26 Aralık 2019 Perşembe

5. Boyuta hazırlık süreci 4. Boyut

Ruhsal celselerden derleme olarak hazırlanmış olan "Ra Bilgileri" kitabında, döngü sonunda Sevgi Planı'na ( Cennet /  Yarı Süptil Alem / 5. Boyut ) hazırlık safhası olan ve kaba madde alemindeki idrak seviyesi yükselmiş, tekamülde ileri giderek kolektif bilincin bir parçası olmuş varlıkların ruhsal ortamı olan 4. boyuta ilişkin bilgiler şöyle aktarılmaktadır.  

"SORU: Teşekkür ederim. Dördüncü yoğunluk derecesindeki koşulları kısaca betimlemeniz mümkün mü?

RA: Sözlerimizi dinlerken, dördüncü yoğunluk derecesini betimleyecek sözcüklerin bulunmadığını da göz önünde tutmanızı istiyoruz. Sadece ne olmadığını açıklayabiliriz, bir de yaklaşık olarak ne olduğunu. Dördüncü yoğunluk derecesinin ötesini betimleyebilecek sözcükler ise iyice azalır ve giderek tümüyle sözcüklerden yoksun kalırız. Dördüncü yoğunluk derecesinin ne olmadığına gelince: Özel olarak tercih edilmedikçe orada sözcükler kullanılmaz. Bedenler ağır kimyasal araçlardan oluşmazlar. Varlık burada kendi içinde uyumsuzluğa düşmez. İnsanlar arasında da uyumsuzluk yoktur. Burada herhangi bir yolla uyumsuzluğa neden olma olanağı da yoktur."

Kaba madde alemi yani 3. boyut olan dünyadayken 4. boyutun süptil deneyimlerini yaşayarak insanın gerçek ruhsal potansiyeline kendilerindeki maddi ve manevi değişimlerle şehadet etme liyakatine erişmiş olan varlıkların içinde bulunacakları ortamdaki ana kriterler bozulamayacak bir uyum, sınırsız özveri, sevginin evvelce hissedilmemiş yönleri, sınırsız ve karşılıksız paylaşım, ilmin üst kademelerine ilerleyiş, bizcillik ve ünite bilinci olacaktır. Bu kriterler, kaba madde alemi varlıklarını Cennet olarak bilinen, Yarı Süptil madde alemine yani 5. boyuta hazırlayacaktır. Kaba madde aleminde ölüm olarak bilinen boyuttan boyuta kaba geçiş halinin, hastalık olarak bilinen uyumsuzlukların, sıcak, soğuk, açlık, susuzluk kavramlarının olmadığı Sevgi Planı, Sirius ve Cennet olarak anılan yarı süptil 5. boyutta varlıklar imajinasyonlarıyla nesnel olgular ve mekanlar oluşturabilecek ve sevginin hiç bilinmeyen derinliklerini deneyimleyerek ve nefsaniyetin az kalmış bakiyelerini de sıfırlayacak ve Vazife Planı'na hazır hale geleceklerdir. Cennetteki durum Taha suresinin aşağıdaki ayetlerinde, nefsaniyetine yenik düşen Adem'in cennetten çıkarılması misali ile izah edilmektedir.

20/117 - Fe kulna ya ademü inne haza adüvvün leke ve li zevcike fe la yuhricenneküma minel CENNETİ fe teşka ( Böylece, "Ey Adem, kesinlikle bu senin için ve eşin için düşmandır. O halde, kesinlikle sizi CENNETTEN çıkarmasın. Yoksa meşakkat içinde bedbaht olursun." dedik. )

20/118 - İnne leke en LA TECUA FİHA VE LA TA'RA ( Kesinlikle sana ORADA ACIKMAMAN VE ÇIPLAK OLMAMAN vardır. )

20/119 - Ve enneke LA TAZMEU FİHA VE LA TADHA ( Ve kesinlikle sen ORADA SUSAMAZSIN VE SICAKTA YANMAZSIN. )

21/8 - Ve ma cealnahüm CESEDEN LA YE’KÜLUNET TAAME ve ma kanu halidın      ( Ve onları YEMEK YEMEYEN GÖVDELER, vücutlar kılmadık. EBEDİ de değillerdi. ) 

Cennet tasvirine ilişkin İncil'deki ayetlerden biri de şöyledir.

66 Vahiy 21-4 Onların gözlerinden bütün yaşları silecek. Artık ölüm olmayacak. Artık ne yas, ne ağlayış, ne de ıstırap olacak. Çünkü önceki düzen ortadan kalktı."

Evvelki bölümlerde de incelendiği üzere Fatir suresinin 35/1 kodlu ayetinde yer alan ve "Kanat, Yön, Taraf" anlamlarını taşıyan "Ecnihat" kelimesinin "Boyut" anlamını taşıyor olması kuvvetle muhtemeldir. Zira bu anlam da diğer anlamlar ile uyum arzetmektedir. Dolayısıyla ayette 2., 3. ve 4. boyuttan gönderilen vazifeli varlıklardan ( melekler ) bahsediliyor olması kuvvetle muhtemeldir.

35/1 - El hamdü lillahi fatıris semavati vel erdı CAİLİL MELAKİKETİ RUSÜLEN ÜLİ ECNİHATİN MESNA VE SÜLASE VE RUBA' yezıdü fil halkı ma yeşa' innellahe ala külli şey'in kadır ( Övgü, gökleri ve yeri yoktan yaratan,  MELEKLERİ İKİŞER, ÜÇER, DÖRDER KANATLI RESULLER KILAN Allah içindir. O yaratışta ne dilerse artırır. Kesinlikle Allah herşeye gücü yetendir. )



Habercilerin ve inananların ıstırapları

İnsanlığı tekamül ettirecek olan gerçeği, doğruyu, ilmi ve aydınlığı getirenler,  tarih boyunca zulme uğramışlar ve ıstırap çekmişlerdir. Batıla tapanlar tarafından yapılan bu zulüm halen her alanda aynı şekilde ve şiddette devam etmektedir. Bu duruma en çarpıcı örnek Allahü Teala'nın kelamını, ilmini iletmek ile vazifelendirilmiş olan habercilerin ( Enbiya ) ve inananların maruz kaldıkları zulümdür. Kur'an, yapılan zulmü aşağıdaki başlıklarla bildirmektedir.

1- İnkar
2- Tekzib ( Yalanlama )
3- İstihza ( Alay )
4- İsyan
5- İhrac ( Yurdundan çıkarma )
6- Sücun ( Zindana atma )
7- Katl ( Öldürme )

Aşağıda bu hususu bildiren ayetlerden örnekler yer almaktadır.

2/6 - İnnellezine KEFERU sevaun aleyhim e enzertehüm em lem tünzirhüm la yu’minun 
( O İNKAR EDENLERİ uyarsan da uyarmasan da kesinlikle onlara eştir. İnanmazlar. )

2/10 - Fi kulubihim meradun fe zadehümüllahü merada ve lehüm azabun elimun bima kanu YEKZİBUN 
( Kalplerinde hastalık vardır. Böylece Allah onlara hastalıklarını artırır ve YALANLAMIŞ OLDUKLARINDAN dolayı elim azap onlaradır. )

2/14 - Ve iza lekullezıne amenu kalu amenna ve iza halev ila şeyatınihim kalu inna meaküm  innema nahnü MÜSTEHZİUN 
( O inananlara rastladıklarında "İnandık." derler. Şeytanları ile yalnız kaldıklarında ise "Kesinlikle biz sizinle birlikteyiz, bizler kesinlikle ALAY EDENLERİZ." derler. )

2/93 - Ve iz ehazna mısakaküm ve rafa'na fevkakümüt tur huzu ma ateynaküm bi kuvvetin vesmeu kalu semı'na ve ASAYNA ve üşribu fı kulubihimül ıcle bi küfrihim kul bi'se ma ye'müruküm bihı ımanüküm in küntüm mü'minın 
( Ve zamanında sözünüzü aldık ve dağı üstünüze yükselttik. O size verdiğimizi kuvvetlice alıp tutun ve onu duyun. "Duyduk ve İSYAN ETTİK" dediler. Buzağıyı kalplerinin içinde inkarlarıyla içirip beslediler. De ki: "Eğer inananlarsanız, ona inanmanız için o size emrettiği ne kötüdür." )

2/85 - Sümme entüm haülai taktülune enfüseküm ve TUHRİCUNE FERİKAN MİNKÜM MİN DİYARİHİM tezaherune aleyhim bil ismi vel udvan ve in ye'tuküm üsara tüfaduhüm ve hüve muharramün aleyküm ıhracühüm e fe tü'minune bi ba’dıl kitabi ve tekfurune bi ba'd fe ma cezaü men yef'alü zalike minküm illa hızyün fil hayatid dünya ve yevmel kıyameti yüraddune ila eşeddil azab ve mallahü bi ğafilin an ma ta'melun 
( Sonra sizler öylesiniz ki nefislerinizi öldürüyorsunuz ve SİZLERDEN BİR KISMINIZI YURTLARINDAN ÇIKARIYORSUNUZ. Onların üzerine günah ve düşmanlıkta dayanışma halinde oluyorsunuz. Eğer size esirler olarak gelirlerse fidyelerini veriyorsunuz. O çıkarılmaları üzerinize haram kılınandı. O halde kitabın bazı kısımlarına inanıyor da bazı kısımlarını inkar mı ediyorsunuz? O sizlerden bunu yapanlar, dünya hayatında zilletin haricinde karşılık almazlar. Ayağa kalkış gününde azabın en şiddetlisine geri döndürülürler. Allah o yaptıklarınızdan habersiz değildir. )

12/35 - Sümme beda lehüm min ba'di ma raevül ayati le YESCÜNÜNNEHU hatta hıyn ( Sonra, o gördükleri ayetlerin ardından, onu belirli zamana kadar kesinlikle ZİNDANA ATMAK* onlara uygun göründü. )

* Haberci Yusuf'un bir kadın iftirasına maruz kalarak zindana atılması misali...

2/91 - Ve iza kıle lehüm aminu bima enzelellahü kalu nü'minü bima ünzile aleyna ve yekfürune bima veraehu ve hüvel hakku müsaddikan li ma meahüm  kul fe lime TAKTÜLUN ENBİYAELLAHİ min kablü in küntüm mü'minın 
( Ve onlara "O Allah’ ın indirdiğine inanın." denildiğinde, "O üzerimize indirilene inanırız." derler. Onun arkasından inkar ederler. O, onlarla birlikte olanı doğrulayıcı olarak gerçektir. De ki: "Eğer inananlarsanız, o halde neden önceden ALLAH'IN HABERCİLERİNİ ÖLDÜRÜYORDUNUZ." )

İncil

42-Luke-11-49 İşte bunun için Tanrı'nın Bilgeliği şöyle demiştir: 'Ben onlara peygamberler ve elçiler göndereceğim, bunlardan kimini öldürecek, kimine zulmedecekler.'












25 Aralık 2019 Çarşamba

Dua bilinci

Kök anlamı "Çağrı" olan "Dua" kelimesi, Allahü Teala'nın Vehhab ( Bahşeden ) ve Mücib ( İcabet Eden / Cevap Veren ) sıfatlarına tevekkül edilerek O'na iletilen talepler anlamına gelmektedir.

Ancak kişinin duayı nefsani, maddi ve dünyevi arzulara istinaden yapmaması, maddi çokluk beklentisi yerine kendisi ve tüm insanlık için hayırlı olanı talep etmesi gerekmektedir. Zira hayırlı olanın ne olduğunu, tekamül sürecinde hangi sınavların gerektiğini sadece ve sadece Allahü Teala bilmektedir.

Hatırlanacağı üzere kur'an'daki dua cümleleri evvelki bölümlerde incelenmişti. Ancak duaya en güzel örnek hidayetin ve yükselişin kapısını açan bir anahtar niteliği taşıyan Fatiha suresinin ayetleridir. ( "Fatiha" kelimesi "Açılış" ve "Anahtar" anlamlarına gelmektedir. )

1/1 - Bismillahir rahmanir rahim ( Şefkatli, merhametli Allah'ın ismi ile, )
1/2 - El hamdu lillahi rabbil alemin ( Övgü alemlerin Rab’bi Allah içindir.  )
1/3 - Er rahmanir rahim ( Şefkatli, merhametli, )
1/4 - Maliki yevmid din ( Din gününün maliki, )
1/5 - İyyake na’budu ve iyyake nestein ( Ancak sana kulluk ederiz ve ancak sana istekte bulunuruz. )
1/6 - İhdinas sıratel mustakim ( Bizi doğru yola yönlendir. )
1/7 - Sıratallezine en’amte aleyhim gayril magdubi aleyhim ve lad dallin ( O üzerlerine nimet verdiklerinin yoluna, üzerlerine öfke inmemişlerinkine ve sapmamışlarınkine. )

İnkarcı ve münafık müşriklerin duayı nasıl bir aldatma ve gösteriş aracı olarak kullandıkları ise yine 7 ayetten oluşan Maun ( İhtiyaçlık ) suresinin ayetlerinde bildirilmektedir. ( Fatiha ve Maun sureleri dışında Kur'an'da 7 ayetten oluşan başka sure bulunmamaktadır. Bu durum düalitenin sembolü olan "İkili Yedi" kavramı açısından önem arzetmektedir. )

107/1 - E raeytellezi yükezzibü bid din ( O dini yalanlayanı gördün mü? )
107/2 - Fe zalikellezi yedu'ul yetim ( Böylece işte o yetimi iter kakar. )
107/3 - Ve la yehuddu ala taamil miskin ( Ve yoksulun yedirilmesine teşvik etmez, yönlendirmez. )
107/4 - Fe veylün lil müsallin ( O halde vay dua edenler için. )
107/5 - Ellezine hüm an salatihim sahun ( Onlar dualarında habersizdirler. )
107/6 - Ellezine hüm yüraun ( Onlar gösteriş yaparlar. )
107/7 - Ve yemneunel maun ( Ve ihtiyaçlığı, yardımı engelleyip menederler. )


İncil'in aşağıdaki ayetleri de dua sürecine ilişkin bilgiler vermektedir.

40-Matthew-6-5 "Dua ettiğiniz zaman ikiyüzlüler gibi olmayın. Onlar, insanlar tarafından görülmek için havralarda ve sokak köşelerinde dikilip dua etmeyi severler. Size doğrusunu söyleyeyim, onlar ödüllerini almışlardır. 

40-Matthew-6-6 Ama siz dua edeceğiniz zaman iç odanıza çekilin ve kapıyı örttüğünüzde gizlide olan Babanız'a dua edin. Gizlide olanı gören Babanız sizi ödüllendirecektir.

40-Matthew-6-7 Dua ettiğinizde, paganlar gibi boş tekrarlar yapmayın. Onlar çok konuşarak duyulacaklarını sanırlar. 

40-Matthew-6-8 Bu nedenle siz onlara benzemeyin. Çünkü Babanız nelere ihtiyaç duyduğunuzu siz daha O'ndan dilemeden önce bilir.

40-Matthew-6-9 "Bu nedenle siz şöyle dua edin: 'Gökteki Babamız*, adın kutsal kılınsın.

40-Matthew-6-10 Egemenliğin gelsin. Gökte olduğu gibi, yerde de Senin istediğin olsun.

40-Matthew-6-11 Bugün bize gündelik ekmeğimizi ver.

40-Matthew-6-12 Ve bize karşı suç işleyenleri bağışladığımız gibi, Sen de bizim suçlarımızı bağışla. 

40-Matthew-6-13 Ve bizi ayartılmaya yönlendirme. Bizi kötü olandan kurtar. Çünkü egemenlik, güç ve övgü sonsuza dek senindir. Amin'. 


* "Gökteki Baba" ifadesi teşbihi bir ifade olup, Bakara suresinin 2/200 kodlu ayetinde de aynı teşbih yer almaktadır.

2/200 - Fe iza kadaytüm menasikeküm fezkürullahe ke zikriküm abeküm ev eşedde zikra fe minen nasi men yekulü rabbena atina fid dünya ve ma lehu fil ahırati min halak ( İbadetlerinizi tamamladığınızda Allah’ ı, babalarınızı hatırladığınız gibi veya daha şiddetli hatırlayın. İnsanlardan kim "Rab’bimiz bize dünyada ver." derse, ona ahirette nasip yoktur. )




Azabı görünce ...

"Azab" kelimesi dünyada veya ahiretteki "Eziyet, Sıkıntı, Istırab, Büyük Elem" anlamına gelen bir kelimedir. Bir varlığın azab hissetmesine vesile olan temel olgu "Yoksunluk"tur. Sağlık, sevgi, saygı, şefkat, itibar, ve maddi imkânlar yoksunluk olgusunun parametreleridir. Yoksunluk maddi ve manevi olarak tezahür etse de temelinde maneviyat yani ruhsallık bulunmaktadır. 

Şeytanların nefsani telkinleri altında kalarak dünya malını ve maddi imkânlarını toplayıp, onlarla saygınlık ve itibar kazanmaya çalışan zalimlerin durumu çok acı bir örnektir. Zira böylelerinin bilinçaltındaki esas amacı diğer insanlara göre maddesel üstünlüğe sahip olmak değil, diğer insanlarda kıskanma, imrenme, kendi durumuna hayıflanma, hayran olma ve yüceltme duygularının oluşmasını sağlamak, bu duyguların yaydığı negatif enerjiden tatmin olmak, beslenmek ve diğer insanların kendilerini yoksun ve mahrum hissettikleri varsayımıyla keyiflenmektir. Bir başka deyişle aslında maddenin ve maddenin miktarının onlar için önemi yoktur. Önemli olan diğer insanlarda bu negatif duyguları oluşturabilmektir. Dolayısıyla bu negatif duyguları oluşturmak için az miktarda maddesellik veya sıfır maddesellik gerekli olsa anında maddeden vazgeçerler. 

Bu durum mananın yani kelimelerin maddenin özü olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. 

Mal ve maddi imkân sahibi bu zalimler kendilerinin azaba maruz kalma potansiyelini hissettiklerinde, sözde kendileri için önemli ve değerli olan tüm maddiyatlarını derhal feda edebilirler. Bu durum da esas itibarıyla maddenin onlar için önemi olmadığını ve ne kadar ikiyüzkü olduklarını açıkça göstermektedir. Ancak onlar azabı görene kadar bunu idrak edemezler.

Kur'an ayetleri bu fenomeni şöyle bildirmektedir.

10/54 - Ve LEV ENNE Lİ KÜLLİ NEFSİN ZALEMET MA FİL ETDİ LEFTEDET BİH ve eserrun nedamete lemma raevül azab ve kudiye beynehüm bil kıstı ve hüm la yuzlemun ( Ve şayet kesinlikle YERDE NE VARSA TÜM ZULMETMİŞ NEFİS İÇİN OLSA, AZABI GÖRÜNCE ONU BIRAKIR FEDA EDERDİ ve gizli pişmanlık duyardı. Aralarında adaletle hüküm verilir ve onlar zulmedilmezler. )

39/47 - Ve lev enne lillezıne zalemu ma fil erdı cemıan ve mislehu mea hu leftedev bihı min suil AZABİ YEVMEL KIYAMEH yevmel kıyameh ve beda lehüm minellahi ma lem yekunu yahtesibun ( Ve şayet kesinlikle yerde ne varsa ve onun aynısı, bir o kadarı ile birlikte topluca o zulmedenlere olsaydı, AYAĞA KALKIŞ GÜNÜAZABININ kötülüğünden dolayı onu bırakır feda ederlerdi. Onlara Allah’tan, o hesabını yapmış olmadıkları meydana çıkar. )

Cehalet + Gaflet = Dalalet

Allah yolundan sapmanın yani sapıklığın ( Dalalet ) iki önemli bileşeni bulunmaktadır. Cehalet ve Gaflet;

Cehalet = Habersizlik, Bilgisizlik
Gaflet = Dikkatsizlik, Endişesizlik, Vurdumduymazlık, Habersizlik
Dalalet = Sapıklık

Gaflet, cehaletin bir sonucu olarak tezahür eden olgudur. Zira "Cahil Gafleti / Cahil Cesareti" olarak bilinen kavram gaflet ve cehaletin birleşiminden oluşmaktadır. Bu iki olgunun tesiriyle meydana çıkan tutum, düşünce ve davranışlar varlıkları Allah'ın doğru yolundan sapmalarına neden olmaktadır. 

Küresel şeytanların en büyük arzusu insanları cehalet ve gaflet halinde tutarak dalalete ve nihayetinde helake sürüklemektir. Kur'an ayetleri bu üç kavrama ( Cehalet, Gaflet, Dalalet ) özellikle vurgu yapmakta ve cehaletinin farkına varıp tevbe edenlere af yolunu açmaktadır.

CEHALET

4/17 - İnnemet tevbetü alellahi lillezıne ya'melunes sue bi cehaletin sümme yetubune min karıbin fe ülaike yetubüllahü aleyhim ve kanellahü alimen hakıma ( Kesinlikle tevbe o cehaletle kötülük yapanlar için Allah’ ın üzerinedir. Sonra hemen ardından tevbe ederler. Böylece Allah işte onların üzerine tevbe eyler. Allah bilendir hakimdir. )

6/54 - Ve iza caekellezine yü'minune bi ayatina fe kul selamün aleyküm ketebe rabbüküm ala nefsihir rahmete ennehu men amile minküm suen bi cehaletin sümme tabe min ba'dihı ve asleha fe ennehu ğafurun rahım ( Ve ayetlerimize inananlar sana geldikleri zaman De ki: "Selam üzerinize olsun, Rab’biniz nefsine rahmet yazdı. Kesinlikle ki sizden kim cehaletle kötülük yapıp da sonra onun ardından tevbe ederse ve iyileşirse, kesinlikle O affedendir, merhametlidir." )

16/119 - Sümme inne rabbeke lillezıne amilüs sue bi cehaletin sümme tabu min ba'di zalike ve aslehu inne rabbeke min ba'diha le ğafurun rahım ( Sonra kesinlikle Rab’bin, o cehalet ile kötülük yapanlar ve sonra, bunun ardından tevbe edip iyileşenlerledir. Kesinlikle Rab’bin ondan sonra affedendir merhametlidir. )

GAFLET

7/179 - Ve lekad zera'na li cehenneme kesıran minel cinni vel insi lehüm kulubün la yefkahune biha ve lehüm a'yünün la yübsırune biha ve lehüm azanün la yesmeune biha ülaike kel en'ami bel hüm EDALL ülaike hümül ĞAFİLUN ( Ve cinlerden ve insanlardan çoğunu cehennem için bıraktık. Onların kalpleri vardır, onlarla anlamazlar. Onların gözleri vardır, onlarla görmezler. Onların kulakları vardır, onlarla duymazlar. Bunlar hayvanlar gibidirler. Bilakis daha da SAPMIŞLARDIR. İşte onlar GAFİLLERDİR, HABERSİZLERDİR. )

10/7 - İnnellezine la yercune likaena ve radu bil hayatid dünya vatmeennu biha vellezine HÜM AN AYATİNA ĞAFİLUN ( Kesinlikle o bize kavuşmayı ummayanlar, dünya hayatına razı, hoşnut olanlar, onunla tatmin olanlar ve O AYETLERİMİZDEN GAFİL, HABERSİZ olanlar, )

10/92 - Fel yevme nüneccıke bi bedenike li tekune li men halfeke ayeh ve inne KESİREN MİNEN NAS AN AYATİNA LE ĞAFİLUN ( O halde bugün, o senden sonraki kimselere ayet olması için bedenini kurtaracağız. Kesinlikle İNSANLARDAN ÇOĞU AYETLERİMİZDEN HABERSİZDİRLER. )

16/108 - Ülaikellezine tabeallahü ala kulubihim ve sem'ıhim ve ebsarihim ve ülaike hümül ĞAFİLUN ( İşte onlar Allah' ın, o kalplerinin, kulaklarının ve gözlerinin üzerine mühür bastıklarıdır. İşte onlar, onlar HABERSİZDİRLER. )

46/5 - Ve men edallü min men yed'u min dunillahi men la yestecıbü lehu ila yevmil kıyameti ve hüm an DÜAİHİM ĞAFİLUN ( Ve ayağa kalkış gününe kadar ona cevap veremeyecek olan o Allah’tan başkasını çağırandan daha sapık kimdir? Ve onlar ÇAĞIRMALARINDA, DUALARINDA HABERSİZLERDİR. )

DALALET

7/179 - Ve lekad zera'na li cehenneme kesıran minel cinni vel insi lehüm kulubün la yefkahune biha ve lehüm a'yünün la yübsırune biha ve lehüm azanün la yesmeune biha ülaike kel en'ami bel hüm EDALL ülaike hümül ĞAFİLUN ( Ve cinlerden ve insanlardan çoğunu cehennem için bıraktık. Onların kalpleri vardır, onlarla anlamazlar. Onların gözleri vardır, onlarla görmezler. Onların kulakları vardır, onlarla duymazlar. Bunlar hayvanlar gibidirler. Bilakis daha da SAPMIŞLARDIR. İşte onlar GAFİLLERDİR, HABERSİZLERDİR. )

25/44 - Em tahsebü enne ekserahüm yesmeune ev ya'kılun in hüm illa kel en'ami bel hüm EDALLÜ sebıla ( Kesinlikle onların çoğunluğu dinleyecekler veya akıllanacaklar mı sanıyorsun? Kesinlikle onlar ancak hayvan gibidirler. Bilakis onlar yol olarak daha SAPIKTIRLAR. )

28/50 - Fe in lem yestecıbu leke fa'lem ennema YETTEBİUNE EHVAEHÜM ve MEN EDALLÜ min men ittebea hevahü bi ğayri hüden minellah innellahe la yehdil kavmez zalimın ( Artık eğer sana cevap veremezlerse, bil ki kesinlikle heveslerine tabi oluyorlar. Allah’tan yönlendirmesiz olarak, O HEVESİNE TABİ OLAN KİMSEDEN DAHA SAPIK kimdir? Kesinlikle Allah zalimler kavmini yönlendirmez. )




















24 Aralık 2019 Salı

Tek İlah ( İlahen Vahid )

"İlahen vahid" ( Tek ilah ) ifadesi ise Kur'an'da 19 kere* tekrarlanmaktadır. 19 sayısının nümerolojik değeri "1" ( 1+9 = 1 ) olup, bu durum Allah'ın "Birliği" kavramı ve Kur'an'daki 19 fenomeni ile uyum sergilemektedir.

2/133 - Em küntüm şühedae iz hadara ya'kubel mevtü iz kale li benıhi ma ta'büdune min ba'dı kalu na'büdü ilaheke ve ilahe abaike ibrahıme ve ismaıyle ve ishaka İLAHEN VAHİDA ve nahnü lehu müslimun ( Yoksa ölüm Yakub' a geldiğinde şahitler mi oldunuz? Zamanında oğullarına "Benden sonra neye kulluk edersiniz?" dedi. "Senin ilahına ve senin babaların İbrahim’ in ve İsmail’ in ve İshak’ın ilahına TEK İLAH olarak kulluk ederiz. Bizler O'na teslim olanlarız." dediler. )

2/163 - Ve ilahüküm İLAHÜN VAHİD la ilahe illa hüver rahmanür rahım ( Ve ilahınız TEK İLAHTIR. Şefkatli ve merhametli olan O’nun haricinde ilah yoktur. )

4/171 - Ya ehlel kitabi la tağlu fı dıniküm ve la tekulu alellahi illel hakk innemel mesıhu ıysebnü meryeme rasulüllahi ve kelimetüh elkaha ila meryeme ve ruhun minhü fe aminu billahi ve rusülih ve la tekulu selaseh intehu hayran leküm innemELLAHÜ İLAHÜN VAHİD sübhanehu en yekune lehu veled lehu ma fis semavati ve ma fil ard ve kefa billahi vekıla ( Ey kitap sahipleri, dininizde azgınlık etmeyin ve Allah üzerine gerçek haricindekini söylemeyin. Meryem oğlu İsa Mesih, kesinlikle Allah' ın resulü, Meryem'e atmış olduğu kelimesi ve O’ndan ruhtur. O halde, Allah’a  ve O’nun resullerine inanın ve üçtür demeyin. Kendi hayrınıza bundan imtina edin, vazgeçin. Kesinlikle ki ALLAH TEK İLAHTIR. O, çocuk sahibi olmaktan yücedir. Göklerde ne varsa ve yerde ne varsa O’nadır. Vekil olarak Allah kafidir. )

5/73 - Lekad keferallezıne kalu innellahe salisü selaseh ve ma min ilahin illa İLAHÜN VAHİD ve in lem yentehu an ma yekulune le yemessennellezine keferu minhüm azabün elım ( O "Kesinlikle Allah, üçün üçüncüsüdür." diyenler inkar etmişlerdir. TEK İLAHTAN başka ilah yoktur. Eğer o söylediklerinden vazgeçmezlerse, kesinlikle onlardan o inkar edenlere elim azap dokunacaktır. )

6/19 - Kul eyyü şey'in ekberu şehadeh kulillahü şehıdün beynı ve beyneküm ve uhıye ileyye hazel kur'anü li ünziraküm bihı ve men belağ e inneküm le teşhedune enne meallahi aliheten uhra kul la eşhed kul innema hüve ilahün vahıdün ve innenı berıün min ma tüşrikun ( De ki: “Şahitlik olarak hangi şey daha büyüktür?” De ki: "Allah, benimle sizin aranızda şahittir ve bana bu Kur'an, onunla sizi ve o ulaştırılanları uyarmam için vahyedildi. Kesinlikle siz, Allah'la beraber başka ilahlar olduğuna şahitlik mi edeceksiniz?" De ki:  "Ben şahitlik etmem." de. "Kesinlikle O TEK İLAHTIR. Kesinlikle ben o ortak koştuklarınızdan beriyim." )

9/31 - İttehazu ahbarahüm ve ruhbanehüm erbaben min dunillahi vel mesıhabne meryem ve ma ümiru illa li ya'büdu İLAHEN VAHİDA la ilahe illa hu sübhanehu an ma yüşrikun ( Onlar, Allah’tan başka bilginlerini ve rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih'i de kendilerine Rabler edindiler. Oysa onlar, TEK İLAH olan Allah’a  kulluk etmeleri haricinde emrolunmamışlardı. O’nun haricinde ilah yoktur. O, onların ortak koştuklarından yücedir. )

14/52 - Haza belağun lin nasi ve li yünzeru bihı ve li ya'lemu ennema hüve İLAHÜN VAHİDÜN ve liyezzekkera ülül elbab ( Bu insanlar için, onunla uyarılmaları, kesinlikle O’nun TEK İLAH olduğunu bilmeleri ve akıl sahiplerinin hatırlamaları için ulaştırmadır. )

16/22 - İlahüküm İLAHÜN VAHİD fellezine la yü'minune bil ahırati kulubühüm münkiratün ve hüm müstekbirun ( İlahınız TEK İLAHTIR. O ahirete inanmayanlar, onların kalpleri kötüdür. Onlar kibirlenirler. )

16/51 - Ve kalellahü la tettehızu ilaheynisneyn innema hüve İLAHÜN VAHİD fe iyyaye ferhebun ( Ve Allah "İki ilah edinmeyin, kesinlikle O TEK İLAHTIR. O halde ancak benden korkun."dedi. )

17/46 - Ve cealna ala kulubihim ekinneten en yefkahuhü ve fı azanihim vakra ve iza zekerte rabbeke fil kur'ani VAHDEHU vellev ala edbarihim nüfura ( Ve onu anlamasınlar diye kalplerinin üzerine örtüler ve kulaklarının içine ağırlık oluştururuz. Kur'an' da Rab’bini TEK OLARAK hatırladığında, nefretle yüzlerini arkalarına çevirirler. )

18/110 - Kul innema ene beşerun mislüküm yuha ileyye ennema ilahüküm İLAHÜN VAHİD fe men kane yercu likae rabbihı fel ya'mel amelen salihan ve la yüşrik bi ıbadeti rabbihı ehada ( De ki: "Kesinlikle ben aynınız gibi insanım. Bana, kesinlikle ilahınızın TEK İLAH olduğu vahyediliyor. O halde, Rab’bine kavuşmayı ummakta olan kimse, artık iyi iş yapsın ve Rab’bine kullukta hiçbir kimseyi ortak koşmasın." )

21/108 - Kul innema yuha ileyye ennema ilahüküm İLAHÜN VAHİD fe hel entüm müslimun ( De ki: “Kesinlikle bana, ilahınızın kesinlikle TEK İLAH olduğu vahyediliyor. Artık siz teslim olanlar mısınız?" )

22/34 - Ve li külli ümmetin cealna menseken li yezkürüsmellahi ala ma razekahüm min behımetil en'am fe ilahüküm İLAHÜN VAHİDÜN fe lehu eslimu ve beşşiril muhbitın ( Ve her topluluk için, dört ayaklı hayvanlardan onları rızıklandırdıkları üzerine Allah' ın ismini hatırlamaları için ibadet usülü oluşturduk. İlahınız TEK İLAHTIR. O halde O’na teslim olun. Alçakgönüllüleri müjdele. )

37/4 - İnne İLAHEKÜM LE VAHİD ( Kesinlikle İLAHINIZ TEKTİR. )

39/45 - Ve iza zükirALLAHÜ VAHDEHÜşmeezzet kulubüllezıne la yü'minune bil ahırah ve iza zükirallezıne min dunihı iza hüm yestebşirun ( Ve ALLAH TEK OLARAK hatırlandığında, o ahirete inanmayanların kalpleri burkulur. O’ndan başkaları hatırlandığında, o zaman onlar müjdelenirler, sevinirler. )

40/84 - Fe lemma raev be'sena kalu amenna BİLLAHİ VAHDEHU ve kefarna bima künna bihı müşrikın ( Zorluğumuzu, azabımızı  gördüklerinde "ALLAH'IN BİRLİĞİNE, TEKLİĞİNE inandık. O’na ortak koşmuş olduklarımızı inkar ettik." dediler. )

41/6 - Kul innema ene beşerun mislüküm yuha ileyye ennema ilahüküm İLAHÜN VAHİDÜN festekımu ileyhi vestağfiruh ve veylün lil müşrikın ( De ki: "Ben aynınız gibi insanım. Bana kesinlikle ilahınızın TEK İLAH olduğu vahyedildi. O halde O’na doğru yönelin ve af isteyin. Vay o ortak koşanlara." )

60/4 - Kad kanet leküm üsvetun hasenetün fi ibrahime vellezine mea hu iz kalu li kavmihim inna büreaü minküm ve min ma ta'büdune min dunillahi keferna biküm ve beda beynena ve beynekümül adavetü vel bağdau ebeden hatta tü’minu BİLLAHİ VAHDEHU illa kavle ibrahime li ebihi leestağfirenne leke ve ma emlikü leke min allahi min şey'in rabbena aleyke tevekkelna ve ileyke enebna ve ileykel mesır ( İbrahim ve onunla birlikte olanlar hakkında size güzel örnek vardı. Zamanında kavimlerine "Kesinlikle biz sizden ve o Allah’tan başka kulluk ettiklerinizden uzağız. Sizi inkar ettik. Siz Allah’a , O’NUN BİRLİĞİNE inana kadar, bizimle sizin arasında ebediyen düşmanlık ve kin belirdi." dediler. İbrahim’ in babası için olan "Sana kesinlikle af isteyeceğim. Sana Allah’tan hiçbir şeye malik olup güç yetiremem. Rab’bimiz, sana dayanıp sığınırız ve sana yöneliriz. Varış yeri sanadır." sözü hariç. )

IHLAS 112/1 - Kul hüvALLAHÜ EHAD ( De ki: "O ALLAH BİRDİR." )

Not: 38/5 kodlu ayette yer alan ve bir hüküm ifadesi olmayıp müşriklere ait bir soru cümlesi olan "E cealel alihete ilahen vahıda inne haza le şey'üy ucab" ( İlahları tek ilah mı kıldı? Kesinlikle bu acayip şeydir. )" söylemi hariç tutulmuştur.



"İnsana mı inanacağız?"

Şeytanların negatif tesirleriyle Allah'ı ve O'nun ilmini, kitaplarını, resullerini inkar eden  münafık ( ikiyüzlü ) müşriklerin sıklıkla dile getirdikleri söylem "Bir insana mı inanacağız?" söylemidir.

Ancak bu münafık müşrikler insanların kendilerine kulluk etmesini arzuladıkları gibi menfaat beklentilerinin olduğu, sahte ünvanların ardına gizlenmiş insanlara kulluk etmekten de geri durmazlar. Dünyevi menfaat için cehennem ehli insanları ilahlaştıran, onların önünde el pençe divan duranlar, Allah'ın ilmi, O'nun doğru ve dünyevi arzulardan feragat gerektiren yolu ve buna vesile olan vazifeliler ( haberciler, resuller, ilim sahipleri ) söz konusu olduğunda "Siz insansınız. Size mi inanacağız?" diyebilmektedirler.

Bu inkar ve şirk cümleleri Kur'an ayetlerinde de şöyle bildirilmektedir.

17/94 - Ve ma menean nase en yü'minu iz caehümül hüda illa en kalu E BEASELLAHÜ BEŞEREN RASULA ( Ve insanlara yönlendirme geldiğinde, inanmalarına "ALLAH RESUL OLARAK İNSAN MI GÖNDERDİ?" demeleri haricindeki mani olmaz. )

23/47 - Fe kalu E NÜ'MİNU Lİ BEŞERAYNİ MİSLİNA ve kavmühüma lena abidun ( “Kavimleri bize kulluk ederlerken, AYNIMIZDAN OLAN İKİ İNSANA MI İNANACAĞIZ?" dediler. )

64/6 - Zalike bi ennehu kanet te'tihim rusulühüm bil beyyinati fe kalu E BEŞERUN YEHDUNENA fe keferu ve tevellen vestağnallahü vallahü ğaniyyün hamid ( Bu kesinlikle, resullerinin onlara açık deliller getirmiş olmalarındandır. Böylece "BİZİ İNSAN MI YÖNLENDİRECEK?" dediler de inkar ettiler ve yüz çevirdiler. Allah ganiliğini gösterdi. Allah ganidir övülesidir. )

74/25 - İn haza illa KAVLÜL BEŞERİ ( Kesinlikle bu ancak İNSAN SÖZÜDÜR. * )

* Habercinin, iletilmesine vesile kılındığı Kur'an ilmini reddedip "İnsan sözüdür." derler ama kendilerine onca kötülüğü emreden insan şeytanlarının sözlerinden çıkmazlar.






Allah şahit olarak kafidir.

Dünya hayatının o aldatıcı, kapitalist ve emperyalist esaret sistemi içine hapsolmuş insanların en büyük uğraşlarından, hedeflerinden biri de sürekli olarak kendilerini birilerine ispatlama, yaptıklarına şahit arama ve kendilerini o şahitlere beğendirerek menfaat sağlama çabasıdır. Oysa ki temiz kalple, iyi niyetle, gayretle ve karşılık beklentisi olmadan yapılan her çalışma ( Amilus salihat - İyilikler yapanlar ) zaten Allahü Teala ve O'nun vazifelileri tarafından görülmekte ve takdir edilmektedir.

Örneğin bir biliminsanı doğruluğuna inandığı ve gerçekten doğru olan, objektif deliller ile destekli  bir keşfinden dolayı bilim çevreleri tarafından reddedildiğinde ne değişmektedir? Gerçek değişmekte midir? Keşif batıl mı olmaktadır? Elbetteki hayır.

İlimle ve irfanla Allah yolunda cehid ve gayret gösteren inananlar beşer şahide ihtiyaç duymazlar. Zira onlar Allahü Teala'nın en büyük ve yegane şahit olduğunu, O'nun şehadetinin herşeye yettiğini bilirler.

Kur'an ayetlerinde 6 kere tekrarlanan "Kefa billahi şehida" ( Allah şahit olarak kafidir. ) cümlesi bu hususa açıklık getirmekte, inananların ve iyilik yolunda çalışanların kalplerine huzur ve sükunet indirmektedir.

4/79 - Ma esabeke min hasenetin fe minellah ve ma esabeke min seyyietin fe min nefsik ve erselnake lin nasi rasula ve KEFA BİLLAHİ ŞEHİDA ( Sana güzelinden ne isabet ederse Allah’tandır. Sana kötüsünden ne isabet ederse nefsindendir. Seni insanlar için resul olarak gönderdik. ALLAH ŞAHİT OLARAK KAFİDİR. )

4/166 - Lakinillahü yeşhedü bima enzele ileyke enzelehu bi ılmih vel melaiketü yeşhedun ve KEFA BİLLAHİ ŞEHİDA ( Lakin Allah, sana indirdiğini kendi ilmiyle indirmiş olduğuna şahitlik eder. Melekler de buna şahitlik ederler. ALLAH ŞAHİT OLARAK KAFİDİR. )

10/29 - Fe KEFA BİLLAHİ ŞEHİDEN beynena ve beyneküm in künna an ıbadetiküm le ğafilın ( Artık ALLAH bizimle sizin aranızda ŞAHİT OLARAK KAFİDİR. Kesinlikle bizler kulluğunuzdan habersizleriz. )

29/52 - Kul KEFA BİLLAHİ beynı ve beyneküm ŞEHİDA ya'lemü ma fis semavati vel ard vellezine amenu bil batıli ve keferu billahi ülaike hümül hasirun ( De ki: "ALLAH benimle sizin aranızda ŞAHİT OLARAK KAFİDİR. Göklerde ve yerde ne varsa bilir. O batıla inananlar ve Allah' ı inkar edenler, işte onlar, onlar hasarlananlardır." )

46/8 - Em yekulunefterah kul in ifteraytühu fe la temlikune lı minellahi şey'a hüve a'lemü bima tüfıdune fih KEFA BİHI ŞEHİDEN beynı ve beyneküm ve hüvel ğafurun rahım ( Onu uydurdu. mu derler? De ki: "Eğer onu uydurmuş olsam, Allah’tan bana olacağa ilişkin hiçbir şeye malik olamazsınız. O, O’nun hakkındaki o dalıp gitmelerinizi, yaptıklarınızı bilir. O, benimle sizin aranızda ŞAHİT OLARAK KAFİDİR. O affedendir merhametlidir." )

48/28 - Hüvellezi ersele rasulehu bil hüda ve dınil hakkı li yuzhirahu aled dıni küllih ve KEFA BİLLAHİ ŞEHİDA ( Resulünü yönlendirmeyle ve gerçek dinle, onu tüm dinlerin üstüne yükseltmesi için gönderen O'dur. ALLAH ŞAHİT OLARAK KAFİDİR. )



23 Aralık 2019 Pazartesi

Geniş yerde daralmaya maruz kalanlar

Küresel şeytanların kontrol ve tahakküm planları kapsamında olan önemli hususlardan biri de insanların "şehir merkezi" adı verilen belirli konsantrasyon bölgelerinde ( Human Concentration Zones ) toplanmalarının sağlanmasıdır. Şehirleşme ve modernleşme olarak telkin edilen ve günümüzde konut ve ticaret amaçlı yüksek binaların, AVM'lerin inşası, yaygınlaşan raylı ulaşım altyapısı, gözetleme amacıyla her yere tesis edilen kamera  şebekeleriyle kendini gösteren bu sistem, esas itibarıyla insanların geniş alanlara yayılmalarını engellemeyi, toprak üzerindeki tasarruflarını ortadan kaldırmayı  ve onları 7/24 gözetlenebilecekleri ve kontrol altında tutulabilecekleri ortamlara yığmayı hedeflemektedir.

Bugün şehir insanının en büyük sorunu katlanılamaz hale gelen trafik, güneşin doğuşunu ve batışını görmeyi hatta gökyüzünü dahi görmeyi engelleyen yüksek binalar, kaybolan doğal alanlar ve her türlü ihtiyacın giderilmesi için kalabalık içinde bitmek bilmeyen o sıra ve yer kapma mücadelesidir. Dayatılan bu yaşam formatı ve ortamı insanları strese, depresyona sürüklemektedir. Günümüzde şehir insanlarının en çok sarfettiği söylemler "Daraldım", "Bunaldım", "Sıkıldım", "Bıktım" söylemleridir.

Tevbe suresinin 25. ve 118. ayetlerinde, Allah'ın yüceliğinin idrak edilebilmesi için şeytanların baskısı vasıtasıyla vesile kılınan zorluk sınavındaki "Geniş yerdeyken daralmaya maruz kalma" misali bildirilmektedir. 9/118 kodlu ayette fiziki olduğu gibi insanın deneyimlediği ruhsal daralmadan da bahsedilmekte olup, şeytanlardan gelen her türlü darlığın tevbe ederek Allah'a sığınılması, O'nun yüce isminin zikredilmesi, akılla, ilimle ve sabırla mücadele edilmesi suretiyle aşılabileceği de vurgulanmaktadır.

9/25 - Lekad nasarakümüllahü fı mevatıne kesıratin ve yevme hıneynin iz a'cebetküm kesratüküm fe lem tuğni anküm şey'en ve DAKAT ALEYKÜMÜL ERDU BİMA RAHUBET sümme velleytüm müdbirın ( Allah size birçok yerde yardım etti. Huneyn gününde, o zaman kendi çokluğunuz sizi şaşırtmıştı da size hiçbir şeye fayda vermemişti. YER O GENİŞLİĞİNE RAĞMEN SİZE DAR GELMİŞTİ. Sonra arkasına dönenler olarak yüz çevirmiştiniz. )

9/118 - Ve ales selasetillezıne hulifu hatta iza DAKAT ALEYHİMÜL ERDU BİMA RAHUBET VE DAKAT ALEYHİM ENFÜSEHÜM VE ZANNU EN LA MELCEE MİN ALLAHİ illa ileyh sümme tabe aleyhim li yetubu innellahe hüvet tevvabür rahım ( Ve o geride kalan üç kişi üzerine yemin etti. Nihayet o zaman YER, O GENİŞLİĞİNE RAĞMEN ONLARIN ÜZERİNE DARALIP İNCELDİ. NEFİSLERİ DE ONLARIN ÜZERİNE DARALIP İNCELDİ. ALLAH'TAN, O’NUN HARİCİNDE SIĞINILACAK YER OLMADIĞINI KAVRADILAR. Sonra tevbeyi kabul etmek için üzerlerine tevbe eyledi. Kesinlikle Allah, O tevbeyi kabul edendir merhametlidir. )

Allahü Teala'nın sınav olmak üzere, rızkı genişletip daralttığı da ayetlerde defaatle bildirilmektedir.

39/49 - Fe iza messel insane DURRUN deana sümme iza havvelnahü nı'meten minna kale innema utıtühu ala ılm BEL HİYE FİTNETÜN ve lakinne ekserahüm la ya'lemun ( İnsana DARLIK, SIKINTI dokunduğunda bizi çağırır. Sonra onu bizden nimetle çevrelediğimizde "Kesinlikle o bana ilmim üzere verildi." der. BİLAKİS O SINAVDIR. Lakin onların çoğunluğu bilmezler. )

13/26 - Allahü YEBSÜTUR RİZKA rizka li men yeşaü ve YAKDİR ve ferihu bil hayatid dünya ve mel hayatüd dünya fil ahırati illa meta ( Allah, RIZKI dilediği kimseye GENİŞLETİR ve DARALTIR. Dünya hayatıyla ferahlayıp sevinirler. Oysa dünya hayatı ahiretin yanında fayda haricindeki değildir. )


K harfinin dillerde ortak kullanımı

"K" harfi Arapça'da ve Türkçe'de "Gibi olan" anlamına gelmektedir. ( Ayrıca Arapça'da "Sana" anlamına da gelmektedir. )

Arapça Örnekler ;

KE sayyibin = Yağmur bulutu GİBİ
Kellezine teferraku = O kısımlara ayrılanlar GİBİ
KEza = Bunun GİBİ / Böyle

Türkçe Örnekler;

OyuK = Oyulmuş GİBİ
ÇıkıK = Çıkmış GİBİ
SulaK = Sulu GİBİ
KuraK = Kuru GİBİ

Ancak batı dillerinde "K" sesini veren K ve diğer harflerin ( C, Q ) de "Gibi Olan" anlamında kullanıldığı görülmektedir.

Örnekler;

MagnetiC / MagnetiQUE = Mıknatıs GİBİ
ElectroniC / ElectroniQUE = Elektron GİBİ ( Elektronsal )
ComiC / ComiQUE = Komedi GİBİ
PacifiC = Barış GİBİ ( Barışçıl )
MecaniC / MecaniQUE = Makine GİBİ

"Yazı" anlamına gelen "Kİtab" veya "KEtab" kelimesinin "Ke/Ki" ( Gibi ) ve "Tab" ( Mühür, Baskı ) kelimelerinden oluşmuş olma ihtimali kuvvetle muhtemeldir. Zira "Kitab" kelimesinin anlamı "Mühür / Baskı Gibi olan" ifadesiyle uyum arzetmektedir.

"Sözcük" anlamına gelen "KElime" kelimesinin de "Ke/Ki" ( Gibi ) ve "Lime" ( Parça, Uzun Dilim ) kelimelerinden oluşmuş olma ihtimali kuvvetle muhtemeldir. Zira "Kelime" kelimesinin anlamı "Parça gibi / Uzun dilim gibi" ifadesiyle uyum arzetmektedir. Kelimeler, harflerden oluşmuş dilimler, parçalar gibidirler.













20 Aralık 2019 Cuma

Cinlerin amacı

Cin* adı verilen 2. boyut ( idrak seviyesine göre ) varlıkları esas itibarıyla insan gibi kaba madde özelliğine değil süptil madde özelliğine sahiptirler. Ancak nefsani özelliklerinin yoğunluğu ve tekâmül bilinci yoksunluğu onları insanlara göre alt idraki tekamül safhasında yani 2. boyutta tutmaktadır.

* Cin = Görünmeyen, Gizli ( Cenin, Cünnet ( Kalkan ) kelimeleri de aynı köktendir. )

Cinlerin daha doğrusu cin şeytanlarının insanlara olan düşmanlığının temelinde, Allahü Teala'nın varlıkları nasıl bir tekamül sınavından geçirdiğini tam olarak anlayamamaları, insanın bu minvaldeki konumunu idrak edememeleri ve yoğun nefsaniyetten dolayı insanı kıskanmaları yatmaktadır. İdrak seviyesi düşüklüğüne dayalı bu anlayışsızlık cinleri inkar, isyan ve intikam duygularına sevketmiştir. Allah'a teslim olan cinlerin varlığı bilinse de sonuç itibarıyla 2. boyut idrak seviyesinde olan bu varlıklardan uzak durulması öğütlenmektedir. Örnek: Kedi ve köpek de alt boyut varlıkları olup, insanların dostları olarak bilinirler. Ancak sonuçta "hayvan" olduklarından hiç beklenmedik bir zamanda hiç beklenmedik bir hareketle insana zarar verme potansiyelini daima taşırlar. İnsana zarar veren insanların bulunmasının sebebi ise bu insanların cin tasallutu altında olmalarıdır. 

18/50 - Ve iz kulna lil melaiketiscüdu li ademe fe secedu illa İBLİS KANE MİNEL CİNNİ fe feseka an emri rabbih e fe tettehızunehu ve zürriyyetehu evliyae min dunı ve hüm leküm adüvv bi'se liz zalimıne bedela ( Ve zamanında meleklere "Adem için yere kapanın." dedik de CİNLERDEN OLAN İBLİS hariç yere kapandılar. Böylece o, Rab’binin emri üzerine günah işledi. "O halde onu ve soyunu, onlar size düşmanlarken, benden başka dostlar mı edineceksiniz? Zalimler için ne kötü değişimdir." )

7/12 - Kale ma meneake en la tescüde iz emartük kale ene hayrun minh HALAKTENİ MİN NARİN VE HALAKTEHU MİN TIYN ( “Sana emrettiğim zaman, seni yere kapanmaktan ne men etti?” dedi. “Ben, ondan daha hayırlıyım. BENİ ATEŞTEN YARATTIN, ONU ÇAMURDAN YARATTIN." dedi. )

Ayette cinlerden olan İblis'in söylemi yer almakta olup, İblis, maddesel yaratılış özelliğinden dolayı kendisini insandan üstün gördüğünü ve "kıskançlığını" açıkça ifade etmektedir. ( Çamur = Kaba Madde, Ateş ( Enerji ) = Süptil Madde )

34/41 - Kalu sübhaneke ente veliyyüna min dunihim bel KANU YA'BÜDUNEL CİNN ekseruhüm bihim mü'minun ( "Sen yücesin. Sen onlardan başka dostumuzsun. Bilakis CİNLERE KULLUK ETMEKTEYDİLER. Onların çoğunluğu onlara inanmışlardı." derler. )

46-1 Korintliler-10-20 Hayır, yok! Dediğim şu: Putperestler kurbanlarını Tanrı'ya değil, CİNLERE SUNUYORLAR. Cinlerle paydaş olmanızı istemem.

66-Vahiy-9-20 Geriye kalan insanlar, yani bu belalardan ölmemiş olanlar, kendi elleriyle yaptıkları putlardan dönüp tövbe etmediler. CİNLERE ve göremeyen, işitemeyen, yürüyemeyen altın, gümüş, tunç, taş, tahta putlara TAPMAKTAN vazgeçmediler.

Yukarıdaki Kur’an ve İncil ayetlerinde İblis'in negatif tesirlerine maruz kalmak suretiyle Allah yolundan sapan ve cin tasallutu altında cinlere kulluk eder hale gelmiş insanlardan bahsedilmektedir.

7/16 - Kale fe bima ağveytenı le ak'udenne lehüm sıratakel müstekım ( "Öyleyse, beni azdırmandan dolayı, onlara karşı, senin doğru yolunun üstüne oturacağım." dedi. )

7/17 - Sümme le atiyennehüm min beyni eydıhim ve min halfihim ve an eymanihim ve an şemailihim ve LA TECİDÜ EKSERAHÜM ŞAKİRİN ( Sonra önlerinden arkalarından, sağlarından sollarından onlara yeteceğim. ONLARIN ÇOĞUNU ŞÜKREDENLERDEN BULMAYACAKSIN. )

Cinlerden olan İblis ayette niyetini açıkça ifade etmektedir. "İnsanları Allah yolundan döndürmek." Dolayısıyla cinlerin amacı insanları yok etmekten ziyade olabildiğince çok insanın çakralarını bloke ederek ruhsal tekamüllerini durdurmak, onları kaba madde alemi dünyada köleleştirmek ve üst boyuta ( Cennet, Sevgi Planı, Sirius ) geçiş liyakatine erişmelerini engellemektir. Böylelikle kendilerince bir zafer ( haşa ) kazanacaklarını ummaktadırlar. Tarih boyunca vuku bulmuş olan kaosların, savaşların, insan kaynaklı felaketlerin müsebbibi cin şeytanları ve onlara kulluk eden insan şeytanlarıdır. Bugün, bilinçli veya bilinçsiz şekilde cinlere kulluk etmekte olan onların neferleri konumundaki küresel çetenin dijital teknolojiyi ve yapay zekayı toplum kontrolü için kullanma yönünde yoğun çabaları bu niyetin göstergelerindendir. Dijital teknoloji ve yapay zeka projelerinin nihai hedefi, insan beyninin merkezi bilgisayara bağlanması suretiyle insanların çakralarının kapatılması, potansiyel psişik yeteneklerinin açığa çıkmasının engellenmesi, insanların robotlaştırılması  ve tam kontrol altına alınmasıdır. Bu hedef, sözde "üstün ve hatta ölümsüz insan" yaratmak amacını güden Transhümanizm  Projesi olarak lanse edilmektedir. Oysa ki insan özünde zaten sonsuz yaşama sahip olan ancak kaba madde alemi dünyada tekamül sürecinin bir bölümünü maddi beden olarak ifa eden sonsuz bir varlık, bir ruhtur.


Cinlerin negatif tesirlerinden korunmanın yegane yolu Kur'an'ı anlayarak, tefekkür ederek, analiz ederek ve içselleştirerek sürekli okumaktır. İlim sahibi inananlar cinlerin en korktukları ve uzak durmak istedikleri varlıklardır.

İnancın temeli bilgidir. Bilgi de kitaplardadır.

Yaratılmış idrakli bir varlığın herhangi bir olguya, kavrama ilişkin inancının oluşabilmesi için öncelikle o olguya, kavrama ilişkin bilgiye haiz olması gerekir. Sadece bilgiyi idrak sürecinden geçiren ve analiz ederek sonuç çıkaran varlıklar gerçek inanç safhasına geçebilmektedirler. 

İnanç, akıl ve kalp yoluyla araştırmayı, bilgi edinmeyi, bilgiyi analiz etmeyi ve sorgulamayı gerektiren ilahi kozmik bir mekanizmadır. Söz konusu bilgiler yani ilimler üzeri ilim ise Allahü Teala tarafından bahşedilmiş olan ve yaratılışın başlangıcından bu yana indirilmiş olan kitaplardadır.

Herhangi bir konuda bilgisi olmayan idrakli bir varlığın o herhangi bir konuya inancının oluşması mümkün değildir. Ancak bilgisi olmamasına rağmen nefsinin heveslerine kapılarak yanlış olanın doğruluğuna inanan, yanlış olanı büyük bir cehid ve gayretle savunan ve hatta aksini düşünen diğer varlıkları düşman olarak gören varlıkların çoğunlukta olması oldukça düşündürücü ve ibret vericidir.

Nisa suresinin 136. ayeti "İnancın" oluşabilmesi için gerekli bileşenleri özetler ken "Kitaba inanç" hususunu da vurgulamaktadır. Zira Allah, Melek ve Resul bilinci ancak kitap ilmi sayesinde oluşmaktadır.

4/136 - Ya eyyühellezine amenu AMİNU billahi ve rasulihı vel KİTABİLLEZİ nezzele ala rasulihı vel kitabillezı enzele min kabl ve men yekfür billahi ve melaiketihı ve KÜTÜBİHI ve rusülihı vel yevmil ahıri fe kad dalle dalalen beıyda ( Ey o inananlar, Allah’a , O’nun resulüne, resulüne indirdiği o kitaba ve daha önce indirdiği o KİTABA İNANIN. Allah' ı, meleklerini, KİTAPLARINI, resullerini ve sonraki günü inkar eden kimse uzak, derin sapıklığa sapmıştır. )

Bilgisiz, ilimsiz bir şekilde insanları saptırmaya çalışanlar da ayetlerde bildirilmiştir.

6/119 - Ve ma leküm en la te'külu min ma zükirasmüllahi aleyhi ve kad fassale leküm ma harrame aleyküm illa madturirtüm ileyh ve inne kesıran le yüdıllune bi ehvaihim Bİ GAYRİ İLM inne rabbeke hüve a'lemü bil mu'tedın  ( Ve size ne oluyor da üzerine Allah' ın ismi hatırlananlardan yemiyorsunuz? O size, ona mecbur kalmanızın haricinde size neyin haram olduğunu ayrıntılı açıklamıştır. Kesinlikle birçokları İLİMSİZCE hevesleriyle saptırırlar. Kesinlikle Rab’bin, o hududu aşanları bilir. )

16/25 - Li yahmilu evzarahüm kamileten yevmel kıyameti ve min evzarillezıne yüdıllunehüm Bİ GAYRİ İLM e la sae ma yezirun ( Ayağa kalkış gününde, ağırlıklarını, yüklerini ve onları İLİMSİZCE saptırmış olanların da ağırlıklarını, yüklerini tamamen yüklenip taşımaları içindir. İyi bilin ki o yüklenip taşıdıkları kötüdür. )

16/43 - Ve ma erselna min kablike illa ricalen nuhıy ileyhim fes'elu ehlez zikri in küntüm la ta'lemun ( Ve senden önce, onlara vahyettiğimiz erkeklerin haricindekileri göndermedik. O halde, eğer bilmemekteyseniz, hatırlama sahiplerine sual edin. )

16/44 - Bil beyyinati vez ZÜBÜR ve enzelna ileykez zikra li tübeyyine lin nasi ma nüzzile ileyhim ve leallehüm yetefekkerun ( Açık delillerle ve KİTAPLARLA. İnsanlara, onlara o indirdiğimizi açıklaman için sana hatırlamayı indirdik. Umulur ki fikrederler. )

22/3 - Ve minen nasi men yücadilü fillahi Bİ GAYRİ İLMİN  ve yettebiu külle şeytanin merıd ( Ve insanlardan Allah hakkında İLİMSİZCE mücadele eden kimse, her asi azgın şeytana tabi olur. )

22/8 - Ve minen nasi men yücadilü fillahi Bİ GAYRİ İLMİN ve la hüden ve LA KİTABİN MÜNİR ( Ve insanlardan kimi, İLİMSİZCE, yönlendirme olmadan ve AYDINLATICI KİTAP OLMADAN Allah hakkında mücadele eder. )

30/29 - Bel ittebeallezıne zalemu ehvaehüm bi ğayri ılm fe men yehdı men edallellah ve ma lehüm min nasırın ( Bilakis kesinlikle o zulmedenler ilimsizce heveslerine tabi oldular. Artık, o Allah' ın saptırdığı kimseyi kim yönlendirebilir? Ona yardımcı yoktur. )

31/20 - E lem terav ennellahe sehhara leküm ma fis semavati ve ma fil erdı ve esbeğa aleyküm niamehu zahiraten ve batıneh ve minen nasi men yücadilü fillahi Bİ GAYRİ İLMİN ve la hüden ve LA KİTABİN MÜNİR ( Allah' ın, göklerde ne varsa ve yerde ne varsa buyruğunuza verdiğini, nimetlerini üzerinize açık, görünür olarak ve gizli olarak yaydığını görmediniz mi? Ve insanlardan, Allah hakkında İLİMSİZCE, yönlendirmesizce ve AYDINLATICI KİTAP OLMADAN mücadele edenler vardır. )





19 Aralık 2019 Perşembe

Ruhsal Tekamül ve İdraki Uyanış Belirtileri

İçinde bulunulan ve Yevmed Din ( Din Günü ), Yevmel Hısab ( Hesap Günü ), Yevmel Fasl ( Ayrışım Günü ), Yevmel Kıyameh ( Ayağa Kalkış Günü ) gibi ifadelerle tanımlanan döngü sonunda hidayete erme sürecini, bilinçsel dönüşümü ve idraki uyanışı ( ayağa kalkış ) deneyimleyen insanlarda tezahür eden başlıca belirtiler şöyledir.

1- Anlamlı ve senkronik rastlantılar ( Belirli bir düşünceyle uyumlu olarak tezahür eden olaylar, karşılaşmalar )

2- Sayısal uyumları tespit etme ( Bazı sayıların, deneyimlenen düşüncelerle, olaylarla, mekanlarla, kişilerle ve objelerle uyumlu olarak dikkat çekmeye başlaması, sayısal senkronizasyon )

3- Sezgilerde ve öngörülerde gelişme ( Vuku bulması muhtemel olayları daha net olarak algılama,  insanların tutum ve düşüncelerini daha net bir şekilde tespit edebilme, farkedebilme )

4-  Telepatik iletişim ve senkronizasyon ( İletişim halinde olunan diğer insanlarla aynı anda aynı şeyleri düşünme ( senkronizasyon ) ve / veya beklenen bir söylemin veya davranışın beklenen zamanda gerçekleşmesi )

5- Hatırlama, öğrenme ve hafıza kapasitesinde artış ( Hafızada kayıtlı anıları, bilgileri daha net hatırlayabilme, unutuldu sanılan bilgilerin gündeme gelmesi, hafızaya eskisinden daha fazla bilgi alınmaya başlandığının ve öğrenme kapasitesinin arttığının hissedilmesi )

6- Bilgiyi artırma, araştırma ve bilgiyi paylaşma isteği ( Bilinmeyene karşı oluşan istek, bilgiyi genişletme ve edinilen bilgiyi paylaşma arzusu )

7- Okuma eğiliminde artış

8- Yalnızlık arzusu ( Çevresel faktörlerden ( olay, mekan, kişi vb. ) bıkkınlık hissetme ve kendi içselliğne çekilerek huzuru ve mutluluğu keşfetme eğilimi )

9- Özgürlük beklentisi ( Mecburiyet sonucu oluşmuş olan maddi ve manevi bağlarından kurtulma beklentisi ve gayreti )

10- Yorgunluk hissinin azalması ve daha enerjik hissetme

11- Öz motivasyon oluşumu ( Evvelce dış etkenlere, güdülere bağlı olarak oluşan motivasyonun kendi kendine, düşünce ve odaklanma yoluyla ortaya çıkması )

12- Rüyaların sıklaşması ve anlamlı hale gelmesi, rüyaların hatırlanabilirliklerinin artması ve kişi tarafından daha anlamlandırılabilir ve yorumlarının daha yapılabilir hale gelmesi 

13- Kötü söylemlere, kötü davranışlara ve haksız, adaletsiz durumlara karşı daha sabırlı, ve affedici bir yaklaşım sergileme

14- Affetme eğilimi ( Yıkıcı değil yapıcı bir yaklaşımın gelişmesi sonucunda olumsuz ve hatalı davranışlara karşı daha affedici olunmaya başlanması )

15- Boş sözlerden, anlamsız ve rutin esprilerden, küfürlü ve kötü konuşmalardan uzak durma eğilimi

16- Daha az uyumak ancak daha enerjik hissetmek

17- Daha az yemeğe başlamak

18- Gözlemci gibi hissetmek ( Olayları deneyimleyen gibi değil de olayların dışında bir gözlemci gibi hissetmeye başlamak )

19- Paylaşma ve yardımlaşma olgusunun gelişmesi ( Başkalarına karşılıksız fayda sağlama ve feragatte bulunma eğiliminin artması )

20- Dünyaya ait değilmiş ve farklı bir boyuta geçmesi gerekiyormuş gibi hissetmeye başlamak ve bu değişime karşı özlem duymak

21- Birlik düşüncesinin oluşumu ( İnsanlar arasında farklılık olmadığı, tüm insanların aslında bir bütün olarak üniteyi ( birliği ) teşkil ettikleri, her bireyin bir diğerinin yansıması olduğunun farkedilmeye başlanması )






Mania ... Emaniy

"Mania" kelimesi psikolojide "Aşırı coşku, istek ve saplantı ( obsesyon )" olarak tanımlanmaktadır. Rasyonel düşünceyi ortadan kaldırma ve olumsuz sonuçlar doğurma potansiyeli olan Obsesyon fenomeni, çoğunlukla Öz Varlık'tan kaba madde bedene iletilmekte olan tesirlerin Obsedör Varlıklar ( Cinler ) tarafından bloke edilmesi ve bu suretle bedenin bu varlıkların yönetimine girmesi sonucu oluşabilmektedir. Bu fenomene "Cin Tasallutu" adı da verilmektedir.

"Mania" kelimesi Kur'an'da da geçen "Emaniy" ( Saplantılı istek ) kelimesinden türemiş bir kelimedir. Bu kelime Fransızca'da "Manie", Almanca'da ise "Manie" olarak yazılmaktadır.

"Emaniyy" kelimesi Kur'an'da 4 ayette yer almaktadır. Ayetlerde "Emaniyy" ( Saplantılı İstek / Obsesyon ) fenomeninin "Kitabın anlaşılmasını engellediği", "Yalana sevkettiği", "Şüphe, fitne ve aldanmaya sebebiyet verdiği" ve "Allah yolundan döndürdüğü" vurgulanmaktadır.

2/78 - Ve minhüm ümmiyyune la ya'lemunel kitabe illa EMANİYYE ve in hüm illa yezunnun ( Onlardan okuma yazma bilmeyenler, kitabı SAPLANTILI İSTEKLERİ haricinde bilmezler. Kesinlikle onlar ancak zannederler. )

2/111 - Ve kalu len yedhulel cennete illa men kane huden ev nesar tilke EMANİYYÜHÜM kul hatu bürhaneküm in küntüm sadikın ( Ve "O Yahudi olanların veya Nasıralıların haricindekiler cennete giremezler." dediler. Bu onların SAPLANTILI İSTEKLERİDİR. De ki: "Eğer doğrular iseniz delilinizi getirin." )

4/123 - Leyse bi EMANİYYİKÜM ve la EMANİYYİ ehlil kitab men ya'mel suen yücze bihı ve la yecid lehu min dunillahi veliyyen ve la nesıra ( Sizin SAPLANTILI İSTEKLERİNİZE ve kitap sahiplerinin SAPLANTILI İSTEKLERİNE göre değildir. Kötülük yapan kimse, onunla karşılığını alır. Kendisine Allah’tan başka dost ve yardımcı bulamaz. )

57/14 - Yunadunehüm e lem nekun meaküm  kalu bela ve lakinneküm fetentüm enfüseküm ve terabbastüm vertebtum ve ğarretkümül EMANİYYU hatta cae emrullahi ve ğarreküm billahil ğarur ( Onlara seslenirler "Sizinle birlikte olmadık mı?" "Evet. Lakin kesinlikle siz nefislerinizi fitnelediniz, gözlediniz ve şüphelendiniz. Sizi SAPLANTILI İSTEKLERİNİZ aldattı. Nihayet Allah' ın emri geldi. Aldatan sizi Allah ile aldattı." derler. )





Allah’ın nimetleri ve Sonsuzluk kavramı


Matematikte sonsuzluk kavramının sembolü yan yatmış 8 sayısıdır. Bunun sebebiyse 8 sayısının yeni döngü başlangıcının ve yaratılıştaki sonsuz döngünün sembolü olmasıdır.

Kur’an’da sonsuzluk kavramının bildirilme vesilelerinden biri de, Allah’ın nimetleri işaret edilerek kullanılmış olan “La Tuhsu” ( Sayamazsınız ) ifadesidir.

14/34 - Ve ataküm min külli ma seeltümuh VE (1) İN (2) TEUDDU (3) Nİ’MET (4) ALLAHİ (5) LA (6) TUHSU (7) HA (8) innel insane le zalumün keffar ( Ve O’na her sual ettiğinizden size verdi. VE EĞER ALLAH’IN NİMETİNİ SAYARSANIZ ONLARI SAYAMAZSINIZ. Kesinlikle insan zalimdir, inkar edendir. )

16/18 - VE (1) İN (2) TEUDDU (3) Nİ’MET (4) ALLAHİ (5) LA (6) TUHSU (7) HA (8) innellahe le ğafurun rahım ( VE EĞER ALLAH’IN NİMETİNİ SAYARSANIZ ONLARI SAYAMAZSINIZ. Kesinlikle Allah affedendir merhametlidir. )

Ayetlerde yer alan “Ve eğer Allah’ın nimetini sayarsanız, onları sayamazsınız.” cümlesi de, sonsuzluk kavramının sembolü olan 8 sayısıyla uyumlu olarak 8 kelimeden oluşmaktadır.

Duanın kader mekanizmasındaki işlevi


"Ne düşünüyorsan ona dönüşürsün.
 Ne hissediyorsan onu kendine çekersin.
 Ne hayal ediyorsan onu yaratırsın."

Gautama Buddha'ya ait olduğu belirtilen bu cümleler esas itibarıyla, düşüncenin kader mekanizmasındaki işlevini ortaya koyar niteliktedir. Allahü Teala’nın yüce düşüncesi ve kelamının yaratılışın kaynağı olması gibi O’nun ruhundan üflediği idrakli varlıkların imajinasyonları da varoluş süreci içindeki maddi ve manevi olayların, oluşumların vuku bulmasını sağlayan tesirlerdendir. Zira “İrade” ( İstek ) enerjisi, gerçekleşmede en etkili olan unsurdur.

“Dua” ( Çağırma ) kavramı da bu bağlamda önem arzetmektedir. Zira “Davet” kelimesinin de kökü olan “Dua” kelimesi, arzu edilen bir durumun gerçekleşmesi için Rab’be iletilmeye çalışılan talep anlamına geldiği gibi, salt ve öz anlamı itibarıyla da olayların gerçekleşmesine vesile olacak bir enerjiyi de ifade etmektedir.

Konuya ilişkin bilgi İsra suresinin 17/11 kodlu ayetinde yer almaktadır.

17/11 - Ve (1) YED’U (2) el (3) insanü (4) bi (5) eş (6) ŞERRİ (7) DÜAE (8) hu (9) bi (10) el (11) HAYR (12) ve (13) kane (14) el (15) insanü (16) acula (17)

( Ve insan HAYIRI ÇAĞIRDIĞI gibi KÖTÜLÜĞÜ de ÇAĞIRIR. İnsan acelecidir. )

Ayette, insanın bilinçli veya bilinçaltında yaptığı olumlu veya olumsuz duaların ( çağırmalarının, isteklerinin ) kader mekanizmasında işlevi olduğu bildirilmektedir. Huzur ve sükunet halindeyken düşünülen veya söylenen bir olumlu cümlenin olumlu tesirleri olacağı gibi bir öfkeve hiddet anında düşünülen veya söylenen bir olumsuz cümlenin de tesirleri olacağı aşikardır.

Sure numarasının 17 ( 1+7 = 8 ), ayet numarasının ise 11 olması, “8” ve “11” nümerolojisi açısından dikkat çekmektedir. Zira bilindiği üzere “8” ve “11” sayıları yeni döngü başlangıcı, sonsuz döngü ve düalite kavramlarının nümerik sembolleridir. Kader mekanizması pozitif ve negatif olguların ( tutum, düşünce, davranış, olay ) yani “Hayır” ve “Şerr”in bir döngü formatında dönüşümlü olarak vuku bulmasından ibarettir. Ayette 17 kelime bulunması ve ilk “Dua” kelimesinin 2., son “Dua” kelimesinin ise “8”. kelime olması da yine 8 ve 11 ( 1+1 = 2 ) nümerolojisi açısından uyum sergilemektedir.

18 Aralık 2019 Çarşamba

"Cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım."

Allahü Teala ayetlerinde, insanların ilmi yönden daimi bir cehalet içinde olduklarını, içinde bulundukları tabi tutuldukları ruhsal tekamül sürecinin ise bir cehaleti azaltma yolculuğu olduğunu Kur'an'da 5 kere tekrarlanan "Vallahü ya'lemu ve entüm la ta'lemun" ( Allah bilir de sizler bilmezsiniz. ) cümlesiyle bildirir.

2/216 .......... vallahü ya'lemü ve entüm la ta'lemun ( ............ Allah bilir de sizler bilmezsiniz. )
2/232 .......... vallahü ya'lemü ve entüm la ta'lemun ( ............ Allah bilir de sizler bilmezsiniz. )
3/66 .......... vallahü ya'lemü ve entüm la ta'lemun ( ............ Allah bilir de sizler bilmezsiniz. )
16/74 .......... vallahü ya'lemü ve entüm la ta'lemun ( ............ Allah bilir de sizler bilmezsiniz. )
24/19 .......... vallahü ya'lemü ve entüm la ta'lemun ( ............ Allah bilir de sizler bilmezsiniz. )

Cehalet her kötülüğün temelinde yatan sebep olup, "Cehaletini bilmemek de en büyük cehalettir." Bu çerçevede şeytanlar yaydıkları negatif tesirlerle insanların cahil kalmalarını sağlamak ancak onlara sanki cahil değillermiş, biliyorlarmış gibi hissettirmek suretiyle onları isyana ve zulme sürüklemek yönünde büyük bir gayret içindedirler. Bu husus Kur'an'da yine 5 kere tekrarlanan "e tekulune alellahi ma la ta'lemun" ( Allah'a o bilmediklerinizi mi söylüyorsunuz? ) cümlesiyle bildirilir.

2/80 ...... em tekulune alellahi ma la ta'lemun ( Allah'a o bilmediklerinizi mi söylüyorsunuz? )

2/169 - İnnema ye'müruküm bis sui vel fahşai ve en tekulu alellahi ma la ta'lemun ( O ( şeytan ) size kesinlikle kötülüğü ve ahlaksızlığı ve Allah’a  o bilmediklerinizi söylemenizi emreder. )

7/28 ...... e tekulune alellahi ma la ta'lemun ( ........... Allah'a o bilmediklerinizi mi söylüyorsunuz? )

7/33 - Kul innema harrame rabbiyel fevahışe ma zahera minha ve ma betane vel isme vel bağye bi ğayril hakkı ve en tüşriku billahi ma lem yünezzil bihı sültanen ve en tekulu alellahi ma la ta'lemun ( De ki: "Rab’bim, ahlaksızlığı, ondan açık ve gizli olanı ve günahları, haksızca azgınlığı, hakkında delil indirmediklerini Allah’a  ortak koşmanızı ve Allah’a  o bilmediklerinizi söylemenizi kesinlikle haram kılmıştır." )

10/68 ....... e tekulune alellahi ma la ta'lemun ( ........... Allah'a o bilmediklerinizi mi söylüyorsunuz? )

Cehalet konusundaki bu şeytani gayretin varlığı ise Hacc ve Fetih surelerinin aşağıdaki ayetlerinde "İlimsizce mücadele" ve "Cahiliye gayreti" ifadeleriyle bildirilmektedir.

22/3 - Ve minen nasi men YÜCADİLÜ FİLLAHİ Bİ ĞAYRİ İLMİN ve yettebiu külle şeytanin merıd ( Ve insanlardan ALLAH HAKKINDA İLİMSİZCE MÜCADELE EDEN kimse, her asi azgın şeytana tabi olur. )

48/26 - İz cealellezine keferu fi kulubihimül hamiyyete HAMEYYETEL CAHİLİYYETİ fe enzelellahü sekınetehu ala rasulihi ve alel mü'minıne ve elzemehüm kelimetet takva ve kanu ehakka biha ve ehleha ve kanellahü bi külli şey'in alima ( Zamanında o inkar edenler, kalplerinin içinde CAHİLİYET GAYRETİNİ oluşturmuşlardı. Böylece Allah resulünün üzerine ve inananların üzerine sükunet indirdi. Onlara sakınma kelimesini elzem kıldı. Onu hak ediyorlardı ve ona ehillerdi. Allah herşeyi bilendir. )

İlim sahibi inananların, cahil olmasına rağmen ilim konusunda fikri mücadele içinde olanlara karşı olması gereken yaklaşımlarıysa aşağıdaki ayetlerde bildirilmiştir.

7/199 - Huzil afve ve'mür bil urfi ve A'RİD ANİL CAHİLİN ( Sen affa sarılıp tutun, iyiliği emret ve CAHİLLERDEN YÜZ ÇEVİRİP DÖN. )

25/63 - Ve ıbadür rahmanillezıne yemşune alel erdı hevnen ve İZA HATABEHÜMÜL CAHİLUNE KALU SELAMA ( Ve o yer üzerinde sükunetle, ağırbaşlılıkla yürüyenler Rahman' ın kullarıdırlar. CAHİLLER ONLARA HİTAB ETTİKLERİNDE "SELAM" DERLER. )

28/55 - Ve iza semiul lağve a'radu anhü ve kalu lena a'malüna ve leküm a'malüküm SELAMÜN ALEYKÜM LA NEBTEĞIL CAHİLIN ( Ve yanlış boş söz duyduklarında ona yüz çevirip dönerler. "Bize yaptıklarımız ve size yaptıklarınız. SELAM ÜZERİNİZE. CAHİLLERİ ARAMAYIZ." derler. )


Bu nedenle, inananların öncelikli dualarının "ilimlerinin artırılması yönünde" ve "cehaletten münezzeh olmak yönünde" olması gerekmektedir. Dua niteliğindeki bu ifadeler aşağıdaki ayetlerde yer almaktadır.

2/67 - Ve iz kale musa li kavmihı innellahe ye'müruküm en tezbehu bekarah kalu e tettehızüna hüzüva kale EUZÜ BİLLAHİ EN EKUNE MİNEL CAHİLİN ( Ve zamanında Musa kavmine, "Kesinlikle Allah size sığırı boğazlamanızı emrediyor." dedi. "Bizi alaya mı alıyorsun?" dediler. "CAHİLLERDEN OLMAKTAN ALLAH'A SIĞINIRIM." dedi. )

20/114 - Fe tealellahül melikül hakk ve la ta'cel bil kur'ani min kabli en yukda ileyke vahyühu ve kul rabbi ZİDNİ İLMA ( Gerçeğin maliki Allah yücedir. Sana O’nun vahyinin hükmedilmesinden önce okumada acele etme. De ki: "RAB'BİM BANA İLMİ ARTIR." )

Cehalet konusundaki bazı güzel sözler de şöyledir.

"Egonun sebebi cehalettir. Çünkü, ne kadar çok bilgi o kadar düşük ego, ne kadar az bilgi o kadar yüksek ego…"

"Hatalı insana hatasını göster, sana teşekkür eder. Cahil kişiye hatasını göster, sana küfür ve hakaret eder."

"Cahil kimsenin yanında, kitap gibi sessiz ol."

"Cahil olanların, merhameti ve lütfu azdır."

"Cahiller, kâmile sen bilmen deyip, anın için kaybettiler irfanı."

"Cehalet, Allah’ın laneti olduğuna göre; bilgi, göklere ulaştırabileceğimiz kanatlardır."  W. Shakespeare

"Cehaletten kurtulmanın yolu; bazı şeylerin cahili olmaktan geçer."  İsmet Özel

"Hala en kötü şey, insanın kendi cehaletini tanımamasıdır." St. Jerome

Disposophobia

Disposophobia, "Elden Çıkarma Korkusu" anlamına gelmekte olup, "Kompülsif Biriktirme / İstifleme Sendromu" olarak bilinen mal biriktirme saplantısına verilen isimdir. Bu sendromun mağduru olanlar maddeye öylesine bağlıdırlar ki maddi ( mal, eşya, para )  azalmanın kendilerini mahvedeceğine, maddi çokluğun ise kendilerini güvence altında tutacağına inanırlar. Cimrilik özelliği de bu sendromu yaşayanların tipik özelliğidir.

Kur'an'da "Mal Biriktirme Obsesyonu" ve cimrilik sendromu muhtelif ayetlerde bildirilmiştir.

3/157 - Ve lein kutiltüm fı sebılillahi ev müttüm le mağfiratün minellahi ve rahmetün hayrun min ma YECMEUN ( Ve eğer Allah yolunda öldürülürseniz veya ölürseniz, Allah’tan af ve rahmet, o TOPLAYIP BİRİKTİRDİKLERİNDEN daha hayırlıdır. )

10/58 - Kul bi fadlillahi ve bi rahmetihı fe bi zalike fel yefrahu hüve hayrun min ma YECMEUN ( De ki: "Allah' ın üstünlüğü ve O’nun rahmetiyle, bunlarla ferahlayıp sevinsinler. O, o TOPLAYIP BİRİKTİRDİKLERİNDEN   daha hayırlıdır." )

43/32 - E hüm yaksimune rahmete rabbik nahnü kasemna beynehüm meıyşetehüm fil hayatid dünya ve rafa'na ba'dahüm fevka ba'dın deracatin li yettehıze ba'duhüm ba'dan suhriyya ve rahmetü rabbike hayrun min ma YECMEUN ( Rab’binin rahmetini onlar mı bölüştürüyorlar? Dünya hayatında, onların aralarında geçimliklerini biz bölüştürdük. Bazılarının bazılarını buyruk vermek üzere edinmeleri için bazılarını bazılarının üstüne derecelerle yükselttik. Rab’binin rahmeti, o TOPLAYIP BİRİKTİRDİKLERİNDEN daha hayırlıdır. )

104/2 - Ellezi cemea malen ve addedeh ( O malı toplayan ve onu adet adet sayan, )

104/3 - Yahsebü enne malehu ahledeh ( Malının onu ebedi kılacağını sanar. )

17/100 - Kul lev entüm temlikune hazine rahmeti rabbi izen le emsektüm HEŞYETEL İNFAK ve kanel insanü KATURA ( De ki: "Şayet sizler Rab’bimin rahmet hazinesine malik olsaydınız, o zaman dahi HARCAMA VE FAKİRLİK KORKUSUNU tutardınız. İnsan CİMRİDİR." )

59/9 .... ve MEN YUKA ŞUHGA NEFSİHİ fe ulaike hümül müflihun ( ..... KİM NEFSİNİN CİMRİLİĞİNDEN KORUNURSA, artık işte onlar, onlar iflah olurlar. )


17 Aralık 2019 Salı

Ya Eyyühellezine ... ( Ey Onlar ki.. )

Kur'an'da "Ya Eyyühellezine" veya "Ya Eyyühen" ( Ey / Ey Onlar ki ) hitabıyla başlayan toplam 124 ayet bulunmaktadır. ( 1+2+4 = "7" ) 

Bu ayetlerde "Ya Eyyühellezine" / "Ya Eyyühen" ( Ey / Ey O ) ifadesiyle hitap edilen 9 farklı isim / sıfat bulunmaktadır. Bu isim / sıfatlar ve "Ya Eyyühellezine" veya "Ya Eyyühen" ön ekiyle birlikte olan tekrar adetleri ve tekrar adetlerinin nümerolojik değerleri aşağıda yer almaktadır.

Nas ( İnsanlar ) 14 ... 5
Amenu ( İnananlar ) 73 ... 1
Utül Kitab ( Kitap Verilenler ) 5 ... 5
Rasul ( Resul ) 2 ... 2
Nebi ( Haberci ) 14 .... 5
Keferu ( İnkarcılar ) 1 ... 1
Müzemmil ( Örtünen ) 1 ...1 
Müddessir ( Örtüsüne Bürünen ) 1 ... 1 
İnsan ( İnsan ) 2 ... 2

Yukarıdaki isim / sıfatlar, anlamlarına ve tekrar adetlerinin nümerolojik değerlerine göre, 7 nümerolijisine uygun olarak aşağıdaki şekilde gruplanabilmektedir.

Nas + İnsan = 5+2 = 7
Resul + Nebi = 2+5 = 7
Utül Kitab + Müzemmil + Müddessir = 5+1+1 = 7
Amenu = 1
Keferu = 1

İlgili örnek ayetler şöyledir.

2/21 - YA EYYÜHEN NASu'büdu rabbekümüllezı halekaküm vellezine min kabliküm lealleküm tettekun ( EY İNSANLAR, sizi ve sizden öncekileri yaratan Rab’binize kulluk edin. Umulur ki sakınırsınız. )

2/104 - YA EYYÜHELLEZİNE AMENU la tekulu raına ve kul ünzurna vesmeu ve lil kafirıne azabün elım ( EY O İNANANLAR, "Bizi gör." demeyin ve "Bize bak." deyin ve dinleyin. Elim azap inkarcılar içindir. )

4/47 - YA EYYÜHELLEZİNE UTÜL KİTABE aminu bima nezzelna müsaddikan li ma meaküm  min kabli en natmise vücuhen fe neruddeha ala edbariha ev nel'anehüm ke ma leanna ashabes sebt ve kane emrullahi mef'ula ( EY O KİTAP VERİLENLER, yüzleri silip yok edip de onları arkalarına çevirmemizden veya onları o yedinci gün sahiplerini lanetlediğimiz gibi lanetlememizden önce, o sizinle birlikte olanı doğrulayıcı olarak indirdiğimize inanın. Allah’ ın işi yapılasıdır. )

5/41 - YA EYYÜHER RASULÜ la yahzünkellezine yüsariune fil küfri minellezine kalu amenna bi efvahihim ve lem tü'min kulubühüm ve minellezine hadu semmaune lil kezibi semmaune li kavmin aharıne lem ye'tuk yüharrifunel kelime min ba'di mevadııh yekulune in utıtüm haza fe huzuhü ve in lem tü'tevhü fahzeru ve men yüridillahü fitnetehu fe len temlike lehu minellahi şey'a ülaikellezine lem yüridillahü en yütahhira kulubehüm lehüm fid dünya hızyün ve lehüm fil ahırati azabün azım
( EY HABERCİ, ağızlarıyla "İnandık." deyip, kalpleriyle inanmamış olanlardan ve Yahudilerden inkarda koşarak ilerleyenler seni hüzünlendirmesin. Onlar yalana kulak verirler, sana gelmeyen diğer kavime kulak verirler. Yerlerine konduktan sonra, kelimeleri tahrif ederler, yerlerini değiştirirler. "Eğer size bu verilirse onu alın, bu verilmezse çekinin, korkun." derler. Allah kimi fitnelemek isterse, sen ona Allah’tan hiçbir şeye malik olamazsın, hükmedemezsin. İşte onlar, Allah onların kalplerini temizlemek istemez. Onlara dünyada zillet ve onlara ahirette büyük azap vardır. )

8/64 - YA EYYÜHEN NEBİYYÜ hasbükellahü ve men ittebeake minel mü'minın ( EY HABERCİ, Allah sana ve inananlardan sana tabi olanlara yeter. )

66/7 - YA EYYÜHELLEZİNE KEFERU la ta'tezirül yevme innema tuczevne ma küntüm ta'melun ( EY O İNKARCILAR, bugün özür dilemeyin. Kesinlikle o yapmakta olduklarınızla karşılıklandırılacaksınız. )

73/1 - YA EYYÜHEL MÜZEMMİLU ( EY ÖRTÜNEN. )

74/1 - YA EYYÜHEL MÜDDESSİRU ( EY ÖRTÜSÜNE BÜRÜNÜP GİZLENEN. )

82/6 - YA EYYÜHEL İNSANU ma ğarreke bi rabbikel kerimi ( EY İNSAN, seni faydalı Rab’bine karşı ne aldattı? )










Allah'ın Mühürü

"Access denied" ( Giriş engellendi / Giriş inkar edildi ) ... Bu ifade bilgisayar teknolojileri ile ilgili olanların anlamını derhal bilecekleri bir ifadedir. Bu ifade kod blokajına bağlı olarak herhangi bir kullanıcının sistemdeki bilgilere erişiminin veya sistemdeki bilgilerin o kullanıcıya akışının, ulaşımının  engellenmesi durumudur.

İlahi bir yazılım olan Kur'an ilmine erişimi engellenmiş varlıkların da mevcut olduğu ise ayetlerde "Hatemallah"* veya  "Taballah"** ( Allah'ın Mühürü ) ifadesiyle bildirilmektedir. Ayetlerde mühürün öncelikle bilgi depolama ve yorumlama ünitesi olan "Kalbe" basıldığı özellikle bildirilmektedir. Ardından da "Kulak", "Göz" ve "Ağız"'a vurulan mühürlerden bahsedilmektedir. Görüleceği üzere inkarcı müşrik satanistlerin tüm iletişim kanalları hidayete kapalı durumdadır. Bu nedenle Allahü Teala şu ayeti indirmiştir.

43/40 - E fe ente tüsmius summe ev tehdil umye ve men kane fı dalalin mübın ( O halde sağıra sen mi duyduracaksın veya körü ve o apaçık sapıklık içinde olan kimseleri sen mi yönlendireceksin? )

39/23 ...... ve men yudlilillahü fe ma lehu min had ( ...... Allah kimi saptırırsa, artık ona yönlendiriciden yoktur. )

* "Hatemallah" kelimesindeki "Hatem" kelimesi aynı zamanda "Son" anlamına da gelmektedir.

** "Taballah" kelimesindeki "Tab" kelimesi "Basmak, Vurmak" anlamına gelmekte olup, bu kelime İngilizce'de "Type", Fransızca'da "Taper", Almanca'da ise "Tippen" olarak telafuz edilmektedir.

"Allah'ın Mühürü" ifadesi "Hatemallah" ve "Taballah" olmak üzere Kur'an'da toplam 16 kere tekrarlanmaktadır. 16 sayısının nümerolojik değeri "7" ( 1+6 = 7 ) olup, "7" sayısı "döngü SONUnun" yani "Sonlanmanın" sembolüdür.

Ayrıca "Hatem" ( Mühür ) kelimesinin ilk kez geçtiği ayet de Bakara suresinin "7." suresidir.

İlgili ayetler aşağıdadır.

2/7 - HATEMALLAHÜ ALA KULUBİHİM kulubihim ve ala sem’ıhim ve ala ebsarihim ğışaveh ve lehüm azabün azim ( ALLAH'IN MÜHÜRÜ onların KALPLERİNİN ve kulaklarının üzerindedir ve gözlerinde de perde vardır. Büyük azap onlaradır. )

4/155 - Fe bima nakdıhim mısakahüm ve küfrihim bi ayatillahi ve katlihimül enbiyae bi ğayri hakkın ve kavlihim kulubüna ğulf bel TABEALLAHÜ aleyha bi küfrihim fe la yü'minune illa kalıla ( Sözlerinden dönmeleri, Allah' ın ayetlerini inkar etmeleri, habercileri haksızca öldürmeleri ve "Kalplerimiz kılıflıdır." sözlerinden dolayı. Bilakis ALLAH, inkarları sebebiyle onların üzerine MÜHÜR BASTI da pek azı hariç inanmazlar. )

6/46 - Kul e raeytüm in ehazellahü sem'aküm ve ebsaraküm ve HATEME ala kulubiküm men ilahün ğayrullahi ye'tıküm bih ünzur keyfe nüsarrifül ayati sümme hüm yasdifun ( De ki: "Görmez düşünmez misiniz? Eğer Allah kulaklarınızı ve gözlerinizi alsa ve kalplerinize MÜHÜR VURSA, Allah’tan başka onları size getirecek ilah kimdir?" Bak ayetleri nasıl sarfederiz. Sonra onlar yüz çevirirler. )

7/100 - E ve lem yehdi lillezıne yerisunel erda min ba'di ehliha en lev neşaü esabnahüm bi zünubihim ve NATBEU ala kulubihim fe hüm la yesmeun ( Sahiplerinden sonra yere varis olanları şu yönlendirmedi mi? Şayet dilersek onlara da günahlarından dolayı musibetler veririz. Onların kalplerine MÜHÜR BASARIZ da onlar duymazlar. )

7/101 - Tilkel kura nekussu aleyke min enbaiha ve lekad caethüm rusülühüm bil beyyinat fe ma kanu li yü'minu bima kezzebu min kabl kezalike YATBEULLAHÜ ala kulubil kafirın ( İşte sana haberlerinden anlattığımız o şehirler. Resulleri onlara açık deliller getirdiler. Fakat önceden yalanladıklarına inanacak değillerdi. İşte ALLAH, o inkarcıların kalplerine böyle MÜHÜR BASAR. )

9/87 - Radu bi en yekunu meal havalifi ve TUBİA ala kulubihim fe hüm la yefkahun ( Onlar, geride kalanlar ile birlikte olmaya razı oldular. Kalplerine MÜHÜR basıldı. Artık onlar anlamazlar. )

9/93 - İnnemes sebılü alellezine yeste'zinuneke ve hüm ağniya' radu bi en yekunu meal havalifi ve TABEALLAHÜ ala kulubihim fe hüm la ya'lemun ( Kesinlikle yol, gani oldukları halde geride kalanlarla birlikte olmaya razı, hoşnut olan, o senden izin isteyenleredir. ALLAH kalplerine MÜHÜR BASTI da onlar bilmezler. )

10/74 - Sümme beasna min ba'dihı rusülen ila kavmihim fe cauhüm bil beyyinati fe ma kanu li yü'minu bima kezzebu bihı min kabl kezalike NATBEU ala kulubil mu'tedın ( Sonra, bunun ardından resulleri kavimlerine gönderdik. Onlara açık deliller ile geldiler de onu önceden yalanladıklarından dolayı ona inanmadılar. İşte hududu aşanların kalplerine böyle MÜHÜR BASARIZ. )

16/108 - Ülaikellezine TABEALLAHÜ ala kulubihim ve sem'ıhim ve ebsarihim ve ülaike hümül ğafilun( İşte onlar Allah' ın, o kalplerinin, kulaklarının ve gözlerinin üzerine MÜHÜR BASTIKLARIDIR. İşte onlar, onlar habersizdirler. )

30/59 - Kezalike YATBEUALLAHÜ ala kulubillezıne la ya'lemun ( Allah o bilmeyenlerin kalplerinin üzerine işte böyle MÜHÜR BASAR. )

36/65 - El yevme NAHTİMÜ ala efvahihim ve tükellimüna eydıhim ve teşhedü ercülühüm bima kanu yeksibun ( Bugün ağızlarının üzerine MÜHÜR BASARIZ. Bize elleri kelam edip söz söyler. O kazanmış olduklarına da ayakları şahitlik eder. )

40/35 - Ellezine yücadilune fi ayatillahi bi ğayri sültanin etahüm kebüra makten ındellahi ve ındellezine amenu kezalike YATBEUALLAHÜ ala külli kalbi mütekebbirin cebbar ( Allah' ın ayetleri hakkında o delilsizce mücadele edenler, onlara Allah' ın indinde ve o inananların indinde büyük hiddet öfke yetip gelir. Allah, her kibirli zorba kalbin üzerine işte böyle MÜHÜR BASAR. )

42/24 - Em yekuluneftera alellahi keziba fe in yeşeillahü YAHTİM ala kalbik ve yemhullahül batıle ve yühıkkul hakka bi kelimatih innehu alimün bi zatis sudur ( “Allah’a  yalan uydurdu." mu derler? Eğer Allah dilerse, kalbinin üzerine MÜHÜR BASAR. Allah batılı imha eder ve gerçeği kelimeleri ile gerçekleştirir. Kesinlikle O göğüslerin sahip olduğunu bilendir. )

45/23 - Fe raeyte men ittehaze ilahehu hevahü ve edallehüllahü ala ılmin ve HATEME ala sem'ıhı ve kalbihı ve ceale ala besarihı ğışaveh fe men yehdıhi min ba'dillah e fe la tezekkerun ( Hevesini ilahı edinen kimseyi görmez misin? Allah onu ilim üzerine saptırır. Kulağının ve kalbinin üzerine MÜHÜR BASAR. Gözünün üzerine perde oluşturur. Artık Allah’tan sonra onu kim yönlendirebilir? O halde hatırlamaz mısınız? )

47/16 - Ve minhüm men yestemiu ileyk hatta iza harecu min ındike kalu lillezıne utül ılme maza kale anifen ülaikellezine TABEALLAHÜ ala kulubihim vettebeu ehvaehüm ( Ve onlardan kimi seni dinler. Nihayet indinden çıktıklarında, o ilim verilenlere "Ne dedi demin?" derler. İşte onlar, Allah' ın kalplerine MÜHÜR BASTIKLARI ve heveslerine tabi olanlardır. )

63/3 - Zalike (1) bi (2) enne (3) hüm (4) amenu (5) sümme (6) keferu (7) fe (8) TUBİA (9) ala (10) kulübi (11) him (12) fe (13) hüm (14) la (15) yefkahun (16) ( Bu kesinlikle onların inanıp, sonra inkar etmelerindendir. Böylece kalplerinin üzerine MÜHÜR BASILDI da onlar anlamazlar. )

"Mühür basılması" kavramının son kez geçtiği ayet 16 kelimeden oluşmaktadır. ( 1+6 = 7 )