yapılan söz" anlamında kullanılagelmiş bir kelimedir.

Atatürk'ün muhtelif söylemlerinde ve yazılarında "Safsata" kelimesine rastlamak mümkündür. Nutuk'ta yer alan bazı örnekler şöyledir.

"...."Saygıdeğer Efendiler, bu kadar kara cahil, dünya şartlarından ve gerçeklerden bu denli habersiz Şükrü Hoca ve benzerlerinin milletimizi kandırmak için, İslâmî hükümler diye yayınladıkları SAFSATALARIN gerçekte tekrarlanacak bir değeri yoktur. Ancak, bunca yüzyıllar boyunca olduğu gibi, bugün de, milletlerin cahilliğinden ve bağnazlığından yararlanarak binbir türlü siyasi ve şahsî maksatla çıkar sağlamak için, din âlet ve vasıta olarak kullanmak teşebbüsünde bulunanların memleket içinde de dışında da var oluşu, ne yazık ki, daha bizi bu konuda söz söylemekten alıkoyamıyor. İnsanlık dünyasında, din konusundaki uzmanlık ve derin bilgi, her türlü hurafelerden armarak gerçek bilim ve tekniğin ışıklarıyla tertemi ve mükemmel oluncaya kadar, din oyunu aktörlerine,her yerde rastlanacaktır....."

"Şükrü Efendi Hoca ve arkadaşları, Halife Meclis'in, Meclis Halifenindir SAFSATASIYLA, Millet Meclisi'ni Halife'nin danışma kurulu ve Halife'yi Meclis'in, dolayısıyla devletin başkanı gibi göstermek ve kabul ettirmek istemişlerdir."

"Halife ve bütün dünya kesin olarak bilmelidir ki, bugün var olan ve korunmakta bulunan Halife'nin ve halifelik makamının gerçekte ne dinî ve ne de siyasî bakımdan hiçbir anlamı ve varolma gerekçesi yoktur. Türkiye Cumhuriyeti SAFSATALARLA varlığını ve istiklâlini tehlikeye atamaz."

"Şer'iye Komisyonu'nda bulunan hoca efendiler, hilafetin saltanattan ayrılamayacağını, bilinen SAFSATALARA dayanarak iddia ettiler. Bu iddiaların yersizliğini ortaya koyup çürütmek için serbestçe konuşabilecek olanlar ortaya çıkar görünmediler."

Yukarıdaki cümlelerde de görüldüğü üzere Atatürk, "Safsata" kelimesini "Aldatmaya yönelik söylem, Aldatmak amaçlı olarak kullanılan söylem" anlamında kullanmıştır. Bir başka deyişle, söylemlerdeki kelimelerin veya cümlelerin doğrudan anlamlarını hedef almak yerine bu kelimelerin veya cümlelerin bazı iddialara nasıl kisve kılındığını vurgulamıştır.

Türk dili ve tarihi hususunda da derin çalışmalar yapmış olan Atatürk'ün 1931 yılında Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti Yüksek Başkanlığı’na hitaben kaleme aldığı mektubundaki "Safsata" kelimesi kullanımı büyük tartışmalara yol açmıştır. Mektubun ilgili bölümü şöyledir.

“Mektubumuzda heyetinizin gözlemine çok şeyler arz olunduğunu zannederim. Bu görüşleri içeren mektup yazılıp zarfa konulduktan sonra çok önemli olduğu düşüncemizde bir defa beliren noktaları dikkatinize sunmayı önemli gördük. Son senelerde Istanbul’da yayınlanan gazetelerde Roman diye okuduğumuz bazı tarihi eserler vardır ki, bunlar şüphesiz yüksek heyetinizin gözleminden kaçmış değillerdir; Bu roman sayfaları bence gerçek tarih belgelerinin yorumudur; bu roman sayfalarında görülen şeyler yaklaşık şöyle açıklanabilir.

Arabistan yarımadasının kumsal çöllerinden; “Ikre, Bismi, Rabbi SAFSATASINI esas tutmuş olan Araplar, uygar dünyada, bilhassa Türk zengin uygar bölgelerinde bu ilkel ve cahiliyet devrinin simgesi olan ilkeye dayanarak yapmadıkları tahrifat kalmamıştır. Bu zihniyetle hareket edenler Islam’dan önce evrensel Türk uygarlığının bütün belgelerini imha etmekte engel görmediler.

Yazacağınız Islam tarihinin de bu doğrultuda toplayabileceğiniz belgelere dayanarak açıklanmasını önemli görürüm.”.....


Atatürk yukarıdaki mektubunda yer alan ifadelerinde özellikle herhangi bir ayete doğrudan atıfta bulunmak yerine, mektupta geçen örnek kelimelerin ( İkre ( Oku ) Bismi ( İsmiyle ) Rabbi ( Rab )* ) islâmi kisveye bürünmüş şeytaniler tarafından inananları aldatmak ve manipüle etmek amaçlı olarak kullanıldığına dikkat çekmiştir. Bir başka deyişle, bu kelimelerin doğrudan anlamlarını ve ifade ettiği değerleri hedef almak yerine bu kelimelerin bazı uygulamalara nasıl kisve kılındığını vurgulamıştır. Zira bu durum aynen bugün de devam etmekte, dini otorite addedilen şahıslar Kur'an ayetlerine farklı anlamlar yüklemek, ayet kelimelerini farklı anlamlarda kullanmak suretiyle inananları aldatmaya ve saptırmaya gayret etmektedirler. Atatürk, mektubundaki "Safsata" kelmesini tam tanımına uygun olarak yani "Makul görünen ancak aldatıcı amaca kılıf yapılan" anlamında kullanmıştır. 

* 96/1 kodlu ayetin ilk üç kelimesi

Bu husus Fatir suresinin 33. ayetinde "Allah ile aldatmak" ifadesiyle bildirilmektedir.

31/33 Ya eyyuhen nasutteku rabbekum vahşev yevmen la yeczi validun an veledihi ve la mevludun huve cazin an validihi şey'a inne va'dellahi hakkun fe la teğurrannekumul hayatud dunya ve LA YEĞURRANNEKUM BİLLAHİL ĞARUR

( Ey insanlar, Rab’binizden sakının. Ne babanın çocuğuna, ne de çocuğun babasına bir şey karşılık veremediği günden korkun. Kesinlikle Allah' ın vaadi gerçektir. O halde, dünya hayatı sizi kesinlikle aldatmasın. ALDATICI SİZİ KESİNLİKLE ALLAH İLE ALDATMASIN )

Mektupta, ilgili kelimelerin "ilkel ve cahiliyet devrinin simgesi" olarak nitelenmesi de dikkat çekmektedir. Zira tanımlamaya dikkat edildiğinde doğrudan kelimelere ilişkin bir niteleme yapılmadığı, bu kelimelerin cahiliyet dönemine ışık tutan, o dönemdeki ilk bilgilenmeye vesile olan  kelimeler oldukları için simge olarak belirtildiği görülmektedir. 

Atatürk'ün Allah inancını yansıtan ifadeleri Nutuk'ta "Allah" kelimesi kullanımı vasıtasıyla şöyle yer almaktadır.

"Hâmit Bey' in bu telgrafına 21 Temmuz 1919 tarihinde verdiğimiz bir cevapta: "İNŞALLAH her şey olacaktır. Yalnız, milletin güvenebileceği bir kabine kurabilmek için, önce o kabinenin dayanabileceği bir kuvveti meydana getirmek lâzımdır. O da Doğu illeri kongresinin ve onun arkadasından da Sivas genel kongresinin toplanması ile gerçekleşecektir" dedik."

"Maalesef, benim doğum yerim bugünkü sınırlar dışında kalmış buIunuyor. İkincisi, herhangi birseçim bölgesinde beş yıl oturmuş da değilim. Doğum yerim, bugünkü millî sınırların dışında kalmıştır. Fakat, bu böyle ise, bunda benim en küçük bir kasıt ve kabahatim yoktur. Bunun sebebi, bütün memleketimizi, milletimizi batırıp yok etmek isteyen düşmanların işgal ve istilâ hareketlerinin kısmen önlenememiş olnıasıdır. Eğer düşmanlar maksatlarında tam bir başarıya ulaşmış olsalardı, ALLAH KORUSUN, bu tasarıya imza koymuş olan efendilerin de doğum yerleri sınır dışında kalabilirdi."

"Hâmit Bey' in bu telgrafına 21 Temmuz 1919 tarihinde verdiğimiz bir cevapta: "İNŞALLAH her şey olacaktır. Yalnız, milletin güvenebileceği bir kabine kurabilmek için, önce o kabinenin dayanabileceği bir kuvveti meydana getirmek lâzımdır. O da Doğu illeri kongresinin ve onun arkadasından da Sivas genel kongresinin toplanması ile gerçekleşecektir" dedik."

Atatürk'ün "Peygamber" bilincini yansıtan ifadesi Nutuk'ta şöyle yer almaktadır.

"Saygıdeğer Efendiler, İstanbul'un dokunduğumuz ve açıklamasını yaptığımız bu can sıkıcı durumu ile uğraşırken, memleketin doğu ucunda da bir YALANCI PEYGAMBERİN yarattığı oldukça önemli ve kanlı bir olay geçiyordu."

Atatürk, Nutuk'unda, bugün küresel şeytanların "safsata" metoduyla yani "makul ve rahmani algısı yaratan ancak içeriği aldatıcı ve şeytani olan" Tek Dünya Devleti projesinin uygunsuzluğuna da değinmiştir.

"Çeşitli milletleri, ortak ve genel bir ad altında toplamak ve bu çeşitli unsurlardan oluşan kitleleri eşit haklar ve şartlar altında bulundurarak güçlü BİR DEVLET kurmak, parlak ve çekici bir siyasî görüştür. Fakat ALDATICIDIR. Hattâ, hiçbir sınır tanımayarak, dünyadaki bütün Türkleri bile BİR DEVLET halinde birleştirmek, varılması imkânsız bir hedeftir. Bu,yüzyılların ve yüzyıllarca yaşamakta olan insanların çok acı, çok kanlı olaylarla meydana koyduğu bir gerçektir. Panislâmizm ve Panturanizm siyasetinin başarıya ulaştığına ve dünyayı uygulama alanı yapabildiğine tarihte tesadüf edilememektedir. Irk ayrılığı gözetmeksizin, bütün insanlığı içine alan TEK BİR DÜNYA DEVLETİ kurma hırslarının sonuçları da tarihe yazılmıştır. İstilâcı olmak hevesleri konumuzun dışındadır. İnsanlara her türlü şahsî duyguve bağlılıklarını unutturup, onları tam bir kardeşlik ve eşitlik içinde birleştirerek, insancı bir devlet kurma teorisinin de kendine göre şartları vardır. Bizim, kendisinde açıklık ve uygulama imkânı gördüğümüz siyasîilke, millî siyasettir. Dünyanın bugünkü genel şartları, yüzyılların dimağlardave karakterlerde yerleştirdiği gerçekler karşısında hayalci olmak kadar büyük yanılgı olamaz. Tarihin ifadesi budur, ilmin, aklın, mantığın ifadesi böyledir."

Atatürk, dinin saf, temiz ve anlaşılır haliyle tüm insanlık tarafından benimsenmesine olan arzusunu da dile getirmiştir. Ayrıca Atatürk kolektif insanlık bilincinin bir sonucu olarak tezahür etmesi düşünülebilecek olan Birleşik Dünya Devleti'nin, insanın mevcut kibirli niteliği nedeniyle ancak bir hayal olduğunu vurgulaşmıştır.

Efendiler, bütün insanlığın görgü, bilgi ve düşüncde yükselip olgunlaşması, Hristiyanlığı, Müslümanlığı, Budizmi bir yana bırakarak basitleştirilmiş ve herkes için anlaşılacak duruma getirilmiş saf ve lekesiz BİR DÜNYA DİNİ kurulması ve insanların, şimdiye kadar kavgalar, çirkeflikler, kaba istek ve iştahlar arasında bir sefalethanede yaşamakta olduklarını kabul ederek, bütün vücutları ve zekâları zehirleyen zararlı tohumları yok etmeye karar vermesi gibi şartların gerçekleşmesini gerektiren BİRLEŞİK BİR DÜNYA DEVLETİ kurma hayalinin tatlı olduğunu inkâr edecek değiliz. Türkiye'ye musallat olmamak şartıyla, hilâfetçileri ve Panislâmizm taraftarlarını memnun etmek için, bu tasavvur ve tahayyül bir dereceye kadar bizde de tasvir edilmişti. Ortaya atılan görüş şuydu : Avrupa'da, Asya'da, Afrika'da ve diğer kıt'alarda yaşayan Müslüman toplumları, gelecekte herhangi bir gün kendi irade ve arzularını kullanacak bir güç ve özgürlüğe kavuşurlar ve o zaman lüzumlu ve yararlı görürlerse, çağın gereklerine uygun birtakım uyuşma ve birleşme noktaları bulabilirler."























26 Kasım 2021 Cuma

Hubris sendromu

"Hubris Sendromu", "Tanrısal ego" veya "Kibir sendromu" olarak da bilinen hastalıktır. Sendromun özünde başkalarında olmayan bilgiye, niteliğe, güce haiz olduğunu düşünüp narsistçe kibirlenme ve aşağılama eylemi bulunmaktadır. Bu sendroma haiz kimselerin çevrelerini tahakküm altına alma ve zulmetme eğilimleri mevcuttur.

Yunanca "Hubris" ( Kibir ) kelimesi esasen "Hybris" / "Hybrid" yani Arapça "Kibir" ( Büyüklenme, Ululanma ) kelimesidir. "Hybrid / Hybris" kelimesi, cinlerin ve cin melezlerinin kendilerini insanlara göre "üstün, ulu, büyük" addetmelerine dayalı olarak kullanıma girmiş olan bir kelimedir.

Ayrıca Arapça "Hubr" ( Bilme, İlim ), "Hibr" ( Âlim ) kelimeleri de semantik ilinti arzetmektedir. Zira "İlm" ve "Âlim" kelimelerinin kökünde yer alan "İL / AL" heceleri "Âli / Âlâ" ( Yüce, Büyük ), "İlliyin" ( En üst gök ) kelimelerinin de kökü durumundadır. Yani "Hubr, Bilgi, İlm = Yücelik, Büyüklük, Üstünlük" formülü söz konusudur.

Özünde şirk bulunan Zionism ( Tanrısalcılık ) kavramı da "Hubris Sendromu"nun bir tezahürü niteliğindedir.

Dolayısıyla "Hubris" kelimesi, Kur'an'da zikredilen "İlim üzerine sapma" fenomenini de yansıtmaktadır. Aşağıdaki ayetlerde "İlim üzerine sapma" ve "İlmin kudret olması gerçeğinin kibirlenme vasıtasına dönüşmesi" hususları yer almaktadır.

45/23 Fe raeyte men ittehaze ilahehu hevahu ve EDALLEHULLAHU ALA İLMİN ve hateme ala sem'ihi ve kalbihi ve ceale ala besarihi ğişaveh fe men yehdihi min ba'dillah e fe la tezekkerun

( Hevesini ilahı edinen kimseyi görmez misin? Allah onu İLİM ÜZERİNE SAPTIRIR. Kulağının ve kalbinin üzerine mühür basar. Gözünün üzerine perde oluşturur. Artık Allah’tan sonra onu kim yönlendirebilir? O halde hatırlamaz mısınız? )

28/78 Kale innema UTİTUHU ALA İLMİN İNDİ e ve lem ya’lem ennellahe kad ehleke min kablihi minel kuruni men huve eşeddu minhu kuvveten ve ekseru cem'a ve la yus'elu an zunubihimul mucrimun

( "Kesinlikle o İNDİMDEKİ İLİM ÜZERİNE VERİLDİ." dedi. Kesinlikle Allah' ın ondan önce, KUVVET OLARAK ONDAN DAHA ŞİDDETLİ ve topluluk olarak daha çok olan nesillerden kimseleri helak ettiğini bilmez mi? Ve SUÇLULAR günahları hakkında sual edilmezler. )

25 Kasım 2021 Perşembe

Ku'ran neden "Zikr"dir ... "Hatırlatma"'dır?

Kur'an'ın bir "Zikr" ( Hatırlama / Hatırlatma ) olduğu ayetlerde sıkça tekrarlanmaktadır. Bunun sebebi ise Kur'an'ın, insanın kalbinde yani "vicdanında" zaten kayıtlı olan ve ancak Rab'bin hidayete erdirme rızası ile erişime açılabilecek ilahi kozmik bilgileri, kodları ( ana yazılım ) içermesidir. Zira ayetlerde sıkça "E fe la tezekkerun" ( O halde hatırlamaz mısınız? ) sorusu yer almaktadır. Neyin hatırlanması istenmektedir? İnsanın "vicdanının sesini dinlemesi" ve kendinde zaten kayıtlı bilgileri "hatırlaması" istenmektedir.

11/24 Meselul ferikayni kel a'ma vel esammi vel basiri ves semiy' hel yesteviyani mesela E FE LA TEZEKKERUN

( Bu iki grubun misali kör ve sağır ile gören ve duyan gibidir. İki misal eşit olur mu? ARTIK HATIRLAMAZ MISINIZ? )

Dolayısıyla "Zikr" kelimesinin esas anlamı, "Ritüel esnasında bir kelime veya cümlenin belirli sayıda tekrarlanması"ndan ziyade "Allah'ı ve O'nun bahşettiği ilmi hatırlamaktır." 

"Allah'ı zikretmenin" yani "O'nu hatırlamanın" kalbi tatmin eden yegane unsur olduğu da ayetlerde bildirilmektedir. Zira "Allah'ı hatırlamak" demek "İyiliği, doğruluğu, güzelliği, adaleti" hatırlamak ve icra etmek demektir ki bu da inanan insanlar için sonsuz bir huzur, mutluluk ve tatmin kaynağıdır.

13/28 Ellezine amenu ve tatmeinu kulubuhum bi zikrillah e la bi zikrillahi tatmeinul kulub

( Onlar inanırlar ve kalpleri, Allah' ın hatırlanması ile tatmin olur. İyi bilin ki, kalpler Allah' ın hatırlanması ile  tatmin olur. )

Kur'an'ın "Zikr" olarak tanımlandığı ayetler mevcuttur.

6/90 Ulaikellezine hedellahu fe bi hudahumuktedih kul la es'elukum aleyhi ecra in HUVE illa ZİKRA lil alemin

( İşte onlar, Allah' ın yönlendirdikleridir. O halde yönlendirmelerine tabi ol. De ki: "Ben onun üzerine sizden ödül sual etmiyorum. Kesinlikle O alemler için HATIRLATMADIR." )

7/2 Kitabun unzile ileyke fe la yekun fi sadrike haracun minhu li tunzira bihi ve ZİKRA lil mu'minin

( Sana indirilen kitaptır. Onunla uyarman ve inananlara HATIRLATMAN için ondan göğsünde zorluk sıkıntı olmasın. )

7/69 E ve acibtum en caekum ZİKRUN min rabbikum ala raculin minkum li yunzirakum vezkuru iz cealekum hulefae min ba'di kavmi nuhin ve zadekum fil halki bestah fezkuru alaellahi leallekum tuflihun

( “Sizi uyarması için sizden bir adam ile size HATIRLATMA geldi diye şaşırdınız mı? Hatırlayın, zamanında, Nuh kavminden sonra, sizi halifeler kıldı ve yaratılışta sizi gelişim ve beden olarak artırdı. O halde Allah' ın nimetlerini hatırlayın. Umulur ki iflah olursunuz." )

11/120 Ve kullen nekussu aleyke min enbair rusuli ma nusebbitu bihi fuadek ve caeke fi hazihil hakku ve mev'izatu ve ZİKRA lil mu'minin

( Ve sana resullerin haberlerinden hepsini anlatıyoruz ki onlarla kalbini sabitleyelim. Sana bunun içinde, inananlar için gerçek, öğüt ve HATIRLAMA geldi. )

Kur'an'da "Zikr" kelimesinin Kur'an ayetlerini tanımlamak üzere ilk kez geçtiği ayetteki "Zikr" kelimesinin 11. kelime olması da, "Zikrin" frekans yükseltici, portal açıcı, halden hale geçiş sağlayıcı tesirinin olduğunu ispat eder niteliktedir.

3/58 Zalike (1) netlu (2) hu (3) aley (4) ke (5) min (6) el (7) ayati (8) ve (9) ez (10) ZİKR (11) el (12) hakim (13)

( Bu sana okuduğumuz ayetlerdendir ve hakim olan HATIRLAMADIR. )



24 Kasım 2021 Çarşamba

Öğretmen Atatürk ve karatahtadaki nümerolojik mesajlar

Atatürk'ün karatahta önünde eğitim verirken çekilmiş üç adet fotosu bulunmaktadır. Bu fotolardadaki karatahtalarda yazılı olan sayılarda ve harflerde nümerolojiye dayalı kozmik mesajlar bulunmakta gibidir.


Atatürk'ün harfleri öğrettiği yukarıdaki fotosundaki karatahtada yer alan harfler ilginç şekilde gruplanmışlardır.

u (25), ı (11) ... "9" ( 9/11 olarak boyut portalı ve halden hale geçiş sembolü )
ü (26), i (12) ... "11" ( Düalite, döngü, boyut portalı açılışı ve halden hale geçiş sembolü )
f (7), k (14)   ... "21" ( Ruhun nümerik sembolü )
ve sol alttaki tek harf olan

k "14" ... İkili Yedi ( 7+7 ) ( Düalite ve döngü sembolü )

Yukarıdaki sayıların toplam nümerolojik değeri de "19" sayısını vermektedir. ( 9+1+1+2+1+1+4 = 19 ). 19 sayısının nümerolojik değeri "1" olup ( 1+9 = 10 ... 1+0 = 1 ) kolektif bilinci ve üniteyi ( vahdet ) sembolize etmektedir. ( Atatürk ve 19 sayısı ilişkisi zaten bilinen bir fenomendir. )


Atatürk'ün matematik işlemi yaptırdığı yukarıdaki fotoda "11", "19" ve "21" nümerolojileri dikkat çekmektedir. Tahtadaki işlem;

  35.65
       12
  x____
   7130
 3565
 _____
427.80

35.65 ... 3+5+6+5 = "19"
7130 ... 7+1+3+0  = "11"
3565 ... 3+5+6+5 =  "19"

427.80 ... 4+2+7+8+0 = "21"


20.09.1928 tarihinde Atatürk'ün Kayseri ziyareti esnasında çekilmiş olan yukarıdaki fotodaki kara tahtada "Seyahatım"" yazmakta olup bu kelime 9 harften oluşmakta ve kelimedeki harflerin alfabedeki sıra değerleri toplamı da 119 sayısını vermektedir. Bu durum halden hale geçişin, portaldan geçişin sembolü olan 9/11 sayı ikilisine ve 11 sayısına işaret etmektedir. ( 9 ve 119 ( 1+1+9 = 11 ) Ayrıca "Seyahatım" kelimesi de boyut portalından geçiş kavramıyla uyum arzetmektedir. Spiritüalizmde boyutlar arası "seyahat" eden vazifeli varlıklar "Seyyar / Gezgin" olarak nitelenirler.

Foto tarihi 20.09.1928 olup 11 nümerolojisi dikkat çekmektedir. 

20.09 ... 2+0+0+9 = "11"

1928 ... 19 ... 1+9 = 10 ; 28 ... 2+8 = 10 .... "11"

Ayrıca Kayseri ilinin plaka kodu 38 olup bu sayının nümerolojik değeri de 11 sayısını vermektedir. ( 3+8 = 11 ) 

Karatahtadaki yazıda "Seyâhatİm" yazmakta olup esasen "SeyâhatIm" olmalıdır.  ( Rahatım, Atım, Suratım .... gibi. ) Ancak bu kelimenin nümerolojik değerinin "I" harfine veya "İ" harfine bağlı olarak 119 veya 120 olması da ilginç bir durum arzetmektedir.

Kritik ve belirleyici harfler "I" ve "İ" harfleri olup ikisi yanyana 11 şekli oluşturmaktadır. Ve eğer "I" harfi olursa kelimenin nümerolojik değeri 119 olmaktadır.

S (22) + E (6) + Y (28) + A (1) + H (10) + A (1) + T (24) + I (11) + M (16) = "119" ( 11 ve 9/11 )

"I" harfi Türkçe alfabedeki 11. harftir.