16 Kasım 2022 Çarşamba

"Gökten indiği sanılan KİTAPLAR!?

Bölüm başlığı olan ifade, Atatürk'ün 01.11.1937* tarihinde yaptığı meclis konuşmasının metninde yer alan ifadedir. Konuşmasının ilgili bölümü şöyledir. ( * Anılan tarih 11 nümerolojisi ile uyum arzetmektedir. )

“Fakat, bu prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların dogmaları ile asla bir tutmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gayipten değil doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz.”

01.11.1937 tarihli meclis tutanağı

Medyada sıkça görünen ve belirli kitlelerce kanaat önderi addedilen bazı şahıslar Atatürk'ün bu söylemine dayanarak kendisinin "kitapları ve dini reddettiğini", "ateist" olduğunu yani "Allah inancı taşımadığını" iddia etmekte ve TV programlarında buna yönelik beyanlarda bulunmaktadırlar.

Oysa Kur'an'da da öğütlendiği üzere, "ilmi" ve "aklı" ilke edinmiş olan ve milletin de bu ilke doğrultusunda bir değişim ve gelişim göstermesini arzulayan Atatürk'ün bu söyleminde kutsal kitaplara atıf bulunmamakta olup, işaret edilen husus ayetlerde de belirtildiği üzere, hadisçi, fıkıhçı, seyh, mürşid, derviş, gavs, evliya, sufi vb sıfatları kisvesi altındaki din istismarcılarının ilhamla, vahiyle, rüyasında görmek suretiyle veya peygamberle ve hatta Allah'la ( haşa ) konuştuklarını iddia etmek suretiyle risale, külliyat vb. adı altında yazdıkları / yazmakta oldukları ve büyük bir halk kitlesi tarafından "gerçekten gökten gelen bilgiyle, ilahi iletişimle yazıldığı sanılan" şirk ve dalalet kitaplarıdır. Bu bağlamda Atatürk, toplumu saptırmak için bir vasıta olarak kullanılan bu kitapların gökten indirilmediğini belirtmektedir. 

İstismarcı müşrikler tarafından din kisvesi altında şeytani kitaplar yazılması hususu Bakara suresinin 79. ayetinde bildirilmektedir.

2/79 FE VEYLUN LİLLEZİNE YEKTUBUNEL KİTABE Bİ EYDİHİM SUMME YEKULUNE HAZA MİN İNDILLAHİ li yeşteru bihi semenen kalila fe veylun lehum min ma ketebet eydihim ve veylun lehum min ma yeksibun

( VAY O KİTABI ELLERİYLE YAZANLAR VE SONRA ONU AZ DEĞERE SATMAK İÇİN "BU ALLAH'IN İNDİNDENDİR." DİYENLER İÇİN. Vay onlara o elleriyle yazdıklarından ve vay onlara o kazandıklarından.  )

Yukarıdaki ayette açıkça "Gökten indiği sandırtılan ve sanılan kitaplara ( yazılara )" dikkat çekilmekte ve inananlar uyarılmaktadır.

52/41 Em indehumul ğaybu fe hum yektubun

( Gayb onların indinde de onlar mı yazıyorlar?  )

68/47 Em indehumul ğaybu fe hum yektubun

( Gayb onların indinde de onlar mı yazıyorlar? )

Yukarıdaki iki ayette de, "gaybdan haber aldığını", "meleklerle veya peygamberlerle konuştuğunu" iddia ederek kitaplar yazanlara işaret edilmekte ve inananlar uyarılmaktadır.

Şeytani tarikatlere bağlı muhtelif yayın evleri tarafından yayımlanan bu tür kitaplar incelendiğinde içeriklerindeki şirk, cehalet, dalalet ve fahişet dolu ifadeler esef ve hayret ile tespit edilebilmektedir. Kur'an'ın indirilişinden bu yana Kur'an ayetlerinde yer almayan bir çok şeytani söylem ve eylem bu tür kitaplar vasıtasıyla insanlara dinin gereğiymiş gibi empoze edilerek toplum akıldan ve ilimden uzaklaştırılmaya, dogmaya yani sorgulamadan kabule yönlendirilmeye çalışılmıştır. İşte medeni ve yüksek nitelikli bir toplum inşa etme arzusunda ve azminde olan Atatürk'ün öncelikli gayesi milleti akıldan, idrakten ve ilimden uzaklaştırma gayesi güden ve küreselci güçlerin bir insiyatifi olan bu şeytani stratejinin önünü kesmeye çalışmak olmuştur.

Atatürk'ün Allah bilinci ve inancı, Nutuk'ta yer alan muhtelif bölümlerdeki "Tanrı" vurgusu ile de açıkça görülmektedir.

"Salâhattin Bey' in kendisine de aynen şu telgrafı çektirdim. 14.7.1919 31 Amasya'da 5'inci Tümen Komutanlığına Refet Bey 'edir : ......... Kutsal amacımın gerçekleştirilmesi uğrunda gösterilecek ortak gayrette TANRI HEPİMİZİ ZAFERE ULAŞTIRACAKTIR. Gözlerinizden öperim." ( Nutuk - Sayfa 23 )

"Hâmit Bey' in bu telgrafına 21 Temmuz 1919 tarihinde verdiğimiz bir cevapta: "İNŞALLAH her şey olacaktır. Yalnız, milletin güvenebileceği bir kabine kurabilmek için, önce o kabinenin dayanabileceği bir kuvveti meydana getirmek lâzımdır. O da Doğu illeri kongresinin ve onun arkasından da Sivas genel kongresinin toplanması ile gerçekleşecektir" dedik." ( Nutuk - Sayfa 26 )

"Bu telgrafta başlıca şu cümleler vardır : ....... Vatanımızı paylaşma ve yok etme duşüncesini bu kadar açık ve haysiyet kırıcı bir şekilde ortaya koyan bu ifade karşısında titremeyecek duygulu bir insan düşünemiyorum. TANRI'YA BİNLERCE ŞÜKREDELİM Kİ, milletimiz, ruhundaki kahramanlık azmiyle, tarih boyunca sürüp gelen hayat ve varlığını, hiçbir zaman ne kaderin akışına ne de böyle cellâtça hükümlere kurban etmeyecektir." ( Nutuk - Sayfa 35 )

"..... TANRI'YA ŞÜKÜR, yurdumuzdaki millî akımın pek çok gelişmekte, kökleşmekte ve güçlenmekte oluşu, bizleri sürekli olarak bu noktaya doğru çekiyor ve davet ediyor." ( Nutuk - Sayfa 51 )

".... Pek sayın ve temiz kalpli kardeşim. Abdülkerim Paşa Hazretleri'ne. TANRI'YA ŞÜKÜRLER OLSUN, sağlığım yerindedir." ( Nutuk - Sayfa 94 )

"Cevabımda, ben de böyle başladım : ......... Kurtuluş çaresi ve yaşama ilkesi ancak ve ancak Kuva-yı Milliyenin önderliğinin benimsenmesinde ve millî iradenin hâkim olmasındadır. Bu sağlam ve meşru temelden en küçük bir sapma, ALLAH KORUSUN, devlet, millet ve vatanımız için pek acı bir yıkım getirir." ( Nutuk - Sayfa 95 )

"YÜCE TANRI'YA ŞÜKÜRLER OLSUN, bu gayenin gerçekleştirilmesinde, artık milletimiz her türlü kötü niyet belirtilerini kırmış, bütün kahramanlığı ile dönüşü olmayan kesin adımlarını atmıştır." ( Nutuk - Sayfa 95 )

"....... Lûtfedip bu iki noktadan biri için evet veya hayır şeklinde cevap verirseniz, TANRI VE MİLLET KATINDA bütün asaletiyle değerli kalacağına şüphe olmayan bu asil teşebbüsünüzün bizlerle ilgili yönünü tamamlamış olursunuz." ( Nutuk - Sayfa 97 )

"Merhum Kerim Paşa'nın pek hoşlandığını bildiğim bir ifadeyle "Büyük Hazret" diye söze başladım: ......... Kerim Paşa'nın dokunmuş olduğu noktalara cevap verirken şunları da söyledim : " Pek güzel ve yakın olan TANRI EMRİNİN YERİNE GELMESİ ile, bahtsız ve zulme uğramış asil milletimizin kurtuluşa ve huzura kavuşmasını yüce TANRI'NIN DENİZLER KADAR ENGİN OLAN KORUYUCULUĞUNDAN ÜMİTLE DİLER ve ufukları hep inatçı bir dumanla sarılı olan İstanbul'daki bazı kimselerin gerçeği görmemek için aşağılıkça direnen duygularının eriyip kaybolmasını bekleriz. Milletin asil ruhu da işte böylesine duygularla doludur. Yalnız tekrarlamama müsaadenizi rica ederim ki, evet veya hayır şeklinde karşılık verilmesini istirham ettiğimiz sorular maalesef karşılıksız bırakılmıştır. Azizim, ALLAH'IN ELİ BÜTÜN ELLERDEN ÜSTÜNDÜR. Ancak bununla birlikte güçlükleri yenmeye ve problemleri çözmeye girişenlerin kesinleşmiş bir hedefi olmak gerekti ..." MİLLET, TANRI'NIN BUYRUĞUNU YERİNE GETİRECEKTİR ve buyurduğunuz gibi milletçe elde edeceklerimiz hayırlı ve uğurlu olacaktır. Lûtufkâr dualarınızın eksik edilmemesini rica ederim. GAYRET BİZDEN, YARDIM VE KOLAYLIK ÖLÜMSÜZ TANRI'DANDIR."

( Nutuk - Sayfa 98 )

"Dikkate almak gerekir ki, bu yazıları ben yazmıştım. ....... Yapılan teşebbüsün ve yazılan yazıların ne dereceye kadar önemli noktaları içine aldığı ve nasıl bir dürüst vicdan ve keskin görüşle, yaşanan gerçeklerin kâğıda geçirildiği, elbette TANRI KATINDA ve milletin tarihî değerlendirmesine asaletle bezenmiş bir değer olarak kalacaktır." ( Nutuk - Sayfa 99 )

"Harbiye Nâzırı Cemal Paşa Hazretleri'ne Ahmet İzzet Paşa Hazretleri'ne ........ TANRI'YA ŞÜKÜRLER OLSUN, hükûmet ile millet, tam bir görüş birliğine varmış olduklarından, bundan sonra da devam edeceğinden emin bulunduğumuz karşılıklı samimiyet ve olgunluk derecesine ulaşmış olan birlik, kendini, millet ve memleket çıkarlannı garanti edecek şekilde ortaya koyacaktır." ( Nutuk - Sayfa 122 )

"Hey'et-i Temsiliye adına Mustafa Kemal .... yolculuğumuz sırasındaki gözlem ve incelemelerimiz, bizlere, gerçek koruyucu olan ULU TANRI'NIN İLÂHİ LÛTFUYLA TECELLÎ EDEN millî birliğimizin dayanmış olduğu millî teşkilâtın, kökleşmiş, millet ve memleketin geleceğini kurtarmak için gerçekten güvenilir bir kuvvet ve kudret haline gelmiş olduğunu, şükürler olsun gösterdi." ( Nutuk - Sayfa 176 )

"İstanbul'da biribiri ardınca gelen ve âciz kimselerden kurulmuş olan kabineler, şerefsiz, haysiyetsiz ve aşağılık görünüşleriyle, suçsuz ve TANRI'YA BEL BAĞLAMIŞ OLAN MİLLETİN sembolü olarak tanındı;..." ( Nutuk - Sayfa 188 )

"Hey'etimiz de emindir. Ancak, içten ve dıştan gelen bin türlü ihtirasın kaynayıp köpürmesiyle, dirlik ve huzuru tehdit altında bulunan memleketimizin, millî vicdana güven veremeyecek bir kabine başkanına bir dakika bile katlanamayacağını ve TANRI KORUSUN, böyle bir durum ortaya çıkarsa, Osmanlı Devleti'nin tarihinde benzeri görülmemiş fecî olaylara yol açacağını, Padişah Efendimiz Hazretleri'nin yüce eşiğine arz etmeyi vatan borcu sayarız." ( Nutuk - Sayfa 208 )

"Dâvâmızın haklılık ve kutsallığı, bu güç zamanlarda, TANRI'DAN SONRA EN BÜYÜK YARDIMCIMIZDIR. Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Hey'et-i Temsiliyesi adına Mustala Kemal" ( Nutuk - Sayfa 218 )

"Vatanımızı ve istiklâlimizi kurtarmak için giriştiğimiz kutsal mücadelede TANRI'NIN YARDIM VE KORUYUCULUĞU BİZİMLEDİR. Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Hey'et-i Temsiliyesi adına Mustafa Kemal: ( Nutuk - Sayfa 219 )

"1- TANRI'NIN LÜTFUYLA Nisan'ın 23' üncü Cuma günü, cuma namazından sonra Ankara'da Büyük Millet Meclisi açılacaktır. ....... 6 - YÜCE TANRI'DAN TAM BİR BAŞARIYA ULAŞTIRMASI NİYAZ OLUNUR. Hey'et-i Temsiliye adına Mustafa Kemal ( Nutuk - Sayfa 224-225 )

"TANRI'NIN LÜTFUYLA Nisan'ın 23' üncü Cuma günü Büyük Millet Meclisi açılarak çalışmaya başlayacağından, o günden itibaren askerî ve sivil bütün makamlarla bütün milletin tek mercinin Büyük Millet Meclisi olacağı bilgilerinize sunulur." ( Nutuk - Sayfa 225 )

"Paşa'nın ( Ali İhsan Paşa ) nasıl bir insan olduğunu çok iyi bilen Cemil Bey , pek doğru söylemiştir... ULU TANRI'DAN KIŞ UYKUSUNA YATMIŞ YILANA GÜNEŞ GÖSTERMESİN DİLEĞİNDE BULUNURUM." ( Nutuk - Sayfa 328 )

"Eğer düşmanlar maksatlarında tam bir başarıya ulaşmış olsalardı, ALLAH KORUSUN, bu tasarıya imza koymuş olan efendilerin de doğum yerleri sınır dışında kalabilirdi." ( Nutuk - Sayfa 350 )

"Broşürün 18'inci sayfasının son satırları, Nurettin Paşa' nın TANRI'NIN LÛTFUYLA, vatanı tehlikeden kurtaran büyük zaferin başarıcısı ve yaratıcısı olduğunu, millî tarihe bu defa pek önemli ve benzeri görülmemiş bir şeref ve iftihar sayfası eklemeyi sağlamış bulunduğu....." nu açıklamaya ayrılmıştır." ( Nutuk - Sayfa 359 )

"..... Ancak bu sayede ve TANRI'NIN YARDIMIYLA, bana verdiğiniz ve vereceğiniz görevleri en iyi şekilde yapabileceğimi ümit ediyorum." ( Nutuk - Sayfa 393 )

"Rauf Bey, kendi görüşünü açıktan açığa söylemekten kaçınıyor. Bilinen birtakım nazariyelerden sözederek : ''Hükûmetlerin yalnız biribirinden farklı iki ana temele dayanarak hareket ettiklerine inanıyorum; bu iki temelden biri mutlakıyet rejimidir'' diyor ve şöyle bir mantık yürütüyor : '' SÖZDE HÜKÜMDAR, HAK VE YETKİSİNİ TANRI'DAN ALIR* VE BU MEŞRULUĞA DAYANARAK HÜKMÜNÜ YÜRÜTÜRMÜŞ." ( Nutuk - Sayfa 397 )

* Atatürk, bu söyleminde "Şirk" ve "Allah ile aldatma" hususuna dikkat çekmiştir.

Ayrıca bkz.

https://kuranilmi.blogspot.com/2021/11/ataturk-ve-safsata-kelimesi.html?m=1

1 yorum: