20 Eylül 2021 Pazartesi

Dillerdeki ortak "son ekler"

Dünya dillerinin ortak tek bir kökeni olduğu etimolojik analizler sonucu ortaya çıkmaktadır. Dillerde isimleri sıfat yapan bazı "son ekler" de aynı şekilde ortak bir kökü yansıtmaktadırlar. Türkçede isim olan bir kelimenin sonuna eklenerek kelimeye "Gibi olma, Gibi olan" anlamı vasıtasıyla sıfat özelliği kazandıran aşağıdaki "son ek"lerin farklı dillerdeki karşılıkları da özdeş niteliğe sahiptir.

-Lİ / LU

BulutLU, ÇeşitLİ, SürekLİ, GüvenLİ, TatLI ( Tür. )

GeneralLY ( Genellikle ), FinalLY ( Son olarak ), FairLY, DaiLY, ContinousLY ( İng. )
WirkLICH ( Gerçekten ), EigentümLICH ( Özel, Tuhaf ) ( Alm. )

-İK / -IK

EğİK, YatIK, ÇatIK, YamUK, ÇekİK, OyUK, BatIK

AutomatIC, MechanIC, PsychologIC ( İng. )
AutomatIQUE, MécanIQUE, PsychologIQUE ( Fra. )
AutomatISCH, MechanIK, MechanISCH ( Alm. )

-TE / TÜ

GörünTÜ, KaşınTI, DoğrulTU

ProbabiliTY, FormaliTY ( İng.)
ProbabiliTE, FormaliTE ( Fra. )
ProbabiliTAT, FormaliTAT ( Alm. )

-GUN / GİN

OlGUN, GirGİN, EnGİN, BayGIN ( Tür. )

HeteroGENous, HomoGENous, PathoGENE ( İng. )
HétéroGENE, HomoGENE ( Fra. )

-İYE

ŞemsİYE ( GüneşLİK ), AlenİYYE ( AçıkLIK ) ( Ara. )

QuadrILLE ( Kareli ), PointILLE ( NoktaLI ) ( Fra. )

-AT

İcraAT ( Uygulama )
FaaliyET
MüracaAT ( Başvuru )
KiraAT ( Okuma )

CreATE ( Yaratmak ) ( İng. )
EjaculATE ( Fışkırmak ) ( İng. )
ToxicATE ( Zehirlemek ) ( İng. ) 

-AL

HayAL 
GüncEL
KılcAL

LogicAL ( Mantıklı ) ( İng. )
FormAL ( Şekilsel, Resmi ) ( İng. )
HistoricAL ( Tarihi ) ( İng. )

18 Eylül 2021 Cumartesi

Singularity ... sahte Vahdet 

İnsanın, Allah'ın takdiri olan yaratılışının kodları niteliğinde olan genetik yapısını mikrobiyolojik ve dijital metodlarla değiştirmek, bağışık sistemini zayıflatmak, fiziksel ve zihinsel ( ruhsal / bilinçsel ) fonksiyonlarını bloke ederek ( hackleyerek ) insanı yapay zekâya bağlı bir robota dönüştürme projesi Transhumanism ( İnsan ötecilik ), Singularity ( Tekillik ), Great Reset ( Büyük Sıfırlama ), Human 2.0 ( İnsan 2.0 ), Evolution ( Evrim ), Avatar 2045 gibi isimlerle anılmaktadır.

Açıkça görülmektedir ki ilim üzerine sapmış küresel müşrikler pandemi kurgusu ve aşılama operasyonu ile yeni ve şiddetlendirilmiş bir safhasını başlattıkları bu girişimleriyle Allah'ın takdiri olan insanın maddi ve manevi yaratılışını değiştirmek ( bozmak, sakatlamak ), insanın duygu, düşünce, bilgi, inanç sistemini sıfırlamak, bu yolla onu Allah yolundan ayırarak Yapay Zekânın ( dijitalizmin ) ve dolaylı olarak kendilerinin kulları haline getirmek istemektedirler. Bu husus A'raf suresinij 16. ayetinde İblis'in söylemiyle bildirilmektedir.

7/16 Kale fe bima ağveyteni le ak'udenne lehum siratakel mustekim

( "Öyleyse, beni azdırmandan dolayı, onlara karşı, senin doğru yolunun üstüne oturacağım." dedi. )

Müşrikler, kurdukları bu tuzakların kendilerinin mutlak helâkine vasıta olacağını bile bile adeta ölümüne sigara içen ve bırakamayan tiryakiler gibi davranmaktadırlar.

35/43 İstikbaran fil erdi ve mekras seyyi' ve la yehiykul mekrus seyyiu illa bi ehlih fe hel yenzurune illa sunnetel evvelin fe len tecide li sunnetillahi tebdila ve len tecide li sunnetillahi tahvila

( Yerde kibirlenme ve kötülük tuzağıdır. Kötülük tuzağı sahibinin haricindekinin başına geçmez. Ancak evvelkilerin adetlerini mi gözetiyorlar? Allah' ın adetinde değişim bulamazsın. Allah' ın adetinde dönüşüm, başkalaşım bulamazsın. )

Müşrik şeytanların yukarıda bahsedilen projelerini "Singularity" ( Tekillik ) kelimesiyle tanımlamaları da şirkin bir başka tezahürüdür. Zira bu kelimeyle Kur'an'da zikredilen ve sadece Allahu Teala'ya mahsus "Vahdet" ( Birlik, Ünite ) kelimesine atıf yapılmaktadır. Zalimler bu kelimeye, tüm yaratılmışların kodlanarak tek tipleştirilmesi, tek bir dijital sistem altında toplanması, böylelikle tek merkezden tam tahakküm ve kontrol altına alınmaları anlamını yüklemektedirler. Oysa ki "Vahdet" kelimesi, insanların aralarında özü iyilik ve doğruluk olan tek bir kolektif bilinç tesis etmelerini ve bu yolla Allahu Teala'nın birliğini ve tekliğini idrak etmelerini yani "inanç birliği" tesis etmelerini tanımlamaktadır. Oysa şeytanların amacı tüm insanları "inkâr birliği" altında toplamaktır.

Müşrik kâfirlerin idrak mekanizmalarının Allah'ın emriyle bloke edildiği, bu nedenle gerçeği göremedikleri ve bunun sonucu olan Allah'ın birliğine karşı isyanları, nefretleri ve öfkeleri İsra suresinin 46. ayetinde bildirilmektedir. 

17/46 Ve cealna ala kulubihim ekinneten en yefkahuhu ve fi azanihim vakra ve iza zekerte rabbeke fil kur'ani vahdehu vellev ala edbarihim nufura

( Ve onu anlamasınlar diye kalplerinin üzerine örtüler ve kulaklarının içine ağırlık oluştururuz. Kur'an' da Rab’bini tek olarak hatırladığında, nefretle yüzlerini arkalarına çevirirler. )

16 Eylül 2021 Perşembe

Bilimin kaynağını inkâr etmek 

Bilimsel kitaplarda yer alan bilgiler, bilimsel buluşlarını Kur'an ilmi ( Tevrat ve İncil ilmini de kapsar. ) sayesinde gerçekleştirmiş ve biliminsanı niteliği kazanmış araştırmacıların teoremleri ve formülleri ile doludur. Bu ifade anılan biliminsanlarının hepsinin de kutsal kitaplarda uzmanlaşmış oldukları anlamına gelmemektedir. Elbette ki ilahi kozmik sistem kitaplardaki ilmi insanlara farklı yollarla da ( ilham, esinlenme, zihni açılım, rüya vb. ) iletmektedir. Ancak her ne yol ile olursa olsun iletilen ilmin kaynak kodları Kur'an'da yer almaktadır. Ve birçok biliminsanı da, araştırmacı niteliğe sahip olduklarından dolayı, bu gerçeği bilmektedirler.

Her olguyu ve olayı kontrol etmek ihtirasına kapılmış olan küresel şeytanlar bilgiye, bilime dayalı bu kontrolü ve gücü ellerinde tutabilmek için insanları tarih boyunca sonsuz ilim kaynağı olan Kur'an'dan ve diğer kutsal kitaplardan uzak tutmaya, bu ilahi kaynakları itibarsızlaştırmaya çalışmışlar ve tek olan dini bölerek oluşturdukları sözde dini sistemleri bu eşsiz ilim kaynaklarının içeriklerinin anlaşılmasını engelleyecek şekilde kurgulamışlardır. Batıda papanın her sözünün kutsal sayılması, doğuda Kur'an'ın Arapça metninden anlamadan da olsa okunmasının sevap addedilmesi, uyduruk hadislerin ve sistem görevlisi din adamlarının, mollaların, tarikat şeyhlerinin söylemlerinin ayetlerden dahi üstün addedilerek ( haşa ) esas alınması "kitaptan ve kitap ilminden uzak tutma" stratejisinin ürünüdür.

Müşrik elitin kontrolü altında olan birçok biliminsanının bu şeytani sistemin sözcüsü ve kulu haline geldiklerine, esasen insanlığın zararına olacak unsurları faydalıymış gibi  aktardıklarına pandemi süreci kapsamında bir kez daha şahit olunmuştur.

Yeni Dünya Düzeni adı verilen kavram bilgiyi elinde tutanların ilah addedildiği küresel bir sistemi tanımlamaktadır. Bu bağlamda esasen yeni küresel diktatörlüğün ismi olan "Dijitalizm" kavramı da yeni düzenin "tek dini" yani "bilim dini" olarak telkin edilmektedir. Böylelikle, Allah'ın bahşettiği ilmin kendi yeteneklerinin ürünü olduğunu iddia eden gafil müşrikler insanlığın önüne şirkin en güncel versiyonu koymakta ve insanları Allah bilincinden daha da uzaklaştırmaya çalışmaktadırlar. 

Kasas suresinin aşağıdaki ayetlerinde, sahip olduğu dünyevi ve maddi nimetlere kendisine ait ilim nedeniyle sahip olduğunu iddia eden ve bu yolla insanların kendisini ilah addetmelerini uman Karun isimli bir müşrikin misali verilmektedir. 

28/77 Vebteği fima atakellahud daral ahirate ve la tense nesibeke mined dunya ve ahsin kema ahsenellahu ileyke ve la tebğil fesade fil ard innellahe la yuhibbul mufsidin

( Ve Allah' ın o sana verdiklerinde ahiret yurdunu ara. Dünyadan nasibini de unutma. Allah' ın sana o iyilik ve güzellik yapması gibi iyilik ve güzellik yap. Yerde bozgunu arama. Kesinlikle Allah bozguncuları sevmez. )

28/78 KALE İNNEMA UTİTUHU ALA İLMİN İNDİ e ve lem ya’lem ennellahe kad ehleke min kablihi minel kuruni men huve eşeddu minhu kuvveten ve ekseru cem'a ve la yus'elu an zunubihimul mucrimun ( "KESİNLİKLE O İNDİMDEKİ İLİM ÜZERİNE VERİLDİ." dedi. Kesinlikle Allah' ın ondan önce, kuvvet olarak ondan daha şiddetli ve topluluk olarak daha çok olan nesillerden kimseleri helak ettiğini bilmez mi? Ve suçlular günahları hakkında sual edilmezler. )

28/79 Fe harace ala kavmihi fi zinetih kalellezine yuridunel hayeted dunya ya leyte lena misle ma utiye karunu innehu lezu hazzin azim

( Böylece süsleri içinde kavmine çıktı. O dünya hayatını isteyenler "Ey keşke o Karun' a verilenlerin aynısı bize olsaydı. Kesinlikle o büyük pay ve haz sahibidir." dediler. ) 

Casiye suresinin 23. ayetinde de ihtiras ve kibir olguları "Heva" ( Heves ) kelimesiyle temsil edilmekte ve "ilimi sapıklık vasıtası" olarak kullanan inkârcılardan bahsedilmektedir.

45/23 Fe raeyte MEN İTTEHAZE İLAHEHU HEVAHU ve EDALLEHULLAHİ ALA İLMİN ve hateme ala sem'ihi ve kalbihi ve ceale ala besarihi ğişaveh fe men yehdihi min ba'dillah e fe la tezekkerun

( HEVESİNİ İLAHI EDİNEN KİMSEYİ GÖRMEZ MİSİN? ALLAH ONU İLİM ÜZERİNE SAPTIRIR. Kulağının ve kalbinin üzerine mühür basar. Gözünün üzerine perde oluşturur. Artık Allah’tan sonra onu kim yönlendirebilir? O halde hatırlamaz mısınız? )

14 Eylül 2021 Salı

Dişi Sığır, Şirk ve Narsizm ateşi?!

Kur'an ayetlerinde Hz. Musa'nın, kavmine ilahi kozmik ilmi getirmesine rağmen kavminin kendi yaptıkları "Dişi buzağıyı" / "Dişi sığırı" ilah edinmelerinden bahsedilmektedir. İlgili ayetler şöyledir.

2/51 Ve iz vaadna musa erbeine leyleten summettehaztumul İCLE min ba'dihi ve entum zalimun

( Ve zamanında Musa’ ya kırk gece vaad ettik. Sonra onun ardından DİŞİ BUZAĞIYI edindiniz. Sizler zalimlersiniz. )

2/54 Ve iz kale musa li kavmihi ya kavmi innekum zalemtum enfusekum BİTTİHAZİKUMUL İCLE fe tubu ila bariikum faktulu enfusekum zalikum hayrun lekum inde bariikum fe tabe aleykum innehu huvet tevvabur rahim

( Ve zamanında Musa kavmine "Ey kavmim siz DİŞİ BUZAĞIYI KENDİNİZE EDİNEREK kesinlikle nefislerinize zulmettiniz. O halde tevbe edip güzel yaratanınıza tabi olun da nefislerinizi öldürün. Bu, güzel yaratanınızın indinde size hayırlıdır." dedi. Böylece üzerinize tevbe eyledi. Kesinlikle O, O tevbeyi kabul edendir merhametlidir. )

2/93 Ve iz ehazna misakakum ve rafa'na fevkakumut tur huzu ma ateynakum bi kuvvetin vesmeu kalu semi'na ve asayna ve UŞRİBU Fİ KULUBİHİMUL İCLE Bİ KUFRİHİM kul bi'se ma ye'murukum bihi imanukum in kuntum mu'minin

( Ve zamanında sözünüzü aldık ve dağı üstünüze yükselttik. O size verdiğimizi kuvvetlice alıp tutun ve onu duyun. "Duyduk ve isyan ettik" dediler. DİŞİ BUZAĞIYI KALPLERİNİN İÇİNDE İNKÂRLARIYLA İÇİRİP BESLEDİLER. De ki: "Eğer inananlarsanız, ona inanmanız için o size emrettiği ne kötüdür." )

4/153 Yes'eluke ehlul kitabi en tunezzile aleyhim kitaben mines semai fe kad seelu musa ekbera min zalike fe kalu erinellah cehraten fe ehazethumus saikatu bi zulmihim SUMMETTEHAZUL İCLE min ba'di ma caethumul beyyinatu fe afevna an zalik ve ateyna musa sultanen mubina

( Kitap sahipleri, sana, kendilerine gökten kitap indirmeni sual ederler. Musa' ya bundan daha da büyüğünü sual etmişlerdi de "Allah' ı bize açıkça göster." demişlerdi. Böylece zulümlerinden dolayı onları yıldırım yakaladı. Sonra, o kendilerine gelen açık delillerin ardından DİŞİ BUZAĞIYI EDİNDİLER de onları bundan affettik. Musa' ya açık delil verdik. )

7/152 İNNELLEZİNETTEHAZUL İCLE seyenaluhum ğadabun min rabbihim ve zilletun fil hayatid dunya ve kezalike neczil mufterin

( Kesinlikle o DİŞİ BUZAĞIYI EDİNENLERE Rab’lerinden öfke ve dünya hayatında da zillet erişecektir. Biz uyduranları böyle karşılıklandırırız. )

20/88 Fe ahrace lehum İCLEN CESEDEN lehu huvarun fe kalu HAZA İLAHUKUM ve ilahu musa fe nesiy

( Böylece, onlara bağıran DİŞİ BUZAĞI GÖVDESİ çıkardı. "İŞTE İLAHINIZ ve Musa' nın ilahı budur. Ama o unuttu." dediler. )

İsra suresinin aşağıdaki ayetlerinde "Göğüslerde büyüyen yaratık" ifadesi yer almaktadır. Bu ifadenin evvelki bölümlerde incelenen birçok anlamı olmakla birlikte, ortak kök anlam itibarıyla bu ifade özünde "kibir, şirk, kendisini Rab'be ortak koşmak suretiyle kendisini ilah edinmek" olgularını barındırmaktadır. ( 25/43 kodlu ayette geçen "Hevesini ilah edineni gördün mü?" cümlesi bu bağlamda önem arzetmektedir. ) 

17/50 Kul kunu hicareten ev hadida ( De ki: "Taş veya demir olun." )

17/51 Ev HALKAN min ma YEKBURU fi SUDURİKUM .... ( Veya GÖĞÜSLERİNİZİN İÇİNDE BÜYÜYENİNDEN YARATIK. ... ) 

Yukarıdaki ayet akışına göre ise İsra suresinin 50. ayetinde "Kalplerde beslenen dişi buzağının, göğüslerde büyüyen yaratık olması", aşağıdaki ayetlerde ise "Göğüslerde büyüyen yaratığın dişi sığıra dönüşmüş olması" konu edilmektedir. 

2/71 Kale innehu yekulu inneha BEKARATUN la zelulun tusirul erda ve la teskil hars musellemetun la şiyete fiha kalul ane ci'te bil hakk fe zebehuha ve ma kadu yef'alun

( "Kesinlikle o boyun eğmeyen, yumuşak huylu olmayan, toprak sürmeyen ve ekin sulamayan, salınmış, alacası olmayan DİŞİ SIĞIRDIR der." dedi. "Şimdi gerçeği getirdin." dediler. Böylece ONU BOĞAZLADILAYIP KESTİLER VE NEREDEYSE YAPMAYACAKLARDI. )

Ayetteki "Boğazlanan dişi sığır" ifadesi bir teşbih olup, bu ifade esasen "Kalpteki / Göğüsteki kibir duygusunun yokedilmesi" anlamını temsil etmektedir.

A'raf suresinin 148. ayetinde ise yukarıdaki ayetlerde anılan ve sembolik ( teşbihi ) bir kavram olan "Dişi buzağının" insanın kendi üretimi bir olgu olduğundan bahsedilmektedir. 

7/148 Vettehaze kavmu musa min ba'dihi MİN HULİYYİ*HİM İCLEN ceseden lehu huvar

( Ve Musa'nın kavmi, onun ardından SÜSLERİNDEN / CEVHERLERİNDEN yaptıkları böğüren DİŞİ BUZAĞI gövdesini edindiler. )

* Ayetteki "Huliyy" kelimesi "Hily" ( Süs, Zinet, Cevher, Öz ) kelimesinin çoğuludur. Bu kelime "Cevher, Öz" anlamı itibarıyla düşünüldüğünde, ayetin çoklu ve batini anlamları arasında "genler / kök hücreler / özler ( cevherler ) kullanılarak canlı ürettikleri için insanların kendilerini ilah addetmeleri ve kendilerine tapmaları anlamı da bulunmakta gibidir. ( Ayetin zahiri anlamı ise Hz. Musa'nın kavminin ellerindeki zinet objelerinden bir sığır şekli oluşturmalarıdır. )

Zira Saffat suresinin 95. ayetinde bu husus açık ve net olarak zikredilmektedir.

37/95 Kale e ta'budune ma tenhitun ( "O yonttuklarınıza mı kulluk ediyorsunuz?" dedi. )

"Kendi ürettiğine tapmak" ifadesinin özünde "kendisini ilah addedip kendisine tapmak" anlamı bulunmaktadır. Zira üretilenin ne olduğunun önemi bulunmamakta, temeldeki zihniyet önem arzetmektedir. Satanizmin bir tezahürü olan "Narsizm" kelimesi de "Kendisini taparcasına sevmek" anlamını taşımaktadır. 

NARcissism ( "Narcissus" isimli çiçekten...çiçekteki alkaloidin uyuşturucu etkisi bulunmaktadır. ), ve NARcotic kelimelerinin kökündeki "NAR" kelimesi "Uyuşturma, Tutulma yaratma, Kaskatı kesme" anlamlarını içermektedir. Bu kelimeler, özü "kalbi ve zihni uyuşturmaya, kaskatı kesmeye" dayanan  büyünün de tanımını yapmaktadır.

"Nar" kelimesi Arapça'da "Ateş" anlamında olup, "Büyü" ve "Büyücü" anlamlarına gelen "Magic" ve "Magician" kelimeleri de "Ateş" ile ilgilidir. Zira ateşe tapanlara verilen isim olan "Mecusi" kelimesi "Magician" kelimesinin kaynağıdır. Hacc suresinde yer alan "Kalpleri katılaşanlar" ifadesi de şeytani frekanslar nedeniyle "zihni ve kalbi tutulma / uyuşma, idrak blokajı" yaşayanları tanımlamaktadır. "Kaskatı kesilme" ifadesi "Narsizm"in tanımında da yer almaktadır. Kur'an'da geçen "Cinlerin ateşten yaratılmış olmaları" ve "Şeytanın ateşe çağırması" ifadeleri de konu ile ilintilidir.

22/53 Li yec'ale ma yulkiş ŞEYTANU fitneten lillezine fi kulubihim meradun vel KASİYETİ KULUBUHUM ve innez zalimine le fi şikakin beiyd

( O ŞEYTANIN attığını, kalplerinde hastalık olanlara ve KALPLERİ KATILAŞANLARA sınav kılmak içindir. Kesinlikle zalimler uzak, derin bir ayrılık, kopukluk içindedirler. )

"Şeytana tapma" kavramının özünde de esasen "kendine tapma" olgusu bulunmaktadır. Zira "şeytan" kelimesi "Ateşe atan, Yakan, Helak eden" anlamlarını içeren ve hem cinleri hem de insanları niteleyen bir sıfattır. 6/112 kodlu ayette "insan ve cin şeytanları" ifadesi bulunmaktadır. İncil'de "Canavarın 666 sayısı insanı simgeler" ifadesinin sebebi de konu ile ilintilidir. 

Küresel şeytanların sözcüsü konumunda olan ve yazar kisvesi altında söylemlerde bulunan YNH'nin bir toplantıdaki şirk dolu cümlelerinde şöyle diyordu? "Tanrının akıllı tasarımı değil, BİZİM AKILLI TASARIMIMIZ."

Ayrıca bkz. 

https://kuranilmi.blogspot.com/2021/09/davostan-soylemler-yl-2018.html

13 Eylül 2021 Pazartesi

Sümerler ... Siyah Kafalılar

Sümer uygarlığı kayıtlarda güney Mezopotamya'da kurulan ilk medeniyet olarak yer almaktadır. "Sümer"* kelimesinin kök anlamı "Gruplar" olup Arapça'daki karşılığı "Zümer" kelimesidir. Sümer kelimesi "Asil krallar" anlamında kullanılmış ve "kibirli elit zümreyi" tanımlamıştır. Bugün tüm dünyayı tam tahakküm altına almak isteyen küresel elitler de aynı soydan gelenlerdir. ( Soy hareketi Sümer, Babil, Mısır, Roma ... olarak devam etmiştir. )

* İngilizce'deki "Sum" ( Toplamak ) ve "Summary" ( Özet, Gruplama, Toplama ) kelimesi de aynı köktendir.

Kur'an'daki 39. ayetin ismi olan "Zümer" kelimesi "Zümre" ( Grup ) kelimesinin çoğulu olup, "Sümer" kelimesi ile ortak anlam taşımaktadır. Sümerlerin matematik, astronomi, tıp, ekonomi gibi ilimlerde çok yüksek seviyede ilme haiz oldukları bilinmektedir. Yine kayıtlara göre tarihteki ilk para sistemini de Sümerler kurmuşlardır. 

Sümerler, Anunnaki ismini verdikleri negatif frekanslı üst boyut varlıklarını ( cinler * ) ilah edinmişler ve dünyada negatif frekansı daim kılma taahhüdü karşılığında onlardan, Kur'an ilminin kodlarını almışlardır. Sümer inanışına göre Anunnaki ilah grubu "karar alan yedi ilahı" içermektedir. An, Enlil, Enki, Ninhursag, Nanna, Utu, İnanna.

* "Cin" kelimesi "Görünmeyen, Gizli, Örtülü, Korunaklı" anlamına gelmektedir.

Eldeki antik çivi yazılarında Sümerlerin kendilerini "Siyah Kafalılar" olarak tanımladıkları görülmektedir. Bu durum cinlerle temas celselerinde, bir boyut portalı niteliğinde kullanılan "Black Mirror" ( Siyah Ayna ) ve majik operasyonların genel ismi olan "Black Magic" ( Kara Büyü ) kavramlarıyla aradaki ilintiyi de ortaya koymaktadır. Zira siyah renk tarih boyunca negatif frekansın ve kötülüğün sembolü olmuştur. Kur'an ayetlerinde de "Zulumat" ( Karanlık ) kelimesi ile "Nur" ( Aydınlık ) kelimesi ile birlikte düalitedeki iki temel unsur olarak vurgulanır.

Kur'an'da "Vucuhuhum musveddeh" ( Yüzleri kararanlar ) ifadesinin "Zümer" suresinin 60. ayetinde geçmekte olması anılan ifadenin zahiri ve batini anlamlarından birinin de Sümerlere yani "Siyah Kafalılara" işaret ettiğini düşündürmektedir.

39/60 Ve (1) yevme (2) el (3) kiyameti (4) tera (5) ellezine (6) kezebu (7) ala (8) allahi (9) VUCUHU (10) HUM (11) MUSVEDDEH (12) e leyse fi cehenneme mesven lil MUTEKEBBİRİN

( Ve ayağa kalkış gününde o Allah’a yalan söyleyenleri görürsün. Onların YÜZLERİ KARARMISTIR. Cehennemde KİBİRLENENLER için yer yok mudur? )

Yukarıdaki ayetin numarasının 60 olması, Sümerlerin "Sexagesimal" adıverilen 60 tabanlı sayı sistemini ( 60'lık sayı sistemi ) kullanmış olmaları ve bir saatin 60 dakikaya bölündüğü zaman ölçüm sistemini icat etmiş olmaları açısından dikkat çekmektedir.


                           60'lık sayı sistemi

Ayrıca 60 sayısı 12 çarpana ( 1, 2, 3, 4, 5, 6, 10, 12, 15, 20, 30, 60 ) sahip olan yüksek derecede bir bileşik sayıdır. Saat ölçüm sisteminde de 12 saatlik iki dilim bulunmaktadır.

Sümerlerin meşhur Cylinder Seal'i ( Silindir Mühür ) üzerine kabartma olarak resmedilen Güneş sisteminde 12 gezegen belirtilmiştir.

- Zümer suresinin numarasının ( 39 ) nümerolojik değeri 12 ( 3+9 = 12 ) sayısını vermektedir.

- Zümer suresinde 75 ayet bulunmaktadır. ( 7+5 = 12 )

- Ayetin ilk cümlesinde 12 kelime bulunmakta olup ayetin 12. kelimesi "Musveddeh" ( Kararmış, Siyahlaşmış ) kelimesidir.

Kur'an'da "Zumera" kelimesi ayet içinde iki kere geçmekte olup, ilk geçtiği aşağıdaki ayetteki sıra numarası da 6'dır.

39/71 - Vesika (1) ellezine (2) keferu (3) ila (4) cehenneme (5) ZUMERA (6) ...

( Ve o inkar edenler BÖLÜKLER, GRUPLAR halinde cehenneme sevkedilirler. .... )

Osmanlı döneminde 17. yüzyılda yaşamış olan saray büyücüsü / şifacısı "Cinci Hoca"'nın diğer isminin "KARABAŞzade Hüseyin Efendi" olması da konu bağlamında ilginçtir. 

Li-Fi Teknolojisi ... Işık - Aydınlık ve Bilgi

Kablosuz veri aktarımını tanımlayan Wi-Fi ( Wireless Fidelity ) teknolojisi bugün tüm dijital cihazlarda bulunan bir özelliktir. Ancak yeni dönemde verilerin her yere ve kesintisiz olarak iletilebilmesi için Li-Fi ( Light Fidelity ) teknoljisinin devreye girmesi öngörülmektedir. Li-Fi teknolojisinde de Wi-Fi'da olduğu gibi veriler elektromanyetik frekanslar vasıtası ile iletmekte ancak Wi-Fi sisteminde radyo frekansları kullanılırken Li-Fi’da görünen ışık kullanılmaktadır. Veri aktarımında ışığın kullanılması ifadesi ışığın birimi olan foton partiküllerinin kullanması anlamına gelmektedir. Sistem donanımı ışık alıcı foto-detektörden ve alınan sinyali işleyip aktarılabilir veriye çevirecek bir birimden oluşmaktadır.

Yaratılışın kodlarını içeren ve tüm bilimlerin kaynağı olan yüce Kur'an yukarıda anılan Li-Fi teknolojisi hususunda da inananları yönlendirmektedir. Zira ayetlerde "Işık / Aydınlık" ve "Bilgi / Kitap" kavramlarının esasen birbirlerini temsil edecek şekilde yer aldıkları görülmektedir. Ayetlerde "Kitab" ve "İlim" kelimeleri "Diya" ( Işık ) ve "Nur" ( Aydınlık ) kelimeleriyle ilişkilendirilmektedir. Ayetlerde bilginin bir ışık ve aydınlık olarak insanlara bahşedildiğinden bahsedilmektedir.

- Aşağıdaki ayetlerde "Kitab" ( Yazı ) Ve "Zikr" ( Hatırlama ) kelimesi "Diya" ( Işık ) ve "Nur" ( Aydınlık ) kelimeleriyle ilişkilendirilmiştir. ( Kur'an, "Zikr" ( Hatırlama ) ve "Furkan" ( Fark Yaratan ) olarak da anılmaktadır. )

21/48 Ve lekad ateyna musa ve harunel furkane ve diyaen ve zikran lil muttekin

( Ve Musa' ya ve Harun' a, ışık olarak ve sakınanlar için hatırlama olarak fark yaratanı verdik. )

3/184 Fe in kezzebuke fe kad kuzzibe rusulun min kablike cau bil beyyinati vez zuburi vel kitabil munir

( Eğer seni yalanlarsa, senden önce açık delillerle, yazıtlarla ve aydınlatıcı kitapla gelen resulleri de yalanladılar. )

Nisa suresinin 174. ayetinde "indirilen ilim", "aydınlık" kelimesiyle nitelenmektedir. 

4/174 Ya eyyuhen nasu kad caekum burhanun min rabbikum ve enzelna ileykum nuran mubina

( Ey insanlar Size Rab’binizden delil geldi. Size apaçık aydınlık indirdik.  )

5/15 Ya ehlel kitabi kad caekum rasuluna yubeyyinu lekum kesiran min ma kuntum tuhfune minel kitabi ve ya'fu an kesir kad caekum minellahi nurun ve kitabun mubin

( Ey kitap sahipleri, kitaptan gizlemiş olduklarınızın çoğunu açıklayan ve çoğundan vazgeçen habercimiz size geldi. Size, Allah’tan aydınlık ve apaçık kitap geldi.  )

5/44 İnna enzelnet tevrate fiha huden ve nur yahkumu bihen nebiyyunellezine eslemu lillezine hadu ver rabbaniyyune vel ahbaru bi mestuhfizu min kitabillahi ve kanu aleyhi şuheda' fe la tahşevun nase vahşevni ve la teşteru bi ayati semenen kalila ve men lem yahkum bima enzelellahu fe ulaike humul kafirun

( İçinde yönlendirme ve aydınlık bulunan Tevrat' ı, kesinlikle biz indirdik. Teslim olan haberciler, Yahudiler için onunla hükmederler. Rab’be adanmışlar ve bilginler, Allah' ın kitabını korumalarından dolayı, onun üzerine şahitler olurlardı. O halde, insanlardan korkmayın, benden korkun. Ayetlerimi az değere satmayın. Kim Allah' ın o indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar inkarcılardır. )

5/46 Ve kaffeyna ala asarihim bi iysebni meryeme musaddikan li ma beyne yedeyhi minet tevrati ve ateynahul incile fihi huden ve nurun ve musaddikan li ma beyne yedeyhi minet tevrati ve huden ve mev'izaten lil muttekin

( Ve onların izleri üzerine, yanlarındaki Tevrat' ı doğrulayıcı olarak Meryemoğlu İsa'yı gönderdik. Ona içinde yönlendirme ve aydınlık olan ve ondan önce Tevrat' tan olanı doğrulayan ve sakınanlar için yönlendirme ve öğüt olan İncil' i verdik.  )

6/91 Ve ma kaderullahe hakka kadrihi iz kalu ma enzelellahu ala beşerin min şey' kul men enzelel kitabellezi cae bihi musa nuran ve huden lin nasi tec'alunehu karatiyse tubduneha ve tuhfune kesira ve ullimtum ma lem ta'lemu entum ve la abaukum kulillahu summe zerhum fi havdihum yel'abun

( Ve onlar "Allah insanlara hiçbir şey indirmemiştir." dediklerinde, Allah' ı gerçek kudreti ile takdir edemediler. De ki: "Musa'nın insanlara aydınlık ve yönlendirme olarak getirdiği, sizin onu kağıtlara dönüştürdüğünüz, onu açıkladığınız ve çoğunu gizlediğiniz, sizin ve babalarınızın o bilmediklerinizi öğrendiğiniz o kitabı kim indirdi?" De ki: "Allah" Sonra onları bataklıklarının içinde oynamaya bırak. )

7/157 Ellezine yettebiuner rasulen nebiyyel ummiyyellezi yecidune mektuben indehum fit tevrati vel incili ye'muruhum bil ma'rufi ve yenhahum anil munkeri ve yuhillu lehumut tayyibati ve yuharrimu aleyhimul habaise ve yedau anhum israhum vel ağlalelleti kanet aleyhim fellezine amenu bihi ve azzeruhu ve nesaruhu vettebeun nurallezi unzile mea hu ulaike humul muflihun

( Onlar, yanlarındaki Tevrat ve İncil' de yazılmış bulacakları o gönderilen okuma yazma bilmeyen haberciye tabi olurlar. O onlara iyiliği emreder ve onları kötülüklerden meneder. Onlara temizleri helal kılar. Pisleri, kötüleri de üzerlerine haram kılar. Onlardan, üzerlerindeki yüklerini ve kelepçelerini alır. O halde, ona inanan, onu kuvvetlendiren, destekleyen, ona yardımcı olan ve onunla birlikte indirilen aydınlığı izleyenler, işte onlar iflah olanlardır. )

14/1 Elif lam ra kitabun enzelnahu ileyke li tuhricen nase minez zulumati ilen nuri bi izni rabbihim ila siratil azizil hamid

( Elif lam ra. Kitap ki, onu sana Rab’lerinin izni ile insanları karanlıklardan aydınlığa, büyüğün övülesinin yoluna çıkarman için indirdik. )

22/8 Ve minen nasi men yucadilu fillahi bi ğayri ilmin ve la huden ve la kitabin munir

( Ve insanlardan kimi, ilimsizce, yönlendirme olmadan ve aydınlatıcı kitap olmadan Allah hakkında mücadele eder. )

31/20 E lem terav ennellahe sehhara lekum ma fis semavati ve ma fil erdi ve esbeğa aleykum niamehu zahiraten ve batineh ve minen nasi men yucadilu fillahi bi ğayri ilmin ve la huden ve la kitabin munir

( Allah' ın, göklerde ne varsa ve yerde ne varsa buyruğunuza verdiğini, nimetlerini üzerinize açık, görünür olarak ve gizli olarak yaydığını görmediniz mi? Ve insanlardan, Allah hakkında ilimsizce, yönlendirmesizce ve aydınlatıcı kitap olmadan mücadele edenler vardır. )

- Ahzab suresinin aşağıdaki ayetlerinde Haberci'nin "bilgi ileten bir ışık ve aydınlık olduğu" teşbihi yer almaktadır.

33/45 Ya eyyuhen nebiyyu inna erselnake şahiden ve mubeşşiran ve nezira

( Ey haberci, kesinlikle biz seni şahit, müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik. )

33/46 Ve daiyen ilellahi bi iznihi ve siracen munira

( Ve izniyle, Allah’a  çağırıcı olarak ve aydınlatan ışık olarak. )

Aşağıdaki ayetlerde "Nur" ve "Diya" kelimeleri dolaylı olarak "İlim, Bilgi" kelimesiyle ilintili olarak yer almaktadır. "Karanlıktan aydınlığa çıkmak" ifadesi de "Cehaletten kurtulup ilme, bilgiye kavuşmayı" simgelemektedir.

2/257 Allahu veliyyullezine amenu yuhricuhum minez zulumati ilen nur vellezine keferu evliyauhumut tağutu yuhricunehum minen nuri ilez zulumat ulaike ashabun nar hum fiha halidun

( Allah o inananların dostudur. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. O inkar edenler, onların dostları azgındır ki onları aydınlıktan karanlıklara çıkarır. Onlar ateşin sahipleridirler. Onlar onun içinde ebedidirler. )

28/71 Kul e raeytum in cealellahu aleykumul leyle sermeden ila yevmil kiyameti men ilahun ğayrullahi ye'tikum bi diya' e fe la tesmeun

( De ki: "Eğer Allah geceyi üzerinize ayağa kalkış gününe kadar daim kılsaydı, size ışığı getirecek ilah Allah’tan başka kimdir görüp düşündünüz mü? O halde duymaz mısınız?" )

5/16 Yehdi bihillahu men ittebea ridvanehu subules selami ve yuhricuhum minez zulumati ilen nuri bi iznihi ve yehdihim ila siratin mustekim

( Allah onunla rızasına tabi olanları selamet yollarına yönlendirir. Onları, izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Onları doğru yola yönlendirir. )

9/32 Yuridune en yutfiu nurallahi bi efvahihim ve ye'bellahu illa en yutimme nurahu ve lev kerihel kafirun

( Allah' ın aydınlığını ağızlarıyla söndürmek isterler. Allah, inkarcılar hoşlanmasalar da, istemeseler de ancak aydınlığını tamamlamayı istiyor. )


12 Eylül 2021 Pazar

Âlem el İlm ( İlim âlemi ) 

"Tüm yaratılmışlar" anlamına gelen "Âlem" kelimesinin "İlm" ( Bilmek / Bilgi ) kelimesi ile olan fonetik benzerliği her iki kelimenin de aynı kök anlamı yani "Bilgi" anlamını içerdiğini ortaya koyar niteliktedir. Zira yaratılışı büyük bir "Bilgi sistemi / Bilgiler bütünü" olarak tanımlamak da mümkündür. ( LM kökünden olan "Alem / Alâmet" kelimeleri de "Simge, İşaret, Belirti" anlamına gelmekte olup esasen "Bilgi" anlamını taşımaktadırlar. )

"İlm" ( Bilmek ) fiilinin şahıs zamirleriyle çekilmesi durumunda "A'lemtü / Ta'lemu / Ya'lemu" hallerini alması da "Âlem" kelimesiyle uyum arzetmektedir.

Keza yine LM kökünden olan "Lamia" ( Işık saçan, Aydınlık veren, Parlayan ) kelimesi de "İlm" kelimesiyle ilintilidir. Zira "Bilgi / İlim" kelimesi "Işık" ve "Aydınlık" kelimeleriyle de ifade edilmektedir. ( Örnek ifadeler: Aydın ( Bilge kişi, Âlim ), Aydınlanma ( Bilgilenme ), Bu bilgiler ışığında, ... )

Batı dillerindeki "Lumière" ( Işık ), "Luminous" ( Parlak, Aydınlık ), "Illuminate" ( Aydınlatmak ) kelimeleri de "LM" kökündendir. "Aydınlanmışlar" anlamına gelen meşhur "Illuminati" kelimesi de esasen "Bilgilenmişler" anlamını yansıtmakta ve de "Âlim" kelimesinin çoğulu olan "Ulema" ( Bilgilenmişler ) kelimesi ile de fonetik benzerlik arzetmektedir. Cehaletin "Karanlık" kelimesiyle nitelenmesi ve "Kara cahil" ifadesinin varlığı da konu bağlamında önem arzetmektedir.

Tevrat'ın Yaratılış bölümünde yer alan Allah'ın "Işık olsun." buyruğu da esasen "İlim / Bilgi verilsin" anlamını içermektedir. Öte yandan yaratılıştaki herşeyin esasen "kelime / kod / bilgi olduğu" da bir gerçektir.

İlahi kaynaklarda Allahu Teala'nın yaratma sebebinin "Bilinmek istemesi / Bilgiyi paylaşmak istemesi" ( doğrusunu Allah bilir. ) olduğu yönünde ifadeler bulunması da bu bağlamda önem arzetmektedir.

Fatiha suresinin 2. ayetinde yer alan "Rabbil âlemin" tanımlamasının "Bilgilerin öğreticisidir." olarak tercümesi de anlamlı olmaktadır.

1/2 El hamdu lillahi rabbil alemin ( Övgü alemlerin Rab’bi Allah içindir. )

Tekrar ile Tekâmül

"Tekrar" kelimesi "Kerr" ( Yeniden yapmak, Tekrarlamak, Çok Kere yapmak ) kökünden türemiş bir kelimedir. 

"Tekamül" ( Gelişim ) kelimesi ise "Kamil / Kemal" ( Olgun, Tamamlanmış, Gelişmiş / Olgunluk, Tamamlanmışlık, Gelişmişlik ) kökünden türemiş bir kelimedir.

Yaratılışın ilahi nizamının temeli "Tekrar ile tekamül" ilkesine dayanmaktadır. Yaratılıştaki tüm olaylar 

döngüler içinde sürekli tekrarlanmaktadır ki zaten döngüler de ayrıca sürekli tekrarlanan olgulardır.

Bazen tekrarlanan bir husus için kibirli bir şekilde "Malumun ilanı" ( Bilinenin duyurulması ) cümlesiyle tepki verilir. Ancak çoğunlukla bu cümleyi kuran kişi "Malum" olarak nitelediği yani alimi ( bileni ) olduğunu sandığı olguyu veya olayı esasen bilmemektedir. Hatta daha olguyu veya olayı tanımlayan kelimenin / kelimelerin öz anlamını dahi bilmemektedir. Zira halk arasında sıklıkla kullanılan ancak 100 kişiye anlamı sorulduğunda belki de hiç kimsenin cevap veremeyeceği birçok kelime / kelimeler bulunmaktadır. Bunun sebebini cehalet olgusunun yanısıra "bilme / öğrenme" sürecinin asla sonlanmayacağı gerçeği de oluşturmaktadır.

Kitapta ayetlerin tekrarlanması, hücrenin bölünerek kendini tekrarlaması, güneşin doğuşu ve batışı, varlıkların her gün yemek yemeleri ve su içmeleri vb. yaratılıştaki tekrarlara / döngülere misallerdir. Peki yaratılışta sebepsiz hiçbir şey olmadığına göre döngüsel olarak aynı düşüncelerin, söylemlerin ve eylemlerin tekrarlanmasının varlıklara faydası nedir? Ruhsal tekamüldür. Zira her tekrar, duyuları mühürlenmemiş olanlar için, algıda ve anlayışta yeni kapılar açarak yeninin keşfedilmesine ve dolayısıyla ruhsal tekamüle vasıta olmaktadır. Her tekrar, tekamül sürecinde atlanan kademe niteliğindedir. Kur'an ayetlerinin her tekrar okunmasında yeni yeni anlamlar ve algılar kazanılması, ilimde derinleşilmesi "Tekrar ile Tekamül" ilkesine en net örneği teşkil etmektedir. 

Kur'an'da "Tekrar ile Tekamül" olgusu, inkarcı müşriklerin söylemleri üzerinden dolaylı bir şekilde de bildirilmektedir. Aşağıdaki ayetlerde reenkarnasyon tekrarlarını / döngülerini günahkar kalarak tamamlamış olan inkarcı müşrikler özetle "Tekrarlar olsaydı tekamül ederdik." demektedirler. ( Ancak kalp, göz ve kulaklarına Allah'ın mühürü vurulmuş olanlara sayısız tekrarın dahi fayda etmeyeceği ayetlerde ayrıca belirtilmektedir. )

2/167 Ve kalellezinettebeu lev enne lena KERRATEN fe neteberrae minhum kema teberrau minna kezalike yurihimullahu a'malehum haseratin aleyhim ve ma hum bi haricine minen nar

( Ve o tabi olanlar, "Şayet kesinlikle bize TEKRARLAR olsaydı, onlardan, bizden uzak durdukları gibi uzak dururduk." derler. Allah onlara, çalışmalarını hasretle iç çekmeler olarak işte böyle gösterir. Onlar ateşten çıkanlar olamazlar. )

26/102 Fe lev enne lena KERRATEN fe nekune minel mu'minin

( Keşke kesinlikle bize TEKRARLAR olsaydı da inananlardan olsaydık. )

39/58 Ev tekule hiyne teral azabe lev enne li KERRATEN fe ekune minel muhsinin

( Veya azabı gördüğü zaman "Keşke kesinlikle bana TEKRARLAR olsaydı da iyilik yapanlardan olsaydım." der. )

Kabala veya gizli ilimler olarak anılan öğreti de kutsal kitaplardaki kelimelerin ve harflerin kötü amaçlı olarak tekrarlanmasına dayanmaktadır.  Kelime ve harf tekrarları ile yapılan büyü ( ruha / zihne / bilince ve maddeye müdahale ) operasyonlarının veya belirli kelimelerin, cümlelerin çok tekrarlanması yoluyla yapılan zihin kontrolü ve programlamasının temelinde de ters amaçlı ve kötü niyetli "Tekrar ile Tekâmül" fenomeni bulunmaktadır. ( "Tekâmül" kelimesinin anlamı nötr olup, "olgunlaşanın, gelişenin" iyilik mi, kötülük mü olduğu önem arzetmektedir. )

"Korkuvirüs ( KORKU11 )" pandemisi ve Cytokine Fırtınası

"Korku" frekansının, varlıkların maddi ve manevi ( zihinsel ve fiziksel ) yapıları üzerinde hasarlayıcı tesiri olduğu ve şeytanlar tarafından tahakküm ve köleleştirme amaçlı kullanılan yegane faktör olduğuna evvelki bölümlerde defaatle değinilmiştir.

Bir kitlenin aleyhine yönelik olarak planlanmış olan ancak o kitlenin asla kabul etmeyeceği uygulamaların gerçekleştirilebilmesi için kullanılagelen şeytani metod olan "Problem - Reaksiyon - Çözüm" üçlemesi pandemi sürecinde de  gözlemlenmiştir. Anılan taktik üçlemesinin özünde "korku" yayma stratejisi bulunmaktadır. Önce bir problem oluşturularak topluma korku salınır ( Bu korku genelde ölüm korkusudur. ), daha sonra korkan halk tepki gösterip yardım ister ve problemi yaratanlar sanki çözüm bulmuş gibi evvelce planladıkları ve her detayını hazırladıkları uygulamayı gerçekleştirirler.

"Cytokine", immün sistemin ( bağışıklık sisteminin ) hücrelerini düzenleyen küçük düzenleyici proteinlerin her birine verilen isimdir.

"Cytokine Fırtınası" olarak anılan fenomen ise korku duygusu* oluşumu vasıtası ile vücuttaki cytokine miktarının ve dolayısıyla immün hücresi ( bağışıklık hücresi ) miktarının aşırı artmasına verilen isimdir. Cytokine Fırtınası sonucunda miktarsal olarak normal seviyelerinin çok üzerine çıkan bağışıklık hücreleri bu sefer iyileştirmek yerine belirli bir organın veya tüm vücudun hasar görmesine yani hastalanmasına sebebiyet verirler. 

( *  Korku duygusu stres ve depresyonun da kaynağıdır. )

              Cytokine Fırtınası ilüstrasyonu

Artık birçok kişinin farkettiği üzere Coronavirus pandemi sürecinin başından bugüne kadar gerek tıbbi, gerek siyasi merciler ve bunların sesi niteliğinde olan medya tarafından hem yerel hem küresel bazda topluma yönelik yapılan iletişimin özünü "korku" teması oluşturmaktadır. Her gün ölüm tablosunun yayımlandığı ve "Tabloya iyi bakın!" denildiği bu tuhaf süreç içinde sürekli olarak durumun kötü olduğu, daha da kötüye gideceği, vakaların ve ölümlerin arttığı ve daha da artacağı, daha hiçbir şey yaşanmadığı, virüsün sürekli mutasyon geçirerek daha da öldürücü olacağı, yeni virüslerin ortaya çıkacağı, pandeminin aşı ile de bitmeyeceği, pandeminin ve dolayısıyla pandemiye bağlı özgürlük kısıtlama uygulamalarının çok uzun süreceği, öldürücü virüslerin artık yaşamın bir parçası haline geldiği, virüsler ile yaşamak zorunda kalınacağı vb. gibi söylemler hep "korku" kelimesi eşliğinde sarfedilmiş, hiç aralıksız devam ettirilmiş ve ettirilmektedir. Aşağıda bir haber sitesinin bugünkü ( 12.09.2021 ) manşeti yer almaktadır. Sözde Dünya sağlığı ile ilgili kurum olan DSÖ insanlara umut ve moral vermek yerine "korku" pompalamaya devam ediyor.

Oysa ki hastalık süreçlerindeki en önemli husus hastanın psikolojik ( ruhsal ) durumunun daima pozitif olmasının ve frekansının yüksek tutulmasının sağlanmasıdır. Sadece iyi ve güzel kelime telkini ile yani moral düzeltici kelime iletişimi vasıtası ile bile hastalığı atlatan insanların varlığı bir gerçektir. Ancak en başta DSÖ ve onun dünya sathındaki sesi niteliğine bürünmüş olan ülkelerdeki tıbbi ve siyasi merciler tam aksi yönde iletişim yapmışlar ve yapmaktadırlar. Örneğin ülkeler genelinde her gün "ölüm tablosu" yayımlanması ve bir de "Her gün bu tabloya bakın." söyleminde bulunulması, sürdürülmekte olan korku stratejsini açıkça ortaya koymaktadır. ( Tablolardaki sayıların "verisel sağlığı" ise evvelce detaylı olarak analiz edildiği üzere sorgulanabilir niteliktedir. )

Aşağıda afişi yer alan ve 2011 yılında vizyona giren Contagion ( Salgın ) isimli film maruz kalınan Coronavirus pandemisinin kriptosu niteliğindedir. Filmin afişinde yazan "Hiçbir şey korku kadar hızlı yayılmaz." sloganı zaten tüm gerçeği ortaya koyar niteliktedir. Ayrıca filmin gösterime giriş yılı da özellikle 11 sayısını içerecek şekilde planlanmış görünmektedir. ( Coronavirus pandemisinin bir başka 11 ve 9/11 ritüeli olduğu ve süreçteki birçok gelişmeye ilişkin detayın hep 11 sayısı ile uyumlu tezahür ettiği "Coronavirus, Aşı, 11 ve 666" ve "Coronavirus ve 11 ritüeli" başlıklı bölümlerde irdelenmiştir. )


Kur'an ayetlerinde inananlara yönelik en önemli uyarının "La tehaf" ( Korkmayın ) ve "La havfun aleyhim / aleykum" ( Üzerlerine / Üzerinize korku yoktur. ) cümleleri olduğu ve sadece Allah'tan korkulması* gerektiğinin vurgulandığı görülmektedir. ( * "Allah korkusu" ifadesi esasen derin bir içeriğe sahip olup, iyilik, doğruluk, güzellik yolunda yapılmayan faaliyetlerin uhrevi sonuçlarından yani Allahu Teala'ya karşı mahcup olmaktan ve buna göre karşılıklandırılmaktan korkulmasını tanımlamaktadır. ) 

"La tehaf" ifadesinin yer aldığı ilk ayet Al'i İmran suresinin 175. ayetidir. "Tehaf" kelimesinin ayetteki 11. kelime olması da yukarıda anılan 11 nümerolojili şeytani ritüellere işaret eder gibidir.

3/175 İnne (1) ma (2) zalikum (3) eş (4) şeytanu (5) YUHAVVİFU (6) evliyae (7) hu (8) fe (9) LA (10) TEHAFU (11) hum ve HAFUNİ in kuntum mu'minin

( Kesinlikle bu size şeytandır. Dostlarını KORKUTUR. O halde, eğer inananlar iseniz, onlardan KORKMAYIN da benden KORKUN. )

"La havfun aleyhim" ifadesinin yer aldığı ilk ayet ise Bakara suresinin 38. ayetidir. ( 3+8 = 11 )

2/38 Kulnehbitu minha cemia fe imma ye'tiyennekum minni huden fe men tebia hudaye fe LA HAVFUN ALEYKUMla havfun aleyhim ve la hum yahzenun

( "Oradan topluca inin. Eğer benden size kesinlikle yönlendirme gelirse, artık kimler yönlendirmeme tabi olurlarsa, artık onların üzerine korku yoktur. Onlar hüzünlenmezler." dedik. )

Ayrıca Bkz.

https://kuranilmi.blogspot.com/2020/03/coronavirus-salgn-m-korkuvirus-salgn-m.html

https://kuranilmi.blogspot.com/2021/06/coronavirus-as-ve-11.html

https://kuranilmi.blogspot.com/2020/05/coronavirus-ve-11-ritueli.html

11 Eylül 2021 Cumartesi

Allah'a iman, Ahirete iman ve Ruhsal tekamül

İnsanların büyük bir bölümü, tuzakların, komploların ve zulmün açık hedefi haline gelmiş olmalarına ve bu durum onlara bizzat tuzak kuranlar tarafından beyan edilmesine rağmen "Ahiret bilincinden yoksun" olmaları sebebiyle, içinde bulundukları o geçici konfor alanlarından çıkma ve huzurlarının kaçma korkusunu yaşamaktadırlar. Bu bilinçsizlik, cesaretsizlik ve korku onları esarete sürüklerken, aslında vicdanen onaylamadıkları şu sözleri de sarfettirebilmektedirler.

- "Üç günlük dünya bana ne? Ne yaparlarsa yapsınlar.

- "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın."

- "Şu fani dünyada hiçbir şeyi dert etmeyeceksin, kafana takmayacaksın."

- "Nasıl olsa öleceğiz."

- "Amaan ölümlü dünya! Ne olursa olsun! Umurumda değil."

Kur'an'da "Allah'a iman" ifadesi daima "Ahirete iman" ifadesiyle birlikte yer almaktadır. Bunun sebebi, insanlara, içinde bulundukları kaba madde boyutu Dünya'nın aldatıcı ve geçici olduğunun ve "ölümün" esasen yeni bir "olum" olduğunun hatırlatılmasıdır. Zira insan, ruhsal tekamüle ve gerçek sonsuz yaşama ancak ve ancak dünya hayatında ifa ettiği iyilik ve doğruluk yolundaki çalışmaları ve mücadelesi vasıtasıyla erişebilecektir. Dolayısıyla dünya hayatındaki zorbalık ve zulüm sistemine karşı duyarsız kalmak, mücadele etmek yerine her dayatılanı kabul etmek yani imanda zafiyet göstermek insanın dünya diye anılan cehennemden çıkmasını engelleyecek ve bu düşük frekanslı kaba madde boyutunda reenkarnasyonlarının devamına vesile olacaktır.

"İmani billahi vel yevmil ahiri" ( Allah'a ve sonraki güne inanmak. ) kavramının Kur'an'da 21 kere tekrarlanması da ruhsal tekamül olgusuna işaret niteliğindedir. Anılan kavram ilk olarak Bakara suresinin 8. ayetinde geçmektedir. ( "Ruh" kelimesinin Kur'an'da 21 kere tekrarlanmaktadır. ).  

2/8 Ve minen nasi men yekulu amenna billahi ve bil yevmil ahiri ve ma hum bi mu’minin

( Ve insanlardan kimileri Allah’a ve sonraki güne inandık derler de onlar inananlar değillerdir. )







Gerçek "Tatmin"in anahtarı

"Tatmin" ( Sakinleşme, Rahatlama, Tamamlanma ) kelimesi Arapça "Tman / Temin" ( Emin olmak, Sakinleşmek, Rahatlamak, Tamamlamak ) kökünden gelen ve "İtminan" kelimesiyle aynı anlama gelen bir kelimedir. "Tatmin" kelimesinin açık anlamı ise "Arzulanan bir düşünsel halin, söylemin veya eylemin gerçekleşmesi vasıtasıyla doygunluğa, doyuma ulaşma ve rahatlama" olarak ifade edilebilir.

"Tatmin", ana bilgi deposu / veri tabanı olan kalpte tezahür eden bir frekanstır. ( Kur'an'da "Kitabın kalbe indirilmesi." ifadesi yer alır. ) Kaba madde boyutunun aldatıcı nefsani ve maddi frekansları esasen bu boyuta ait olmayan insanı asla tatmin olamayacağı bir kısır döngü içine sürüklemektedir. Bu durum, içinde bulunduğu düşük frekanslı boyut ile frekans uyumsuzluğu olan insanın, frekansını yükselterek tekâmül etmesi beklenirken tam aksine bu boyutun aldatıcı ve düşük frekanslarına uyum sağlamaya çalışmasından kaynaklanmaktadır. 

Dolayısıyla yukarıda anılan kısır döngü içinde arzuları, ihtirasları ve nefsani hedefleri asla sonlanmayan ve her sona eren gerçekleşmeden sonra dahasını isteyen insanın tatmin olması da mümkün değildir. Ruhsal tatminin yolu ilimden, bilgiden, bilgilenerek yükselmekten, bilmenin ve bilgiyi paylaşmanın verdiği gerçek mutluluğu idrak etmekten, hissetmekten geçmektedir. Bu husus Kur'an'da "Tatminul kulub bi zikrillah" ( Allah'ı hatırlamak ile kalp tatmini ) ifadesiyle yer almaktadır. Zira "Allah'ı hatırlamak" ifadesi esasen iyilik, doğruluk ve bilgilenme / ilimde derinleşme yolunda faaliyet göstermeyi ve bu süreçte Allah kelimesini daima düşünmeyi ve şükretmeyi tanımlamaktadır.

13/28 Ellezine amenu ve TATMEİNU kulubuhum bi ZİKRİLLAH e la bi ZİKRİLLAHİ TATMEİNUL kulub

( Onlar inanırlar ve kalpleri, ALLAH'IN HATIRLANMASI ile TATMİN OLUR. İyi bilin ki, KALPLER ALLAH'IN HATIRLANMASI ile TATMİN OLUR. )

"Tatmin" kelimesinin geçtiği bazi ayetler şöyledir.

2/260 Ve iz kale ibrahimu rabbi erini keyfe tuhyil mevta kale e ve lem tu'min kale bela ve lakin li YATMEİNNE KALBİ kale fe huz erbeaten minet tayri fe surhunne ileyke summec'al ala kulli cebelin minhunne cuz'en summed'uhunne ye'tineke sa'ya va'lem ennellahe azizun hakim

( Ve zamanında İbrahim, "Rab’bim ölüleri nasıl diriltirsin bana göster." dedi. "İnanmıyor musun?" dedi. "Bilakis ve lakin KALBİMİN TATMİN OLMASI için." dedi. "O halde kuşlardan dördünü al da onları kendine döndürüp alıştır. Sonra her dağın üzerine onlardan parçalar oluştur. Sonra onları çağır. Çabalayıp koşarak sana gelirler. Bil ki kesinlikle Allah yücedir hakimdir." dedi. )

4/103 Fe iza kadaytumus salate fezkurullahe kiyamen ve kuuden ve ala cunubikum fe iz ATME'NENTUM fe ekimus salah innes salate kanet alel mu'minine kitaben mevkuta

( O halde duayı TAMAMLADIĞINIZDA, ayakta, oturarak ve yanlarınızın üzerinde Allah' ı hatırlayın. Tatmin olduğunuzda, huzur bulduğunuzda duaya kalkın. Dua kesinlikle inananların üzerine vakti belli olarak yazılmıştır. )

5/113 Kalu nuridu en ne'kule minha ve TATMEİNNE KULUBUNA ve na'leme en kad sadaktena ve nekune aleyha mineş şahidin

( "Ondan yemeyi ve KALPLERİMİZİ TATMİN ETMEYİ ve senin bize doğru söylediğini bilmeyi ve onun üzerine şahitlerden olmayı istiyoruz." dediler. )

8/10 Ve ma cealehullahu illa buşra ve li TATMEİNNE bihi KULUBUKUM ve men nasru illa min indillah innellahe azizun hakim

( Ve Allah onu, müjde olması ve onunla KALPLERİNİZİN TATMİN OLMASI amacı haricinde getirmedi. Yardım, Allah' ın indinden olmasının haricinde olamaz. Kesinlikle Allah yücedir hakimdir. )

Yunus suresinin 7. ayetinde aldatıcı Dünya hayatı ile tatmin olmaya çalışarak batıl uğrunda kendilerini helâke sürükleyenlerden bahsedilmektedir.

10/7 İnnellezine la yercune likaena ve radu bil HAYATİD DÜNYA VATMEENNU BİHA vellezine hum an ayatina ğafilun

( Kesinlikle o bize kavuşmayı ummayanlar, DÜNYA HAYATINA hayatına razı, hoşnut olanlar, ONUNLA TATMİN OLANLAR ve o ayetlerimizden habersiz olanlar, )

16/106 Men kefera billahi min ba'di imanihi illa men ukrihe ve KALBUHU MUTMEİNUN BIL İMANİ ve lakin men şeraha bil kufri sadran fe aleyhim ğadabun minellah ve lehum azabun azim

( KALBİ İNANÇ İLE TATMİN olduğu halde, zorlananlar haricinde, kim inancından sonra Allah' ı inkar ederse ve lakin kim göğsünü inkara açarsa, artık onların üzerine Allah’tan öfke vardır. Büyük azap onlaradır. )

"Tatmin olmuş nefs" bir tekâmül aşamasıdır. 

89/27 Ya eyyetuhen nefsul MUTMEİNNET

( Ey TATMİN OLMUŞ nefis. )

11 Eylül'de 11 katsayısı!!

"Coronavirus ve 11 ritüeli" başlıklı seriye bugün yani 9/11 vakasının yıldönümü olan 11.09.2021 tarihinde yeni bir bilgi daha eklenmiştir.

Meşhur gazetelerden birinin manşetinde şu cümle yer almaktadır.

"Bilim insanlarından çarpıcı aşı araştırması: Aşı olmayanlarda Covid-19’dan ölme riski 11 kat fazla"

Aşılanmayanların aşılananlara göre ölüm tehlikeleri ( ölüm riski ) konusunda bugüne kadar  muhtelif oranlar zikredilmiştir. Ancak tam 11.09 tarihine gelindiğinde bu konuda, 11 sayısını büyük ve kalın karakterle içerecek şekilde bir manşet atılması, pandeminin başından bugüne kadarki 11 nümerolojisi tespitleri kapsamında özellikle dikkat çekmektedir.

Ayrıca manşetteki cümlede de 11 kelime bulunmaktadır. "Corona aşısı olanlarla olmayanları karşılaştırdılar ve sonuçlar vahim ... 11 kat fazla"

10 Eylül 2021 Cuma

Dijitalizm ve Etik meselesi

Sosyal iletişimde sıkça duyulan "Ethic" ( Etik ) kelimesi Yunanca'daki "Eth / Ethos" ( Âdet, Gelenek ) kökünden türemiş olan ve "Ahlâki" anlamında kullanılan bir kelimedir. "Ahlâk" kelimesi ise Arapça'daki "Halk" ( Yaratmak ) kelimesinin edilgen hali olan "Hulk" ( Yaratılmış olma, Yaratılış özellikleri, Doğuştan veya sonradan kazanılan ruhî ve zihnî hâller ) kelimesinin çoğul hali olup kaynaklarda "Bir toplum içinde kişilerin uymak zorunda oldukları davranış biçimleri ve kuralları" olarak tanımlanmaktadır. 

Dijital teknolojide ve dijital teknoloji ile entegre olmuş mikrobiyoloji ve genetik biliminde gözlemlenen gelişmeler insanlığı "Etik" kavramı üzerinde düşünmeye ve derin bir değerlendirme yapmaya yönlendirmektedir. Zira insanlık kendi geleceğini ve yaşam koşullarını bu temel kavram üzerinden belirleyecektir. Yani insan "Rab'bin ilahi sisteme mi bağlı kalacaktır? Yoksa şeytanların tuzağı olan dijital sisteme mi bağlanacaktır?" Soru budur.


"Dijitalizm" kavramı adeta yeni bir küresel rejim olarak tanımlanmaya ve telkin edilmeye çalışılmaktadır. Oysa ki teknolojinin amacı sağlık, eğitim, üretim, sanat gibi alanlarda insanlara kolaylıklar ve çözümler sunmaktır. Teknoloji, Allah'ın bahşettiği ilim vasıtasıyla insanın geliştirdiği ve kendi faydası için kullanması gereken bir olgudur. Ancak bugün Yeni Dünya Düzeni idealinin sözcüleri niteliğinde olan bazı şahısların muhtelif ortamlarda yaptıkları konuşmalara bakıldığında teknolojinin çok farklı ve amacından sapmış bir şekilde kullanılmak istendiği ve bunun da açık açık ilân edildiği görülmektedir. Esasen bu tarz iletişimler vasıtasıyla - Great Reset ( Büyük Sıfırlama ) kapsamında - etik ( ahlâki ) kodların / anlayışın, değer yargılarının, yaşam dinamiklerinin, inanç sisteminin ve sosyokültürel kuralların da önce sıfırlanacağı sonra da değiştirilip yeniden düzenleneceği mesajı da verilmektedir.

Oysa insana esasen yüksek etik ( ahlâki ) kodların bahşedildiği de Kalem suresinin 4. ayetinde zikredilir. Şeytanlar bu ahlâki kodları sıfırlamak istemektedirler.

68/4 Ve inneke le ala HULUKİN AZİM

( Ve kesinlikle sen BÜYÜK AHLÂK üzerindesin. )

Bu bağlamda küresel ve yerel bazda olmak üzere bazı şahıslar tarafından yapılmış konuşmaların kritik bölümleri şöyledir. 

Yahudi bir yazarın 2018 yılında Davos'ta yapılan Dünya Ekonomik Forumu toplantısındaki konuşmasından;

- "Veriye sahip olan gezegenin yöneticileri insanlığı ve yaşamı kontrol edecek." *

* "Kişisel Verileri Koruma Kanunu" kavramı ve insanın özgürlük hakkı doğrudan sıfırlanmaktadır. 

- "Birkaç elin hükmündeki veriyle insanlık sınıflara değil türlere ayrılacak."

- "Biyometrik veriler ( beden içindeki ve beyindeki veriler ) ile insanları hackleyeceğiz."**

** "Hacklemek", bilgi sistemlerinde hukuken suç teşkil eder ve cezası vardır. Ancak ilgili şahıs bilgisayardan da değil insandan, insanın hacklenmesinden bahsetmekte ve söylemi suç potansiyeli içermektedir.

- "Bu tanrının akıllı tasarımı değil bizim akıllı tasarımımızdır." ***

*** Açıkça şirk söyleminde bulunmaktadır.

Ve eğitim ile ilgili yetkili pozisyonda bulunmuş yerel bir şahıs da 2018 yılında, yukarıdaki konuşma paralelinde öğrencilere hitaben şu cümleleri kurmuştur.

- "Yani yirmi sene sonra hepinizin vücutlarında chiplerin olacağı, herkesin düşüncesinin uzaydan okunacağı bir çağa doğru gidiyoruz. Bizim bu konularda muhakkak mesafe almamız şart."

Teknoloji şirketleri sahibi bir şahıs da şu sözleri sarfetmiştir.

- "Eğer onları ( yapay zekâlı robotlar ) yenemiyorsan onlara katıl." ****

**** Teknoloji, insan tarafından yine insanın faydasına olmak üzere, Allah'ın bahşettiği ilim vasıtası ile geliştirilen bir olgudur. İnsanın "teknolojiyi yenmek" gibi saçma bir hedefi olamaz. Bu söylem de son derece manipülatif ve kötü amaçlıdır.

- "Yapay zekâ kendisinden asla kaçamayacağımız ölümsüz bir dijital diktatör yaratabilir."

Yukarıdaki söylemler tamamen mahremiyet konusu olup, uygulama ise tam bir zulüm ve zorbalıktan ibarettir. Ancak dikkat edileceği üzere, her zaman olduğu gibi alınan talimata istinaden çok tekrar metodu ile önceden telkin ve alıştırma taktiği izlenmektedir. Amaç zamanı geldiğinde bu zihinsel programlanma ve şartlanma doğrultusunda insanların kendi rızalarıyla sisteme teslim olmaları ( chiplenme vb. ) sağlanmasıdır.

Bir başka deyişle, içeriğini kişisel haklara, özgürlüğe, bedene ve zihine tecavüz, tahakküm ve zulüm unsurlarının oluşturduğu yukarıdaki söylemler yenilik ve gelişim olarak telkin edilmektedir. Bu bağlamda mevcut etik ( ahlâk ), hukuk ve inanç kavramlarının sorgulanmadan ve tartışmaya dahi açılmadan doğrudan hiçe sayıldığı ve geçersiz kılınmaya çalışıldığı görülmektedir. Yani "Dijitalizm"in tüm bu değerleri yok sayacak bir yeni düzen rejimi olduğu mesajı verilmektedir.

Oysa Kur'an ayetlerinde Allah'ın varlıklar için tayin ettiği etik ( ahlâki ) kodların ( bu kavram kitapta "Sünnet" ( Âdet ) olarak geçer ) asla değiştirilemeyeceği "Len tecide li sunnetillahi tebdila ve len tecide li sunnetillahi tahvila" ( Allah' ın adetinde değişim bulamazsın. Allah' ın adetinde dönüşüm, başkalaşım bulamazsın. ) cümlesiyle vurgulanır. ( 35/43, 48/23 )

Dolayısıyla gelişen teknolojinin dijital diktatörlüğe vasıta olmaması için insanların her yenilik diye önlerine sürüleni kabullenmemesi, sorgulaması ve uygulamanın teknik ve etik açıdan amacını aşma potansiyeline göre imkânları nispetinde tepkilerini göstermelerinde, yapabileceklerini hep birlikte ortaya koymalarında fayda bulunmaktadır. Hele tüm projelerin odak noktasında çocukların yani yeni nesillerin olduğu düşünüldüğünde durum çok daha büyük önem arzetmektedir. Zira ebeveynlerin birincil vazifesi topluma karakterini, niteliğini kazandıran kültürel ve etik ( ahlâki ) değerleri çocuklarına aktarmalarıdır. Öte yandan daha birkaç sene öncesine kadar "komplo teorisi" addedilen ve "alaya alınan" birçok konunun tek tek, aşama aşama ve artan bir hızla gerçekleştiği de unutulmamalıdır.

45/23 Fe raeyte men ittehaze ilahehu hevahu ve edallehullahu ala ilmin ve hateme ala sem'ihi ve kalbihi ve ceale ala besarihi ğişaveh fe men yehdihi min ba'dillah e fe la tezekkerun

( Hevesini ilahı edinen kimseyi görmez misin? Allah onu ilim üzerine saptırır. Kulağının ve kalbinin üzerine mühür basar. Gözünün üzerine perde oluşturur. Artık Allah’tan sonra onu kim yönlendirebilir? O halde hatırlamaz mısınız? )



Tahrif, Tebdil, Tahvil ve Tegayyur

Kitap ayetlerinin "Tahrif"* ve "Tebdil" ** edilmesi girişiminin, evvelki bölümlerde incelenen "insanın genetik kodundaki ( yazılımındaki ) enzimlerin yerlerinin ( dizilişlerinin ) dijital ve mikrobiyolojik metodlarla değiştirilmesi, bozulması" girişiminden farkı yoktur. İkisinde de amaç yaratışı, ilahi nizamı değiştirmek suretiyle bozmaktır. Ancak bu batıl bir girişimdir. Zira ilim üzerine sapmış müşriklerin her girişimi, her eylemi zaten sistemin, ilahi nizamın bir bileşenini oluşturmakta ve Allah'ın belirlediği kaderin, mü'minlerin hayrına, müşriklerin ise helâkine olacak şekilde tamamlanmasına vesile olmaktadır. Yani esasen ilahi sistem kusursuz işlemektedir.

Ayetlerdeki kelimelerin ve kelimelerdeki harflerin dizilimlerinin ( yerlerinin ) değiştirilmesi sonucunda ayetin ve kelimenin anlamı nasıl değişiyor veya ayet / kelime anlamsızlaşıyorsa ( bozuluyorsa ), gen yazılımındaki enzimlerin ( Adenine, Guanine, Cytosine, Thyamine ) dizilimlerinin ( yerlerinin ) değiştirilmesi sonucunda da insanın genetik yapısı değişebilmekte, sağlığı bozulabilmektedir.

4/46 Minellezine hadu YUHARRİFUN* EL KELİME AN MEVADİİHİ ve yekulune semi'na ve asayna vesma' ğayra musmein ve raina leyyen bi elsinetihim ve ta'nen fid din ve lev ennehum kalu semi'na ve eta'na vesma' venzurna le kane hayran lehum ve akveme ve lakin leanehumullahu bi kufrihim fe la yu'minune illa kalila

( O Yahudilerden KELİMEYİ YERİNDEN DEĞİŞTİRENLER, dillerini dürüp eğerek ve din hakkında saldırganlaşarak "Duyduk ve isyan ettik, duy duymaz olası ve bizi gör." derler. Şayet kesinlikle onlar "Duyduk ve itaat ettik, duy ve bize bak." deselerdi onlara daha hayırlı ve daha kuvvetli, sağlam olurdu. Lakin Allah onları inkarları ile lanetler de azı hariç inanmazlar. )

* "Tahrif" ( Harfleri bozmak, Harflerin yerini değiştirmek ) ve ayetteki Yuharrifun" ( Tahrif ederler, Harfleri bozarlar, Harflerin yerini değiştirirler ) kelimelerinin kökünde "Harf" kelimesi bulunmaktadır.

6/34 Ve lekad kuzzibet rusulun min kablike fe saberu ala ma kuzzibu ve uzu hatta etahum nasruna ve LA MUBEDDİLE** li KELİMATİLLAH ve lekad caeke min nebeil murselin

( Ve senden önce de resuller yalanlanmıştı. Onlara yardımımız gelene kadar o yalanlanmalarına ve eziyet edilmelerine sabrettiler. ALLAH' ın KELİMELERİNİ DEĞİŞTİREBİLECEK YOKTUR. Sana, gönderilenlerin haberlerinden gelmiştir. )

** "Tebdil" ( Değiştirme ) ve "Mubeddil" ( Değiştiren ) kelimeleri "Bedl" kökündendir. 

 18/27 Vetlu ma uhiye ileyke min KİTABİ rabbik LA MUBEDDİLE li KELİMATİHİ ve len tecide min dunihi multehada

( Ve sana Rab’binin KİTABINDAN / YAZISINDAN o vahyedileni oku. O'nun KELİMELERİNİ DEĞİŞTİREBİLECEK YOKTUR. O’ndan başka sığınılacak bulamazsın. )

6/115 Ve temmet KELİMETU rabbike sidkan ve adla la mubeddile li kelimatih ve huves semiul alim

( Ve Rab’binin KELİMESİ doğrulukça ve adaletçe tamamlanmıştır. O’nun kelimelerini değiştirebilecek yoktur. O duyandır, bilendir. )

10/82 Ve yuhikkallahul hakka bi KELİMATİHİ ve lev kerihel mucrimun

( Ve suçlular hoşlanmasalar da, Allah gerçeği KELİMELERİ ile gerçekleştirir. )

Nisa suresinin 171. ayetinde ruhun, kelime ( bilinç, bilgi ) olduğu Mesih İsa tanımı ile bildirilmektedir.

4/171 ..... innemel mesihu iysebnu meryeme rasulullahi ve KELİMETUH elkaha ila meryeme ve RUHUN minhu .....

( ..... Meryem oğlu Mesih İsa, kesinlikle Allah' ın resulü, Meryem'e atmış olduğu KELİMESİ ve O’ndan RUHTUR. ..... )

62- 1 John-5-7 Gökte tanıklık edenler üçtür. Baba, KELİME, ve Kutsal Ruh. Bunların üçü birdir.

Zira Mesih İsa aynı zamanda insanlar arasındaki kolektif bilinci ve birliği de temsil etmektedir. Bu nedenle İncil ayetlerinde Mesih İsa, "İnsanoğlu" olarak da zikredilir. 

 Tevrat'ın İbraniler bölümünde de yaratılışın ilahi bir yazılım ve "Allah'ın kelimelerinin yansıması" olduğundan bahsedilmektedir. 

 58-Hebrews-11-3 Alemlerin TANRI'NIN KELİMESİYLE düzenlendiğini, görülen şeylerin görülenlerce oluşturulmadığını imanla anlamaktayız.

Fatir suresinin 43. ayetinde, tuzaklar kurarak yaratışı ve ilahi nizamı değiştirmeye, bozmaya çalışanların tuzaklarına sadece kendilerinin düşeceği ve Allah'ın âdetinde bir değişimin veya dönüşümün ( başkalaşım ) olmadığı bildirilmektedir.

35/43 İstikbaran fil erdi ve mekras seyyi' ve la yehiykul mekrus seyyiu illa bi ehlih fe hel yenzurune illa sunnetel evvelin fe len tecide li sunnetillahi TEBDİLA ve len tecide li sunnetillahi TAHVİLA***

( Yerde kibirlenme ve kötülük tuzağıdır. Kötülük tuzağı sahibinin haricindekinin başına geçmez. Ancak evvelkilerin adetlerini mi gözetiyorlar? Allah' ın adetinde DEĞİŞİM bulamazsın. Allah' ın adetinde DÖNÜŞÜM, başkalaşım bulamazsın. )

*** "Tahvil" ( Dönüşüm ) kelimesi "Havl" ( Dönüşmek ) kökündendir.

Allahu Teala, nizamdaki değişikliğin / bozulmanın ancak ve ancak insanın, kendisine bahşedilen nimetleri ve nimet sistemini değiştirmeye, bozmaya kalkışması sonucunda tezahür edebileceğini Enfal suresinin 53. ayetinde bildirmektedir.

8/53 Zalike bi ennellahe lem yeku MUĞAYYİRAN**** ni'meten en'ameha ala kavmin hatta YUĞAYYİRU**** ma bi enfusihim ve ennellahe semiun alim

( Bu, Allah' ın kesinlikle bir kavime verdiği nimeti, onlar nefislerindekini DEĞİŞTİRMEDİKÇE DEĞİŞTİREN olmamasından dolayıdır. Kesinlikle Allah duyandır, bilendir. )

**** "Muğayyiran" ( Değiştiren ) ve "Yuğayyiru" ( Değiştirirler ) kelimeleri "Gayr" ( Değiştirmek ) kökündendir.


9 Eylül 2021 Perşembe

Firavun kelimesi

Arapçadaki "Fir'avn" ( Firavun ) ( çoğulu "Ferâine" ) kelimesi, Eski Mısır dilinde “Büyük Ev” anlamına gelen "Per’ao" ( Per‘aâ ) kelimesi ile ortak köke sahiptir.

Fir / Pir / Per* = Öne çıkan, Öndeki, Baştaki, Büyük

Avn / Ao = Ev ( "Ev" kelimesi "Avn" kelimesinin farklı telâffuz edilmiş halidir. )

* Arapça'daki "Pir" ( Reis, Baş, Büyük ) kelimesi de esasen "Fir" kelimesinin bir telâffuzudur. ( Örnek : İstanbul'daki bir otelin ismi olan "Pera Palace" kelimesi "Büyük Otel" anlamındadır. ) İngilizce'de ve Almanca'da "Ön, Öndeki" anlamına gelen "Fore" ve "Vor" kelimeleri de "Fir" kelimesinin tezahürleridir.

"PR / FR" köküne sahip "Firavun" kelimesi, Akkadca’da "Pir’u", İbrânîce’de "Par’o" ( Far’o ), İngilizce'de "Pharaoh", Fransızca'da "Pharaon" ve Almanca'da "Pharo" olarak telâffuz edilmektedir.

Kutsal kitaplarda "Fir'avn" kelimesi eski Mısır'da, kulak hırsızı cinlerden ( negatif frekanslı farklı boyut varlıkları ) insanlara zulmetmek karşılığında ilahi kozmik bilgi alan ve bu ilme dayanarak kendilerini ilah addeden, Rab'be şirk koşan ve halkı köleleştiren hibrid soydan olan zalim diktatörleri tanımlamak için kullanılmaktadır. Anılan zalimler ihtişamlı görünmek, halkı etkilemek ve korunmak için, haiz oldukları yüksek ilim vasıtasıyla, daima piramit şeklinde büyük yapılar ( saraylar ) inşa ettirmişler ve buralarda ikâmet etmişlerdir. ( Saraylar ardında firavunlaşmanın tarihten bugüne daim olduğu da görülmektedir. ) 

Hacc suresinin 38. ayetinde Firavun'un Haman'dan ( Vezir, "Hemen" yapan ) bir şirk merkezi olmak üzere "yakılmış ateş üzerine köşk / saray" inşa etmesini istediğinden bahsedilmektedir. Bu köşk / saray esasen "piramit"tir. Zira "Pyramid" kelimesi "Pyr / Fire" ( Ateş ) ve "Amid" ( Ortasında ) köklerinden oluşmakta ve "Ortasında Ateş olan / Ortadaki Ateş" anlamına gelmektedir. Arapça'daki "Far" ( Ateş ) ve "Amid" ( Başlıca nokta, Merkez ) kelimelerinin aynı kök kelimeler olması kuvvetle muhtemeldir. ( Evvelki bölümlerde incelendiği üzere buradaki "Ateş" kelimesinin "manyetik frekans vb. gibi muhtelif derin anlamları bulunmaktadır. )

28/38 Ve kale fir'avnu ya eyyuhel meleu ma alemtu lekum min ilahin ğayri fe evkid li ya hamanu alet tiyni fec'al li sarhan lealli ettaliu ila ilahi musa ve inni le ezunnuhu minel kazibin

( Ve Firavun "Ey ileri gelenler, ben size başka ilah bilmem. Haydi bana çamurun üzerine ateş yak ey Haman. Bana yüksek köşk oluştur. Umulur ki ben Musa' nın ilahına yükselirim. Kesinlikle ben onu yalancılardan zannederim." dedi. )

Ayet kodunda ( 28/38 ), 11 ve 111 nümerolojisi bulunması piramitin boyutlar arası bir geçiş portalı olduğuna da işaret etmekte gibidir. ( 2+8 = 10 ... 1 ve 3+8 = 11 ... 1 ve 11 ... 111 )

Firavun kelimesi müşrik zalimlerin genel ismi haline gelmiştir. Firavunların sonunun kaçınılmaz helâk olduğu ve anılan zalimlerin esasen ne kadar korkak oldukları Haşr suresinin aşağıdaki ayetlerinde "Kaleler", "Evlerin harab olması" ve "Duvarların / sarayların ardında olanlar" ifadeleriyle bildirilmektedir.

59/2 Huvellezi ahrecellezine keferu min ehlil kitabi min diyarihim li evvelil haşri ma zanantum en yahrucu ve zannu ennehum mani'atuhum husunuhum min allahi fe etahumullahu min haysu lem yahtesibu ve kazefe fi kulubihimur ru'be yuhribune buyutehum bi eydihim ve eydil mu'minine fa'tebiru ya ulil ebsar

( İlk toplanmada, kitap sahiplerinden o inkar edenleri yurtlarından çıkaran O'dur. Çıkaracağını zannetmediniz. Kesinlikle onlar, kalelerinin onları Allah’tan koruyacağını zannettiler. Ancak Allah onlara hesap edemedikleri yerden yetti. Kalplerinin içine korku attı. Evlerini kendi elleriyle ve inananların elleriyle harab ediyorlardı. O halde ibret alın ey görüş sahipleri. )

59/14 La yukatilunekum cemian illa fi kuran muhassenetin ev min verai cudurin be'suhum beynehum şedidun tahsebuhum cemian ve kulubuhum şetta zalike bi ennehum kavmun la ya'kilun

( Sağlam korunmuş üstün şehirlerde veya duvarların arkasında olmaları haricinde sizinle topluca savaşamazlar. Onların kendi aralarında kötülükleri zorlukları şiddetlidir. Toplanmış olduklarını sanarsın. Onların kalpleri dağınıktır. Bu kesinlikle onların akıl etmeyen kavim olmalarındandır. ) Ayetlerde sıklıkla yer alan "Firavun ve ailesi" ifadesi vasıtasıyla da Dünya'da insanları tahakküm altına alma obsesyonuna tutulmuş belirli bir soyun varlığına dikkat çekilmektedir. "Fir'avn" kelimesi 74 kere tekrarlanmakta olup ilk geçtiği ayette de "Al'i fir'avn" ( Firavun ailesi ) olarak yer almaktadır. 2/49 Ve iz necceynakum min ali fir'avne yesumunekum suel azabi yuzebbihune ebnaekum ve yestahyune nisaekum ve fi zalikum belaun min rabbikum azim ( Ve zamanında sizi, size azabın en kötüsünü değer gören, oğullarınızı boğazlayıp kadınlarınızı sağ bırakan Firavun ailesinden kurtardık. Bunda size Rab’binizden büyük sınav vardır. )

Davos'ta plan ifşası 2018 

"Children of the matrix" ( Matrix'in Çocukları ) ... bu ifade David Icke isimli araştırmacı yazarın 1999 yılında vizyona girmiş olan Matrix filminin isminden esinlenerek yazdığı kitabın ismidir. 

 "Matrix'in Çocukları" ifadesi esasen Z kuşağı ile sona eren bir nesil döngüsünden sonra Alpha kuşağı ile başlayan yeni nesil döngüsündeki insanlığın tasviri niteliğindedir. Küreselcilerin gelecek için planlarının özünde genetiği değiştirilmiş, tamamen Yapay Zekâ'nın kontrolüne girmiş, 7/24 merkezcil olarak kontrol edilen ve yönlendirilen bir insan toplumu oluşturma düşüncesi yatmaktadır.

Ancak daima hatırlanmalıdır ki Allahu Teala inanan ve iyilikler yapan insanları esirgeyecek, zalimlerin tuzaklarını boşa çıkaracak ve onları kendi tuzakları içinde helâke sürükleyecektir. Tarihe de bakıldığında bugünkü elit soyun atalarının da, eriştikleri yüksek seviyeli ilim vasıtasıyla Sümer, Babil ve Mısır uygarlıklarını tahakküm altına almış ve ilahi nizamı bozmaya kalkmış oldukları ancak sonlarının ise yine helâk olduğu görülmektedir.

2/11 Ve iza kile lehum la tufsidu fil ardi kalu innema nahnu muslihun

( Ve onlara "Yerde bozgun yapmayın." denildiğinde, "Kesinlikle bizler iyileştirenleriz." derler. )

2/12 E la innehum humul mufsidune ve lakin la yeş’urun

( İyi bilin ki kesinlikle onlar bozgunculardır ve lakin farketmezler. )

45/23 Fe raeyte men ittehaze ilahehu hevahu ve edallehullahu ala ilmin ve hateme ala sem'ihi ve kalbihi ve ceale ala besarihi ğişaveh fe men yehdihi min ba'dillah e fe la tezekkerun

( Hevesini ilahı edinen kimseyi görmez misin? Allah onu ilim üzerine saptırır. Kulağının ve kalbinin üzerine mühür basar. Gözünün üzerine perde oluşturur. Artık Allah’tan sonra onu kim yönlendirebilir? O halde hatırlamaz mısınız? )

28/78 Kale innema utituhu ala ilmin indi e ve lem ya’lem ennellahe kad ehleke min kablihi minel kuruni men huve eşeddu minhu kuvveten ve ekseru cem'a ve la yus'elu an zunubihimul mucrimun

( "Kesinlikle o indimdeki ilim üzerine verildi." dedi. Kesinlikle Allah' ın ondan önce, kuvvet olarak ondan daha şiddetli ve topluluk olarak daha çok olan nesillerden kimseleri helak ettiğini bilmez mi? Ve suçlular günahları hakkında sual edilmezler. )

Bu çerçevede küreselcilerin sözcüsü ve medya yüzü haline gelmiş olan şahıslardan biri olan Yuval Noah Harari isimli yazarın 2018 yılında, Davos'taki World Economic Forum ( Dünya Ekonomi Forumu ) toplantısında herkesin gözünün içine baka baka yaptığı ve alkış aldığı! konuşma metninden bazı bölümler aşağıdadır. 

Homo Sapiens ( Bilen İnsan ) ve Homo Deus ( Tanrı İnsan ) kitaplarının da yazarı olan Harari bu konuşmasında pandemi vasıtasıyla uygulaması hızlandırılmış olan küresel planı sözde "uyarı" formatında özetlemiş ve duyurmuştur.

* Çünkü gelecek nesiller bizler BEDENLER, BEYİNLE VE ZİHİNLERİN TASARIMINI öğreniyor olacağız ve bunlar ekonominin, 21. yüzyıl ekonomisinin ana ürünleri olacak. 

 * Şimdi GEZEGENİN YÖNETİCİLERİ tam olarak nasıl olacaklar? Buna VERİYE SAHİP OLANLAR karar verecek. Veriyi kontrol eden sadece İNSANLIĞIN değil YAŞAMIN kendisinin de geleceğini KONTROL EDECEK. 

 * Ve BİRKAÇ ELİN HÜKMÜNDEKİ çok fazla veri ile İNSANLIK sınıflara değil TÜRLERE FARKLI TÜRLERE AYRILACAK.

( Genetiği farklı amaçlara göre değiştirilmiş ve kategorize edilmiş insan türlerinden bahsetmektedir. )

* Ama aslında bizler İNSANOĞLUNU HACKLEME yeteneğini kazanıyoruz. Şimdi İNSANOĞLUNU HACKLEMEK için neye ihtiyacınız var? İki şey gerekli: Çok fazla bilişim gücüne ihtiyacınız var ve bol miktarda veriye ihtiyacınız var, özellikle BİYOMETRİK VERİLERE. Ne satın aldığım ya da nereye gittiğime dair veriler değil, BEDENİMDE VE BEYNİMİN İÇİNDE NELER OLDUĞUNA DAİR VERİLER. ( Açıkça "sizi, organizmanızı hackleyeceğiz, bozacağız" demektedir. )

* Özellikle MAKİNE ÖĞRENİMİ ve YAPAY ZEKÂNIN yükselişi bize gerekli bilişim gücünü veriyor ve aynı zamanda BİYOLOJİDEKİ ilerlemeler ve özellikle beyin bilimi alanındaki gelişmeler bize gerekli biyolojik anlayışı da vermektedir.

* ORGANİZMALAR ALGORİTMADAN İBARETTİR. Gerçekten sadece biyokimyasal algoritmadan oluşan insanoğluna ait VİRÜSLERİN !! olduğu organizmalar ve biz bu ALGORİTMALARIN ŞİFRELERİNİ nasıl ÇÖZECEĞİMİZİ öğreniyoruz. Şimdi iki devrim birleştiğinde BİLGİ TEKNOLOJİSİ DEVRİMİ, BİYOTEKNOLOJİ DEVRİMİ İLE BİRLEŞTİĞİNDE elde ettiğiniz şey İNSANLIĞI HACKLEME yeteneği olacak.

( İnsanın bir algoritma, bir programlanabilir birim olduğu ve Virüsler / RNA molekülleri vasıtasıyla insanın genetik kodlarının, ilahi yazılımının hacklenebileceği ve bozulabileceği ifade edilmektedir. Esasen yeni bir süreç başlangıcı olan mevcut "Coronavirus Pandemisi" de bu noktada anlam kazanmaktadır. )

* Biz gerçekten kendimizi tam olarak tanımıyoruz. Bir örnek vermek gerekirse 21 yaşındayken, eşcinsel olduğumu, bunu inkâr ederek bir kaç yıl yaşadıktan sonra nihayet fark etmiştim. Bir algoritma herhangi bir gence, kendisini cinsel yörüngede nerede olduğunu tam olarak söyleyebildiğinde ve hatta bunun ne kadar şekillendirilebilir olduğunu. ALGORITMA göz hareketlerini beyindeki kan basıncınıza göre izler ve KENDİNİZE KİM OLDUĞUNUZU SÖYLER.

( İnsana kim olduğunu, cinsel eğilimini vb. algoritma söyleyecekmiş!! Bu ifade insan beyninin, zihninin ve idrakinin sıfırlanması ve insanın Yapay Zekâ'ya bağlı robota dönüştürülmesi anlamına gelmektedir. Meşhur GREAT RESET ( Büyük Sıfırlama ) mottosunun gerçek anlamı da böylece bir kez daha ortaya çıkmaktadır. Harari laf arasında kendini örnek göstererek eşcinselliği de telkin etmektedir. Zira bahsettiği dijital ve genetik uygulamalarla istenen kişinin eşcinsel yapılması da mümkün görünmektedir. )

* Öncelikle BİZİ, BİZİM KENDİMİZİ ANLADIĞIMIZDAN DAHA İYİ ANLAYAN BİR ALGORİTMA var.

* Arzularımızı tahmin eden, duygularımızı manipüle eden, hatta bizim adımıza KARAR ALABİLEN ve eğer dikkatli olmazsak netice DİJİTAL DİKTATÖRLÜĞÜN yükselişi olabilir. 

 ( Sözde uyarıyor kisvesine bürünse de esasen patronlarının fermanını okumaktadır. )

* ELİTLER ORGANİZMALARA MÜDAHALE EDEREK onları HACKLEYEREK yaşamın geleceğini yeniden tasarlama yetkisini kazanabilir. Çünkü bir şeye müdahale ettiğinizde, onu HACKLEDİĞİNİZDE, genellikle o şeyin mühendisliğini de yapabilirsiniz ve eğer gerçekten MÜDAHALE - HACKLEME ve mühendislikte başarılı olursak bu sadece insanlığın tarihinin en büyük DEVRİMİ değil 4 milyar yıl önce yaşamın en başından bu yana en büyük biyolojik DEVRİM bu olacak.

( Yaratılış sistemini, ilahi nizamı bozmayı ve insanlığın bir avuç müşrik zalimin tam tahakkümü altına girmesini devrim olarak nitelemektedir. Esasen bu söylem ZIONISM'in ( Tanrı gibi olmacılık ) net tanımıdır. Harari "Homo Deus" ( Tanrı İnsan ) isimli kitabında da aynı mesajları vermiştir. )

* Bulutların üstündeki TANRININ akıllı tasarımı DEĞİL, BİZİM akıllı tasarımımız ve bulutlarımızın akıllı tasarımı. IBM bulut, Microsoft bulut.

( Hemen ardından da şirk yüklü söylemiyle inanç olgusuna ve Allah bilincine darbe vurmaya çalışmaktadır. )

* Verilerin mülkiyetinin bu kadar önemli olmasının nedeni budur. Eğer onu düzenleyemezsek, KÜÇÜK BİR ELİT, sadece insan toplumlarının geleceğini değil, gelecekteki yaşam biçimlerini de KONTROL altına alabilir. Şu anda büyük SİRKETLER verilerin çoğunu elinde tutuyor.

( Yine sözde uyarıyor. "Şiket" kavramını da dolaylı olarak en üst kurum olarak vurguluyor. )

En baştaki cümleleri tekraren; Tarihte Sümer, Babil ve Mısır uygarlıklarındaki "elit soy" da Allahu Teala'nın bahşettiği ilmi m insanlığın yararına değil, zararına yani onu köleleştirmek uğruna kullanmışlardır. Şimdi onların soylarının devamı olanlar iş başında görülmektedir. Aşağıdaki ayetler insanların, karamsarlığa kapılmadan, bilgiyle, cesaretle, sabırla, duayla ve hep birlikte mücadele etmeleri gerektiğini ve nihayetinde Allah'ın yardımıyla muvaffakiyete erişeceklerini bildirmektedir. ( Kurtuluş Savaşı bu bağlamda eşsiz bir örnektir. )

2/153 Ya eyyuhellezine amenusteinu bis sabri ves salah innellahe meas sabirin

( Ey o inananlar, sabırla ve duayla isteyin. Kesinlikle Allah sabredenlerle birliktedir. ) 

8/65 Ya eyyuhen nebiyyu harridil mu'minine alel kital in yekun minkum işrune sabirune yağlibu mieteyn ve in yekun minkum mietun yağlibu elfen minellezine keferu bi ennehum kavmun la yefkahun

( Ey haberci, inananları savaşa kızıştır teşvik et. Eğer sizlerden sabreden yirmi kişi olursa, ikiyüz kişiyi yenerler. Eğer sizlerden yüz kişi olursa, o inkar edenlerden bin kişiyi yenerler. Çünkü kesinlikle onlar anlamayan kavimdirler. )

8/66 El ane haffefellahu ankum ve alime enne fikum da'fa fe in yekun minkum mietun sabiratun yağlibu mieteyn ve in yekun minkum elfun yağlibu elfeyni bi iznillah vallahu meas sabirin

( Şimdi Allah sizi hafifletti ve kesinlikle içinizde zafiyet olduğunu bildi. Böylece eğer sizlerden sabreden yüz kişi olursa, ikiyüz kişiyi yenerler. Eğer sizlerden bin kişi olursa, Allah' ın izniyle ikibin kişiyi yenerler. Allah sabredenlerle birliktedir. )

Kuralsızlık telkini ve Nihilizm

Şeytani frekansların tezahürlerinden biri de Nihilist düşünce sistemidir. "Nihilism" kelimesi "Yokçuluk, Hiççilik" anlamına gelmekte olup özünde "her türlü değer yargısını, inanç sistemini, toplumsal ve ahlâki kuralı reddetme" düşüncesini yani "kuralsızlık" düşüncesini barındırır. 

Nihilizm kavramı 1999* yılında vizyona giren Matrix filminin de batini ve ana temasını oluşturmaktaydı. Filmin sonunda "Neo" karakterinin nihilizm reklamı niteliğinde olan ve batinen yaratıcı Rab'be hitab eden ( haşa ) şu sözleri dikkat çekicidir. 

“Biliyorum oradasın. Seni şimdi hissedebiliyorum. Korktuğunu biliyorum….bizden korkuyorsun. Değişimden korkuyorsun. Geleceği bilmiyorum. Sana bunun nasıl biteceğini söylemek için gelmedim. Sana bunun nasıl başlayacağını söylemek için geldim.  Bu telefonu kapatacağım ve bu insanlara, senin onlara göstermek istemediğini göstereceğim. Onlara sensiz bir yaşam göstereceğim. Kuralsız ve kontrolsüz , sınırları ve kısıtlamaları olmayan bir Dünya. Herşeyin mümkün olduğu bir Dünya. Gitmeye başladığımız noktada sana bir seçim bırakıyorum.”


Kitabın soldaki sayfasının en üstünde "On Nihilism" ( Nihilizm üzerine ) yazmaktadır. Hemen altındaki "paralar" da tek değer yargısının para olduğu mesajını vermektedir.

* Filmin gösterime giriş yılı olan 1999 tarihi de esasen mesaj içeren ve özellikle belirlenmiş bir sayısal koddur. Okültizmde 9 sayısı, yaratılışın ve ilahi nizamın sembolü olan 6 sayısının tersini yani sistem karşıtlığını ve bozgunculuğu simgelemektedir. 9 sayısı sihirin de sembolüdür. Ayrıca 9 sayısı 666 sayısının 18 ( 6+6+6 ) sayısı üzerinden de temsilidir. ( 1+8 = 9 ) Matrix filminin gösterim yılı olan 1999 sayısındaki 999 aynı zamanfa 666 sembolizmidir.

Ayrıca bkz.

https://kuranilmi.blogspot.com/2019/09/sihirli-9-says.html

Kuralsızlık, özgürlük değildir. Yaratılışın kuralları vardır. Mesela şu içinde yaşanılan minicik kaba madde boyutunun da kendine özgü fizik kuralları vardır. Varlıkların biyolojik yapılarının işleyişi, doğa olaylarının oluşumu ilahi nizamin bir mikro yansıması olarak hep belirli kurallara ve sistematiğe bağlıdır.

Küreselcilerin kuralsızlığı özgürlük olarak telkin etme yaklaşımının özünde yine kaos ve dolayısıyla kolay kontrol edilebilir bir ortam yaratma düşüncesi bulunmaktadır. Ordo ab Chao ( Kaosa Dayalı Düzen ) En büyük kaos şeytanın yegâne telkini olan kuralsızlık ve keyfiyettir ki bugün maalesef her alanda şahit olunan "Ben yaptım oldu." durumu bunun en açık yansıması niteliğindedir. Kuralsızlık şeytanın kuralıdır.

Kur'an ayetlerinde kuralsızlık sapıklığına karşı açık uyarılar "Hududallah" ( Allah'ın hudutları ) ifadesiyle zikredilmektedir. Kitapta bu ifadenin ilk kez geçtiği ayetin kodunun ( 2/187 ) nümerolojik değeri de 18 yani 6+6+6 ( 666 ) üzerindem 9 sayısını vermektedir. ( 2+1+8+7 = 18 ... 6+6+6 ... 9 ) 

 2/187 ... tilke hududullahi fe la takrabuha kezalike yubeyyinullahu ayatihi lin nasi leallehum yettekun

( ... Bunlar Allah’ ın hudutlarıdır. O halde onlara yaklaşmayın. Allah ayetlerini insanlara işte böyle açıklar. Umulur ki sakınırlar. )

"Mu'ted" ( Hududu aşan ) ve "Hududallah" ( Allah'ın hudutları ) ifadelerinin geçtiği diğer bazı ayetler de şöyledir.

2/190 Ve katilu fi sebilillahillizine yukatilunekum ve la ta'tedu innellahe la yuhibbul mu’tedin

( Ve sizinle savaşanlarla Allah yolunda savaşın. Ve hududu aşmayın. Kesinlikle Allah hudutları aşanları sevmez. )

Ayetteki "Katele" ( Savaşmak ) kelimesi iyilik ve doğruluk yolunda maddi veya manevi her anlamda verilen mücadeleyi tanımlamaktadır.

5/87 Ya eyyuhellezine amenu la tuharrimu tayyibati ma ehallellahu lekum ve la ta'tedu innellahe la yuhibbul mu'tedin

( Ey o inananlar, Allah' ın size helal kıldığı temizleri haram kılmayın. Hududu aşmayın. Kesinlikle Allah hududu aşanları sevmez. )

7/55 ud'u rabbekum tedarruan ve hufyeh innehu la yuhibbul mu'tedin

( Rab’binizi yalvararak ve gizlice çağırın. Kesinlikle O hududu aşanları sevmez. )

9/97 El a'rabu eşeddu kufran ve nifakan ve ecderu en la ya'lemu hudude ma enzelellahu ala rasulih vallahu alimun hakim

( Araplar inkar ve ikiyüzlülük, bozukluk olarak daha şiddetlidirler. Allah' ın, resulüne indirdiği hudutları bilmemeye daha yatkındırlar. Allah bilendir hakimdir. )

9/112 Ettaibunel abidunel hamidunes saihuner rakiunes sacidunel amirune bil ma'rufi ven nahune anil munkeri vel hafizune li hududillah ve beşşiril mu'minin

( Tevbe edenler, kulluk edenler, övenler, oruçlular, eğilenler, yere kapananlar, iyiliği emredenler ve kötülükten vazgeçirenler ve Allah' ın hudutları için koruyucu olanlar. İnananları müjdele. )

83/12 Ve ma yukezzibu bihi illa kulli mu'tedin esim

( Ve onu tüm azan, hududu aşan günahkarlar haricindekiler yalanlamaz. )

Ayrıca bkz.

https://kuranilmi.blogspot.com/2020/04/kontrol-obsesyonu.html