25 Eylül 2021 Cumartesi

Şifayı kapmak!

"Şifa" kelimesi ŞF kökünden gelen ve "İyileşme, Kötü bir durumdan, hastalıktan kurtulma" anlamlarını içermektedir. "Şefaat" ( Af vesileciliği ) ve "Şefi" ( Af vesilecisi ) kelimeleri de aynı kökten gelmekte olup, özde "kötü bir durumdan iyi bir duruma geçilmesi" anlamını barındırmaktadır.

"Şifayı kapmak" deyimi ise genellikle üşütme, nezle veya gribal enfeksiyon gibi durumlarda "Hastalanmak" anlamında kullanılagelmişse de esasen "İyileşmek, daha iyi olma imkanını elde etmek." anlamını taşımaktadır. Zira hapşırma, ateşlenme, halsizlik, kemik sızlaması gibi semptomlar ile ortaya çıkan bu tür hastalıklar sıkıntı verse de nihayetinde esasen vücut direncinin artmasına ve bağışıklık sisteminin güçlenmesine vesile olmaktadırlar. Zira "hastalık" ve "iyileşme" olguları da ilahi nizamın temel ilkesi olan ve nihayetinde tekamül vesilesi olan "döngülerin" bir başka tezahürü niteliğindedir.  

Dolayısıyla "Şifayı kapmak" ifadesi meşakkatli ve sıkıntılı bir süreçten iyileşmiş, daha iyiye gitmiş olarak çıkmanın tanımı niteliğindedir.

Kur'an'da "Şifa" kelimesinin ilk kez ve fiil ( Yeşfi ) olarak yer aldığı ayette "Savaş ve mücadele sonrasında şifaya ermek" kavramına değinilmesi konu bağlamında uyum arzetmektedir.

9/14 KATİLUHUM yuazzibhumullahu bi eydikum ve yuhzihim ve yensurkum aleyhim ve YEŞFİ SUDURA kavmin mu'minin

( Onlarla SAVAŞIN ki Allah, sizin ellerinizle onlara azap versin ve onları rezil etsin ve onlara karşı size yardım etsin. İnananlar kavminin GÖĞSÜNE ŞİFA VERSİN. )

Aşağıdaki ayetlerde ise Kur'an'ın, kalbi ve zihni açık insanlar için "şifa" niteliğinde olduğu bildirilmektedir. Bu mesaj esasen ilahi kozmik bilgilerin / kelimelerin her birinin ruhsal açıdan iyileştirici ve tekamül ettirici niteliği olduğunu ortaya koymaktadır.

10/57 Ya eyyuhen nasu kad caetkum MEV'İZATUN min rabbikum ve ŞİFAUN li ma fis suduri ve HUDEN ve rahmetun lil mu'minin
( Ey insanlar size Rab’binizden ÖĞÜT ve o göğüslerin içindekiler için ŞİFA, YÖNLENDİRME ve inananlar için RAHMET geldi. )

17/82 Ve nunezzilu minel KUR'ANİ ma huve ŞİFAUN ve RAHMETUN lil mu'minine ve la yeziduz zalimine illa hasara

( Ve KUR'AN' dan inananlar için ŞİFA ve RAHMET olanları indiririz. Zalimlere hasar haricindekini artırmayız. )

26/78 Ellezi halekani fe huve yehdin
( Beni yaratan O'dur. Artık beni O yönlendirir, )

26/79 Vellezi huve yut'imuni ve yeskin
( Ve O'dur, O'dur beni yediren ve beni içiren. )

26/80 Ve iza MERİDTU fe huve YEŞFİN
( Ve HASTALANDIĞIMDA O bana ŞİFA VERİR. )

41/44 Ve lev cealnahu KUR'ANEN a’cemiyyen le kalu lev la fussilet ayatuh a'cemiyyun ve arabiyy kul huve lillezine amenu HUDEN ve ŞİFA vellezine la yu'minune fi azanihim vakrun ve huve aleyhim ama ulaike yunadevne min mekanin beiyd

( Ve şayet onu yabancı KUR'AN kılsaydık, "Ayetlerini ayrıntılandırmalı değil miydi?" derlerdi. Yabancı ve Araplara? De ki: "O, inananlar için YÖNLENDİRMEDİR ve ŞİFADIR. O inanmayanlar, onların kulaklarının içinde ağırlık vardır. O onlara körlüktür. İşte onlara uzak mekandan seslenilir.” )

Kur'an'da da yer alan ve ŞF kökünden gelen bir kelime olan "Şefe" ( Dudak ) kelimesi "Şifahen" ( Dudakla, Sözle, Sözel olarak, Söylemle ) kelimesinin de köküdür. ŞF köküne bağlı kelimelerdeki "Söz, Söylem" ve "İyileşme" anlamları Kur'an'ın ( okunmasının ) şifa olması gerçeğini fonetik ve semantik açıdan da teyid eder niteliktedir.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder