4 Ağustos 2020 Salı

"Özgür irade"nin kaderi?!

"Özgür irade" olarak kalıplaştırılmış olan kavramın insanı sözde üstün varlık yapan olgu olduğu bilinegelmiştir. Hatta "dilediğini yapma ve seçme" anlamına gelen bu özelliği nedeniyle insanın, melekten daha üstün bir varlık olduğu gibi ilimsizce bir sav dahi mevcuttur.

Güzel bir tanımlama algısı yaratan "Özgür irade" kavramı "Kader mekanizmasının" inkârına vasıta olması amacıyla manipüle edilen ve farklı anlam yüklenen bir kavramdır.  

Bakara suresinin 28. ayetinde insanın "özgür iradesi" ile tesir edemeyeceği, aksine ilahi nizamın ve kader mekanizmasının temel ilkesi olan ve tüm varlıkların tabi olmak zorunda oldukları tekâmül döngüsünden bahsedilmektedir.

2/28 - Keyfe tekfurune billahi ve küntüm emvaten fe ahyaküm sümme yümıtüküm sümme yuhyıküm sümme ileyhi türceun
( Allah’ ı nasıl inkar edersiniz? Ve ölülerdiniz de sizi diriltti. Sonra sizi öldürür. Sonra sizi diriltir. Sonra O'na döndürülürsünüz. )

"Özgür irade" kavramı sadece, ünitenin idraki ve Allah bilincinin sezgisi ile sonuçlanacak olan ruhsal tekâmül yolculuğundaki tekâmül vasıtalarından, deneyimlerden biridir. Zira bu kavram özünde nefsaniyet içeren ve düalite ye ilişkin bir kavramdır.

"Canım ne isterse yaparım."
"Kimseye hesap verecek değilim."
"Benim hayatım, benim kararım."
....
....

Bu söylemler hep "özgür irade" kavramının nefsani söylemlere dönüşmüş halidir. Acıkma, susama, üşüme, terleme, kalp atışı, nefes alma, yaşlanma, ölme, dirilme , aklına fikir gelme, üzülme, sevinme, öfkelenme vb. gibi maddi ve manevi olgular üzerinde hiçbir etkisi, tercihi ve tasarrufu olmayan insanın "özgür irade" hususunu kibirlenmeden tekrar derinlemesine düşünmesi gerekmektedir. Zira insanın seçimleri ve tercihleri, vahiy veya ilham olarak tanımlanan ilahi kozmik tesirler vasıtasıyla vuku bulmaktadır. Yaratılışta "dilediğini yapabilen" yoktur. Dilediğini yapabilen sadece yaratılışın maliki Allah'tır. Bu husus İbrahim suresinin 27. ve İnsan suresinin 30. ayetinde bildirilmektedir.

14/27 - Yüsebbitüllahüllezıne amenu bil kavlis sabiti fil hayatid dünya ve fil ahırah ve yüdıllüllahüz zalimıne ve yef'alüllahü ma yeşa' 
( Allah inananları sabit söz ile dünya hayatında ve ahirette sabit kılar. Allah zalimleri saptırır. Allah ne dilerse yapar. )

76/30 - Ve ma teşaune illa en yeşaallahü innallahe kane alimen hakimen
( Ve Allah' ın dilemesi haricinde dileyemezsiniz. Kesinlikle Allah bilendir hakimdir. )

Bir insanın yapma kabiliyeti olduğu ve "özgür iradesiyle" yapmayı çok istediği bir eylemi yapamaması "özgür irade" kavramını sorgulatan bir örnektir. Çok iyi şutör olan bir basketçinin maçın son saniyesinde atmayı çok istediği basketi "bir sebeple!"atamaması da buna bir örnektir. Çünkü sonucu "özgür irade" değil daima Allah belirler.

22/41 ..... ve lillahi akıbetül ümur ( ..... İşlerin sonu, sonucu Allah içindir. )

- "E o zaman insanın robottan ne farkı var?"
- "Bilinçli ve öz farkındalığa sahip olması dışında bir farkı yok."

Batı dillerindeki "Robot" kelimesi Arapça "Rabt / Rabıta" ( Bağ / Bağlanma ) kelimesinden türeyen "Rabıt" ( Bağlı olan ) kelimesidir. İnsan, bağlı olduğu ilahi kozmik sistemden iletilen ve vahiy veya ilham olarak anılan ruhsal frekans tesirleriyle ( kozmik etkileşim ) yönlendirilen ancak bu etkileşimin bilincinde olan, öz farkındalığa sahip, düşünen, idrak eden, yorumlayan, sonuç çıkaran ve hisseden bir varlık, bir kozmik robottur. Kader ( Ölçü ) denilen ilahi kozmik yazılıma bağlı olan insan bu özellikleri nedeniyle tekâmül edebilmektedir. Bilinen anlamıyla robot ise insan tarafından üretilen, hissiyatı ve bilinci olmayan, düşünemeyen ancak sadece kendisine yüklenen verileri programlandığı şekilde işleyen ve dijital sinyallerle yönetilen merkezi bilgisayara bağlı  bir cihazdır.

Varlıkların yaratılış amacı üniteyi idrak etmek ve oluşturmaktır. Bir başka deyişle bir varlığın "özgür iradesiyle"! "kötü" algısı oluşturanı seçme ihtimali olduğu müddetçe üst seviye tekâmülden bahsedilemez. 

Nahl suresinin 49. ve 50. ayetlerinde ve Tahrim suresinin 6. ayetinde tekâmül etmiş varlıkların "kibirlenmeden" Allah'a secde ettiklerinden, emrolunduklarını yaptıklarından bahsedilmekte ve meleklere vurgu yapılmaktadır. 

16/49 - Ve lillahi yescüdü ma fis semavati ve ma fil erdı min dabbetin vel melaiketüe hüm la yestekbirun
( Ve debelenenlerden o göklerdekiler ve o yerdekiler ve melekler Allah için yere kapanırlar. Onlar kibirlenmezler. )

16/50 - Yehafune rabbehüm min fevkıhim ve yef'alune ma yü'merun
( Onların üzerinde olan Rab’lerinden korkarlar ve o emrolunduklarını yaparlar. )

66/6 - Ya eyyühellezine amenu ku enfüseküm ve ehliküm naren vekudühen nasu vel hıcaretu aleyha melaiketun ğulazın şidadin la ya'sunallahe ma emerehüm ve yef'alune ma yu'merun
( Ey o inananlar, nefislerinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun üzerinde kaba şiddetli melekler vardır. Allah’a , onlara emrettiğine isyan etmezler. Ne emredildilirse yaparlar. )

İnsanın, melekten üstün bir varlık olduğu düşüncesi doğru değildir. Zira melek veya spiritüel terminolojiyle vazifeli varlık, kaba madde alemi dünyaya ait bir varlık olan insanın üst süptil alemlerdeki tekâmül etmiş ve ilahi nizamın kader mekanizmasında görev almış halidir.

Mü'min suresinin 66. ayetinde de imanlı ve tekâmül yolunda sebatkâr insanın durumu tanımlanmaktadır.

40/66 - Kul innı nühıtü en a'büdellezine ted'une min dunillahi lemma caeniyel beyyinatü min rabbi ve ümirtü en üslime li rabbil alemın
( De ki: "Rab’bimden deliller geldiğinde kesinlikle ben, o Allah’tan başka çağırdıklarınıza kulluk etmeye yasaklandım, menedildim. Alemlerin Rab’bine teslim olmaya emrolundum." )

Kasas suresinin 68. ve Ahzab suresinin 36.ayetinde de Rab'bin dilediği dışında bir vukuatın tezahür edemeyeceği, bu noktada hiçbir varlığın tercih opsiyonu olmadığı açıkça belirtilmektedir.

28/68 - Ve rabbüke yahlüku ma yeşaü ve yahtar ma kane lehümül hıyerah sübhanellahi ve teala an ma yüşrikun
( Ve Rab’bin ne dilerse yaratır ve seçer. Onlara tercih, seçme hakkı yoktur. Allah yücedir ve o ortak koştuklarının üzerindedir. )

33/36 - Ve ma kane li mü'minin ve la mü'minatin iza kadallahü ve rasulühu emran en yekune lehümül hıyeratü min emrihim ve men ya'sıllahe ve rasulehu fe kad dalle dalalen mübına
( Ve inanan erkekler ve inanan kadınlar için Allah ve resulü bir işe olsun diye hükmettiğinde, onlara işlerinden tercih, seçim yoktur. Kim Allah’a ve O’nun resulüne asileşirse, artık apaçık sapıklık ile sapmıştır. )

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder