25 Ağustos 2020 Salı

"Siz istediniz de böyle oldu."

Küresel planların uygulama safhalarındaki klasik taktiklerden biri de, kurgulanan büyük senaryonun sonucu ve aslında esas hedef olan uygulamaların "toplumun rızasıyla ve katılımıyla yapılıyor olduğu" algısı yaratmaktır. Böylelikle kötü bir uygulama daha sonra zorunlu hale getirildiğinde ve kötü sonuçları olduğunda "E siz istediniz." densin ve kitle reaksiyonu mininum düzeyde olsun.

İşte şeytanın aldatma metodu aynen böyledir. Şeytan seçim sunar, kötü olan seçeneğe motive eder yani Kur'an ifadesiyle "Kötü işi süslü gösterir." ve daha sonra kötüyü seçen düşük idrakli insanları "Ben sizi saptırmadım. Bu sizin seçiminizdi." diyerek yalnız bırakır. Bu fenomene en net misal Enfal suresinin 48. ayetinde verilmektedir. 

8/48 - Ve iz zeyyene lehümüş şeytanü a'malehüm ve kale la ğalibe lekümül yevme minen nasi ve innı carul leküm fe lemma teraetil fietani nekesa ala akıbeyhi ve kale innı berıün minküm innı era ma la teravne innı ehafüllah vallahü şedıdül ıkab

( Ve şeytan, onlara çalışmalarını süslü gösterdiği zaman, "Bugün insanlardan size galip gelecek yoktur. Kesinlikle ben size yardımcıyım." dedi. İki topluluk göründüğünde topukları üzerinde döndü ve "Kesinlikle ben sizden beriyim. Kesinlikle ben sizin görmediklerinizi görüyorum ve kesinlikle ben Allah’tan korkarım. Allah azabı şiddetli olandır." dedi. )

Saffat ve Kaf surelerinin aşağıdaki ayetlerinde de şeytanın telkin tuzağına düşen ancak sonradan hatalarını anlayan ve şeytanı suçlayanların beyhude çırpınışları misallendirilmiştir.

37/27 - Ve akbele ba'duhüm ala ba'dın yetesaelun

( Ve onlar birbirlerine dönüp sual ederler. ) 

37/28 - Kalu inneküm küntüm te'tunena anil yemın

( “Kesinlikle siz bize sağdan geliyordunuz." derler. )

37/29 - Kalu bel lem tekunu mü'minın

( Bilakis inananlar olmadınız. )

37/30 - Ve ma kane lena aleyküm min sultan bel küntüm kavmen tağın

( Ve "Bize sizin üzerinize kuvvet, delil yoktu. Bilakis azmış kavim oldunuz." )

50/27 - Kale karinuhu rabbena ma atğaytuhu ve lakin kane fi dalalin beıyd

( Onun yoldaşı "Rab’bimiz, onu ben azdırmadım. Lakin uzak, derin sapıklık içindeydi." der. ) 

50/28 - Kale la tahtesımu ledeyye ve kad kaddemtu ileyküm bil veıd

( "Huzurumda tartışıp hasımlaşmayın, çekişmeyin. Size vaadi sunmuştum." der. )

24 Ağustos 2020 Pazartesi

En yüce vazife, en değerli hazine Dostluk...

Dostluk, idrakli varlıklar arasında maddi ve nefsani menfaat beklentisi olmadan kurulan yakınlık, paylaşım ve karşılıksız hizmet frekansıdır. Diğer bir deyişle dostluk ruhsal BİRliktelik ( spiritüel kolektivite ), "ikiyi birleme" seviyesidir.

Dost kibirlenmez.

Dost yalan söylemez.

Dost gizli gündem tutmaz.

Dost ince hesap yapmaz.

Dost tuzak kurmaz.

Dost yardım eder.

Dost bilgi paylaşır.

Dost öğretir.

Dost öğrenir.

Dost sever.

Dost kızar.

Dost kıskanmaz.

Dost gizlemez.

Dost göz dikmez.

Dost sırdaştır.

Dost kendisini önceliklendirmez.

Dost dinler.

Dost anlatır.

Dost cömerttir.

Dost özverilidir.

Dost merhametlidir.

Dost koruyucudur.

Dost samimiyetle eleştirir.

Dost samimiyetle takdir eder.

Dost çatışmaz.

Dost uyum sağlar.

Dost iyiye, doğruya yönlendirir.

Kur'an'da "Dost" kelimesinin karşılığı "VL" kökünden türemiş olan "Veli" ve "Mevla" kelimeleridir. "Mevla" kelimesi "Veli" ( Dost, Sahib, Malik ) kökünden bir kelime olup, "M" ön eki vasıtasıyla sıfata dönüşerek "Dost olan, Sahib olan, Malik olan" anlamını kazanır.

Batı dillerinde "Hizmet eden genç adam" anlamında kullanılan "Valet" kelimesi de "Veli" kelimesidir. Ayrıca "Değer" anlamına gelen "Value" kelimesinin de etimolojik olarak "Veli" kökünü yansıtıyor olması kuvvetle muhtemeldir. Zira "Veli" ( Dost ) en "Valuable" ( Değerli ) hazinedir. Aynı şekilde "Valid" ( Geçerli ) kelimesinin de köken ilintisi olması kuvvetle muhtemeldir.

Kur'an'da ilk "Veli" kelimesi "Allahın tek dost ve tek yardımcı olduğu" mesajının verildiği 2/107 kodlu ayette geçmektedir.

2/107 - E lem ta'lem ennellahe lehu mülküs semavati vel ard ve ma leküm min dunillahi min VELİYYİN ve la nasır 

( Bilmez misin ki göklerin ve yerin mülkü kesinlikle O’nadır, Allah’adır ve size Allah’tan başka DOST ve yardımcı yoktur. ) 

Ayet kodunu ( 2/107 ) oluşturan rakamların, Allah kelimesinin Kur'an'daki tekrar adedi olan 2701 sayısını oluşturan rakamlar olması Allah'ın birliğinin ve tekliğinin nümerolojik zikri açısından dikkat çekmektedir. ( 2+1+0+7 = "1" )

Ayrıca bu ayet vesilesiyle "gerçek dost" olabilmenin, yaratılmış nefsani varlıklar için ne denli zor olduğu da bildirilmektedir. 

Kur'an'daki ilk "Mevla" kelimesi ise 2/286 kodlu ayette "Mevlana" ( Dostumuz ) olarak yer almaktadır.

2/286 - La yükellifüllahü nefsen illa vüs'aha leha ma kesebet ve aleyha mektesebet rabbena la tüahızna in nesına ev ahta'na rabbena ve la tahmil aleyna ısran kema hameltehu alellezine min kablina rabbena ve la tühammilna ma la takate lena bih va'fü anna vağfir lena verhamna ente MEVLANA fensurna alel kavmil kafirın

( Allah nefisleri genişliklerinin haricinde kefil tutmaz. Ne kazandılarsa onlaradır. Kazanmış oldukları onların üzerlerinedir. "Rab’bimiz eğer unutursak veya hata edersek Rab’bimiz bizi sorumlu tutup sorgulama. O bizden öncekilerin üzerine yükleyip taşıttığın gibi, üzerimize ağırlık yükleme Rab’bimiz. O takatımız olmayanı bize yükleme. Bizi affet ve bize af ve bize rahmet eyle. Sen DOSTUMUZSUN. İnkarcılar kavmine karşı bize yardım et." )

Hipnoz ve İmajinasyon

Yunanca kökenli olan "Hipnosis" ( Hipnoz ) kelimesi "Uyku" anlamına gelmektedir. Ancak pratikte hipnoz, bir süjenin "trans" haline geçirilmesi yani bilinci açık olarak uyku halindeyken farklı bir frekansa "geçirilmesi" ve muhtelif dış uyarıcılar ( kelime, sayı, ses gibi kodlayıcı tesirler ) vasıtasıyla kendisine sanal gerçeklik deneyimletilmesidir.

( * Bkz. Ashabı Kehf konulu bölümler ve "Hayal Gerçektir" başlıklı bölüm )

Halk arasında "Sihir / Büyü" olarak bilinen fenomen de bir tür hipnoz uygulamasıdır. Kur'an'da "sihir" kelimesinin adeta tanımının yapıldığı Taha suresinin 66. ayetinde "sihir" kelimesi "hayal ettirme" kelimesiyle birlikte kullanılmıştır.

20/66 - Kale (1) bel (2) elku (3) fe (4) iza (5) hıbalü ( 6l hüm (7) ve (8) ısıyyü (9) hüm (10) YÜHAYYELU (11) ileyhi min SIHRihim enneha tes'a

( "Bilakis, atın." dedi. O zaman onların ipleri ve asaları, SİHİRlerinden dolayı kesinlikle onlar ona koşuyorlarmış gibi HAYAL ETTİRİLDİLER. )

Ayetteki "Yühayyelu" fiili "Hayal" kelimesinden türemiştir. "Hayal", gerçek olmadığı kurucusu tarafından bilinen ancak gerçekmiş gibi kurgulanan ve duygusal tesirine girilen olgu ve olaylardır. Ayetteki "Yühayyelu" kelimesinin 11. kelime olması farklı frekansa geçiş nümerolojisi açısından dikkat çekmektedir.

"İmajinasyon" olarak bilinen kavramın karşılığı "Tahayyül" olup bu kelime de "Hayal" kökü kaynaklıdır. "Hayal" kelimesi ise "Hay" ( Diri, HAYatta olan, canlı ) ve "al" ( Gibi olan ) kelimelerinden oluşmakta olup, özünde "Canlı gibi, Diri gibi" anlamını içermektedir. 

Esası bilgi olan tüm kainat, yüce Rab'bin bilgisi, izni, rızası ve vahyi kapsamında Vazifeli Varlıkların imajinasyonları ile yaratılmıştır. Bu hususun delili olabilecek iki önemli kelime bulunmaktadır.

Information ( Bilgi ) ve Einbildung ( İmajinasyon, Tahayyül ) kelimeleri...

Öz anlam itibarıyla eşalamlı olan bu kelimelerin etimolojik analizleri şöyledir.

Information;

In ( İç ) + form ( şekil ) +ation ( -me ) ... İç şekillenme / İç oluşum

Einbildung;

Ein ( iç ) + bild ( şekil, resim ) + ung ( -me ) ... İç şekillenme / İç oluşum

Bu iki kelimenin, kullanılan anlamları ve öz anlamları dikkate alındığında "Bilgi" ve "İmajinasyon" kelimelerinin batıni ilintisi ortaya çıkmaktadır.

BILd = Şekil, Resim

BILdung = Eğitim, Oluşum

GeBILdet = Eğitimli, BİLgili

Türkçe'de "BİLgi", "BİLmek"

BUILd = İnşa etmek

BUILding = İnşa, Oluşum

Üf ve Of

"Üf" ve "Of" sıkıntı ve bunalma duygularını ve bu duygulara sebep olan durumları engelleme isteğini ifade eden nida kelimeleridir. Her iki kelime de Türkçe'de ve Arapça'da yer almaktadır.

"Üf" veya "Of" nidası Kur'an'da "Üff" olarak yer alır. 

17/23 - Ve kada rabbüke en la ta'büdu illa iyyahü ve bil valedeyni ıhsana imma yeblüğanne ındekel kibera ehadühüma ev kilahüma fe la tekul lehüma ÜFFİN ve la tenherhüma ve kul lehüma kavlen kerıma

( Ve Rab’bin, "Sadece O’nun haricindekine kulluk etmeyin ve ana babaya iyilik edin. Onlardan biri veya ikisi, indinde yaşlılığa ererse sakın onlara "ÜFF." deme ve onları azarlama ve onlara faydalı sözler söyle." diye hükmetti. )

46/17 - Vellezi kale li valideyhi ÜFFin leküma e teıdaninı en uhrace ve kad haletil kurunü min kablı ve hüma yesteğıysanillahe vey leke amin inne va'dellahi hakk fe yekulü ma haza illa esatırul evvelın

( Ve o ana babasına "ÜFF size. Bana çıkacağımı mı vaad ediyorsunuz? Ve benden önce nesiller geldi geçti." diyen. Onların ikisi Allah’tan yardım isteyerek, "Vay sana. İnan. Kesinlikle Allah' ın vaadi gerçektir." Böylece "Bu, evvelkilerin masallarının haricindeki değildir." der. )

İngilizce'deki "Off" kelimesi de "Engelleme, Bloke etme / olma, Olmama" kavramlarını ifade eden bir ektir.

Get off ( İn, Binmeyi sonlandır. )

I'm off ( Blokeyim, Engelliyim )

Back off ( Geride dur. )

23 Ağustos 2020 Pazar

İmam meselesi

"İmam" kelimesi "Önder, Lider" ve "Delil" anlamlarını içeren bir kelime olup, Kur'an'da bu iki anlamıyla yer almaktadır. 

Bakara suresinin 124. ayetinde Allah kelâmını aktaran haberci resulün "imamlığından" ( önderliğinden ) bahsedilmektedir.

2/124 - Ve iz ibtela ibrahıme rabbühu bi kelimatin fe etemmehünn kale innı caılüke lin nasi İMAMA kale ve min zürriyyetı kale la yenalü ahdiz zalimın

( Ve zamanında Rab’bi İbrahim’ i kelimeler ile sınadı. Böylece onları tamamladı. "Kesinlikle ben seni insanlar için ÖNDER kıldım." dedi. "Ve soyumdan da." dedi. "Zalimler ahdime erişemezler." dedi. ) 

Furkan suresinin 74. ayetinde inananlarıbkzn birbirlerine "imamlığından" ( önderliğinden ) bahsedilmektedir.

25/74 - Vellezine yekulune rabbena heb lena min ezvacina ve zürriyyatina kurrate a'yünin vec'alna lil müttekıne İMAMA

( Ve onlar "Rab’bimiz, bize eşlerimizden ve soylarımızdan bağışla ki gözlerimiz aydınlansın. Bizi sakınanlar için deliller, ÖNDERLER kıl." derler. )

Yasin ve Ahkaf surelerinin 12. ayetlerinde Kur'an'ın ve diğer kitapların "imamlığından" ( delil ve önderliğinden ) bahsedilmektedir. 

36/12 - İnna nahnü nuhyil mevta ve nektübü ma kaddemu ve asarahüm ve külle şey'in ahsaynahü fı İMAMİN mübin

( Kesinlikle biz, biz ölüleri diriltiriz ve o sunduklarını, eserlerini yazarız. Herşeyi, apaçık DELİL içinde saydık. )

46/12 - Ve min kablihi KİTABU MUSA İMAMEN ve rahmeh ve haza kitabun musaddikun lisanen arabiyyen li yunzirellezine zalemu ve buşra lil muhsinin 

( Ve ondan önce DELİL OLARAK ve rahmet olarak MUSA'NIN KİTABIYDI. Bu, o zulmedenleri uyarmak ve iyileri müjdelemek için Arapça lisan ile doğrulayan kitaptır. )

İmamlık yani dini liderlik kisvesi altında her türlü kötülüğü, ahlaksızlığı yapan ve telkin eden, milleti saptıran ve adeta virüs gibi devletin çöküşüne vesile olan münafıkların bu şeytani eylemlerinden alıkonulabilmeleri amacıyla ilk aşamada "din ve devlet işlerinin ayrılması" kavramı getirilmiştir. Zira aslen din, her nevi işin iyilikten, doğruluktan ve sevgiden oluşan genel çerçevesi niteliğindedir. Tanımı ve kapsamı Kur'an vesilesiyle zikredilen din, akli, ilmi ve vicdani değerler bütünü olup, toplumsal yaşam için belirlenecek hukuki ve ahlaki kuralların zaten din çerçevesi dışında olmaması gerekir.

Ancak yukarıda da belirtildiği üzere küresel şeytanların kontrolünde olan imam ( dini lider ) kisvesindeki münafıklar tarafından "dini kural" olduğu iddia edilen bir çok yanlış ve sapkın uygulamanın toplumsal değer ve yönetim formatı olarak telkin edilmiş olması milletin "fakrü zaruret" içinde kalmasına sebep olmuştur.

Din kavramının istismarı vasıtasıyla tezahür etmiş ve etmekte olan yanlış uygulamaların en başında ise tam bir zulüm, zorbalık ve şirk vasıtası olan padişahlık ( diktatörlük ) ve halifelik* sistemi gelmektedir. Milleti kulu addeden, dinin ve peygamberin temsilcisi olduğunu düşünen, esir aldığı kadınları haremde toplayıp köleleştiren, kendisini kanun ve tek hakim addeden bir beşerin hakimiyetindeki yönetim anlayışı şirkin ve şeytanlığın apaçık icrası niteliğindedir. Bu sistem kula kulluk ve şirk esasına dayalı şeytani tarikat sisteminin makro düzeydeki tezahürüdür.

* Ayrıca Bkz.

https://kuranilmi.blogspot.com/2020/07/hilafet-meselesi.html

İmamlık kelimesi, kendisi yegane "imam" olan Kur'an'da da zikredildiği üzere, inananların birbirlerine ilmi ve ahlaki manada önderlik etmesi olarak da tanımlanması gereken bir kavramdır. Dolayısıyla bazı kişilerin, bazı planlar kapsamında imam sıfatıyla ortaya çıkartılması ve bir de bunun para kazanılacak bir meslek addedilmesi doğru bir durum teşkil etmemektedir.

22 Ağustos 2020 Cumartesi

Daralma ve genişleme döngüsü

İlahi nizamdaki düalitenin temel bileşeni ve yokluğun karşıtı olan yaratılış, kapsadığı her olgu için kusursuz bir döngü ortamı oluşturmaktadır. Düalitenin neticesi olan döngüler varlıklar için kusursuz tekâmül vasıtalarıdır. 

2/28 - Keyfe tekfurune billahi ve küntüm emvaten fe ahyaküm sümme yümıtüküm sümme yuhyıküm sümme ileyhi türceun

( Allah’ ı nasıl inkar edersiniz? Ve ölülerdiniz de sizi diriltti. Sonra sizi öldürür. Sonra sizi diriltir. Sonra O'na döndürülürsünüz. )

Dolayısıyla insanların, negatif frekansların daimi olacağı beklentisine dayalı ümitsizlik duygusunu kalplerinden uzaklaştırmaları gerekmektedir. Her inişin bir çıkışı, her gecenin bir sabahı olduğu asla unutulmamalı ve frekans seviyesi daima yüksek tutulmalıdır. Zira ümitsizlik duygusu İblis'in ( Ümit yitirten ) ana besin kaynağıdır.  

Sinusoidal bir grafikle izah edilebilecek düalite kaynaklı döngüler Kur'an'da muhtelif kavramlarla zikredilmiştir.

1- ZORLUKLA BİRLİKTE KOLAYLIK

94/5 - Fe inne me'al usri yüsren

( O halde zorlukla birlikte kolaylık vardır. ) 

94/6 - İnne me'al usri yüsren

( Kesinlikle zorlukla birlikte kolaylık vardır. )  

2- GÖĞSÜN DARALMASI VE GENİŞLEMESİ

15/97 - Ve lekad na'lemü enneke yedıyku sadruke bima yekulun

( Ve kesinlikle senin, onların o söylediklerinden dolayı göğsünün daraldığını biliriz. )

94/1 - E lem neşrah leke sadrek

( Sana göğsünü açıp genişletmedik mi? )

3- RIZKIN GENİŞLEMESİ VE DARALMASI

13/26 - Allahü yebsütur rizka li men yeşaü ve yakdir ve ferihu bil hayatid dünya ve mel hayatüd dünya fil ahırati illa meta

( Allah, rızkı dilediği kimseye genişletir ve daraltır. Dünya hayatıyla ferahlayıp sevinirler. Oysa dünya hayatı ahiretin yanında fayda haricindeki değildir. )

4- GÖKLER VE YERİN BİTİŞİKKEN AYRILMASI

21/30 - E ve lem yerallezıne keferu ennes semavati vel erda kaneta ratkan fe fetaknahüma ve cealna minel mai külle şey'in hayy e fe la yü'minun

( O inkar edenler, gökler ve yer kesinlikle bitişiklerken onları ayırdığımızı ve diri olan herşeyi sudan oluşturduğumuzu görmüyorlar mı? Artık inanmazlar mı? )

"Big Bang" kavramına işaret eden bu ayette de "daralma ve genişleme döngüsü" vurgulanmaktadır. Bu noktada madde alemi kainatın oluşum teorisi olan Big Bang'in de döngüler ilkesine göre tezahür ettiği bildirilmektedir.

21 Ağustos 2020 Cuma

Olmak bilmektir.

Yaratılış ve bilgi kavramlarını dillerde temsil eden kelimelerin etimolojik yapıları incelendiğinde yaratılışın / oluşun bilgiden / bilmekten ibaret olduğu ortaya çıkmaktadır. 

KaiNat = Olmuşluk, Yaratılmışlık 

KevN = Olmak

KüN = Ol

CoNNaissance ( KoNesans okunur. ) = Bilgi 

KeNNtnis = Bilgi

KNowledge = Bilgi

Yukarıdaki kelimelerde "KN" kökünün ortak olması yaratılışın / oluşun aslında sadece bir "bilgi / bilinç" olduğunu ispat eder niteliktedir.

İngilizce "I CAN do" ( YapaBİLirim ) cümlesindeki "Can" ( "Ken" okunur. ) eki "Do" ( Yapmak, Oldurmak ) fiiline "Bilmek" anlamını katmaktadır. Yani "Olmak" ve "Bilmek" kavramlarının birlikteliği söz konusudur.

Kur'an'da da bildirildiği üzere yaratılıştaki tüm sırlar kelimelerde daha doğrusu harflerde gizli olup keşfedilmeyi beklemektedirler.

Kur'an'da hurufu mukatta için "Bunlar kitabın ayetleridir." ( kodlarıdır ) tanımlamasının yer alması da bu bağlamda önem arzetmektedir.

10/1 Elif (1) lam (2) ra (3) tilke (4) ayatü (5) el (6) kitabi (7) el (8) hakım (9)

( ELif LaM ra. Bunlar hakim kitabın ayetleridir. )

Arapça'da "Bilgi / Bilmek" anlamına gelen kelimeler ile "Boyut, Frekans, Plan" anlamına gelen kelimeler aynı kök harfleri içermektedir.

ALeM = Plan, Boyut, Frekans

ALiM = Bilgin

İLM = Bilgi

Hurufu mukattanın, kitabın ayetleri, kodları olduğunu bildiren 10/1 kodlu ayetin başında yer alan huruf setindeki "Elif" ve "Lam" harfleri birlikte "LM" kökünü yansıtmakta ve "Bilmek" manasını vermektedir. Sondaki "Ra" harfi ise "Görmek" anlamını yansıtmaktadır. Dolayısıyla bu huruf seti insanlara "Bil ve gerçeği Gör" mesajı vermekte gibidir.

Ayetin kodu ve ayetteki kelime adedinin birlikte oluşturduğu nümerolojik değer 11 ( 1+0+1+9 = 11 ) olmaktadır. Bu sayı farklı boyuta geçiş portalının, düalitenin ve döngünün sembolüdür.

20 Ağustos 2020 Perşembe

Vakalar ... vakalar 2

COVID19 pandemisi süresince yayımlanmakta olan rapor niteliğindeki tabloda 5 Ağustos'tan itibaren, yani okulların açılmasına az bir süre kalmışken, ortalama günlük test adedinin 45,000 seviyesinden 75,000 seviyesine çıkarıldığı görülmektedir. 

Günlük Test Adedi'ndeki bu ani yükselişin, "Vaka Adedi"'nin artmakta olduğu" algısının oluşması için sağlandığı izlenimi oluşmaktadır.

Oysa esas kriter olan "Vaka Oranı"'nın düzenli şekilde azaldığı görülmektedir. 

Süreçteki en yüksek test adedi 20.08.2020 tarihinde ( bugün ) 92,301 adet olarak gerçekleşmiş ve buna karşılık süreçteki en düşük Vaka Oranı da yine bugün %1.5 olarak gerçekleşmiştir.

Test Adedi'ne bağlı olarak Vaka Adedi'nin de artması sonucunda, zaten sürekli olarak vaka artışı ve korku manşeti atan gazetelerde bugün yine "Vakalarda büyük artış.", "Korkutan Artış" manşetleri yer almıştır.


Aslında iyiye giden bir süreç, korku ve kısıtlama ortamının devamlılığı istenircesine kötü algılatılmaya çalışılmakta gibidir.

23 Temmuz - 20 Ağustos 2020 dönemi rakamları aşağıda yer almaktadır. ( Tabloda beyaz kolon "Test Adedi", pembe kolon "Vaka Adedi", sarı kolon "Vaka Oranı" değerlerini içermektedir. )




Dejenerasyon ajanları

Yeni Dünya Düzeni adıyla telkin edilmeye çalışılan küresel sistem esas itibarıyla tüm ahlaki ve manevi değerlerin yokedildiği, tek değer kavramının "maddi ve nefsani menfaat" olduğu bir sistemdir. Dolayısıyla bir dejenerasyon sistemidir.

Dejenerasyon kelimesi "Soysuzlaşma" anlamına gelmekte olup, "Bozunma" anlamını da yansıtmaktadır. 

Generation ... Gene ( Soy ) + ration ( -lanma ) ... Soylanma

Degeneration ... De ( -suz ) + Gene ( Soy )+ ration ( -lanma ) ... Soysuzlaşma 

Soysuzlaşma, soyun her yönden bozunması ve nihayetinde ortadan kalkması sürecidir. Yetmişbin yıllık büyük çağlar döngüsü içinde muhtelif dejenerasyon ve rejenerasyon döngüleri vuku bulmuştur.

32/26 - E ve lem yehdi lehüm kem EHLEKNA MİN KABLİHİM MİNEL KURUNİ yemşune fı mesakinihim inne fı zalike le ayat e fe la yesmeun

( Meskenlerinde yürüyen, ONLARDAN ÖNCEKİ NİCE NESİLLERDEN / SOYLARDAN HELAK ETMİŞ OLMAMIZ onları yönlendirmedi mi? Kesinlikle bunda ayetler vardır. Artık duymazlar mı? )

Zira ilahi nizamda her kavram karşıtı ile anlam kazanır ve tezahür imkânı bulur. Bu minvalde halen insanlığın erken safhalarını deneyimlenmekte olduğu dejenerasyon sürecinin işlevi insanlığı Altın Çağ olarak da anılan rejenerasyon sürecine hazırlamaktır. 

Bu nedenle dünyada süregelen maddi ve manevi dejenerasyonun ( soysuzlaşma, bozunma, yozlaşma ) daha yüksek frekanstan, daha farklı bir bakış açısı ile değerlendirilmesi ve sonuçlar çıkarılması gerekmektedir. Zira kaba madde alemi olan dünya, insanlara dejenerasyon vesilesiyle eğitim, rejenerasyon ve ruhsal tekâmül sağlayan bir okul niteliğindedir.

Dünyada sözde insanları yönetmek! üzere iktidara geçen inkârcıların esas itibarıyla "dejenerasyon ajanları" oldukları Bakara suresinin 205. ayetinde bildirilmektedir. ( Ayet numarasının nümerolojik değerinin 7 ( 2+0+5 ) olması da döngü sonu sembolizmi açısından dikkat çekmektedir. )

2/205 - Ve iza tevella sea fil erdı Lİ YÜFSİDE fıha ve YÜHLİKEL harse ven NESL vallahü la yühıbbül FESADA

( Ve yüz çevirip başa geçtiğinde, yerde BOZGUN YAPMAK, ekini ve NESLİ / SOYU helak etmek için çabalar. Allah BOZGUNU sevmez. )

İnsan nüfusunun azaltılması planları, muhtelif projelerle insan soyunun kısırlaştırılması, eşcinselliğin özendirilip yaygınlaştırılması gibi sinsi uygulamalar dünyadaki dejenerasyon ve fesad ( bozgun ) sürecindeki örneklerdir.

Kevser suresinin 3. ayetinde asıl "soysuzların" ( dejenere olanların ) insanlığa düşman olan cinler ve onların neferleri olduğu bildirilmektedir.

108/3 - İnne şanieke hüvel EBTER

( Kesinlikle sana kini olan, o SOYU KESİKTİR. )

19 Ağustos 2020 Çarşamba

İMANlı olan İMMÜNdür.

Evvelki bölümlerde de değinildiği üzere Arapça "İman" ( İnanç, Güven ) ve batı dillerindeki "Immune"* ( Bağışıklığı olan, Korunan, Muaf olan, Güvende olan ) kelimeleri ortak "MN" köküne sahip olup esasen "Güvende olma, Korunma" anlamını içermektedirler. "Emin" ( Güvenli, Korunaklı ) kelimesi de aynı köktendir.

* "Immune" kelimesi aynı zamanda bir tıp terimi de olup "hastalıklara karşı korunmuş olma" anlamına gelmektedir. Bu kelime Latince "In" ( Olumsuzluk ) ve "Munis" ( Yükümlü ) kelimelerinden oluşmakta  ve "Etkilenmeyen, Muaf, Emin" anlamlarını içermektedir. Dillerin ortak kelime kökenlerine sahip oldukları, harflerin ve kelimelerin farklı telaffuz edilmek suretiyle dillerdeki paylaşımları hatırlanmalıdır.

"İman" kökü Kur'an'da 811 kere tekrarlanmaktadır. Bu sayı hem nümerolojik değeri olan 10 yani 1 sayısı, hem de içerdiği 8 ve 11 sayıları açısından dikkat çekmektedir. Zira 1 sayısı ünitenin, vahdetin, 8 ve 11 sayıları ise düalite, yeni döngü başlangıcı, sonsuz döngü ve farklı boyuta geçiş portalı kavramlarının nümerolojik sembolleridir.

Kur'an'da "İman" kelimesi ilk kez 2/143 kodlu ayette geçmektedir. Ayet kodu 811 sayısında olduğu gibi 2 ve 8 ( 1+4+3 = 8 ) sayılarından oluşmakta ve nümerolojik değerin1 olmaktadır. 

2/143 - Ve kezalike cealnaküm ümmeten vesetan li tekunu şühedae alen nasi ve yekuner rasulü aleyküm şehıda ve ma cealnel kıbletelletı künte aleyha illa li na'leme men yettebiur rasule min men yenkalibü ala akıbeyh ve in kanet le kebiraten illa alellezine hedellah ve ma kanellahü li yüdıy'a İMANEKÜM innellahe bin nasi le raufün rahım

( Ve insanların üzerine şahitler olmanız, resulün de üzerinize şahit olması için sizi işte böyle orta yolda olan topluluk kıldık. O üzerinde olduğun kıbleyi, o topukları üzerinde dönenlerden resule tabi olanları bilmemiz amacının haricinde oluşturmadık. Kesinlikle Allah’ ın üzerlerine yönlendirme verdiklerinin haricindekiler kibirlenmekteydiler. Allah İNANCINIZI yitirtmek için değildir. Kesinlikle Allah insanlara esirgeyendir merhametlidir. ) 

Kur'an'da ve kutsal kitaplarda imanın insanlar için immünite ( korunmuşluk ) vesilesi olduğu yani koruyucu ve iyileştirici bir frekans, bir savunma kalkanı olduğu bildirilmektedir.

3/141 Ve li yümehhısallahüllezıne AMENU ve yemhakal kafirın

( Ve Allah’ ın o İNANANLARI temizleyip seçmesi ve inkarcıları imha etmesi, helak etmesi için. ) 

10/103 - Sümme nüneccı rusülena vellezine AMENÜ kezalik hakkan aleyna nüncil MÜ'MİNIN

( Sonra resullerimizi ve o İNANANLARI kurtardık. İşte böyle, İNANANLARI kurtarmamız gerçekten üzerimizedir. )

21/88 - Festecebna lehu ve necceynahü minel ğamm ve kezalike nüncil MÜ'MİNIN

( Böylece ona kabul ettik ve onu gamdan kurtardık. İşte İNANANLARI böyle kurtarırız. ) 

22/38 İnnellahe yüdafiu anillezıne AMENU innellahe la yühıbbü külle havvanin kefur

( Kesinlikle Allah o İNANANLARI savunur. Kesinlikle Allah, inkarcı hainlerin hiçbirini sevmez. )

Neml suresinin 52. ayetinde büyük felaketlerin oluşması durumunda dahi imanlıların korunacakları ve kurtulacakları bildirilmektedir. Yüksek idrakli inananlar yaşamlarının her anında bu koruyucu tesirleri hissetmektedirler. ( Bu noktada "korunma ve kurtulma" kavramları sadece maddi manada düşünülmemelidir. )

27/52 - Fe tilke büyutühüm haviyeten bima zalemu inne fı zalike le ayeten li kavmin ya'lemun

( İşte o zulmetmelerinden dolayı çökmüş, ıssız evleri. Bilen kavim için, kesinlikle bunda ayetler vardır. )

27/53 - Ve enceynellezine AMENU ve kanu yettekun

( Ve o İNANANLARI ve sakınmış olanları kurtardık. )

İncil'de yüksek imanın metapsişik gücüne ilişkin misaller verilmektedir.

40 Matthew 8-13 Sonra İsa yüzbaşıya, "Git, İNANDIĞIN gibi olsun" dedi. Ve uşak o anda iyileşti. 

40 Matthew 9-28 İsa eve girince körler yanına geldi. Onlara, "İstediğinizi yapabileceğime İNANIYOR MUSUNUZ?" diye sordu. Körler, "İNANIYORUZ, ya Rab!" dediler.

40 Matthew 9-29 Bunun üzerine İsa körlerin gözlerine dokunarak, "İMANINIZA göre olsun" dedi.

40 Matthew 9-30 Ve adamların gözleri açıldı İsa, "Sakın kimse bunu bilmesin" diyerek onları sıkı sıkı uyardı. 

Kelepçelerden kurtulmak

Düşük frekanslı bir duygu olan "korku", insanın adeta ilahlaştırdığı maddi ve nefsani olgulardan oluşan heveslerine ulaşamama veya elde ettiği maddi olguları kaybetme endişesi olarak tezahür etmektedir.

45/23 - Fe raeyte MEN İTTEHAZE İLAHEHU HEVAHÜ ve edallehüllahü ala ılmin ve hateme ala sem'ıhı ve kalbihı ve ceale ala besarihı ğışaveh fe men yehdıhi min ba'dillah e fe la tezekkerun

( HEVESİNİ İLAHI EDİNEN KİMSEYİ GÖRMEZ MİSİN? Allah onu ilim üzerine saptırır. Kulağının ve kalbinin üzerine mühür basar. Gözünün üzerine perde oluşturur. Artık Allah’tan sonra onu kim yönlendirebilir? O halde hatırlamaz mısınız? )

Madde "sevgisi" ve onu kaybetme "korkusu" insanı, kaba madde frekansı olan beş duyu zindanına yani dünyaya bağlayan, ona her türlü yanlışı yaptıran, idraki yükselişini ve ruhsal tekâmülünü engelleyen kelepçelerdir.  

89/20 - Ve TÜHIBBUNEL male HUBBEN cemmen

( Ve malı yığmacasına, toplamacasına SEVGİYLE SEVİYORSUNUZ. )

100/6 - İnnel insane li rabbihı le kenud

( Kesinlikle insan Rab’bine nankördür. ) 

100/8 - Ve innehu li HUBBİL hayri le şedid

( Ve kesinlikle o mal SEVGİSİNDE şiddetlidir. )

38/32 - Fe kale innı AHBEBTÜ HUBBEL hayri an zikri rabbi hatta tevarat bil hıcab

( "Kesinlikle ben mal servet, at SEVGİSİNİ Rab’bimi hatırlamanın üzerine SEVDİM." dedi. Nihayet perdeye gizlendi. )

9/24 - Kul in kane abaüküm ve ebnaüküm ve ıhvanüküm ve ezvacüküm ve aşıratüküm ve emvalü nıkteraftümuha ve ticaratün TAHŞEVNE kesadeha ve mesakinü terdavneha ehabbe ileyküm min allahi ve rasulihı ve cihadin fı sebılihı fe terabbesu hatta ye'tiyallahü bi emrih vallahü la yehdil kavmel fasikın

( De ki: "Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, elde ettiğiniz mallar, kesatlığından KORKTUĞUNUZ ticaret, hoşlandığınız meskenler, size Allah’tan, resulünden ve O’nun yolunda cihaddan daha sevimli ise artık Allah emri ile yetene kadar bekleyin. Allah günahkarlar kavmini yönlendirmez." ) 

17/31 - Ve la taktülu evladeküm HAŞYETE İMLAK nahnü nerzükuhüm ve iyyaküm inne katlehüm kane hit'en kebira

( Ve FAKİRLİK KORKUSUYLA çocuklarınızı öldürmeyin. Onları ve sizleri biz rızıklandırırız. Onların öldürülmesi büyük suçtur, günahtır. )

Ruhsal tekâmül ve ilim rehberi olan Kur'an ve kutsal kitaplar, insanı kendi ürettiği kelepçelerinden kurtaracak ve onu üst boyutlara taşıyacak anahtar kodları içermektedir.

7/157 - Ellezine yettebiuner rasulen nebiyyel ümmiyyellezi yecidune mektuben ındehüm fit TEVRATI vel İNCİLİ ye'müruhüm bil ma'rufi ve yenhahüm anil münkeri ve yühıllü lehümüt tayyibati ve yüharrimü aleyhimül habaise ve YEDAU ANHÜM ısrahüm vel AĞLALETTİ kanet aleyhim fellezine amenu bihı ve azzeruhü ve nesaruhü vettebeun nurallezı ünzile mea hu ülaike hümül müflihun

( Onlar, yanlarındaki Tevrat ve İncil' de yazılmış bulacakları o gönderilen okuma yazma bilmeyen haberciye tabi olurlar. O onlara iyiliği emreder ve onları kötülüklerden meneder. Onlara temizleri helal kılar. Pisleri, kötüleri de üzerlerine haram kılar. ONLARDAN, ÜZERLERİNDEKİ yüklerini ve KELEPÇELERİNİ ALIR. O halde, ona inanan, onu kuvvetlendiren, destekleyen, ona yardımcı olan ve onunla birlikte indirilen aydınlığı izleyenler, işte onlar iflah olanlardır. )

Aşağıdaki ayetlerde "Nar" ( Ateş ) ve "Cehennem" olarak tanımlanan kavram kaba madde planı dünyadır. "Ağlal" ( Kelepçeler ) kavramı ise dünyevi, maddi ve nefsani hevesleri sembolize etmektedir 

13/5 - Ve in ta'ceb fe acabün kavlühüm e iza künna türaben e inna le fı halkın cedid ülaikellezine keferu bi rabbihim ve ülaikel AĞLALÜ fı a'nakıhim ve ülaike ashabün nar hüm fıha halidun

( Ve eğer şaşıyorsan, aslında şaşılacak olan onların "Toprak olduğumuzda mı? Kesinlikle biz yeni yaratılış içinde mi olacağız?" sözleridir. İşte onlar o Rab’lerini inkar edenlerdir. Onların KELEPÇELERİ boyunlarındadır. Onlar ateşin sahipleridir. Onlar onun içinde ebedidirler. )

34/33 - Ve kalellezinestud'ıfu lillezinestekberu bel mekrul leyli ven nehari iz te'mürunena en nekfüra billahi ve nec'ale lehu endada ve eserrun nedamete lemma raevül azab ve cealnel AĞLALE fı a'nakıllezıne keferu hel yüczevne illa ma kanu ya'melun

( Ve o zayıf bırakılanlar o kibirlenenlere "Bilakis gece ve gündüz tuzaktı. Zamanında bize Allah' ı inkar etmemizi ve O’na eşler oluşturmamızı emrettiniz." derler. Azabı gördüklerinde pişmanlığı gizlediler. Boyunlarında KELEPÇELER kıldık. Sadece yapmış olduklarının karşılığını almıyorlar mı? ) 

73/12 - İnne ledeyna ENKALEN ve cahımen

( Kesinlikle KELEPÇELER, zincirler ve cehennem yanımızdadır. )

76/4 - İnna a'tedna lil kafirine selasile ve AĞLALEN ve se'ıren

( Kesinlikle biz inkarcılara zincirler, KELEPÇELER ve ateş hazırladık. )

18 Ağustos 2020 Salı

Günlerden SALI

Bugün 18.08.2020* Salı.

( * 1+8+0+8+2+0+2+0 = "21" )

Üçüncü gün anlamında kullanılan "Salı" kelimesi Arapça "Selas"* ( Üç ) kökünden türemiş olan ve "Üçüncü" anlamına gelen "Salis" kelimesidir. Üç sayısı "Ruh" kelimesiyle ilintilidir. Ruh kelimesinin Kur'an'daki tekrar adedi "21" olup bu sayının nümerolojik değeri 3 ( 2+1 = 3 ) sayısını vermektedir. Ayrıca "Ruh" kelimesi Türkçe 3 harften oluşmaktadır.

* "Sel / Sal" kökünü içeren ve ruh ile ilintili diğer bazı kelimeler "Salah" ( Dua, Kurtuluş ), "Selamet" ( Barış, Esenlik, Kurtuluş )

Kur'an'da ilk "Salis" ( Üçüncü ) kelimesi Maide suresinin 73. ayetinde geçmektedir. ( 7 ve 3 ... 7x3 = 21 ) 

"Salis" kelimesi bu ayetteki 7. kelimedir. ( 3 ve 7 ... 3x7 = 21 )

5/73 - Lekad (1) kefera (2) ellezıne (3) kalu  (4) inne (5) allahe (6) SALİSU (7) selaseh ve ma min ilahin illa ilahün vahid ve in lem yentehu an ma yekulune le yemessennellezine keferu minhüm azabün elım

( O "Kesinlikle Allah, üçün ÜÇÜNCÜSÜDÜR." diyenler inkar etmişlerdir. Tek ilahtan başka  ilah yoktur. Eğer o söylediklerinden vazgeçmezlerse, kesinlikle onlardan o inkar edenlere elim azap dokunacaktır. )

Kur'an'da ilk "SELAs" ( Üç ) kelimesi Bakara suresinin 196. ayetinde "Seb'at" ( Yedi ) sayısıyla birlikte zikredilmektedir.

2/196 - Ve (1) etimmü (2) el (3) hacce (4) ve (5) el (6) umrate (7) li (8) allah (9) fe (10) in (11) uhsırtüm (12) fe (13) ma (14) esteysera (15) min (16) el (17) hedy (18) ve (19) la (20) tahliku (21) ruuse (22) küm (23) hatta (24) yebluğa (25) el (26) hedyü (27) mehılle (28) h (29) fe (30) men (31) kane (32) min (33) küm (34) merıdan (35) ev (36) bi (37) hı (38) ezen (39) min (40) ra'si (41) hı (42) fe (43) fidyetün (44) min (45) sıyamin (46) ev (47) sadekatin (48) ev (49) nüsük (50) fe (51) iza (52) emintüm (53) fe (54) men (55) temettea (56) bi (57) el (58) umrati (59) ila (60) el (61) hacci (62) fe (63) ma (64) esteysera (65) min (66) el (67) hedy (68) fe (69) men (70) lem (71) yecid (72) fe (73) sıyamü (74) SELASETİ (75) eyyamin (76) fi (77) el (78) hacci (79) ve (80) SEB'ATİN (81) iza raca'tüm tilke aşeratün kamileh zalike li men lem yekün ehlühu hadıril mescidil haram vettekullahe va'lemu ennellahe şedıdül ıkab

( Ve haccı ve umreyi Allah için tamamlayın. Eğer zorluğa düşüp hasret bırakılırsanız, hediyeden gönderin. Hediye yerine ulaşana kadar başlarınızı traş etmeyin. Sizlerden kim hasta olursa veya ona başından eziyet olursa, oruçtan, sadakadan veya ibadetten fidye verin. Emin olduğunuzda, umre ve hacca kadar kim faydalanırsa hediyeden gönderin. Kim bulamazsa, hac içinde ÜÇ ve döndüklerinde de YEDİ gün oruç tutsun. Bunlar ona tamamlanırlar. Bunlar, o aileleri, aşireti Mescid-i Haram’ da oturmayanlar içindir. Allah’tan sakının ve bilin ki kesinlikle Allah’ ın azabı şiddetlidir. )

Bu ayette "Selaset" ( Üç ) kelimesi 75., "Seb'at" ( Yedi ) kelimesi 81. kelimedir. 7+5+8+1 = "21"

Spiritüel grupların seanslarını Salı günü yapmaları da ruh kavramı ilintisi de olabilir. 

"Selas" ( Üç ) kökü Kur'an'da 30 kere geçmektedir. ( 30 ... 3 ) 

"Ruh" kelimesi 3 harften oluşmaktadır. 

Zümer suresinin 6. ayetinde insanın rahimdeki üç gelişim evresi ( Fetal, Pre-embriyonik, Embriyonik dönem ) "Zulümatin selas" ( Üç karanlık ) ifadesiyle bildirilmekle birlikte, bu ifade ruhun kaba madde bedene tesir iletmeye başlama sürrsine de işaret etmekte gibidir.

39/6 ... yahlükuküm fı bütuni ümmehatiküm halkan min ba'di halkın fı zulümatin SELAS ...

( .... Sizi annelerinizin karınlarında ÜÇ KARANLIKTA yaratıştan yaratışa yaratır. .... )  

İncil'in aşağıdaki ayetinde de Mesih İsa'nın öldükten 3 gün sonra yeniden ruh tesiriyle bedenlendiği bildirilmektedir. Ayette ruhun kaba madde bedende aktive olma süresinin 3 gün olduğuna dikkat çekilmekte gibidir.

41 Mark 10-34 O'nunla alay edecek, üzerine tükürecek ve O'nu kamçılayıp öldürecekler. Ne var ki O, ÜÇ GÜN sonra dirilecek."

3 sayısı "tamamlanma, olgunlaşma" kavramının da sembolü olup, yazım tekniklerinde üçlü vurgu yazının etkinliğini artırmaktadır. ( Örnek: Çalışmayı dikkatli, özenli ve analitik bir şekilde tamamlayınız. ) 

Kur'an'ın anahtar kodları niteliğinde olan hurufu mukatta setleri de 30 adettir. ( 3+0 = 3 )

İlk huruf olan "Elif Lam Mim" seti 2. surenin 1. ayetinde yer almaktadır. ( 2 ve 1 ... 21 ... 3 ) Ve 3 harften oluşan bu set 7 ayette yer almaktadır. ( 3x7 = 21 )

Elif Lam Mim harfleri Türkçe'de "ELM" olarak seslendirilmektedir. Kök olan LM harflerinin "Alem", "Ölüm" ve "Olum" kelimelerinde yer alması da konu bağlamında dikkat çekmektedir.

Ayrıca "Mim" harfi "TaMAMlanma" anlamını içermekte olup, "Mim" kökü kelimenin içinde de "Mam" olarak yer almaktadır. ( Kök analizlerinde ünlü harfler değil ünsüz harfler baz alınır. ) "Mim" kelimesi de 3 harften oluşmaktadır.

Döngü sonu vakalarının tasvir edildiği Vakia suresinin 7. ayetinde de "Üç eş" kavramı dikkat çekmektedir. Bu ifadenin işaret ettiği anlamlarından biri de "Ruh, Öz Varlık ve Nefs" üçlüsü olabilir. ( İnsanın döngü sonu tekâmülü neticesinde ikili DNA sarmalının üçlü hale gelmesi kavramı da maddi bir yorum teşkil etmektedir. )

56/7 - Ve küntüm EZVACEN  SELASETEN

( ÜÇ EŞ olursunuz. )

Ayetin numarasının 7 olması ve ayette 3 sayısının zikredilmesi yine 21 sayısına işaret etmektedir. ( 7x3 = 21 )


17 Ağustos 2020 Pazartesi

Güneşe sed çekmek!? 

Bilindiği üzere süptil madde formu yani bedensiz elektromanyetik enerji frekansı Kur'an'da "maricin min nar" ( dumansız ateş alevi ) olarak ve cinleri* tanımlanmak için kullanılmaktadır.

( * Cin = Görünmeyen )

55/15 - Ve halekal canne min maricin min nar

( Ve cini dumansız ateş alevinden yarattı. ) 

İkinci boyut varlıkları olan cinler kaba madde planı dünyada kısıtlı bir süre ve sürüngen formunda bedenlenebilmektedirler. Güneş ışınları ve atmosferdeki elektromanyetik frekanslar cinlerin kaba madde planında uzun süre bulunmalarına imkân vermemektedir. 

Cinlerin tasallutuna ( zihin kontrolüne ) girmiş olan obsede küreselciler cinleri ilah addetmekte ve dünyadaki her türlü manipülasyonu onların talimatlarıyla icra etmektedirler.

Güncel manipülasyonlardan biri de küresel ısınma kavramıdır. Doğal döngüler içinde yer alan ve normal bir fenomen olan küresel ısınma sanki çok büyük bir problem ve katastrofik bir tehditmiş izlenimi oluşturulmakta ve Güneşin etkisini azaltma yönünde marjinal projeler planlanmaktadır. 

Bunlardan biri de, tıpkı aşılama ( GAVI ) ve çipleme ( ID2020 ) projesinde olduğu gibi, Bill Gates tarafından fonlanan "atmosfere tozdan sed çekip güneş ışınlarını bloke etme" projesidir. Bu projenin amacının, cinleri Güneş ışınlarının elektromanyetik frekanslarından korumak ve onlara enkarne olup yaşayabilecekleri bir habitat oluşturmak olması kuvvetle muhtemeldir. Zira insanları dijital kölelere dönüştürmeyi hedefleyen transhumanism projesinin hedeflerinden biri de cinlere dünyada suni host bedenlerde yaşam imkânı sunulmasıdır.

"Atmosferi tozlama ve ışığı bloke etme" projesini çağrıştıran ve diğer anlamları da evvelki bölümlerde incelenmiş bazı ayetler şöyledir. 

80/40 - Ve vücuhün yevmeizin aleyha ğaberetun

( Ve o gün üzerlerinde toz olan yüzler, )

80/41 - Terhekuha kateretun

( Toz gibi karanlık onları sarmış. )

44/10 - Fertekıb yevme te'tis semaü bi dühanin mübin

( O halde, göğün apaçık duman getirdiği günü gözetleyip bekle. )

44/11 - Yağşen nas haza azabün elim

( İnsanları örter. Bu elim azaptır. )

Ters olanı ilke edinenler 

Allah yolundan sapmış olan insan ve cin şeytanlarının en temel özellikleri tüm değer yargılarının terse dönmüş olmasıdır. Negatif tesirlerin kozmik delüzyonu ve hipnozu altındaki bu varlıklar kötü düşünce ve davranışı "iyi" ve "gerekli" addetmektedirler. Bugün dünyadaki kan, gözyaşı ve ıstırabın kök sebebi de budur.

Asırlardır gizlemelerine rağmen tek ilmi referans kaynağı olarak Kur'an'ı baz alan küresel şeytanlar ayetlerin tam tersini icra etmeyi yani ilim üzerine sapmayı ilke edinmişlerdir. 

45/23 - Fe raeyte men ittehaze ilahehu hevahü ve EDALLEHÜLLAHU ALA İLMİN ve hateme ala sem'ıhı ve kalbihı ve ceale ala besarihı ğışaveh fe men yehdıhi min ba'dillah e fe la tezekkerun

( Hevesini ilahı edinen kimseyi görmez misin? ALLAH ONU İLİM ÜZERİNE SAPTIRIR. Kulağının ve kalbinin üzerine mühür basar. Gözünün üzerine perde oluşturur. Artık Allah’tan sonra onu kim yönlendirebilir? O halde hatırlamaz mısınız? )

Ters ve yanlış olanı ilke edinme fenomeni Tevrat ve İncil'de şu ayetlerle bildirilmiştir. 

23 Isaiah 5-20 Kötüye iyi, iyiye kötü diyenlerin, karanlığı ışık, ışığı karanlık yerine koyanların, acıya tatlı, tatlıya acı diyenlerin vay haline!

43 John 3-19 Yargı da şudur: Dünyaya ışık geldi, ama insanlar ışık yerine karanlığı sevdiler. Çünkü yaptıkları işler kötüydü. 

Kur'an'da ise şu tanımlamalar yer almaktadır.

a- Topuklarının üzerinde geri dönenler

3/144 - Ve ma muhammedün illa rasul kad halet min kablihir rusül e fe in mate ev kutilenkalebtüm ala a'kabiküm ve men YENKALİB ALA AKIBEYHİ fe len yedurrallahe şey'a ve seyeczillahüş şakirın

( Ve Muhammed resulün haricindeki değildir. Ondan öncede resuller geldi geçti. O halde, eğer ölürse veya öldürülürse, TOPUKLARINIZIN ÜZERİNDE GERİYE Mİ DÖNECEKSİNİZ? Ve kim topuklarının üzerinde, geriye öncesine dönerse, Allah’a şey kadar bile zarar veremez. Allah şükredenleri karşılıklandıracaktır. )

b- Kötü amelleri kendilerine süslü gösterilenler 

47/14 - E fe men kane ala beyyinetin min rabbihı ke men ZÜYYİNE LEHU SUÜ AMELİHI vettebeu ehvaehüm

( O halde, Rab’binden deliller üzerinde olan kimse, ona KÖTÜ İŞLERİ SÜSLÜ GÖSTERİLEN ve onların heveslerine tabi olan kimse gibi olur mu? )

29/38 - Ve aden ve semude ve kad tebeyyene leküm min mesakinihim ve ZEYYENE LEHÜMÜŞ ŞEYTANÜ A'MALEHÜM fe saddehüm anis sebıli ve kanu müstebsırın

( Ve Ad ve Semud, size meskenlerinden açıkça belli delil oldular. ŞEYTAN ONLARA ÇALIŞMALARINI SÜSLÜ GÖSTERDİ de onları yoldan döndürüp engelledi. Görebilecek olanlardılar. )

c- Tersine dönmüşler

69/9 - Ve cae fir'avnu ve men kablehu vel MÜ'TEFİKATÜ bil hatıet

( Ve Firavun, ondan öncekiler ve TERSİNE DÖNMÜŞLER o hatayı getirdiler. ) 

En güçlü ordu Sükunet

"Sekinet" kelimesi "Sekn" ( Sakin olmak, Dingin olmak, Telaşlı olmamak ) kökünden türemiş olan ve "Sakin olma" anlamına gelen bir kelimedir. ( "İskan" ( Yerleşip sabit olma, Sakin olma ) kelimesi de aynı kökten türemiştir. )

"Sükunet" olgusu, öfke, hırs, nefret, kin, intikam gibi düşük ve negatif frekans yayan duyguları nötralize eden, kalbe huzur veren bir karşı frekans ve savunma mekanizması niteliğindedir. Sükunet, sabırla mücadelenin de temel bileşenidir.

Maddeden ve nefsaniyetten arınmanın, bilgeliğin ve ruhsal tekâmülün en önemli göstergelerinden biri olan sükunet, bulunduğu planda ( boyutta, alemde ) ilmi ve ruhi yönden tamamlanma sürecinde olan bir kimsenin de en belirgin özelliğidir. 

Sükunet ayrıca, frekans yükselterek üst planlarla ( boyutlarla ) iletişime geçmeyi sağlayan transandantal meditasyonun da temel koşuludur.

Kur'an'da "Sekinet" kelimesi ilk kez Bakara suresinin 248. ayetinde zikredilmektedir. 

2/248 Ve kale lehüm nebiyyühüm inne ayete mülkihı en ye'tiyekümüt TABUTÜ FIHİ SEKINETÜN MİN RABBİKÜM ve bekıyyetün min ma terake alü musa ve alü harune tahmilühül melaikeh inne fı zalike le ayeten leküm in küntüm mü'minın

( Ve habercileri onlara, "O'nun mülkünün, hükümdarlığının ayeti, size İÇİNDE RAB'BİNİZDEN SÜKUNET OLAN, Musa’ nın ve Harun’ un ailesinin terkettiklerinden bakiye olan TABUTLA gelmesidir. ONU MELEKLER TAŞIYACAKTIR. Eğer inananlarsanız, bunun içinde kesinlikle size ayet vardır." dedi. )

Teşbihi ifadelerin yer aldığı ayette "Sekınet" kavramı Rab'den büyük bir ayet nimeti ve bir ruhsal hazine olarak tanımlanmaktadır. Aşağıdaki ayetlerde ise "Sekınet" kelimesinin "Nüzulü cünuden lem teravha" ( Görmediğiniz ordular indirilmesi ) kavramıyla birlikte zikredildiği görülmektedir. Bu ikili anlatım vesilesiyle sükunetin gerçek bir savunma mekanizması olduğu bildirilmektedir.

9/26 - Sümme ENZELELLAHÜ SEKINETEHU ala rasulihı ve alel mü'minıne ve ENZELE CÜNUDEN LEM TERAVHA ve azzebellezine keferu ve zalike cezaül kafirın

( Sonra Allah, resulünün üzerine ve inananların üzerine SÜKUNETİNİ İNDİRDİ. GÖRMEDİĞİNİZ ORDULAR İNDİRDİ ve o inkarcılara azap verdi. İnkarcıların karşılığı budur. )

9/40 - İlla tensuruhü fe kad nesarahüllahü iz ahracehüllezıne keferu saniyesneyni İZ HÜMA FİL ĞAYRİ iz yekül li sahıbihı LA TAHZEN innallahe meana fe ENZELELLAHÜ SEKINETEHU aleyhi ve EYYEDEHU Bİ CÜNUDİN LEM TERAVHA ve ceale kelimetellezine keferus süfla ve KELİMETÜLLAHİ hiyel ulya vallahü azızün hakım

( Eğer siz ona yardım etmezseniz, Allah ona yardım eder. Zamanında, o inkarcılar onu çıkardıkları zaman sadece iki kişinin ikincisi iken, MAĞARADA OLDUKLARINDA olduklarında arkadaşına "ÜZÜLME, kesinlikle Allah bizimledir." diyordu. ALLAH ONUN ÜZERİNE SÜKUNETİNİ İNDİRMİŞTİ. ONU GÖRMEDİĞİNİZ ORDULARLA DESTEKLEYİP KUVVETLENDİRMİŞTİ. O inkarcıların kelimelerini alçak kılmıştı. ALLAH'IN KELİMESİ, yüce olan O'dur. Allah yücedir hakimdir. )

Tevbe suresinin 40. ayetinde sükunet frekansının, korku, panik ve hüzün duygularının yaydığı negatif frekansları ve olumsuz durumları ortadan kaldırmasına ilişkin bir misal verilmektedir.

48/4 Hüvellezi ENZELES SEKINETE FI KULUBİL MÜ'MİNINE li yezdadu imanen mea ımanihim ve LİLLAHİ CÜNUDÜS SEMAVATİ VEL ARD ve kanellahü alimen hakıma

( İnananların inançlarını inançlarıyla artırmak için KALPLERİNİN İÇİNE SÜKUNETİ İNDİREN içine sükuneti indiren O'dur. GÖKLERİN VE YERİN ORDULARI Allah içindir. Allah bilendir hakimdir. )

Mücadele suresinin 18. ayetinde sükunetin farklı boyuta portal ( kapı ) açılmasına yani yeni bir döngü başlangıcına vesile olduğu "Feth" ( Açılış ) kelimesiyle bildirilmektedir. Ayette 29 kelime bulunması da farklı boyuta geçiş portalının nümerolojik sembolü olan 11 sayısı ( 2+9 = 11 ) açısından dikkat çekmektedir. 

48/18 - Lekad (1) radıy (2) allahü (3) an (4) il  (5) mü'minıne (6) iz (7) yübayiune (8) ke  (9) tahte (10) eş (11) şecerati (12) fe (13) alime (14) ma (15) fı (16) kulubi (17) him (18) fe (19) ENZELE (20) ES (21) SEKINETE (22) aley (23) him (24) ve (25) esabe (26) hüm (27) FETHAN (28) KARIBA (29)

( Ağacın altında sana bağlılıklarını beyan ederlerken Allah o inananlardan razı, hoşnut oldu. O kalplerindekini bildi de onların üzerine SÜKUNET İNDİRDİ. Onlara YAKIN AÇILIŞ isabet ettirdi. )

16 Ağustos 2020 Pazar

Vakalar ... vakalar!!!

Basında aralıksız şekilde "COVID19 vakalarının arttığı" yönünde manşetler, "korkutan, korkunç" kelimeleri eşliğinde yer almaya devam etmektedir.

15.08.2020 tarihinde COVID19 virüs raporu tablosu açıklanırken;

"Son 45 günün en yüksek pozitif tanı, yeni hasta sayısına ulaştık." denilmiştir.

Bugün de bir tweet atılmış ve;

"Dün son 45 günün en yüksek vaka sayısını açıkladık. Bu sonucu bekliyorduk." beyanatı yapılmıştır.

Ancak yayımlanan resmi COVID19 durum raporu tablosundaki veriler gün gün incelendiğinde farklı bir "sonuç" ortaya çıkmaktadır.

Son 10 günde, yani 6 - 15 Ağustos 2020 döneminde ortalama günlük test adedi 45,000 adetten 61,000 adet seviyesine çıkartılmış ve böylelikle günlük "Vaka Adedi" de 1,000+ bandına oturtulmuş görünmektedir. ( Bu noktada yetkililerin "Vaka adedi 900'ün düşmedikçe okulları açamayız." söylemi hatırlanmalıdır. )

Salgın sürecinin başından beri bu test adedi seviyesine hiç çıkılmamış olup, tam da okulların açılması aşamasında bu test adedi seviyesine çıkılması düşündürücüdür. 

Oysa esas gösterge olan daha doğrusu olması gereken "Vaka Oranı" ( Vaka Adedi / Test Adedi ) kriteridir. "Vaka Oranı" son 10 günde %2'nin altına inerek tüm salgın sürecindeki en düşük seviyelerine gerilemiş durumdadır. Ayrıca bugüne kadar ki en düşük "Vaka Oranı" ise en yüksek test adedinin olduğu 14 Ağustos'ta gerçekleşmiş olup ( 70,192 test ), en düşük Vaka Oranı da ( %1.74 ) aynı tarihte gerçekleşmiştir.

Aşağıdaki tabloda beyaz kolon " Test Adedi", pembe kolon "Vaka Adedi", sarı kolon "Vaka Oranı" verilerini içermektedir.


Aylara göre Vaka Oranları şöyledir.

Nisan %11.3

Mayıs %4.35

Haziran %2.68

Temmuz %2.18

1-15 Ağustos %2

Küresel bir hareket stratejisinin aşikâr olduğu bu süreçte hedef, kısıtlamaları artırıp, toplumu dijital uygulamalara ( on line eğitim vb. ) iyice alıştırmak ve zamanla eski uygulamaları unutturmak gibi görünmektedir.

15 Ağustos 2020 Cumartesi

"Tanrı sensin." diyerek dini yoketme stratejisi.... 

Küreselcilerin Allah bilincini yokederek dinsiz yani satanist bir dünya toplumu oluşturma gayretleri son hızla devam etmektedir. Bu kapsamda en etkili olduğunu düşündükleri metod ise şirkte son nokta olan insanları Tanrı olduklarına, olabileceklerine inandırmaktır. Dijital teknolojiye dayalı Transhumanism ( Süper insancılık / İnsanüstücülük ) projesi bu bağlamda önemli rol oynamakta olup, özünde bir zihin manipülasyonu ve köleleştirme aracı olan bu proje insanın nihai evrim safhası olarak algılatılmaya çalışılmaktadır.

Tek yaratıcı Allah'ı inkâr edip Doğal Seçilim ( Natural Selection ) gibi ilmi dayanağı olmayan uyduruk bir kavramı telkin eden ve insanın maymundan evrildiğini ve nihayetinde de Tanrıya ( haşa ) evrileceğini savunan Evrim Teorisi de sık sık kitaplara konu olmaktadır.

"Evrim" kelimesi "Evren" ( Evrilten ) kelimesindeki gibi "Evr" kökünden türemiş bir kelimedir. Yaratılıştaki tüm idrakli varlıklar ruh tesiri altında evrendeki farklı madde formlarında yaşam bulmakta ve tekâmül ederek maddi niteliklerini süptilleştirmektedirler. Ancak bir varlığın örneğin kaba maddeden süptil maddeye dönüşümü ancak bulunduğu kaba madde alemini ( dünya ) terkedip üst aleme geçişi ile mümkün olmaktadır. Aynı alem içindeki tekâmüle dayalı maddi değişim ise reenkarnasyonlar vasıtasıyla gerçekleşmektedir. Örneğin 2. boyut varlığı olan bir maymun ( maymun sadece örnektir, başka bir varlık da olabilirdi ) olarak reenkarnasyon deneyimleri geçiren bir ruh tekâmül ederek maymun reenkarnasyon sürecini tamamladığında bir sonraki enkarnasyonunda artık 3. boyut varlığı olan insan olarak enkarne olacak ve insan olarak reenkarnasyon süreçlerini tamamlamaya çalışacaktır.

İnsan ayrı bir varlık türü olup kendi içinde zamanla ruhsal ve fiziksel değişimler ( evrim ) yaşamaktadır. Ancak bu, insanın maymun türünden fiziki evrimi anlamına gelmemektedir. İnsanın, bir üst süptil aleme geçişi öncesinde yani kaba madde alemindeki son reenkarnasyonlarında, bir üst alemdeki yaşama ön hazırlık mahiyetinde, metapsişik yetenekleri ( telepati, durugörü, medyumluk, astral çıkış, telekinezi, levitasyon ) gelişecektir. İşte küreselciler bu süreci, dijital teknolojiyi kullanarak bloke etmeyi ve insanı kendi kontrollerine almayı yani süreci evriltmeyi istemektedirler. Bunu yaparken de kavramları çarpıtmakta, kavramlara farklı anlamlar yüklemekte ve "insanın maymundan evrildiği ve nihayetinde de Tanrı olacağı" gibi bir savı asırlardır kitlelere telkin etmeye çalışmaktadırlar.

( Ruhsal tekâmül sürecinde çok başarısız olmuş yani nefsaniyetini ısrarla aşamamış ruhların 3. boyut yeribe tekrar 2. boyut deneyimine maruz kalacaklarını bildiren şu ayet dikkat çekmektedir.

7/166 - Fe lemma atev an ma nühu anhü kulna lehüm kunu kıradeten hasiın

( Böylece onlardan onlara yasaklayıp men ettiklerimizde inat ettiklerinde, onlara "Hor ve hakir maymunlar olun." dedik. ) )

Bu çerçevede Yahudi bir yazar olan Yuval Noah Harari'nin "Sapiens"* ve "Homo Deus" ( Tanrı İnsan ) isimli kitapları bir örnek teşkil etmektedir.                                                              

                                                 


Görüleceği üzere kitabın kapağında "Hayvanlardan Tanrılara" gibi bir şirk cümlesi yer almaktadır.

* "Sapiens" kelimesi "Sap / Sop" ( Bilgi ) kökünden türeyen ve "Bilgili" anlamına gelen bir kelimedir. ( SOPhisticated ( Bilgili ), PhiloSOPhy ( Bilgiyi sevme ) ... kelimeleri de "Sop" kökünü içermektedir.

"Sapiens" kitabındaki diğer bazı ifadeler şöyledir; 

"Kapitalistlerin söz verdiği cennete ulaşmamıza çok az kalmıştır."

" Uymamız gereken yegane yasalar fizik yasaları ve kendi kendini yaratmış küçük tanrılar olarak kimseye hesap vermiyoruz." 

Bill Gates'in kitapla ilgili görüşünü içeren şu cümle de konu bağlamında oldukça manidardır.

"Bu kitabı türümüzün tarihi ve GELECEĞİ ile ilgilenen herkese tavsiye ederim."

Harari, "Homo Deus" ( Tanrı İnsan ) isimli kitabında da, isminden de anlaşılacağı üzere, Transhumanism planı kapsamında dijital teknoloji yoluyla sözde evriltilen insanın haşa Allah gibi olacağını iddia etmektedir. ( Zaten Transhumanism projesi de insanlara, Tanrı gibi olacakları aldatmacasıyla yuttutulmaya çalışılmaktadır. ) Yani dijital teknolojiye boyun eğmemiş insanların hayvandan farksız olacaklarını, Homo Deus olarak adlandırdığı, çiplenmiş ve AI' a ( Yapay Zeka ) bağlanmış sözde "Tanrı İnsanların" kölesi olacaklarını ifade etmektedir. Yani gelecekte iki tür insandan söz etmektedir. 

İnsanlar arasındaki bu ayrışım İncil'de "alnına veya eline canavarın işaretini koyduranlar ve koydurmayanlar" olarak bildirilmektedir.

66-Revelations-14-9 Onları üçüncü bir melek izledi. Yüksek sesle şöyle diyordu: "Bir kimse canavara ve heykeline taparsa, alnına ya da eline canavarın işaretini koydurursa, 

66-Revelations-14-10 Tanrı gazabının kâsesinde saf olarak hazırlanmış Tanrı öfkesinin şarabından içecektir. Böylelerine kutsal meleklerin ve Kuzu'nun önünde ateş ve kükürtle işkence edilecek.

66-Revelations-14-11 Çektikleri işkencenin dumanı sonsuzlara dek tütecek. Canavara ve heykeline tapıp onun adının işaretini alanlar gece gündüz rahat yüzü görmeyecekler.

66-Revelations-20-4 Bazı tahtlar ve bunlara oturanları gördüm. Onlara yargılama yetkisi verilmişti. İsa'ya tanıklık ve Tanrı'nın sözü uğruna başı kesilenlerin canlarını da gördüm. Bunlar, canavara ve heykeline tapmamış, alınlarına ve ellerine onun işaretini almamış olanlardı. Hepsi dirilip Mesih'le birlikte bin yıl egemenlik sürdüler.

Allahü Teala tek yaratıcı olduğunu ve yaratışındaki döngüleri Kur'an'daki birçok ayette hatırlatmaktadır.

30/11 - Allahü yebdeül halka sümme yüıydühu sümme ileyhi türceun

( Allah yaratışı ortaya çıkarıp başlatır. Sonra onu tekrarlayıp döndürür. Sonra O'na döndürülürsünüz. )

Ayetteki "Yüıydü" ( Döndürür ) kelimesi "Evriltir" kelimesine karşılık gelmektedir.





14 Ağustos 2020 Cuma

Scientology meselesi

Scientology ( Bilimselcilik ), "bilimselliğin" ve araştırmanın din olarak kabul edildiği, her türlü pagan ritüelin bilimsellik kisvesi altında uygulandığı, Allah kavramının inkâr edildiği ve insanın ilah olabileceğine inanıldığı Zionism* ( Tanrısalcılık, Tanrı gibi olmacılık ) türevi bir akımdır. Allah'ın birliğini ve yaratıcılığını inkâr eden her türlü akım veya inanç sistemi, ismi ne olursa olsun özünde satanizmi barındırır.

* Zi= Tanrı ( ZE+us, DE+us ), On = -sal, gibi olan .... Zionism = Tanrısalcılık, Tanrı gibi olmacılık

Scientology akımının logosu iki üçgen ve üçgenler arasından geçen bir S harfinden oluşmaktadır.

S harfinin "Scientology" kelimesinin baş harfi olduğu algısı oluşsa da esasen S harfi, dolar logosunda olduğu gibi, "yılanı" sembolize etmektedir. İki üçgen ise farklı boyutları ( ruhsal ve maddesel ) ve düaliteyi sembolize etmektedir. Dolayısıyla bu logo esasen boyutlar arası geçiş yapabilen ve her iki boyutu da kontrol eden yılanın ( şeytanın ) sembolüdür.

Zionism'in sembolü olarak kullanılan Davut yıldızındaki ters yönlü iki üçgen de boyutları ( alemleri ), düaliteyi ve boyutlar arası geçişi sembolize etmektedir.

Esasen "Üçgen" şekli ancak Allah'ın tek hakimi ve maliki olduğu ilahi nizamdaki alemlerin ve dereceler** sisteminin sembolüdür. Ancak satanizmde kelime, sayı ve sembollere ters anlam yüklenmekte olduğundan bu logolarda da odak kavram şeytan olmaktadır.

Dereceler kavramı, varlıkların ruhsal tekâmül seviyelerini yansıtan rahmani bir kavram olmasına rağmen satanizmde, yine ters / yanlış anlam yüklenmek suretiyle, insanların şeytana hizmetine göre derecelendirilmelerini sembolize eden şeytani bir kavrama dönüştürülmüştür. Kaba madde alemi dünyada insanların iyilik ve doğruluk kriterlerine göre değil de maddi ve nefsani unsurlara göre derecelendirilmekte olmaları bunun açık delilidir.

** 3/163 - Hüm DERACATÜN ındellah vallahü besırun bima ya'melun

( Allah’ ın indinde onların DERECELERİ vardır. Allah ne yaptıklarını görendir. ) 

Üçgen kavramı Kur'an'da "Üç çatallı gölge" olarak zikredilir.

77/28 - Veylün yevmeizin lil mükezzibin

( Vay o gün yalanlayanlar için. )

77/29 - İntaliku ila ma küntüm bihi tükezzebun

( O yalanlamış olduğunuza gidin. )

77/30 - İntaliku (1) ila (2) zıllin (3) ziy (4) SELASİ (5) ŞU'ABİN (6)

( ÜÇ ÇATALLI gölgeye gidin. )

Allah kelimesinin Arap harfleriyle yazılışındaki iki adet Lam harfi de "üç çatal" şekli arzetmektedir. Şeytanın "üç çatallı mızrağı" figürünün kökeni de bu ters sembolizme dayanmaktadır.

Resullerin sıfatları

"Resul" kelimesi "Gönderilen, Gönderilmiş olan" anlamına gelmektedir. Resuller, ilahi kozmik bilgileri ve Allah kelâmını insanlara "ulaştırmak" üzere Allah tarafından kaba madde planı dünyaya "gönderilen" ( dünyada enkarne edilen ) vazifeli varlıklardır.

Kur'an'da resullerin işlevleri şu sıfatlarla tanımlanmaktadır.

Şahid = Tanık

Nebi = Haberci

Beşir = Müjdeci

Nezir = Uyarıcı

Dai = Çağırıcı

Baliğ = Ulaştırıcı

Dolayısıyla resullerin, din vesilesiyle insanları zorlama veya bir din devleti kurup hükümdar olmak gibi bir işlevleri bulunmamaktadır. Zira dinde zorlama olmadığı Bakara suresinin 256. ayetinde "La ikrahe fid din" ( Dinde zorlama yoktur. ) ifadesiyle ve Ğaşiye suresinin 22. ayetinde "Leste aleyhim bi musaytır" ( Sen onların üzerinde zorlayıcı değilsin. ) ifadesiyle bildirilmiştir.

İşlevleri yukarıda sıfatlarla zikredilen resullerin dahi hiçbir şekilde tahakküm durumu olmadığı dikkate alındığında dünyada din kavramı kullanılarak yapılan zulmün ne denli büyük bir günah olduğu daha iyi anlaşılmaktadır.

Resullerin işlevlerinin sıfatlar vasıtasıyla bildirildiği başlıca ayetler şöyledir.

48/8 - İnna erselnake ŞAHİDEN ve MÜBEŞŞİRAN ve NEZIRA

( Kesinlikle biz seni ŞAHİT, MÜJDECİ ve UYARICI olarak gönderdik. )

5/99 - Ma aler RASULİ illel BELAĞ vallahü ya’lemü ma tübdune ve ma tektümun

( RESULÜN üzerine olan ancak ULAŞTIRMADIR. Allah ne açıkladığınızı ve ne gizlediğinizi bilir. )

7/158 - Kul ya eyyühen nasü innı rasulüllahi ileyküm cemıanillezı lehu mülküs semavati vel ard la ilahe illa hüve yuhyı ve yümıtü fe aminu billahi ve RASULİHİN NEBİYYİL ümmiyyellezi yü'minü billahi ve kelimetihı vettebiuhü lealleküm tehtedun

( De ki: "Ey insanlar kesinlikle ben sizin hepinize Allah' ın resulüyüm. Göklerin ve yerin bütün mülkü O’nadır. O’nun haricinde ilah yoktur. Öldürür ve diriltir. O halde, Allah’a ve Allah’a ve O' nun kelimelerine inanmış o okuma yazma bilmeyen HABERCİ OLAN RESULÜNE inanın. Ona tabi olun. Umulur ki yönlenirsiniz." )

2/119 - İnna erselnake bil hakkı BEŞIRAN ve NEZIRAN ve la tüs'elü an ashabil cehım

( Kesinlikle biz seni gerçek ile MÜJDECİ ve UYARICI olarak biz gönderdik. Cehennemin sahiplerinden sual edilmezsin. )

35/23 - İn ente İLLA NEZIR

( Kesinlikle sen ANCAK UYARICISIN. )

35/24 - İnna erselnake bil hakkı BEŞIRAN ve NEZIRA ve in min ümmetin illa hala fıha nezır

( Kesinlikle biz seni gerçekle MÜJDECİ ve UYARICI olarak gönderdik. İçinde uyarıcı gelip geçmiş olmayan topluluk yoktur. ) 

Resullerin "Beşir ve nezir" ( Müjdeci ve uyarıcı ) oldukları, bu sıfat ikilisi Kur'an'da 10 kere tekrarlanması suretiyle bildirilmektedir. 

46/31 - Ya kavmena ecıbu DAİyellahi ve aminu bihı yağfir leküm min zünubiküm ve yücirküm min azabin elım

( Ey kavmimiz Allah' ın ÇAĞIRICISINA cevap verip uyun ve O’na inanın ki size günahlarınızı af eylesin ve sizi elim azaptan korusun. )

11 Ağustos 2020 Salı

DEus, DEmek ve Kelime

İlah anlamına gelen Latince "Deus" kelimesi "De" ( İlah ) ve "us"* ( son ek ) kelimelerinden oluşmaktadır. ( * Örnek : Calculus, Status )

Mitolojideki "Zeus" kelimesi, "Deus" kelimesidir. Dillerde Z harfi D olarak da telaffuz edilmektedir. ( Arapça'dan örnek : Bazı = Badı, Radı = Razı, Beyad = Beyaz ) 

"Zionism" olarak bilinen kült de "Zi" ( İlah ), "on" ( gibi olan ) ve "ism" ( -cilik / cılık ) kelimelerinden oluşmakta ve "İlah gibi olmacılık" anlamına gelmektedir.

Allahü Teala yaratışı ve varlıklarla iletişimini "kelimeler" vasıtasıyla gerçekleştirmektedir.

2/37 - Fe telekka ademü min rabbihı KELİMATİN fe tabe aleyh innehu hüvet tevvabür rahim

( Böylece Adem Rab’binden KELİMELER aldı da onun üzerine tevbe eyledi. Kesinlikle O, O tevbeyi kabul edendir merhametlidir. )

2/117 - Bedıus semavati vel ard ve iza kada emran fe innema yekulü lehu kün fe yekun

( O gökleri ve yeri yaratandır. İş yapılası olduğunda, kesinlikle ona "Ol." der de o olur. 

Herşeyin ( ruh ve madde ) kelimeler ile yaratıldığı Tevrat'ta ışığın, "Işık olsun!" kelamıyla yaratılması misali ile bildirilir.

1 Tekvin 1-3 Ve Tanrı, "Işık olsun" dedi ve ışık oldu.

10/82 - Ve yühıkkallahül hakka bi KELİMATİHI ve lev kerihel mücrimun

( Ve suçlular hoşlanmasalar da, Allah gerçeği KELİMELERİ ile gerçekleştirir. )

İncil'de Tanrı "kelime" olarak tanımlanmaktadır.

43 Yuhanna 1-1 Başlangıçta KELİME vardı. KELİME TANRI'yla birlikteydi ve KELİME TANRI'YDI. 

Türkçe'deki "Demek" kelimesinin "Kelam etmek, kelime söylemek" anlamına gelmesi fiilin kökü olan "De" kelimesinin "Deus" ( İlah ) kelimesindeki aynı kök olduğunun delili niteliğindedir.

Arapça'daki "DEyyan" kelimesi de "Hüküm sahibi Allahü Teala" için kullanılmaktadır.

Ayrıca İngilizce'de "Tanrı" anlamına gelen "God" kelimesinin kökeni de Arapça'daki "Kad" ( Hüküm vermek ) kelimesine dayanmaktadır. ( Kadı = Hakim )


10 Ağustos 2020 Pazartesi

Kardeşinle birleş! ... çok geç olmadan.

Toplumsal bölünmenin, ayrışmanın ve düşmanlığın bir helak vesilesi olduğunu, topluluk, kardeşlik ve birlik bilincinin ise yegane kurtuluş vesilesi olduğunu en net şekilde bildiren ayetlerden biri de Al'i İmran suresinin 103. ayetidir.

3/103 - Va'tesumu bi hablillahi cemıan ve la teferraku vezküru nı'metellahi aleyküm iz küntüm a'daen fe ellefe beyne kulubiküm fe asbahtüm bi nı'metihı ıhvana ve küntüm ala şefahufratin minen nari fe enkazeküm minha kezalike yübeyyinüllahü leküm ayatihı lealleküm tehtedun

( Ve Allah’ ın ipine topluca sarılıp bağlanın. Kısımlara ayrılmayın ve Allah’ ın üzerinize olan nimetini hatırlayın. Zamanında düşman olmuştunuz da kalplerinizin arasını birleştirdi. O’nun nimeti ile kardeşler oldunuz. Ateşten çukurun üzerindeydiniz de sizi oradan kurtardı. İşte Allah ayetlerini size böyle açıklar. Umulur ki yönlenirsiniz. )

Ayet detaylı olarak incelendiğinde sembolik kavramları da içerdiği görülmektedir.

1- "Hablillah" ( Allah'ın ipi )

Bu ifade Kur'an ayetlerini oluşturan ve ilimde derinleşme ve hidayet yolunda her inanananın sımsıkı tutunması gereken kelimeleri, Allah kelâmını simgelemektedir.

 2- "Ellefe beyne kulubiküm" ( Kalplerinizin arasını birleştirdi )

Evvelki bölümlerde incelendiği üzere "kalp" insandaki bilgi deposu, idrak ve duygu merkezidir. Beyin ise sadece bir işlemcidir. Esasen insanları ruhsal tekâmüle eriştirecek olan kolektif bilincin tesisini tasvir eden "insanların kalplerinin birleşmesi" kavramı ortak bir operasyon kapsamında birbirine bağlı çalışan bir bilgisayar şebekesinin oluşturulması gibi düşünülebilir. İnsanların şeytanlar ile mücadelelerindeki yegane silahı budur. Zira şeytanların kalpleri dağınıktır. Onlar, kalplerini birleştirecek sevgi olgusundan yoksundurlar. İlgili ayet;

59/14 - La yukatiluneküm cemian illa fi kuran muhassenetin ev min verai cüdürin be'sühüm beynehüm şedidun tahsebuhüm cemian ve KULUBÜHÜM ŞETTA zalike bi ennehüm kavmün la ya'kılun

( Sağlam korunmuş üstün şehirlerde veya duvarların arkasında olmaları haricinde sizinle topluca savaşamazlar. Onların kendi aralarında kötülükleri zorlukları şiddetlidir. Toplanmış olduklarını sanarsın. Onların KALPLERİ DAĞINIKTIR. Bu kesinlikle onların akıl etmeyen kavim olmalarındandır. )

3- Nimeti Uhuvvet ( Kardeşlik nimeti )

İnsanların kalplerini birleşmesi, onları sevgiyle birbirlerine bağlayan ve onları birbirleriyle kardeş yapan Allahü Teala'nın büyük bir nimetidir.

4- Şefahufrat ( Ateşten çukur )

Bu kavram, döngü sonunda kolektif bilinci idrak edemeyen, ruhsal tekâmüllerini tamamlayamayan ve dolayısıyla üst süptil plana ( cennet ) geçemeyen insanların reenkarnasyona devam edecekleri kaba madde planını ( dünya ) simgelemektedir.

Rab dileseydi yapamazlardı.

İnsanların "kötü gelişme" veya "kötü sonuç" olarak algıladıkları her olgu veya olay esas itibarıyla kader mekanizmasının bir gereği ve bir tekâmül vesilesidir. Dolayısıyla bugün dünyadaki muhtelif gelişmelere ve değişimlere bakarak "durumun kötüye gittiği" sonucunu çıkarmak ve ümitsizliğe kapılmak doğru bir yaklaşım değildir.

Bugün şeytanlar insanlığa karşı algısal bir savaş başlatmışlardır. Dayanağı olmayan korku ve panik frekanslarıyla insanları zayıflatmayı, ümitlerini ve dirençlerini kırmayı hedeflemektedirler. Zaten şeytanların liderinin ismi olan "İblis" kelimesi "Ümit yitirten" anlamına gelmektedir.

İlahi nizamda inananlar için nihai anlamda "kötü" yoktur. İnananların deneyimledikleri her türlü olgu ve olay onları ruhsal tekâmüle biraz daha yaklaştıran vasıtalardır. "El hayru fi ma yekun" ( Her işte bir hayır vardır. ) sözü bu bağlamda önem arzetmektedir. Bu husustan da bahseden Bakara suresinin 216. ayetinde şeytanların insanlara korku salmak için başlattıkları savaş zikredilmekte ve insanların bundan çekinmek, korkmak yerine bunu hayırlara ve kurtuluşa vesile olacak bir durum addetmeleri gerektiği bildirilmektedir.

2/216 - Kütibe aleykümül kıtalü ve hüve kürhün leküm ve asa en tekrahu şey'en ve hüve hayrun leküm ve asa en tühıbbu şey'en ve hüve şerrun leküm vallahü ya'lemü ve entüm la ta'lemun 

( Savaş üzerinize yazıldı. O size hoş olmayandır, zorlanmadır. Ve ola ki siz bir şeyi istemezsiniz, bir şeyden hoşlanmazsınız, o size hayırlı olabilir. Ola ki siz bir şeyi seversiniz, o size kötü olabilir. Allah bilir de sizler bilmezsiniz. )

Kötüyle, haksızlıkla ve zulümle mücadele insanın kader yazılımında, mücadele kudreti ise yaratılış kodlarında bulunmaktadır. Atatürk'ün "Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur." söylemi aslında hak yolunda mücadele eden tüm inananları kapsayacaj niteliktedir. 

Üzerinde durulması gereken en önemli nokta ise her olgunun ve olayın Allah'ın rızası ve izniyle tezahür ettiğidir. Diğer bir deyişle "Allah istemedikçe hiçbir kötülük tezahür edemez."

6/112 - ..... ve lev şae rabbüke ma fealuhü fe zerhüm ve ma yefterun ( ...... ve şayet Rab’bin dileseydi onu yapamazlardı. ...... )

 6/137 - ...... ve lev şaellahü ma fealuhü ....... ( ....... Ve şayet Allah dileseydi onu yapamazlardı....... )

Dolayısıyla adaletin ve mülkün sahibi olan Allahü Teala inananları daimi koruyacak ve esirgeyicektir.

52/18 - Fakihine bima atahüm rabbuhüm ve vekahüm rabbuhüm azabel cehım ( Rab’lerinin onlara o verdiğinden dolayı sevinirler. Rab’leri onları cehennem azabından korur. )

Bu çerçevede, insanlara kötülük tuzakları kuranlar da kendi tuzaklarına düşecekler ve helak olacaklardır.

35/43 - İstikbaran fil erdı ve mekras seyyi' ve la yehıykul mekrus seyyiü illa bi ehlih fe hel yenzurune illa sünnetel evvelın fe len tecide li sünnetillahi tebdıla ve len tecide li sünnetillahi tahvıla

( Yerde kibirlenme ve kötülük tuzağıdır. Kötülük tuzağı sahibinin haricindekinin başına geçmez. Ancak evvelkilerin adetlerini mi gözetiyorlar? Allah' ın adetinde değişim bulamazsın. Allah' ın adetinde dönüşüm, başkalaşım bulamazsın. )

Ayetleri görmeye kalp gerek!

"Ayet" kelimesi "Ay" ( Göz ) kelimesinden türemiş olan ve "Gözle görülen" anlamına gelen bir kelimedir. Türkçe'de de kullanılan "Ayan beyan" ( Gözle görülecek şekilde açık olan ) ifadesindeki "Ayan" kelimesi "Ay" ( Göz ) ve "an" ( Gibi olan ) kelimelerinden oluşmaktadır.

Kur'an'daki surelerin* kelime veya cümle setlerinden oluşan bölümlerine "Ayet" adı verilmesinin nedeni Allahü Teala'nın yaratılışa ilişkin bilgileri insanın kalbine indirmiş olması ve gerçek anlamda gören organın da kalp olmasıdır. Üzerinde Allah'ın mühürü olmayan kalpler zahiri olanı da batıni olanı da görürler ve algılarlar. Anılan ilahi kozmik bilgiler insana hem kitap olarak, hem de kitaptaki kelimelerin yansıması olan kaba madde alemindeki ( dünyadaki ) olgular ve olaylar olarak bahşedilmiştir. 

Ayrıca Bkz.

https://kuranilmi.blogspot.com/2020/07/akleden-kalp-mana-ve-maneviyat.html

* "Sur / Sure" kelimesi de Arapça'da "Sağlam, Emin, Güvenilir, Kale duvarı, Hisar" anlamına gelmekte olup, İngilizce'de ve Fransızca'da aynı anlamda olmak üzere sırasıyla "Sure" ve "Sur" olarak telaffuz edilir.

26/193 - Nezele bihir ruhul emın

( Onu güvenilir ruh indirdi. )

26/194 - Ala KALBİKE li tekune minel münzirın

( Uyarıcılardan olman için SENİN KALBİNE, )

22/46 - E fe lem yesıru fil erdı fe tekune lehüm kulubün ya'kılune biha ev azanün yesmeune biha fe inneha LA TA'MEL EBSARU VE LAKİN TA'MEL KULUBULLETİ FİS SUDUR

( O halde yerde gezmiyorlar mı? Onu akıl etmeye kalpleri veya onu duymaya kulakları olsun. Kesinlikle GÖZLER KÖR OLMAZ VE LAKİN GÖĞÜSLERİN İÇİNDEKİ O KALPLER KÖR OLUR. )

Yaratılışın kodlarını içeren Kur'an'ın çok katmanlı bir bilgi hazinesi olduğu yani her ayetin kendi içinde başka birçok ayet barındırdığı bazı ayetlerde zikredilen ".....da / bunda ayetler vardır." ifadesiyle belirtilmektedir. 

10/6 - İnne fıhtilafil leyli ven nehari ve ma halekallahü fis semavati vel erdı le ayatin li kavmin yettekun

( Kesinlikle gecenin ve gündüzün ihtilafında, Allah' ın o göklerde ve yerde yarattıklarında sakınan kavim için AYETLER VARDIR. )

11/103 - İnne fı zalike le AYETEN li men hafe azabel ahırah zalike yevmün mecmuün lehün nasü ve zalike yevmin meşhud

( Ahiret azabından korkanlar için bunda kesinlikle AYETLER VARDIR. Bu onda insanların toplanacağı gündür. Bu, şahit olunan gündür. )

15/75 - İnne fı zalike le AYATİN lil mütevessimın

( Kesinlikle bunda, çözmeye çalışanlar için AYETLER VARDIR. )

Ancak henüz kalbi ile görme yani hem zahiri ( maddi ) olanı hem de batıni ( ruhi ) olanı görme, algılama yetisini kazanamamış olanlara ise ayetlerin tümü dahi tesir etmemektedir. Bu husus En'am ve A'raf  suresinin aşağıdaki ayetlerinde bildirilmektedir.

6/25 - Ve minhüm men yestemiu ileyk ve cealna ala KULUBİHİM EKİNNETEN en yefkahuhü ve fı azanihim vakra ve İN YERAV KÜLLE AYETİN LA YÜ'MİNU BİHA hatta iza cauke yücadiluneke yekulüllezıne keferu in haza illa esatırul evvelın

( Ve onlardan seni dinleyenler de vardır. Fakat biz onu anlamasınlar diye KALPLERİNİN ÜSTÜNE ÖRTÜLER ve kulaklarının içine ağırlık oluşturduk. EĞER BÜTÜN AYETLERİ GÖRSELER BİLE ONLARA İNANMAZLAR. Hatta sana geldiklerinde seninle mücadele ederler. O inkar edenler "Kesinlikle bu ancak evvelkilerin masallarıdır." derler. )

7/146 - Seasrifü an ayatiyellezine yetekebberune fil erdı bi ğayril hakk ve İN YERAV KÜLLE AYETİN LA YÜ'MİNU BİHA ve in yerav sebıler rüşdi la yettehızuhü sebıla ve in yerav sebılel ğayyi yettehızuhü sebıla zalike bi ennehüm kezzebu bi ayatina ve kanu anha ğafilın

( Yerde haksızca kibirlenenleri ayetlerimden men edeceğim, uzaklaştıracağım. EĞER BÜTÜN AYETLERİ GÖRSELER DAHİ ONLARA İNANMAZLAR. Eğer doğru yolu görürlerse onu yol edinmezler. Eğer yanlış yolu görürlerse onu yol edinirler. Bu kesinlikle onların ayetlerimizi yalanlamalarından ve onlardan habersiz olmalarındandır. )

A'raf suresinin 179. ayetinde de "Anlama" eyleminin "Kalp" vasıtasıyla gerçekleştiği bildirilmektedir.

7/179 Ve lekad zera'na li cehenneme kesiran minel cinni vel insi LEHUM KULUBUN LA YEFKAHUNE BİHA ve lehum a'yunun la yubsirune biha ve lehum azanun la yesmeune biha ulaike kel en'ami bel hum edall ulaike humul ğafilun

( Ve cinlerden ve insanlardan çoğunu cehennem için bıraktık. ONLARIN KALPLERİ VARDIR, ONLARLA ANLAMAZLAR. Onların gözleri vardır, onlarla görmezler. Onların kulakları vardır, onlarla duymazlar. Bunlar hayvanlar gibidirler. Bilakis daha da sapmışlardır. İşte onlar habersizlerdir. )


9 Ağustos 2020 Pazar

İçgüdü mü? Dışgüdü mü?

"İçimden böyle yapmak geldi."

"İçimden bir ses / iç sesim bu yanlış diyor."

"İçim sıkılıyor."

"İçimden hiçbir şey yapmak gelmiyor " 

.....

.....

Günlük yaşantıda çok sık kullanılan bu cümleler "İçgüdü" kavramını tanımlamaktadır. İçgüdünün sözlük anlamı ise "Akıl ve düşünceden bağımsız olarak bilinçsizce icra edilen tutum, düşünce ve davranış, insiyak, sevkitabi" olarak belirtilmektedir.

İçgüdü, varlıkların yaşamlarındaki karar aşamalarında, eğilimlerinde ve yönlenmelerinde belirleyici rol oynayan bir fenomendir. Ancak ruh alemindeki ve madde alemindeki ( kainat ) tüm varlıkların ilahi nizamın kader sistemine bağlı oldukları ve ruhsal tesirler kadar üniteden iletilen asli tesirlerle de sevk ve idare edildikleri dikkate alındığında "içgüdü" kelimesi yerini "dışgüdü"ye bırakmakta gibidir.

Bu ifadeyi netleştirebilmek için ruhsal plan ( ruh alemi ) ile maddi planın ( kainat ) birbirlerinden ayrı ancak etkileşimli oldukları gerçeğinin hatırlanması faydalı olacaktır. Ruh maddenin içinde değildir. Ruh, kainattaki temsilcisi olan süptil madde niteliğindeki Öz Varlık'a tesir göndererek onu yönlendirir. Süptil Öz Varlık da kaba maddeye ( beden ) bağlandığında Nefs ( İnsan ) tezahür eder. Dolayısıyla üniteden yani Rab'den iletilen asli tesirler ile yönlenen Ruh Nefse tesirler ileterek onu sevk ve idare eder. İşte bu nedenledir ki "içgüdü" denen kavram esasen maddi varlıkların kendilerinin ürettikleri bir iç olgu veya özgür irade* değildir. İçgüdü maddi varlıkların bilinçli olarak algılayamayacakları durumlar karşısında koruma, savunma ve yaşamı daim kılma amaçlı olarak devreye giren ruhsal tesirdir, ruhsal frekanstır. Dolayısıyla içgüdü aslında dışgüdüdür.

Kur'an'da içgüdü kavramı, esasen çok geniş anlamları içeren "Vahiy" ve "İlham" kelimeleriyle temsil edilmiştir.

16/68 - Ve EVHA rabbüke ilen nahli en ittehızı minel cibali büyuten ve mineş şeceri ve min ma ya'rişun ( Ve Rab’bin bal arısına dağlardan, ağaçlardan ve o kurduklarından evler edinmesini VAHYETTİ. ) 

Ayette arının içgüdüsel olarak icra ettiği bilinen yuva kurma faaliyetinin Rab'den iletilen tesirler ile vuku bulduğu bildirilmektedir. 

91/7 - Ve nefsin ve ma sevvaha

( Ve nefis ve onu düzenleyip şekillendiren. )

91/8 - Fe ELHEMEha fücureha ve takvaha

( Böylece ona kötülüğünü, günahını ve sakınmasını İLHAM EDEN. )

Ayette Rab'den ve dolayısıyla ruhtan iletilen tesirler "ilham" olarak tanımlanmış ve bu tesirlerin nefsin tutum ve davranışını yönlendirdiği bildirilmiştir.

Reptilian Complex ( Sürüngen Kompleks / Sürüngen Beyin )

İnsan beyninde "Reptilian Complex" ( Sürüngen kompleksi ) olarak bilinen bir bez ( basal ganglia ) bulunmaktadır. Bu bez "R-complex", "Reptilian brain" ( Sürüngen beyin ) olarak da anılmaktadır.

Reptilian complex saldırganlık, tahakküm, mülkiyet, üstün olma ihtirası gibi zalimce ve nefsani olan duyguları üreten bir organdır.


R-complex'i baskın olan insanlarda hiyerarşi, soğukkanlılık ( merhametsizlik ) ve ritüel obsesyonu öne çıkan olgulardır. Bu olguları en yoğun olarak bulunduran varlıklar ise sürüngen nitelikli cinlerdir. Zira cinler süptil varlıklar olmalarına rağmen düşük idrak seviyeli olmaları nedeniyle kaba madde projeksiyonları sürüngen kategorisi olmaktadır.

Kur'an'da cinlerin sürüngen / yılan niteliğinde oldukları aşağıdaki ayetlerde bildirilmektedir.

27/10 - Ve elkı asak fe lemma raaha tehtezzü ke enneha CANNün vella müdbiran ve lem yüakkıb ya musa la tehaf innı la yehafü ledeyyel murselun 

( Ve asanı at. Böylece onu kesinlikle YILAN gibi titreşirken u gördüğünde arkasına dönmeden, ardına bakmadan kaçtı. "Ey Musa korkma. Kesinlikle benim. Gönderilenler huzurumda korkmazlar." )

55/56 - Fihinne kasıratüt tarfi lem yatmishünne insün kablehüm ve la CANN

( Onların içinde, onlardan önce kendilerine ne insan, ne de CİN dokunmamış* kısa, saklı bakışlı kadınlar. )

* Ayette cinler ile cinsel ilişki hususuna da dikkat çekilmektedir.

İncil'in aşağıdaki ayetinde de Hz. İsa şeytani tutum ve davranışlarda bulunanları "yılanlar, engerekler soyu" olarak nitelemektedir.

40 Matta 23-33 "Sizi YILANLAR, ENGEREKLER SOYU! Cehennem cezasından nasıl kaçacaksınız?

İsra suresinin 64. ayetinde ise "şeytanın insana çocuklarda ortak olmasından" bahsedilmektedir. Şeytanın insana çocuklarda ortak olabilmesi için insanla CİNsel ilişkiye girmesi gerekir ki bu Adem'in "yasak ağaca" ( cinlerin soyağacına ) yaklaşmasıyla gerçekleşmiştir. İnsanda düşük negatif frekans jeneratörü olan "R-Complex" ( Sürüngen Beyin ) bulunmasının nedeni Adem’in cinlerle olan CİNsel* temasıdır.

* İnsanın üreme amaçlı yaptığı eyleme "CİNsel ilişki" adı verilmesi de bu bağlamda düşündürücüdür. "Cinsel" kelimesinin "Cin" değil de "Cins" kökünü içerdiği varsayıldığında bu sefer "Tür, Çeşit" anlamına gelen "Cins" kelimesinin neden "Cin" kökü içerdiği sorusu ortaya çıkmaktadır. Ayrıca "GENetic" kelimesinin kökündeki "Gen" kelimesi de "Cin" olarak telaffuz edilmektedir. "Soy, tür, ırk" anlamını içeren bu kelime küresel şeytanlar tarafından özellikle mi "cin" kökünden türetilmiştir? 

17/64 - Vestefziz men isteta'te minhüm bi savtike ve eclib aleyhim bi haylike ve racilike ve ŞARİKHÜM fil emvali vel EVLADİ veıdhüm ve ma yeıdühümüş ŞEYTANÜ illa ğurura

( Ve onlardan kime istidatın olursa sesin ile yerinden oynat, kımıldat. Atlarınla ve yayalarınla üzerlerine yönel. ONLARA malda ve ÇOCUKLARDA ORTAK OL. Onlara vaad et. Ve ŞEYTAN onlara aldatmanın haricinde vaad etmez. ) 

2/35 - Ve kulna ya ademüskün ente ve zevcükel cennete ve küla minha rağaden haysü şi'tüma ve LA TAKRABA HAZİHİŞ ŞECERATE fe tekuna minez zalimın

( Ve "Ey Adem, sen ve eşin cennette iskan edin. Oradan arzuladığınızca, her nereden dilerseniz bolca yiyin. İşte ŞU AĞACA YAKLAŞMAYIN. Yoksa zalimlerden olursunuz." dedik. )

Dolayısıyla insan toplumu içinde cinlerin veya cin hibridlerinin de bulunduğu bir gerçektir. Toplumda yer alan ve insan görünümünde olan varlıkların dağılımı şöyledir.

1- Saf insan ( Adem ve eşinden olma )

2- Cin tasallutundaki insan ( zihin kontrolü ) 

3- Hibrid insan ( Adem ve cinden, Adem'in eşi ve cinden olma )

4- Kısıtlı süre ile kaba madde plana ( dünya ) geçiş yapan ve sürüngen olarak enkarne olan saf cinler ( Ritüeller vasıtasıyla da çağırılmaktadırlar. )

8 Ağustos 2020 Cumartesi

Testosteron takviyesi ve konuşamayan Zekeriya

Yaşı oldukça ilerlemiş olan Hz. Zekeriya'nın, Rab'den çocuk bahşetmesini dilemesi hususu Al'i İmran suresinin aşağıdaki ayetlerinde bildirilir.

3/40 - Kale rabbi enna yekunü lı ğulamün ve kad beleğaniyel kiberu vemraetı akır kale kezalikellahü yef'alü ma yeşa

( Rab’bim, "Bana yaşlılık ermişken ve kadınım da kısırken bana nasıl oğlan olur?" dedi. "Allah işte böyle dilediğini yapar." dedi. )

3/41 - Kale rabbic'al lı ayeh kale ayetüke en la tükellimen nase selasete eyyamin illa ramza vezkür rabbeke kesıran ve sebbıh bil aşiyyi vel ibkar

( "Rab’bim bana ayet oluştur." dedi. "Senin ayetin, işaret haricinde, insanlara üç gün kelam edemeyip söz söyleyememendir. Rab’bini çokça hatırla, akşamları ve sabahları O' nu övgü sözleri ile öv." dedi. ) 

Yaşı çok ilerlediği için testosteron seviyesi azalmış olan Hz. Zekeriya'nın, çocuğu olabileceğine ilişkin ayetin "üç gün konuşamamak" olması, testosteron ( erkeklik hormonu ) takviyesi tedavisi görenlerde konuşma bozukluğu oluşması fenomenine işaret etmektedir.

Ayrıca bilimsel kaynaklarda, ana rahmindeki testosteron miktarının çocuğun konuşma yetisini etkilediği belirtilmektedir.   

https://www.google.com/amp/s/saltuerk.wordpress.com/2012/01/31/rahim-ici-testosteron-miktari-erkek-ve-kiz-cocuklarinin-konusma-yetisini-farkli-etkiliyor/amp/

https://www.webmd.com/parenting/baby/news/20120125/testosterone-may-delay-boys-speech-development#1

Yerde imkan verilenler....

"Mekkenna" ( İmkan verdik ) fiili Kur'an'da Haberci "Yusuf", "Zulkarneyn" ve "Yerde Zayıf Bırakılanlar" ve “Firavun'un zulmüne uğramış İsrail halkı için kullanılmıştır. Ayetler incelendiğinde "İmkan vermek" kavramının farklı boyuta geçiş portalı açılarak zaman ve mekanda yolculuk yapılması ve bilgi edinimi sağlanması anlamını yansıttığı izlenimi oluşmaktadır. "Mekken" / "İmkan" kelimesi "Kevn / Mekân" ( Mevcudiyet, Alem / Yer, Durulan Yer ) kökünden türemiş olup "Yer verilmesi" anlamını yansıtmaktadır. "Mümkün" ( İmkânlı, Yeri olan ) kelimesi de aynı kökten türemiş sıfattır. Bu bağlamda aşağıdaki ayetlerde yer alan "Mekkenna fil erd" ifadesi "Yerde imkân verdik / Yerde geçilecek yer verdik" anlamını yansıtmaktadır.

1- Haberci Yusuf

12/15 - Fe lemma zehebu bihı ve ecmeu en yec'aluhü fı ğayabetil CÜBB ve evhayna ileyhi le tünebbiennehüm bi emrihim haza ve hüm la yeş'urun

( Onunla gittiklerinde, onu KUYUNUN dibinde, yokluğunda, bilinmezliğinde kılmaya toplandılar. Ona "Sen, kesinlikle onlara bu işlerini farketmedikleri bir zamanda haber vereceksin." diye vahyettik. )

12/19 - Ve caet SEYYARATÜN fe erselu VARİDEHÜM fe edla DELVEH kale ya büşra haza ğulam ve eserruhü bidaah vallahü alimün bima ya'melun

( Ve SEYARLAR geldi de SUCULARINI gönderdiler. KOVASINI sarkıttı. "Ey müjde, bu oğlan." dedi. Onu sermaye olarak gizlediler. Allah o yaptıklarını biliyordu. )

12/56 - Ve kezalike MEKKENNA li YUSUFE FİL ARD yetebevveü minha haysü yeşa' nüsıbü bi rahmetina men neşaü ve la nüdıy'u ecral muhsinın

( Ve YUSUF' a YERDE işte böyle İMKAN VERDİK. Oradan her nerede dilerse makam tutuyordu. Rahmetimizi dilediğimize isabet ettiririz. İyilik yapanların ödülünü yitirmeyiz. )

Ayetelerdeki "Seyyarlar" kelimesi " üst boyutlardaki "Vazifeli Varlıkları", "Kuyu" kelimesi "Solucan Deliğini / Boyut Portalını", "Kova"* kelimesi ise "İlahi kozmik bilgi akışı"nı sembolize etmekte gibidir. Zira Haberci Yusuf bu deneyiminden sonra geleceğe ilişkin bilgiler vermeye ve rüya yorumları yapmaya başlamıştır. ( * "Kova Burcu Çağı" kavramı da içinde bulunulan ve ilahi kozmik bilgi akışının yoğunlaştığı devreyi nitelemektedir. )

2- Zülkarneyn 

"Zülkarneyn" kelimesi "Za ( sahip ) + El ( Ön Ek ) + Karn ( Boynuz, Nesil, Zaman ) + Eyni ( İki ) ... "İki Boynuzlu" / "İki Nesilli" / "İki Zamanlı"* anlamlarına gelmektedir. ( * Kozmik planda zaman - mekan yolculuğu yapan )

"Karn" kelimesi batı dillerinde "Horn" olarak telaffuz edilmekte ve "Boynuz, Korna" anlamına gelmektedir. Eskiden boynuz, ses çıkarma amacıyla da kullanılmış olduğundan ve "borazan sesi" verdiğinden Türkçe'deki "Korna" kelimesi de Karn kelimesinden  türemiştir. ( H harfi gırtlaktan da seslendirilebilmekte ve K harfinin de yerini tutabilmektedir. )  

18/83 - Ve yes'eluneke an ZİL KARNEYN kul seetlu aleyküm minhü zikra

( Ve sana ZÜLKARNEYN'den, iki boynuzludan sual ediyorlar. De ki: "Size ondan hatırlatma okuyacağım." )

18/84 - İnna MEKKENNA lehu FİL ERDI ve ateynahü min külli şey'in sebeba

( Kesinlikle biz ona YERDE İMKAN VERDİK. Ona sebep, vasıta olarak herşeyden verdik. )

"Solucan deliği" ( Wormhole ) olarak bilinen ve zaman / mekanda yolculuk imkanı sağlayan boyut   portalına verilen isimdir. Solucan Deliği'nin ( Wormhole ) iki tarafının korna ağzı gibi olduğu görülmektedir. Ayrıca yan yatmış U şeklinde olan figür de "iki boynuza" benzemektedir.


Ayetlerde de yer aldığı üzere Zülkarneyn, boyutlar arası varlıklar olan bozguncu Yecuc ve Mecuc'un kaba madde alemi dünyaya girişini engelleyebilmek için portala ( boyut kapısına ) sed çekmiştir. 

3- Yerde Zayıf Bırakılanlar

22/41 - Ellezine in MEKKENNAhüm FİL ERDI ekamus salate ve atevüz zekate ve emeru bil ma'rufi ve nehev anil münker ve lillahi akıbetül ümur

( Onlar ki, eğer onları YERDE İMKAN VEREREK muktedir kılsak duaya kalkarlar, zekat verirler, iyiliği emrederler ve kötülükten menederler. İşlerin sonu, sonucu Allah içindir. )

Hacc suresinin 41. ayetinde zulme maruz kalmış inananlara imkan verilmesi durumunda samimi bir şekilde dini veibelerini ifa edecekleri bildirilmektedir.

28/5 - Ve nürıdü en nemünne alELLEZİNESTUD'İFU fil erdı ve nec'alehüm eimmeten ve nec'alehümül varisın

( Ve yerde o ZAYIF BIRAKILANLARA nimet vermeyi ve onları önderler kılmayı ve onları varisler kılmayı istedik. )

28/6 - Ve NÜMEKKİNE lehüm fil erdı ve nüriye fir'avne ve hamane ve cünudehüma minhüm ma kanu yahzerun

( Ve yerde onlara İMKAN VERMEYİ. Firavun' a, Haman' a ve onların ordularına, askerlerine de o onlardan çekinmiş, korkmuş olduklarını göstermeyi. )

Kasas suresinin 5. ve 6. ayetlerinde zikredilen "imkan verme" kavramı, Firavun'un zulmünden kaçan İsrail halkının denizden geçebilmesi için Hz. Musa'nın asasıyla denizi yarmasını ifade etmektedir. "Denizin yarılması" tanımlaması esas itibarıyla boyutlar arası portal açılması ve halkın farklı bir zaman / mekana geçişinin sağlanması fenomenine işaret etmektedir.